Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2010/324
KARAR NO : 2011/66
KARAR TR : 04.04.2011
(Hukuk Bölümü)
Ö Z E T : 3194 sayılı İmar Kanunun
42. maddesi uyarınca verilen para cezasına karşı açılan
davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : M. A.
Davalı : Aydın İl Özel İdaresi
Vekili : Av. A. Ş.
O L A Y : Aydın İli, Çine İlçesi
Mutaflar Köyü köycivarı mevkiinde köy yerleşik alanı imarlı planda bulunan
tapunun 24 pafta 1558 nolu parsel üzerinde M. A. tarafından Valilikten (İl
Özel İdaresi Genel Sekreterliği) izin alınmadan konut amaçlı yapılan 3. sınıf
A grubu 131,45 m2 betonarme yapı için 27.1.2010 tarihinde İl Özel İdaresi
teknik elemanlarınca yerinde yapılan inceleme sonucu, davacının yapı ruhsatı
almaksızın taşınmazında inşa ettiğini ileri sürdükleri yapı için, 3194 sayılı
kanunun 32. maddesine istinaden 27.1.2010 tarihli Yapı Tatil Zabtını
düzenleyerek mevzuata aykırı imalatları mühürlenmiş, ardından Aydın İl
Encümeninin 6.5.2010 tarih ve 171 sayılı 7.256,04 TL idari para cezası
verilmesine ilişkin kararı alınmış, Aydın İI Özel İdaresi Genel
Sekreterliğince, söz konusu Aydın İl Encümen kararının sonrasında, 11.5.2010
tarih ve Cilt No:07, Sıra No:39 sayılı İdari Yaptırım Karar Tutanağı
düzenlenerek davacıya 17.6.2010 tarihinde Köy Muhtarı vasıtasıyla tebliğ
edilmiştir. Uyuşmazlık konusu İdari Yaptırım Karar Tutanağında 6.5.2010 tarih
ve 171 sayılı Aydın İI Encümeni kararı “Kabahat İle İlgili Deliller” kısmında
gösterilmiş, 7.256,04 TL lik para cezasını içeren 11.5.2010 tarih ve Cilt
No:07, Sıra No:39 sayılı İdari Yaptırım Karar Tutanağına karşı dava
açılmıştır.
Davalı idare tarafından; Çine Sulh Ceza
Mahkemesinin E:2010/136 D.İş sayılı dosyasına sunulan 23.6.2010 havale tarihli
savunma dilekçesindeyse özetle; Aydın İl Encümeninin 6.5.2010 tarih ve 171
sayılı kararıyla davacıya 7.256,04 TL tutarında idari para cezası verilmesi
nedeniyle dava konusu 11.5.2010 tarih ve Cilt No:07, Sıra No:39 sayılı İdari
Yaptırım Karar Tutanağının düzenlendiği, İmar Kanununun 42. maddesi uyarınca
uyuşmazlığın görüm ve çözümünde görevli mahkemenin idare mahkemeleri olduğu
belirtilmiştir.
Bu durumda; 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5940
sayılı Kanunla değişik 42. maddesi ve 5302 sayılı İl Özel İdare Kanununun 26/e
fıkrası gereğince 7.256,04-TL idari para cezası verilmesi yönündeki Aydın İl
Daimi Encümeni’nin 6.5.2010 tarih ve 171 sayılı kararının alındığı, bu kararın
sonrasında 11.5.2010 gün ve Cilt No:7, Sayfa No:39 sayılı İdari Yaptırım Karar
Tutanağının düzenlendiği ve bu tutanağın iptalinin istenildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından İmar Kanununa muhalefet
ettiğinden bahisle kendisine verilen 7.256,04 TL idari para cezasına ilişkin
İdari Yaptırım Karar Tutanağının iptali istemiyle adli yargı yerinde itirazda
bulunulmuştur.
ÇİNE SULH CEZA MAHKEMESİ; 24.6.2010 gün ve
E:2010/136 sayı ile, itiraz edenin verdiği itiraz dilekçesi ile; kayıtlı
bulunan yerdeki inşaatını yaptırdığını, İl Özel İdaresinin görevlililerinin
geldiği gün binanın yapılı vaziyette olduğunu, kabahatin 27.1.2010 tarihinden
işlenmediğini, binanın imar durumuna uygun olduğunu, ruhsatının olmamasında
herhangi bir engel olmadığını, yasal süre içinde itiraz hakkını kullandığını,
en kısa zamanda uygun projeleri çizdirip yapı ruhsatını alacağını, il
encümeninin verdiği kararın durdurulmasını ve cezanın iptalini istediğini,
ayrıca tahsil olunan idari para cezalarının aynı fiil nedeniyle 26.9.2004 ve
5237 sayılı TCK’nun 184. maddesine göre mahkum olanlara faizsiz olarak iade
edilir hükmünün olduğunu beyan ettiğini, itiraz edene ilgili kurum tarafından
İmar Kanunun 42. maddesi uyarınca idari para cezası uygulandığı, Uyuşmazlık
Mahkemesinin 2007/16 Esas ve 2007/119 Karar; 2007/19 Esas ve 2007/120 Karar;
2007/24 Esas ve 2007/83 Karar sayılı ilamlarında İmar Kanununun 42. maddesi
uyarınca verilen para cezasının iptali istemiyle açılan davanın idari yargı
içinde çözümleneceğinin gerektiği yerleşmiş uygulamalar ile kabul
edildiğinden, söz konusu idari para cezasını incelemeye yetkili ve görevli
mahkemenin Aydın İdare Mahkemeleri olduğu bu nedenle Mahkemelerinin görev
alanına girmediğinden talebin görev yönünden reddine karar verilmiş, bu karar
kesinleşmiştir.
Davacı bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde
dava açmıştır.
AYDIN 1. İDARE MAHKEMESİ; 24.9.2010 gün ve
E:2010/1309 sayı ile, davalı idarenin, mevzuata aykırı yapıldığını ileri
sürüdüğü imalatlar hakkında 27.1.2010 tarihli yapı tatil zaptı ile 3194 sayılı
Kanun uyarınca ayrı bir mühürleme işlemi uyguladığı bu imalatları yapan davacı
hakkındaysa 3194 sayılı Kanununun 42. ve 5302 sayılı Kanunun 26/e fıkraları
uyarınca 7.256,04 TL tutarında idari para cezasıyla tecziye edilmesine ilişkin
6.5.2010 tarih ve 171 sayılı Aydın İl Encümeni Kararını aldığı dosya
muhteviyatı bilgi ve belgelerde söz konusu Aydın İl Encümeni Kararında,
uyuşmazlık konusu idari para cezasının haricinde idari yargının görev alanına
giren her hangi bir idari yaptırım kararının varlığından bahsedilmediği gibi
Aydın İl Encümeninin 3194 sayılı Kanunun 42. maddesi uyarınca aldığı 6.5.2010
tarih ve 171 sayılı kararının değil, Aydın İl Özel İdaresi Genel
Sekreterliğinin 11.5.2010 tarih ve Cilt No:07, Sıra No:39 sayılı İdari
Yaptırım kararının davaya konu edildiği, dava konusu edilen bu idari işleminse
uyuşmazlık konusu idari para cezası dışında, idari davaya konu edilebilecek
bir mühürleme ya da yıkım işlemini içermediğinin anlaşıldığı; 5326 sayılı
Kabahatler Kanunun 1., 2., 3., 27/1. ve 27/8. maddelerinden söz edilerek,
uyuşmazlık konusu idari para cezası, 3194 sayılı Kanunun 42. maddesi uyarınca
tahakkuk ettirilmişse de, gerek 3194 sayılı Kanunda “Bu kanun uyarınca kesilen
idari para cezaları hakkında açılacak davaların İdari Yargı Mercilerince
çözümleneceği” yolunda bir hüküm bulunmaması, gerekse Aydın İl Özel İdaresi
Genel Sekreterliğince düzenlenen ve dava konusu edilen 11.5.2010 tarih ve Cilt
No:07, Sıra No:39 sayılı İdari Yaptırım Karar Tutanağıyla, anılan idari para
cezasının haricinde davacı hakkında idari yargının görevine giren bir idari
yaptırımın uygulanmamış olması karşısında uyuşmazlığın çözümüyle görevli yargı
kolunun belirlenmesinde 5326 sayılı Kanunun 27/8. maddesinin değil, 3/a
maddesinin uygulanması gerektiği, dolayısıyla uyuşmazlığın görüm ve çözümünde
Mahkemelerinin değil, Sulh Ceza Mahkemesinin görevli olduğu sonucuna
varıldığından, Mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Kanunun 19. maddesi
uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık
Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık
Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar verilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet
AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Habibe
ÜNAL, Sıddık YILDIZ, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun
katılımlarıyla yapılan 4.4.2011 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı
Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi
Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında,
“2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun
bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2
nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden,
savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın
mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza
mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun
dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması
gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan
cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da
açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden
dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık
Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği….”açıkça
belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru
konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
İdare mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19.
maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir
noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında
doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR
PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu
ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Mehmet
AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları
da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5940 sayılı
Kanunla değişik 42. maddesi ve 5302 sayılı İl Özel İdare Kanununun 26/e
fıkrası gereğince 7.256,04-TL idari para cezası verilmesi yönündeki Aydın İl
Daimi Encümeni’nin 6.5.2010 tarih ve 171 sayılı kararının sonrasında davacı
hakkında düzenlenen 11.5.2010 gün ve Cilt No:7, Sayfa No:39 sayılı İdari
Yaptırım Karar Tutanağının iptali isteminden kaynaklanmıştır.
3.5.1985 tarih ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42.
maddesinin birinci fıkrasında, ruhsat alınmadan veya ruhsat veya eklerine veya
imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının yapı sahibine, fenni mesule ve
müteahhidine, istisnalar dışında özel parselasyon ile hisse karşılığı belirli
bir yer satan ve alana para cezası verileceği kurala bağlanmış; anılan Yasa
maddesinin itiraz merci olarak sulh ceza mahkemesini belirleyen beşinci
fıkrası Anayasa Mahkemesi’nin 15.5.1997 tarihli ve E:1996/72, K:1997/51 sayılı
kararıyla; bir idari işlemin bir bölümünün idari yargının, diğer bir bölümünün
ise adli yargının denetimine bırakılmasında, kamu yararı bulunmadığı, zira bu
işlemlerin, kamu gücünün kullanılmasıyla ilgili bir idari işlemin devamı ve
idari bir yasağa aykırı davranan kişiye idari bir yaptırımın uygulanması
niteliğinde olduğu, çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idari yargının
yetkili olacağı, idarenin aynı yapı için aldığı kararın bir bölümünün idari
yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesinin yargılamanın bütünlüğünü
bozacağı, idari bir işlemin bölünerek bir bölümünün idari yargının bir
bölümünün de adli yargının denetimine bırakılmasında isabet bulunmadığı
belirtilmek suretiyle iptal edilmiş olup, yasama organınca bu konuda düzenleme
yapılmamıştır.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararını gözeten
Uyuşmazlık Mahkemesi, 3194 sayılı Yasa’nın 42. maddesine göre verilen idari
para cezalarına karşı açılan davaları, göreve ilişkin genel ilkelere göre
idari yargının görev alanında görmüştür.
3194 sayılı Yasa’nın 42. maddesi, 9.12.2009 gün
ve 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değiştirilmiş ise de; idari para
cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu’nun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın
31. maddesinde “(1) Bu Kanunun;
a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna
ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya
mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,
uygulanır." denilmiştir.
Aynı Kanunun 27.
maddesine, 5560 sayılı Kanun ile eklenen
sekizinci fıkrada ise; idari yaptırım
kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari
yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari
yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının,
bu işlemin iptali talebiyle birlikte
idari yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmış, bu
maddenin gerekçesinde de bu hükümle,
Kabahatler Kanunu'ndaki düzenlemelerin ortaya
çıkardığı bağlantı sorununa çözüm
getirilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu
düzenlemeye göre, Kabahatler Kanunu’nun; İdari yaptırım kararlarına karşı
kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması
halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi
durumunda ise uygulanmayacağı ancak; idari
yaptırım kararının verildiği işlem
kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren
kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka
aykırılık iddialarının, bu işlemin
iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği
anlaşılmaktadır.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan,
görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni
bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı,
bilinen bir genel hukuk ilkesidir.
Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli
olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı
anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin
görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının,
değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına
dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı
verilemeyeceği açıktır.
Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış,
bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için
görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni
kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.
İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para
cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım
türlerinden biri olduğu, 3194 sayılı İmar Kanunu’nda da idari para cezasına
itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği, ancak;
idari para cezasına konu
yapı ile ilgili olarak idari yargının
görev alanına giren kararın (yapı tatil tutanağı)
da verildiği anlaşıldığından; idari para cezasına ilişkin karara
dayanılarak düzenlenen İdari Yaptırım Karar Tutanağının
hukuka aykırılığı iddiasının da,
idari yargı yerinde görüleceği kuşkusuzdur.
Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı
Kanun’la değişik 3. maddesi ve aynı Kanunun 27. maddesine 5560 sayılı Kanun’la
eklenen sekizinci fıkra hükmü bir arada değerlendirildiğinde, 3194 sayılı İmar
Kanunu'nun 42. maddesi uyarınca verilen
para cezasına karşı açılacak davanın çözümünde idari yargı yerinin görevli
olduğu ve dolayısıyla bu cezaya dayanılarak tesis edilen İdari Yaptırım Karar
Tutanağına karşı açılacak davanın da çözümünde idari yargı yerinin görevli
olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesinin
başvurusunun reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ
YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Aydın 1. İdare Mahkemesince yapılan
BAŞVURUNUN REDDİNE, 4.4.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.