imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

2577 sayılı İYUK Madde 7 ile ilgili Danıştay İçtihatları 2
imar hukuku



2577 sayılı İYUK Madde 7 ile ilgili Danıştay İçtihatları 2


Kararın Özeti

Usulüne uygun yapılmamış bir yazılı bildirime dayanılarak davanın süre aşımı nedeniyle reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı hk.[11]

Davacı, adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı dava açmış ve ihbarnamelerin usulüne uygun tebliğ edilmediğini iddia etmiştir.

Davayı inceleyen ... Vergi Mahkemesi, ... günlü, 1995/92 sayılı kararıyla; ödeme emirlerinin yükümlünün adresinde aynı çatı altında oturan eşi ... imzasına ... tarihinde tebliğ edildiği, davanın, dava açma süresi geçirildikten sonra ... tarihinde açıldığı, yükümlünün 1989 yılında boşandığı eşine yapılan tebligatın geçerli olmadığını ileri sürmesi üzerine getirtilen vergi ve ceza ihbarnamesi tebliğ alındılarının incelenmesinden, ihbarnamelerin yükümlünün bilinen adresinde

... gününde eşi ... imzasına tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda yükümlünün boşandığı eşi ile aynı çatı altında oturmadığını kanıtlayamadığı, aynı çatı altında oturduğu kişiye yapılan tebligattan haberdar olmamasının da düşünülemeyeceği gerekçesiyle davayı süre aşımı nedeniyle reddetmiştir.

Yükümlünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Onbirinci Dairesi, ... günlü, 1996/128 sayılı kararıyla; Vergi Usul Kanununun 100 ve 101 inci maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden bilinen adresin birden çok olması halinde en son bildirilen adresin veya bu makamca tespit edilen adresin esas alınacağı, söz konusu olayda ihbarnameler ile ödeme emirlerinin tebliğ edildiği adres ile ihbarname ve takdir komisyonu kararında yazılı adresin farklı olduğu, dava dilekçesinde bildirilen adrese ise davalı idare savunması ile mahkeme kararının tebliğ edildiği, birden fazla bilinen adresi olan yükümlüye ihbarname ve ödeme emri tebligatının geçerli bir şekilde yapıldığından söz edebilmek için tebligat yapılan adresin idareye en son bildirilmiş veya usulune uygun bir şekilde tesbit edilmiş adres olması gerektiği, idarece bu yönde yapılmış bir tesbit bulunmadığı, mahkemece de bu hususun araştırılmadığı gerekçesiyle kararı bozmuş, vergi idaresinin karar düzeltme istemini reddetmiştir.

Bozma kararına uymayan ... Vergi Mahkemesi, ... günlü ve 1997/247 sayılı kararıyla ilk kararında ısrar etmiştir.

Direnme kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiş ve 1989 yılında boşandığı eşi ile birlikte oturmadığını, tebligatlardan tesadüfen haber olduğunu ve buna göre süresinde dava açıldığını ileri sürerek bozulmasını istemiştir.

Davacı adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davayı süre aşımı nedeniyle reddeden vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.

Davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin ... adresinde, "aynı çatı altında oturan eşi Ayfer Kul" imzasına ... tarihinde tebliğ edildiği ve ... tarihinde mahkeme kaydına giren dilekçe ile dava açıldığı anlaşılmaktadır.

Dava dilekçesine ekli ... Asliye Hukuk Mahkemesinin, ... günlü ve 1989/550 sayılı ilamından, davacı ve ...'un 1989 yılında boşanmış oldukları görülmektedir. Ödeme emrinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla davacı ve Ayfer Kul'un boşanmış oldukları ve aynı çatı altında yaşadıklarına dair de herhangi bir tespit bulunmadığı anlaşılmaktadır.

2577 sayılı Yasanın 7 nci maddesinde dava açma sürelerine yer verilmiş ve bu sürelerin başlaması yazılı bildirimin usule uygun olarak yapılmış olmasına bağlanmıştır. Ödeme emrine ait yazılı bildirimin Vergi Usul Kanununun 100 üncü ve 101 inci maddeleri gereğince yükümlünün bilinen en son adresinde yapılması gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; takdir komisyonu kararları ve ihbarnamelerde yükümlüye ait adresin, ... şeklinde yazıldığı ancak, ihbarnamelerin ve ödeme emirlerinin ... adresinde, idarenin savunması ile kararın ise dava dilekçesinde bildirilen ... adresinde tebliğ edildiği belirlenmektedir. Bu durumda davacının birden fazla bilinen adresi olduğu anlaşılmaktadır. Ödeme emirlerine ilişkin tebliğin geçerli kabul edilebilmesi için tebligat yapılan adresin, Vergi Usul Kanununun 100 üncü ve 101 inci maddeleri uyarınca idareye en son bildirilmiş veya idarece usulüne uygun bir şekilde saptanmış ve tebligata elverişli adres olması gerekmektedir.

Herhangi bir kanıt bulunmadığı halde, davacının boşandığı da sabit, eski eşine ait ikametgah adresinde ikamet ettiği yaklaşımıyla verilen, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki ısrar kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Bu nedenle temyiz isteminin kabulüne, ... Vergi Mahkemesinin ... günlü, 1997/247 sayılı kararının bozulmasına, karar verildi.



Kararın Özeti

İdari yargılama hukukunda dava açma sürelerinin kamu düzeniyle ilgili olduğu ve hak düşürücü süre niteliği taşıdığı, ancak yasada öngörülen hallerde uzayacağı, duracağı ve kesileceği, vergi mahkemesinde 30 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra açılan davanın süre aşımı yönünden reddi gerektiği hk.[12]

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 103 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, eğlence vergisi hasılatının % 10'unun İzmir Veremle Savaş Derneğine ödenmesi istemiyle dernek tarafından 26.10.1990 gününde yapılan başvuruya cevap verilmemek suretiyle kurulan olumsuz işleme karşı ... tarihinde açılan dava, İzmir 3.İdare Mahkemesince reddedilmiştir.

Davacının temyiz başvurusu, Danıştay Dokuzuncu Dairesince incelenmiş ve karar; 2576 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinin (a) fıkrası uyarınca, eğlence vergisi hasılatından Veremle Savaş Derneğine pay ayırılmasının, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alması nedeniyle, sosyal amaçlı yardımlara ilişkin uyuşmazlıkların çözümünün vergi mahkemesinin görevine girdiği, bu nedenle dosyanın vergi mahkemesine gönderilmesi gerektiğinden söz edilerek bozulmuş ve bu karar uyarınca dosya, vergi mahkemesine gönderilmiştir.

Davayı inceleyen İzmir 3.vergi Mahkemesi, ... günlü ve ... sayılı kararıyla; Danıştay Dokuzuncu Dairesince davanın görüm ve çözümünün vergi mahkemesine ait olduğuna karar verildiğinden, mahkemelerince görev uyuşmazlığının devam ettirilmesinin mümkün olmadığı, dava açma sürelerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7 nci ve 8 inci maddelerinde düzenlendiği, olayda, eğlence vergisi payının ödenmesi için davalı idareye 26.10.1990 tarihinde başvurulduğu, 2577 sayılı Yasanın 10 uncu maddesi uyarınca 60 gün içinde cevap verilmediğinden, bu sürenin bittiği ... tarihinde isteğin reddedilmiş sayıldığı, yasadan dolayı kurulmuş sayılan olumsuz işleme karşı, vergi mahkemelerinde dava açılması halinde geçerli olan 30 günlük dava açma süresinin ... tarihinde sona ereceği, ... tarihinde açılan davanın süre aşımı

nedeniyle reddi gerektiği ancak, davanın konusunun, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükle veya bunlara ait zam ve cezalarla ilgili olmadığı, vergi hasılatından kesilecek payın davacı derneğe ödenmesiyle ilgili bulunduğu, nitekim, davacı tarafından da, davanın çözümünün, idare mahkemesinin görevine girdiği düşüncesiyle bu mahkemelerde geçerli olan 60 günlük dava açma süresi içinde ve ... tarihinde dava açıldığı, idare mahkemesince verilen kararın, Danıştay Dokuzuncu Dairesi tarafından görev yönünden bozulması üzerine dosyanın mahkemelerine intikal ettiği, davanın çözümünün idare veya vergi mahkemesinden hangisinin görevine gireceği hususunun mahkemeler arasında dahi değişik yorumlandığı, davanın görüm ve çözümünün hangi mahkemenin görevine girdiğinin davacı tarafından tespitin çok zor olduğu, bu yüzden davacının idare mahkemesinde dava açmasından dolayı kusurlu görülemeyeceği, her ikisi de idari yargı mercii olan idare ve vergi mahkemelerinde dava açma sürelerinin farklı düzenlenmesinden kaynaklanan bu durumun, davacı aleyhine yorumlanarak idare mahkemesinde süresi içinde açılan davanın, Danıştay kararıyla görevlendirilen vergi mahkemesinde süre aşımından reddinin, genel hukuk kuralları, hakkaniyet ve adalet prensiplerine ters düşeceği, kendi kusuru dışında yargı mercilerinin farklı görüşleri nedeniyle dava açma hakkının engellenmesi sonucunu doğuracağı, her ne kadar, idare mahkemesince görev yönünden reddedilen ve işlemin tebliğinden itibaren 31 ila 60 ıncı gün arasında açılmış olan ve vergi mahkemesinin görevindeki her dava için bu mahkemelerde açılacak davanın süre aşımından reddi gerekmekte ve aksi görüşle bu davaların süresinde kabulü halinde, vergi mahkemesinde dava açma süresini geçiren bazı kişilerce süresi geçen vergi davalarının idare mahkemesinde açılabileceği ancak, bunun açıkça vergi mahkemesinin görevinde olmasına rağmen idare mahkemesinde açılan davalarla sınırlı tutulması gerektiği, bu nedenle, idare mahkemesinde görev yönünden reddedilerek vergi mahkemesine gelen dava dosyalarının yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda titizlikle incelenmesi ve davanın süresinde olup olmadığına, olayın gelişimine göre karar verilmesinin hakkaniyet gereği olduğu, aksi halde, idare mahkemesinde dava açan herkesin, dava açma süresi 60 gün olmasına karşın, mahkemece davanın görev yönünden reddi ile dosyanın vergi mahkemesine gönderilmesi olasılığını düşünerek, vergi

mahkemeleri için belirlenen 30 günlük dava açma süresini esas alarak dava açması gibi hukuki dayanağı olmayan güvensiz bir durumun ortaya çıkacağı, bu açıklamalar karşısında davanın süresinde açıldığının kabulü gerektiği, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 103 üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca, belediyelerin eğlence vergisi hasılatının % 10'unu verem savaşına ayıracakları, kendi sınırları içinde, veremle savaş derneği teşkilatı varsa bu payı yardım olarak adı geçen derneğe verecekleri hüküm altına alınarak belediyelerin bu konuda yükümlü kılındıkları, teşkilat tabirinin, bir amacı gerçekleştirmek üzere olşuturulan kuruluşu ifade ettiği, veremle savaş dispanserleri, veremle savaş amacını gerçekleştirmek ve uygulamak üzere oluşturulmuş hastane, sanatoryum, provantoryum, aeryum ve BCG kampanyası ile gezici röntgen, verem tarama ekipleri gibi kuruluşlardan biri olduğu, İzmir Veremle Savaş Derneği Ana Tüzüğünün, 4. ve 5 inci maddelerinde amacın, görev ve çalışma esaslarının gösterildiği, ayrıca tüzükte, derneğin şubesi olmadığının belirtildiği, bu durumda, derneğin amaç ve görevleri kapsamında yardım yaptığı tüm kuruluşların, derneğin teşkilatı olarak kabul edilmesi gerektiği, sözü edilen maddede, dernek veya şube sözcüğünün değil, teşkilat sözcüğünün kullanıldığı, kaldı ki Veremle

Savaş Derneğinin amacının çok sayıda büro açmak ve gelirlerini bu yolda tüketmek olmadığı, faaliyetlerin yürütüldüğü ve uygulandığı teşkilatların sayısını, etkinliğini ve diğer faaliyetlerini artırmak olduğu, derneğin faaliyet alanının İzmir il sınırlarını kapsadığı, ilçe belediyelerinin büyükşehir belediyelerinden ayrı olarak kurulmuş olmasının, davacı derneğin görev alanının sınırlarını etkilemeyeceği, Bornova Belediyesi sınırları içinde veremle savaş amacına hizmet veren Verem Savaş Dispanseri de bulunduğundan, eğlence vergisi hasılatından ayrılacak % 10 oranındaki payın davacı derneğe ödenmesinin yasa gereği olduğu gerekçesiyle işlemin iptaline karar vermiştir.

... Belediye Başkanlığının temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, ... günlü ve ... sayılı kararıyla; 2577 sayılı Yasanın 7 nci maddesinin 1 inci bendinde, vergi mahkemelerinde dava açma süresinin 30 gün olduğunun hükme bağlandığı, vergi mahkemesince çözümlenmesi gereken davanın esastan incelenebilmesi için davanın, işlemin tebliğ tarihini izleyen günden başlayarak 30 günlük süre içinde açılması gerektiği, bu koşulun, sadece doğrudan vergi mahkemesinde açılan davalar için geçerli olmadığı, idare mahkemesinde açılmakla beraber görev ve yetki yönünden reddedilerek görevli ve yetkili vergi mahkemesine gönderilen davalar için de geçerli olduğu, idari eylem ve işlemlerin sürat ve istikrarını sağlamak amacıyla ve kamu yararı için

müesseseleştirilmiş olan dava açma süresinin, "hak düşürücü" nitelik taşıdığı, ancak kanunda gösterilen hallerde duracağı, kesileceği veya uzayabileceği, zımni ret işlemi üzerine ... tarihinden itibaren 30 günlük dava açma süresi geçirildikten sonra ve ... tarihinde idare mahkemesinde açılan davanın, görev ve yetki yönünden reddi ile vergi mahkemesine gönderilmesi üzerine, mahkemece süre aşımından reddi gerekirken, yazılı gerekçeyle esasın incelenmesinde yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle, kararı bozmuştur.

Bozma kararına uymayan ... Vergi Mahkemesi, 9.5.1996 günlü ve ... sayılı kararı ile ilk kararında direnmiştir.

Israr kararı, Bornova Belediye Başkanlığınca temyiz edilmiş, dava konusu edilen işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 103 üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca eğlence vergisi hasılatının % 10'unun derneklerine ödenmesi istemiyle davacı derneğin yaptığı başvuruya cevap verilmemek suretiyle kurulan olumsuz işleme karşı açılan davayı inceleyen ve işlemi iptal eden vergi mahkemesi ısrar kararı Bornova Belediye Başkanlığı tarafından temyiz edilmiştir.

İzmir Veremle Savaş Derneği, 2464 sayılı Yasanın 103 üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca, eğlence vergisi hasılatının başvuru tarihinden itibaren 10 yıl geriye dönük olarak ödenmesi istemiyle ilgili belediye başkanlığına 26.10.1990 tarihinde yaptığı başvuruya 2577 sayılı Yasanın 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasında öngörülen 60 günlük sürede yanıt verilmemek suretiyle kurulan olumsuz işleme karşı 8.2.1991 tarihinde idare mahkemesinde dava açmıştır.

İdare mahkemesince esas incelemesi yapılarak davanın reddine

karar verilmişse de, anılan kararı temyizen inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi tarafından kararın görev yönünden bozulması üzerine bozma kararına uyan idare mahkemesi dosyayı vergi mahkemesine göndermiş, İzmir 3.vergi Mahkemesi görev uyuşmazlığı yaratmayarak davayı süresinde kabul etmiş ve esası inceleyerek işlemi iptal etmiştir. Yargılamanın bu gelişimi karşısında davanın görüm ve çözüm yerinin yeniden tartışılmasına olanak bulunmamaktadır.

İdari yargılama hukukunda dava açma sürelerinin kamu düzeniyle ilgili olduğu ve hak düşürücü süre niteliği taşıdığı ancak, yasada öngörülen hallerde uzayacağı, duracağı ve kesileceği gözönüne alındığında, 26.12.1990 gününde kurulmuş sayılan dava konusu olumsuz işleme karşı davanın en geç 24.1.1991 tarihinde açılması zorunlu olduğu halde bu süre geçirildikten sonra ve 18.2.1991 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerekirken, davanın esası incelenerek verilen ısrar kararında yasaya uygunluk görülmemiştir.

Bu nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, ... Vergi Mahkemesinin ... günlü ve ... sayılı ısrar kararının bozulmasına, karar verildi.













Kararın Özeti

Yargı kararı idari bir işlem sayılamayacağından, 1473 yılında yayımlanan yönetmelik hükmünün iptali istemiyle 1995 yılında açılan davada süre aşımı bulunduğu hk.[13]

... Giriş Gümrük Müdürlüğünde yükümlü kurum adına tescil edilen gümrük giriş beyannamesi kapsamı eşya nedeniyle yapılan ek katma değer vergisi tahakkukunun kesinleştiğinden bahisle 1615 sayılı Gümrük Kanununun 146 ncı maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca gümrük para cezası kesilmiştir.

Davacı, hem gümrük para cezasının kaldırılması hem de Gümrük Yönetmeliğinin ceza kararlarına karşı, işlemin tesis edildiği yerdeki yetkili asliye ceza mahkemesi nezdinde itiraz edilebileceği yolundaki 442 nci maddesi ve izleyen maddelerinin iptali istemiyle vergi mahkemesinde dava açmıştır.

Dilekçede, 1615 sayılı Kanunun 158 inci maddesinin Anayasa aykırı olduğu ileri sürülerek konunun Anayasa Mahkemesine gönderilmesi istenmiştir.

Mahkemece; davanın görev yönünden reddine, dosyanın Danıştay'a gönderilmesine karar verilmiştir.

Davayı inceleyen Danıştay Yedinci Dairesi 11.4.1996 gün ve 1996/1472 sayılı kararıyla; 1615 sayılı Gümrük Kanununun 158 inci, Gümrük Yönetmeliğinin 442 nci maddesi ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7 nci maddesinin 1 ve 4 üncü fıkraları uyarınca, ilanı gereken düzenleyici işlemlere karşı ilan tarihlerini izleyen günden itibaren (60) gün içinde dava açılabileceği gibi bu işlemlerin uygulanması halinde de, işlemlerin bildirim tarihinden itibaren aynı süre içinde düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açılabileceği, gümrük para cezalarına karşı ise gümrük işleminin yapıldığı yerdeki yetkili asliye ceza mahkemesi nezdinde itiraz edilebileceği sonucuna ulaşıldığı, olayda, düzenleyici işlem olan Gümrük Yönetmeliğinin, davacı hakkında, 23.10.1995 tarih ve 318 sayılı para cezası kesilmesine ilişkin bireysel işlem ile uygulanmış bulunduğu, söz konusu para cezasının, Gümrük Yönetmeliğinin davacı tarafından iptali istenen 442 nci maddesi ve takip eden maddeleriyle ilgili olmadığı, Gümrük Kanununun 146 ncı maddesinin 2 nci fıkrasına dayandığı, bu nedenle, Gümrük Yönetmeliğinin 442 nci maddesi ve izleyen maddelerinin davacı hakkında uygulandığından söz edilemeyeceği, öte yandan, Gümrük Yönetmeliğinin, gümrük para cezasına dayanak olan maddelerinin iptaline yönelik bir istem bulunmadığı gibi söz konusu cezaya ilişkin uyuşmazlığı çözümleme görevinin de, yukarıda değinilen hükümlere göre adli yargı yerine ait bulunduğu, bu itibarla, para cezasına yönelik

uyuşmazlığın idari yargı yerinde incelenmesinin mümkün olmadığı, yönetmeliğin davacı hakkında para cezası kesilmesine ilişkin bireysel işlem ile uygulanması, bu işlemin davaya konu 442 nci madde ve devamındaki kurallara dayanmaması, bu maddelerin uygulanmasına yönelik herhangi bir işlem bulunmaması ve Gümrük Kanununun 146 ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayanılarak tesis edilen para cezası kararından kaynaklanan uyuşmazlığı çözümleme görevinin adli yargı yerine ait bulunması nedeniyle, olayda, Gümrük Yönetmeliğinin davacı hakkında idari davaya konu olabilecek bir işlem ile uygulandığından söz etmenin mümkün olmadığı, 3.2.1973 gün ve 14437 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelik hükmüne karşı 7.12.1995 tarihinde açılan davada, 2577 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin 1 ve 4 üncü bentlerinde öngörülen (60) günlük dava açma süresinin geçirilmesi nedeniyle süre aşımı bulunduğu, bu durumda, Gümrük Kanununun 158 inci maddesinin Anayasaya aykırılığı iddiasının da incelenmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, 2577 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendi uyarınca, davanın gümrük para cezasına karşı açılan kısmını görev yönünden; aynı maddenin (b) bendi uyarınca Gümrük Yönetmeliğinin 442 nci maddesi ve izleyen maddelerinin iptaline yönelik kısmını ise süre aşımı nedeniyle reddetmiştir.

Karar, yükümlü kurum tarafından, gümrük para cezalarına karşı yetkili mahkemenin Gümrük Yönetmeliği ile tayininin hukuka aykırı olduğu, vergi uyuşmazlıklarında dava süresi 30 gün olmasına rağmen, gümrük vergisine bağlı para cezalarına yapılacak itirazların, Gümrük Kanununun 158 inci maddesinde, 15 gün ile sınırlandırılmasının Anayasanın 13 üncü maddesine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi Kararın özet bölümünde yazılı Danıştay Yedinci Dairesinin 1996/1472 sayılı Kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Kurulumuzca da uygun bulunmuş ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Kararın bozulmasını gerektirecek durumda görülmemiştir.

Bu nedenlerle, temyiz isteminin reddine, karar verildi. (DAN-DER; SAYI:94)











Kararın Özeti

1- İmar planında okul sahasına ayrılan ve üzerinde ilkokul binası bu-

lunan arsanın davacı tarafından tasarrufuna olanak kalmadığından emlak

vergisinin 1/10 unun tahsili gerekirken tamamının tahsili hukuka aykı-

rı olduğu,

2- İşlemin dava konusu yapılan bölümleri hakkında hüküm kurulmamış olmasının bozma nedeni olduğu hk.[14]

Mülkiyeti yükümlü kuruma ait olmakla beraber imar planında okula ayrı-

lan ve 1960 yılından bu yana üzerinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı

İlkokul bulunan arsa nedeniyle, 1984-1985 yılları için tahakkuk etti-

rilen arsa vergisi ile 1985 yılına ilişkin temizleme ve aydınlatma

harcı ve yükümlü kurum adına kayıtlı Ferizli, Arifiye ve Söğütlü kan-

tarları nedeniyle 1984-1985 yılları için tahakkuk ettirilen bina ver-

gisi, ödeme emri ile istenmiş ve 15.2.1989 gününde ödenmiştir.

Tahsil olunan 1984-1985 yılları bina vergisi, 1984-1985 yılları

arsa vergisi ve 1985 yılı temizleme ve aydınlatma harcının iadesi is-

temiyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurusunun reddi yolundaki işle-

me karşı dava açılmıştır.

Davayı inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesinin kararıyla dava-

nın süre aşımı noktasından reddi yolundaki kararının Danıştay Vergi

Dava Daireleri Genel Kurulunun K:1992/466 sayılı kararıyla bu tür da-

valarda İdari Yargılama Usulü Kanununun 10 ve 11 inci maddelerinin uy-

gulanmayacağı, dava açma süresinin, aynı Yasanın 7 nci maddesine göre

saptanması gerekeceği belirtilerek bozulması üzerine davayı yeniden

inceleyen aynı Daire 16.2.1994 gün ve K:1994/961 sayılı kararıyla;

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinde arazi vergisini

arazinin maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa araziye

malik gibi tasarruf edenlerin ödemesinin öngörüldüğü, ara kararı ile

yükümlü şirketten uyuşmazlık konusu arsa ve bu arsa üzerinde bulunan

okul binasının tapuda kimin adına kayıtlı olduğunun sorulduğu, verilen

yanıtta uyuşmazlık konusu taşınmazların tapuda davacı adına kayıtlı

olduğunun bildirildiği, bu durumda 1319 sayılı Yasanın 13 üncü madde-

sine göre söz konusu arsaya ait olup yükümlü tarafından ödenen emlak

vergisinin iade edilemeyeceği yolundaki Maliye Bakanlığı işleminde i-

sabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

Yükümlü kurum; arsa vergisiyle ilgili olarak Danıştay Dokuzuncu

Dairesinin sayılı kararında arsanın tasarrufunun kısıtlı olduğu kabul

edilerek, 1993 Ocak dönemi Emlak Vergisinin 9/10'unun iadesine karar

verildiğini, ödeme emri ile istenen ve ödenen bina vergisinin 1984 yı-

lı için 21.900.- lira, 1985 yılı için 2.850.- lira olduğunu, zirai is-

tihsalde kullanılan Ferizli, Arifiye ve Söğütlü kantarlarının emlak

vergisinden bağışık olduğunu, bu binaların vergisi ile ilgili iddiala-

rının karşılanmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.

Yükümlünün, tasarrufunun kısıtlı olduğunu ileri sürdüğü arsa-

sından dolayı adına 1984-1985 yılları için tahakkuk ettirilen emlak

vergisi ile 1985 yılına ilişkin temizleme ve aydınlatma harcı ve mül-

kiyeti yükümlüye ait Ferizli, Arifiye ve Söğütlü kantar binalarına i-

lişkin 1984-1985 yılları için tahakkuk ettirilen emlak vergisinin tah-

sili amacıyla düzenlenen ödeme emrinın tebliği üzerine yapılan ödeme-

den sonra söz konusu vergiler ve harcın yasaya aykırı tahsil edildiği

ileri sürülerek geri verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddi yo-

lundaki işleme karşı açılan davayı reddeden Danıştay Dokuzuncu Daire

kararı temyiz edilmiştir.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun değişik 30 uncu maddesinin

dördüncü fıkrasında, kanunlar veya kamu düzeni koyan diğer mevzuatla

tasarrufu kısıtlanan bina, arsa ve arazinin vergisinin, kısıtlamanın

devam ettiği sürece 1/10 oranında tahsil olunması kurala bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; üzerinde ilkokul binası bulunan arsa-

nın, imar planında okul sahası olarak ayrıldığı, söz konusu arsanın ü-

zerine 1960 yılında ilkokul binası yapıldığı, Sakarya Defterdarlığı

Gelir Müdürlüğünün 20.7.1993 tarihli yazısında da, okulun Milli Eğitim

Bakanlığına bağlı resmi bir okul olduğu belirtilmiştir.

Bu durumda, imar planında okul sahasına ayrılan ve üzerinde

ilkokul binası bulunan arsanın davacı tarafından tasarrufuna olanak

kalmadığından, 1319 sayılı Yasanın 30 uncu maddesi uyarınca emlak ver-

gisinin 1/10'unun tahsili gerekirken tamamının tahsil edilmesi hukuka

uygun bulunmamaktadır. Verginin iade isteminin reddinde isabet yoktur.

Diğer taraftan kantar binaları nedeniyle 1984-1985 yıllarına ilişkin

olarak tahsil edilen emlak vergisi de davaya konu yapılmış olmasına

karşın, davanın bu kısmı yönünden herhangi bir hüküm verilmediği dosya

ve kararın incelenmesinden anlaşılmaktadır.

1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 4 üncü maddesinin (h) fık-

rasında, kiraya verilmemek üzere ve zirai istihsalde kullanılmak şar-

tıyla makina ve alet depoları, zahire ambarları, samanlıklar, araba-

lıklar, ağıllar, ahırlar, kümesler, kurutma mahalleri, böcekhaneler,

serler (seralar) ve benzeri binalarla işçi ve bekçi bina, kulübe ve

barakalarının emlak vergisinden daimi olarak muaf olduğu hükme bağlan-

mıştır. Maddede sayılan binaların emlak vergisi bağışıklığından yarar-

landırılabilmesi için kiraya verilmemesi ve tarımsal üretimde kulla-

nılmaları yeterli görülmüştür.

Mülkiyeti davacıya ait kantar binalarının tarımsal üretimde

kullanıldığında da kuşku bulunmadığından işlemin, kantar binaları ne-

deniyle ödenen 1984-1985 yıllarına ait bina vergisinin iadesi istemi-

nin reddine ilişkin kısmı hakkında hüküm verilmemiş olması da bozma

nedenidir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne 994/961 sayılı

kararının bozulmasına yeniden verilecek kararda karşılanacağından yar-

gılama giderine ilişkin hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına karar

verildi.

X - K A R Ş I O Y

Genel bütçeye, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere ait

vergi, resim, harç ve benzeri yükümlerin tarh, tahakkuk, tahsil işlem-

lerinden ve bunlarla ilgili zam ve cezalardan doğan uyuşmazlıkların

çözümünde genel ilke; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa uygun

olarak vergi mahkemesi nezdinde dava açılmasıdır.

Ancak, vergilendirme işleminden doğan anlaşmazlık, bir hukuki

ihtilaftan değil de, bir maddi hatadan ibaret bulunmakta ise, yasa ko-

yucu pahalı ve uzun olan bu dava yolundan ayrı olarak Vergi Usul Kanu-

nunun 116. ila 126 ncı maddelerinde düzenlenen ve vergi literatüründe

"Düzeltme ve Şikayet Müessesesi" denilen bir idari başvuru yolu vazet-

miştir. Bu müessesenin işleyebilmesi, başka bir deyişle, bu yola baş-

vurulabilmesi için ortada bir hukuki ihtilaftan ziyade, Vergi Usul Ka-

nununun sözü geçen maddelerinde yazılı olan "vergi hatası"nın bulunma-

sı gerekmektedir. Nitekim anılan Kanunun "Vergi Hatalarını Düzeltme"

başlığını taşıyan bu bölümünün 116 ncı maddesinde, vergi hatası; ver-

giye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden

haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak ta-

nımlanmış, aynı Kanunun 117 nci maddesinde hesap hataları, 118 inci

maddesinde ise vergilendirme hataları tek tek sayılarak belirlenmiş-

tir. Maddenin 2 No'lu bendine göre, mükellefiyette hata; açık olarak

vergiye tabi olmayan veya vergiden muaf bulunan kimselerden vergi is-

tenmesi veya alınması, 3 No'lu bendine göre, mevzuda hata ise; açık o-

larak vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan gelir,

servet, madde, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alın-

masıdır.

Olayda, yükümlü davacı tarafından ileri sürülen iddialar, yuka-

rıda açıklanan vergi hatalarından hiçbirine girmeyip; istek, hukuki

bir uyuşmazlığın çözümüne yönelik bulunduğundan, Vergi Usul Kanununun

düzeltme hükümlerine uygun olmayan bu başvurunun incelenmesine olanak

bulunmadığı ve bu nedenle dava konusu işlemde sonuç olarak isabetsiz-

lik görülmediği oyu ile karara karşıyız. (MT/ES)

(DAN-DER; SAYI:92)









Kararın Özeti

İdare ve vergi mahkemesi kararlarının yerine getirilmemesi halinde maddi ve manevi tazminat istemiyle açılacak davanın, on yıllık zamanaşımı

na tabi olacağı ve dava açma süresinin idareye başvuru tarihine göre

hesaplanması gerekeceği hk.[15]

Kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma bedelinin artırılması üzerine

artırılan bedel üzerinden tahakkuk ettirilen Gayrimenkul Kıymet Artış

Vergisi, Vergi Mahkemesince kaldırılmış, Karar, Danıştay Dokuzuncu Dai

resinece de onaylanmış ve kesinleşmiştir. Bu karar gereğinin idarece

yerine giterilmemesi üzerine yükümlüler 428.218 liranın yasal faizi

ile birlikte iadesini maddi tazminat davasına konu yapmışlar ve ayrıca

5 milyon lira manevi tazminata hükmolunmasını talep etmişlerdir.

Vergi Mahkemesi; Vergi Dairesi Müdürlğünce ödeme yapılmaması üzerine

altmış günlük başvuru süresini izleyen otuz gün içinde açılması gere-

ken bu davanın, söz konusu süre geçirildikten sonra ve 7.9.1988 tari-

hinde açıldığından bahisle süre aşımı noktasından davayı reddetmiştir.

Yükümlülerin temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi

kararıyla; idarece yargı kararlarının gereği gibi yerine getirilmesi-

nin Anayasanın 125 ve 138.maddeleriyle 2577 sayılı Yasanın 28.maddesi-

nin ilk fıkrasına göre zorunlu olduğu, 2577 sayılı Kanunun 28.maddesi-

nin (6) işaretli fıkrasında ise idarece infazda gecikilen süre için

faiz ödenmesinin kurala bağlandığı, ilgililerin idari yargı kararları-

nın infazını genel zamanaşımı süresi olan on yıl içinde isteyebilecek-

leri, bu tür davaların açılmasına süre yönünden sınırlama getirilmesi-

nin, yargı kararı ile belirlenmiş bir hakkın başka bir yoldan kaybı so

nucunu doğurabileceği, böyle bir durumun korunamayacağı gerekçesiyle

Vergi Mahkemesi kararı bozulmuştur. Bozma Kararına uymayan Vergi Mahke

mesi 2577 sayılı Yasanın 7, 10 ve 11.maddeleriyle 28.maddesi hükümleri

ne değinerek ilk kararında ısrar etmiştir.

Yargı yeri kararlarının yerine getirilmesi zorunluğunun Anayasamızdan

kaynaklandığında kuşku bulunmamaktadır. 2577 sayılı Kanunun 28.maddesi

nin (3) işaretli fıkrasında yer alan, idare ve vergi mahkemeleri karar

larına göre işlem tesis edilmeyen hallerde idare aleyhine maddi ve ma-

nevi tazminat davası açılabileceğine ilişkin kural da bu zorunluluğa

dayanmaktadır.

Kanunda, maddi ve manevi tazminat davasının hangi süreye tabi olduğuna

ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Farklı görüşler de olmakla

birlikte öğretide ve idari yargı uygulamasında, ilama bağlanmış alacak

ların on yıllık yeni zamanaşımına tabi olduğunu düzenleyen Borçlar Ka-

nununun 135.maddesinin ikinci fıkrası kuralına koşut olarak, idari yar

gılamada da bu sürenin uygulanabileceği kabul edilmektedir. Bu cümle-

den olarak, idare ve vergi mahkemelerince verilen karaların yerine ge-

tirilmemesi sebebiyle ilgililerin, on yıllık süre içinde uğradıkları

zararın tazminen ödenmesini isteyebilecekleri sonucuna varılmaktadır.

Hiç kuşkusuz böyle bir başvuru, idareyi karar gereğini yerine getirme

yükünden kurtarmayacaktır. Ancak, yargı kararının yerine getirilmemesi

nedeniyle doğan zararın giderilmesi istemiyle ilgililerce idareye baş-

vurulduğu takdirde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 10 ve

11.maddelerinde yazılı işleyiş başlamış olacağından, tazminat davası-

nın açılabileceği süre başlangıcının bu tarihe göre saptanarak sürenin

sözü geçen kurallar ile Kanunun 7.maddesine göre hesabı gerekir.

Olayda yükümlülerin, kendilerine iadesi gereken verginin Vergi Mahkeme

si Kararı gereğince ve faizi ile ret ve iadesini aksi halde maddi ve

manevi tazminat davası açmak zorunda kalacaklarını on yıllık süre için

de idareye duyurdukları ancak, bu başvuruya yanıt verilmediği için is-

temin reddedilmiş sayıldığı tartışmasızdır. Yukarıdaki açıklamalardan

dolayı tazminat davası açma süresi ile ilgili işleyişin bu başvurudan

başlatılması ve davanın açıldığı 7.9.1988 tarihinden çok önce, 2577 sa

yılı Kanunun 7, 10 ve 11.maddelerine göre hesaplanan sürenin bittiği

anlaşılmaktadır.

Vergi Mahkemesince, İdari Yargılama Usulü Kanununun 28.maddesinde ida-

re yönünden ilamların yerine getirilmesi zorunluluğunu belirleyen alt-

mış günlük sürenin, ilgililerin başvuru süresi olarak kabulü ve izle-

yen otuz gün içinde açılmadığı görülerek davanın süreden reddedilmesi

yasaya uygun değilse de, yukarıda açıklanan nedenlerle davanın süresin

de açılmadığı saptandığından, Kararda sonucu itibariyle yasaya aykırı-

lık görülmemiştir.

Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine karar verildi.

KARŞI OY:

T.C.Anayasasının 138.maddesinin son fıkrasında, idarenin mahkeme karar

larına "uymak zorunda" olduğu, mahkeme kararlarını hiçbir suretle de-

ğiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği be-

lirtilmektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28.maddesi

nin birinci fıkrasında, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve

vergi mahkemeleri kararlarının icaplarına göre idarenin, engeç altmış

gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu ifa

de edilmiş ve aynı maddenin üçüncü fıkrasında da, söz konusu kararlara

göre "işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare

aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat

davası açılabilir" denilmek suretiyle bu kurala aykırı davranışın müey

yidesi gösterilmiştir.

Yargı yeri kararları, mahkemelerce davalı taraf sıfatıyla idareye teb-

liğ edilmekte olduğuna göre, bunların yerine getirilmesi için davacı-

nın ayrıca idareye başvurmasına gerek yoktur. 2577 sayılı Kanunun yuka

rıda sözü edilen 28.maddesi hükmü karşısında, İdare mahkeme kararları-

nı kendiliğinden infaz etmek, karar gereğini yerine getirmek zorunda-

dır. Danıştay ve mahkeme kararlarına göre işlem tesisi veya eylemde bu

lunulmasının 10 yıl içinde idareden istenebileceği yolunda kararda yer

alan görüşe katılmak mümkün görülmemektedir. Söz konusu 10 yıllık za-

manaşımı, ancak genel hükümler dairesinde infaz ettirilecek olan tazmi

nat ilamları için adli icra yoluna başvurma için uygulanabilir. İdari

yargı yerlerince verilmiş karar hükümlerinin yerine getirilmesi konu-

sunda, idareye başvurma yönünden kanunlarda herhangi bir süre öngörül-

mediğinden, bunların gereği idarece re'sen veya talep üzerine, er veya

geç mutlaka sağlanmalıdır. Danıştay Kararları, kararın düzeltilmesi ya

da yargılamanın yenilenmesi yolu ile kaldırılıncaya kadar, kanuni ger-

çeği ifade ettiğinden, bir idari düzenleme yada tasarrufa ve hatta ka-

nun hükmüne rağmen, ne zaman olursa olsun idarece mutlaka yerine geti-

rilmesi ve hukuka aykırılığın giderilmesi gerekir. Bu durumda Vergi

Mahkemesi ve Danıştay Kararının gereğine göre işlem ve eylem yapılması

için idareye başvurulmasına gerek ve zorunluluk olmadığından, davacı-

nın tebliğden itibaren 60 gün beklemesi ve daha sonra dava süresi için

de dava açması zorunluğu sözkonusu değildir.

Davalı idarenin, Vergi Mahkemesi ve Danıştay Kararını yerine getirmeme

tutumu, hareketsizlik halinde ortaya çıkmış, devam etmiş ve davacının

zararına neden olmuştur. Dava bu zararın tazmini dileğiyle açılmıştır.

Davada talep edilen zarar, vergi kanunlarının uygulanmasından değil,

mahkeme kararı gereğinin yerine getirilmemiş olmasından kaynaklanmış-

tır. İdarenin vergi mahkemesi ve Danıştay ilamlarını yerine getirmek-

ten imtina etmesi, ne "idari işlem" ne de " idari eylem" olduğundan,

bu sebeple açılacak tazminat davalarını 2577 sayılı İdari Yargılama

Usulü Kanununun 7,10 ve 11.maddeleri kapsamında görmek mümkün değil-

dir.

İdarenin, Vergi Mahkemesi ve Danıştay İlamını infazdan kaçınması, olum

suz ve süregelen bir tutumu olduğundan ve mahkeme hükmü zamanın geçme-

si ile değer ve etkisini kaybetmeyeceğinden, bu nedenle doğan zararla-

rın talep ve dava edilmesini süre ile sınırlamak mümkün ve doğru değil

dir. Başlangıcı olmayan bir sürenin sonu da olmayacağından, 2577 sayı-

lı Kanunun 28.maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, idare aleyhine açıla

cak davalarda süre aşımı da söz konusu olmamak gerekir.

Diğer taraftan kararda ilam gereğinin yerine getirilmesi için yapılan

başvuru, sürenin hesabına esas alınmıştır. Kararda tarihi belirlenme-

yen ve idarenin susmak suretiyle işlem tesis ettiği ifade edilen bu

başvuru, 16.2.1987 günlü olup, "Kavaklıdere Emlak Vergi Dairesi Müdürü

Sn. ..."e hitaben kaleme alınmış ve bu yazıda yargı kararı uyarınca ta

rafına iadesi gereken verginin ödenmemesi halinde "hükmen ve şahsen"

tahsiline hükmedilmesi için dava açılacağı bildirilmiştir. Gerçekten

davacı, bu yazıdan sonra Asliye Hukuk Hakimliğine, ... aleyhine şahsi

sorumluluğundan söz ederek tazminat davası açmış ve bu dava, 657 sayı-

lı Kanunun 13.maddesi nedeniyle ve davalının şahsi kusurunun da sapta-

namadığı gerekçesiyle reddolunmuştur. Söz konusu başvurunun maddi ve

manevi zararının telafisi için yapılmış bir müracaat ve ayrıca "idari

davaya konu olabilecek" bir işlem veya eylemin yapılması için "idari

makamlara" yapılmış bir başvuru olarak kabulü ile süre hesabına başlan

gıç saymak esasen mümkün olmamak gerekir.

Bu nedenlerle, davada süre aşımı bulunduğunun kabulü ile temyiz istemi

nin reddinde isabet bulunmadığı, mahkeme kararının bozulması gerektiği

görüşüyle karara karşıyız.

KARŞI OY:

İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların yerine getirilmemesi

sebebiyle ilgililerin karar gereği doğan alacaklarını ve uğradıkları

zararları Borçlar Kanununun 135.maddesinin 2.fıkrasında yazılı 10 yıl-

lık zamanaşımı süresi içinde her zaman isteyebilecekleri yolundaki ço-

ğunluk kararındaki gerekçe kısmına katılıyorum.

Ancak; dava, ilgilinin idareye yapmış olduğu başvuru üzerine idarece

cevap verilmemek suretiyle istemin reddedilmiş sayılmasına dayanılarak

açılmamıştır. İlgilinin, isteğin reddedilmiş sayılması üzerine açtığı

bir dava yoktur. Böyle bir dava olmadığına göre, varsayılarak davanın

süreden reddi yolunda çoğunlukla verilen karara karşıyım.

(DAN-DER; SAYI:89)

BŞ/SE











Kararın Özeti

Vergi Usul Kanununda ayrıca öngörülmediğinden Maliye ve Gümrük Bakanlığı işlemlerine karşı açılan davalarda İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesindeki sürenin uygulanacağı hk.[16]

Mülkiyeti yükümlü kuruma ait olmakla beraber, imar planında okula ay-

rılan arsa nedeniyle 1984-1985 takvim yılları için ödeme emri ile ta-

kip edilen arsa ve bina vergisi 15.12.1989 tarihinde ödendikten sonra

düzeltme isteminde bulunulmuştur.

Başvurusu 3.1.1990 günlü işlemle reddedilen Kurum, 12.1.1990 tarihinde

Bakanlığa şikayet dilekçesi vermiş ve altmış günlük süre içinde bir

yanıt alınamamıştır.

Bakanlık, 29.8.1990 günlü işlemiyle yazılı olarak olumsuz yanıt verdi-

ğinden, bu işlemin iptali istemiyle Danıştay Dokuzuncu Dairesinde dava

açılmıştır.

Davayı inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi bir işlemin kaldırılması,

değiştirilmesi, geri alınması istemiyle yapılan başvurular üzerine ku-

rulan işlemlerde dava açma süresinin, 2577 sayılı Yasanın 11.maddesine

göre hesabı gerektiği, Kanunun, bu maddede 10.maddede olduğu gibi sü-

resi içinde yanıt verilmediği takdirde dava açılmayan hallerde idare-

nin sonradan vereceği yanıt üzerine sürenin yeniden işlemeye başlaya-

cağını öngören bir düzenleme yapmadığı, dolayısıyla 12.1.1990 tarihin-

da yapılan başvuruya altmış günlük yanıt süresi geçtikten sonra dava

açmayan Kurumun, 29.8.1990 tarihli işleme dayanarak yeniden dava açma

hakkı kazanamayacağı, gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

Kurum, bu Kararı temyiz etmiştir.

Vergi Usul Kanununun 116.maddesinde, vergiye ilişkin hesaplarda veya

vergilendirmede yapılan hatalar nedeniyle haksız yere fazla veya eksik

verg istenmesi ya da alınması, vergi hatası kabul edilmiş ve izleyen

maddelerde hataların tanımı yapıldıktan sonra hataların meydana çıka-

rılması, istem üzerine veya resen düzeltmenin nasıl yapılacağı, dü-

zeltmeye yetkili idari merci ve talebin incelenmesi hakkında düzenle-

meler yapılmıştır.

Düzeltmenin kapsamını belirleyen 125.maddede, vergi mahkemesi, bölge

idare mahkemesi ve Danıştay'dan geçmiş olan muamelelerde hata bulun-

duğu takdirde, hata hakkında bu yerlerce karar verilmemiş olmak koşu-

luyla söz konusu kararlar kesinleşmiş olsa dahi aynı hükümlere göre

düzeltilebileceği kabul edilmiş, 126.maddede ise vergi hatalarının

tarh zamanaşımı süresi dolmadan düzeltilmesi öngörüldükten sonra dü-

zeltme zamanaşımının özel hallerine yer verilmiştir.

Kanunun Altıncı Kısmının Üçüncü Bölümünde yapılan bu düzenlemelerde,

düzeltme zamanaşımı ile ilgili süre dışında, ilgililerin düzeltme ve

şikayet yollarına belli sürelerde başvurmalarını zorunlu kılan herhan-

gi bir kurala yer verilmemiştir.

Yöntemi Vergi Usul Kanununda düzenlenmiş bulunan vergi hatalarının

düzeltilmesi ile ilgili başvurularla ilgili olarak kurulan işlemlere

karşı açılacak davalarda, 2577 sayılı Kanunun 7.maddesinde öngörülen

başlatılması gerekmektedir. Olayda geliştiği gibi şikayet başvurusu

üzerine ilk defa kurulan olumsuz yanıt nedeniyle açılan davada bu iş-

lemin yeni bir işlem olduğu gözardı edilerek, İdari Yargılama Usulü

Kanununun idari makamların sükutu ve üst makamlara başvurmayı öngören

10 ve 11.maddelerinin uygulanması yerinde görülmemiştir.

Bu nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile davanın, 2577 sayılı Kanunun

11.maddesinde öngörülen süreden sonra açıldığı gerekçesiyle reddine

ilişkin Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 10.3.1992 günlü ve 1992/767 sa-

yılı Kararının bozulmasına karar verildi.

KARŞI OY:

Danıştay Dokuzuncu Dairesinin temyize konu kararının dayandığı hukuk-

sal nedenler ve gerekçe karşısında; temyiz dilekçesinde ileri sürülen

iddiaların, başvurunun kabulünü gerektirecek durumda bulunmadığı görü-

şünde olduğumuzdan, aksi yoldaki çoğunluk kararına katılmıyoruz.

(DAN-DER, SAYI:87) (MT/SE)







Kararın Özeti

İdari uyuşmazlıklarda dava açma süresinin, yazılı bildiriminin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı hk.[17]

İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölü-

münde görev yapan ve Maden Yatakları Bilim Dalında doçentliğe yüksel-

mek isteyen davacının, 11.10.1989 tarihinde katıldığı, doçentlik bilim

sınavının eserlerinin incelenmesi aşamasında başarısız sayılmasına

ilişkin jüri kararının iptali istemiyle açmış olduğu dava, Danıştay

Sekizinci Dairesinin 1990/893 sayılı kararıyla süre aşımı nedeniyle

reddedilmiştir.

Davacı, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen bu kararı temyiz etmekte

ve kararın bozulmasını istemektedir.

Anayasanın 125.maddesinin 1.fıkrası "İdarenin her türlü eylem ve iş-

lemlerine karşı yargı yolu açıktır." hükmünü; 3.fıkrası ise "İdari iş-

lemlere karşı açılacak davalarda süre yazılı bildirim tarihinde baş-

lar" hükmünü taşımaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7.maddesinde ise "Dava aç-

ma süresi özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay-

da ... altmış ... gündür ... Bu süreler, idari uyuşmazlıklarda; yazılı

bildirimin yapıldığı ... tarihi izleyen günden başlar..." hükmü yeral-

maktadır.

Bu hükümlerle çok açık bir biçimde düzenlendiği üzere, dava açma süre-

si, idari uyuşmazlıklarda, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen

günden başlamaktadır.

Bu kuralın istisnaları yine 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu-

nun 7.maddesinin 3 ve 4.fıkralarında düzenlenmiş olup; bunlar da ad-

resleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yo-

luyla bildirim yapılan hallerde ve özel Kanununda aksine bir hüküm bu-

lunmadıkça son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra

işlemeye başlayan süre ile, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde, ilan

tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayan süredir.

Bu iki halde süre başlangıcı kanun hükmü ile, genel kuraldan farklı

biçimde düzenlenmiştir ki; bu düzenleme de, düzenleyici işlemlerde,

işlemin niteliğinden, diğerinde ise muhatabın adresinin bilinememesin-

den kaynaklanan özel hallerdir.

Dava konusu uyuşmazlığa gelince;

Doçentlik Sınav Yönetmeliğinineserlerin incelenmesi başlıklı 8.madde-

sinin 3.fıkrası "... jüri, adayın sunmuş olduğu bilimsel araştırma ve

yayınların yönetmeliğin 1.maddesinin (b) bendinde öngörülen "orjinal

bilimsel araştırma ve yayınlar, sanat eserleri, sanat çalışmaları" ni-

teliğinde olup olmadığına oyçokluğuyla karar verir ve bir tutanak tu-

tulur.

Bu karar jüri başkanı tarafından jüri önünde adaya sözlü olarak bildi-

rilir..." hükmünü taşımaktadır.

Danıştay Sekizinci Dairesi Doçentlik Sınav Yönetmeliğinin bu hükmünü

dikkate alarak, davacının 11.10.1989 günü doçentlik bilim sınavının

yayınların incelenmesi aşamasına girdiği, sınavda başarısız olduğunun

jüri başkanı tarafından kendisine bildirildiği, bu bildirimden itiba-

ren 60 gün içinde davanın açılmamış olduğu, bu süre geçtikten sonra i-

dareye yapılan başvuru üzerine verilen cevabın yeniden dava açma hakkı

sağlamayacağı gerekçesiyle, davayı süre yönünden reddetmiş ise de; Do-

çentlik Sınav Yönetmeliğinin 8.maddesinin 3.fıkrası hükmü ile getiri-

len düzenlemenin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 7.maddesi-

nin 3 ve 4.fıkralarında öngörülen istisnalar arasında bulunmadığı kuş-

kusuzdur.

Diğer taraftan, bir yönetmelik hükmü ile getirilen düzenlemenin Anaya-

sanın ve kanunun koyduğu bir kuralı değiştirdiğinin kabulü de mümkün

olmadığına göre, yönetmelikte yer alan bu özel duyuru biçimini, yal-

nızca yönetmelik kapsamında ve eserlerin incelenmesi aşamasını takip

eden işlemlerin yapılması ile ilgili olarak değerlendirmek zorunludur.

Açıklanan yasal durum karşısında, jüri başkanının bözlü bildirimini,

yazılı bildirim yerine geçerli saymak mümkün olmadığından, bu noktadan

hareketle, davayı süre aşımı yönünden reddetmek hukuka uygun görülme-

miştir.

Bu nedenle davacının temyiz isteminin kabulüne, Danıştay Sekizinci

Dairesince verilen kararın bozulmasına karar verildi.











Kararın Özeti

1- Düzenleyici işleme karşı dava açma süresinin geçirilmesinden sonra tarh işlemi ile birlikte düzenleyici işlemin de dava konusu edilmesi

halinde davanın danıştay'da açılması gerektiğinden dava açma süresi

altmış gün olduğu,

2- Bakanlar Kurulunun, birden fazla kanunda ve farklı konularda tanınan düzenleme yetkisinin tek bir kararname ile kullanmasının yasaya

aykırı olmadığı,

3- Kararnamelerde düzenlemenin hangi yasaya dayanılarak yapıldığının gösterilmemesinin iptal nedeni olmadığı hk.[18]



Televizyon alıcı cihazı üreten kurum, üretimi nedeniyle Bakanlar Kuru-

lunun 8/2823 sayılı kararı uyarınca yüzde 10 oranında İstihsal Vergisi

ödemiştir. Bakanlar Kurulunun, 19.1.1984 günlü ve 18286 Mükerrer sayı-

lı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 84/7622

sayılı kararının 3.maddesi ile vergi oranının yüzde 20'ye çıkarılmış

olduğu görüşüyle uygulanan kaçakçılık cezalı tarhiyat ve bu tarhiya-

tın dayanağı olan 84/7622 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 3.maddesi-

nin iptali istenerek dava açılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun dava açma süresini düzen-

leyen 7.maddesinin (1) işaretli fıkrasında; özel kanunlarında ayrı sü-

re gösterilmeyen hallerde dava açma süresinin Danıştay'da altmış gün

olduğu belirtilmiştir. Aynı maddenin (4) işaretli fıkrasında ise ilanı

gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen

günden başlaması ancak, bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin,

düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden

dava açabilecekleri kurala bağlanmıştır. Maddenin bu fıkrası karşısın-

da, herhangi bir düzenleyici işleme dayanılarak kurulan uygulama işle-

mi ile birlikte, düzenleyici işleme karşı aynı dilekçe ile dava açıl-

ması yasaya uygundur.

Yasa, davanın açılması gereken mahkemelere göre farklı dava açma süre-

leri öngörmüştür. İlkece, ilgililerinden vergi ve ceza istenen haller-

de davanın otuz gün içinde vergi mahkemesinde açılması gerekmektedir.

Ancak, 2577 sayılı Yasanın 7.maddesinin (4) işaretli fıkrasının tanı-

dığı olanak kullanıldığında davanın Danıştay'da açılması zorunlu oldu-

ğundan, dava süresinin altmış gün olması, aynı maddenin, (1) işaretli

fıkrası gereğidir.

Dosyadaki belgelerin incelenmesinden, vergi ve ceza ihbarnamelerinin

7.12.1988 tarihinde davacı kuruma duyurulduğu anlaşıldığından, resmi

tatil gününe rastlayan altmışıncı günü izleyen iş gününde açılan dava-

nın süresinde olduğuna oyçokluğu ile karar verildikten sonra dava in-

celendi:

Bakanlar Kurulunun 28.12.1983 tarih ve 83/7543 sayılı Kararına ek ola-

rak düzenlediği 17.1.1984 günlü ve 84/7622 sayılı Kararname Eki Kara-

rın 3.maddesinde, önceki maddeler ve Karar Eki Listelerde yazılı deği-

şik istihsal vergisi oranlarının, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu-

na bağlı I, II, III sayılı tablolarda kayıtlı maddelerden yurt içinde

imal ve teslim edilenler için de uygulanması kabul edilmiştir. İzleyen

4.maddesinde ise, bu Karara Ekli Listede saptanmış olan vergi hadle-

rinden yüksek olmamak kaydı ile özel indirim veya muafiyet öngören ka-

rarnameler hükümleri saklı tutulmuştur.

Dava konusu Kararnamede Kararın, 188 sayılı Kanun Hükmünde Kararname-

nin 2. 1567 sayılı Kanunun değişik 1. 1651 sayılı Kanunun 19 ve 20.

474 sayılı Kanunun değişik 2.maddelerine dayanılarak yapıldığı yazılı-

dır.

Bu davada; Bakanlar Kurulunun düzenleme yetkisini yasaya uygun kulla-

nıp kullanmadığı, düzenlenen konuda yetkili olup olmadığı ve yetkisi

için öngörülen çerçeveyi aşıp aşmadığı noktalarının araştırılması zo-

runludur.

Kararnameye dayanak gösterilen 474 sayılı Kanun, 23.11.1982 günlü ve

2716 sayılı Kanunun 1.maddesiyle değişik 2.maddesinde, uzun süreli Kal

kınma Planının hedeflerini gözönünde bulundurarak Gümrük Giriş Tarife

Cetvelinin mali ve koruyucu etkisini ülke ekonomisine en uygun nitelik

te tutmak amacıyla Maliye Bakanlığının, Gümrük ve Tekel Bakanlığı ve

ilgili diğer bakanlık ve kuruluşların görüşlerini alarak önereceği ka-

rarnamelerle Gümrük Giriş Tarife Cetvelinde gösterilen Gümrük Vergisi

ve ithalde alınan diğer vergi ve resim oranlarını, ithal edilecek mad-

delere göre değiştirmeye ve tarifedeki notlardan gerekli değiştirmele-

ri yapmaya ve bu değişikliklerin uygulanmasına ilişkin usul ve şartla-

rı tesbit etmeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.

Bakanlar Kurulunun bu maddeye dayanarak dahilde alınan istihsal vergi-

sini değiştirmeye yetkisi olmamakla birlikte 2447 sayılı ve 6802 sayı-

lı Gider Vergileri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 25.

maddesinde, Bakanlar Kuruluna bu konuda da yetki verildiği görülmekte-

dir. Söz konusu maddede, Gider Vergileri Kanununa bağlı tablolarda ve

kanunun mahsus kısım ve bölümlerinde kayıtlı vergi nispet veya hadleri

ile tarifelerde yüzde 80'e kadar indirim yapmaya, indirilen nispet,

had veya tarifeleri kanuni seviyelerine kadar çıkartmaya ve bununla

ilgili usul ve şartları tesbite Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.

Nitekim, 6802 sayılı Kanuna bağlı (II) sayılı Tablonun 5.pozisyonunun

(e) bendinde dahilde alınan istihsal vergisi oranı yüzde 20 iken, Ba-

kanlar Kurulunun 8/2823 sayılı Kararı ile bu oran yüzde 10'a indiril-

miş, davacı Kurum ihtilaflı dönem vergilerini bu oran üzerinden beyan

ederek ödemiştir.

Dava konusu Kararname, 474 sayılı Kanunun değişik 2.maddesi çerçevesin

de gümrük vergisi ve ithalde alınan diğer vergi ve resim oranlarını

değiştirmişse de, Kararnamenin 3.maddesi, Bakanlar Kuruluna 474 sayılı

Kanunla verilen yetkiye değil, 2447 sayılı Kanunun 25.maddesiyle veri-

len yetkiye dayandığından, özel amaç ve usul öngörmeyen bu kural uya-

rınca yürürlüğe konulan madde hükmü, Bakanlar Kurulunun, evvelce

8/2823 sayılı Kararname ile her türlü televizyon için yüzde 20'den

yüzde 10'a indirilen dahilde alınan istihsal vergisi oranıyla ilgili

iç korumadan vazgeçtiği ve vergi oranını yasal düzeye çıkardığını gös-

termektedir. 1984 yılı İthalat Rejimi Kararı ile iç üretimin Hükümetçe

öngörülen koruma düzeyinin gereği olarak yapılan bu düzenlemenin, esas

bakımından yasaya aykırı olmadığı görülmektedir.

Bakanlar Kurulunun, birden fazla Kanunda ve farklı konularda tanınan

düzenleme yetkisini bir tek kararname ile kullanmasında yasaya aykırı

bir yön bulunmadığı gibi söz konusu Kararnamelerde düzenlemenin hangi

yasaya dayanılarak yapıldığının gösterilmesi de geçerlilik koşulu de-

ğildir.

Bu nedenlerle davanın,84/7622 sayılı Kararnamenin 3.maddesinin iptali

dileğiyle açılan kısmının kabulü mümkün görülmemiştir.

Dava konusu Kararnamenin 4.maddesinde, Karara Ekli Listede saptanan

vergi hadlerinden yüksek olmamak koşuluyla özel indirim veya muafiyet

öngören Kararnameler hükümleri saklı tutulmuştur.

Gider Vergileri Kanununa bağlı II sayılı Tablonun 5.pozisyonunun (e)

bendinde yüzde 20 olarak belirlenen her türlü televizyonun dahilde

alınan istihsal vergisinin, 8/2823 sayılı Kararnamenin 2.maddesi ile

yüzde 10'a indirilmesi, televizyon alıcı cihazları için özel indirim

öngörülmediğini göstermektedir. Esasen söz konusu Kararname ile hiçbir

ayırım yapılmaksızın kimi üretim alanlarında üretim yapan tüm kuruluş-

ların korunmak istendiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle özel indirim Ka-

rarnamesi olarak nitelenemeyecek 8/2823 sayılı Kararnamenin 2.maddesin

de sözü geçen televizyon cihazlarından Gümrük Giriş Tarife Cetvelinin

85.15.20 pozisyonuna girenler için dahilde alınan istihsal vergisi ora

nini, yasal düzeyi olan yüzde 20'ye çıkaran 84/7622 sayılı Kararname-

nin 3.maddesi karşısında, uygulanan tarhiyatta vergi aslı yönünden ya-

saya aykırılık görülmemiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Yanılma" başlıklı 369.maddesinin 1.

bendinde, yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış iza-

hat vermiş olmaları, 2.bendinde ise bir hükmün uygulanma tarzı konu-

sunda yetkili makamların görüş ve kanaatini değiştirmiş veya bu hükme

ait bir içtihadın değişmiş olması halinde vergi cezası kesilmemesi

kabul edilmiştir.

Dosyadaki belgelerin incelenmesinden, 84/7622 sayılı Kararnamenin 3.

maddesinin, 8/2823 sayılı Kararnamenin 2.maddesini değiştirip değiştir

mediği ve 84/7622 sayılı Kararnamenin 4.maddesinin, 8/2823 sayılı Ka-

rarnameyi kapsayıp kapsamadığı konusunda Maliye ve Gümrük Bakanlığı

Gelirler Genel Müdürlüğünün dahi Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Ge-

nel Müdürlüğünün görüşüne gereksinme duyduğu, anılan konuda görüş be-

lirtme yetkisini haiz, Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlı-

ğının ise 84/7622 sayılı Kararnamenin 3.maddesinin, 8/2823 sayılı Ka-

rarname ile kabul edilen yüzde 10 oranını saklı bıraktığı görüşünü be-

nimsediği görülmektedir. Gerek bu nedenle ve gerek, bir genel düzenle-

yici işlemin diğeri karşısındaki durumunun açıklığa kavuşturulması gi-

bi bir gereksinmeden dolayı, belli bir üretim alanında faaliyet göste-

ren sınırlı sayıdaki kuruluşlardan bir kaçına yapılan yazılı açıklama

karşısında bizzat ilgili Bakanlık veya Vergi Dairesi Müdürlüğünden ya-

zılı görüş istememiş olması, yükümlü Kurum adına kaçakçılık cezası ke-

silmesine yeterli bulunmamıştır.

Bu nedenlerle, 84/7622 sayılı Kararnamenin 3.maddesinin iptali istemi-

nin reddine, Kurum adına salınan istihsal vergisinde yasaya aykırılık

bulunmadığından davanın vergi aslı yönünden reddine kesilen kaçakçılık

cezasının kaldırılmasına karar verildi.

KARŞI OY:

2577 sayılı yasanın 7.maddesinin 1.fıkrası hükmü ile, Danıştay ve İda-

re Mahkemelerinde 60 gün olarak belirlenen dava açma süresi Vergi Mah-

kemeleri için 30 gün olarak belirlenmiştir.

Aynı maddenin 4.fıkrasının, düzenleyici işlemle uygulama işleminin

birlikte dava edilmesi halinde dava açma süresinin düzenleyici işleme

göre saptanacağı yolunda herhangi bir hüküm taşımamaktadır.

Olayımızda, dava konusu düzenleyici işlemle, uygulama işlemlerinin ay-

rı ayrı işlemler olduğu, bizzat yasa koyucunun bunların ayrı ayrı dava

edilebilmesini kabul etmiş olmasıyle de sabittir. Öteden beri mevzuatı

mızda yer almış bulunan bu yoldaki hükümle objektif iptal davası süre-

si geçmiş olan düzenleyici işleme karşı, uygulama üzerine uygulama iş-

leminin tabi olduğu dava açma süresi içinde, yeniden dava açabilme im-

kanı sağlanmıştır.

Görülüyor ki, özünde böyle bir durumda dava açma süresini tayin eden

esasen dava süresi geçmiş olan düzenleyici işlem değil, uygulama işle-

midir.

Tarhiyat işlemi yapıldığında, yükümlü ancak süresi içinde (30 gün)

açacağı bir dava dolayısıyle, esasen objektif dava süresi geçmiş olan

düzenleyici işlemi de dava edebilirdi, Çoğunluk kararı, özel bir yasa

hükmüne dayanmaksızın, dava süresi geçmiş ve kesinleşmiş tarh işlemine

yeniden dava edilebilirlik imkanı sağlamakla kalmayıp, buna bağlı ola-

rak objektif dava süresi geçmiş düzenleyici işlemide dava edilebilir

hale sokmakla dava teorisine aykırı bir sonuç yaratmaktadır. Gerçekten

düzenleyici işlem ilanı tarihinden itibaren süresi içinde dava edilme-

mişse ancak uygulama işlemine bağlı olarak dava edilebileceğine göre,

dava açmak ancak uygulama işleminin süresine bağlı kalınmak suretiyle

mümkün olmalıdır.

Açıklanan nedenlerle çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyoruz.

KARŞI OY:

Davacının uyuşmazlığa konu ettiği dahilde alınan istihsal vergisinin

dayanağını teşkil eden 17.1.1984 günlü ve 84/7622 sayılı Bakanlar Ku-

rulu Kararıyla yürürlüğe konulan "1984 Yılı İthalat Rejimi Kararına

Ek Karar"ın 3.maddesinin iptali istemi reddedilmiş olmakla,vergiye

ilişkin davanın bu kararname hükümlerine göre incelenmesi gerekmekte-

dir.

Sözü edilen kararın 3.maddesinde "Değiştirilen istihsal vergisi oran-

ları, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununa bağlı I, II, III sayılı

tablolarda kayıtlı maddelerden yurt içinde imal ve teslim edilenler

için de uygulanır." denildikten sonra, 4.maddesinde "Bu karara Ekli

Listede tespit edilmiş bulunan vergi hadlerinden yüksek olmamak kaydı

ile, özel indirim ve/veya muafiyet öngören Kararnameler hükümleri sak-

lıdır." hükmü yer almıştır. Görüldüğü gibi Kararname, tayin ettiği had

lerin ancak özel indirim öngören Kararnamelerdeki oranların daha yük-

sek olanlarının yeni oranlara indirilmesini öngörmekle beraber, daha

düşük olanları yükseltmemektedir.

Bakanlar Kurulunun 30.4.1981 günlü 8/2823 sayılı kararıyla yürürlüğe

konulan ve "Her türlü televizyon" için vergi nispetini yüzde 10 olarak

değiştiren "6802 sayılı Gider Vergileri Kanununa Bağlı Tablolarda Yer

Alan Bazı Mamullerin Vergi Nispetlerinin Değiştirilmesine İlişkin Ka-

rar", tablolarda yer alan tüm mamullerin vergi nispetlerini değiştirme

miş, bazı tabloların bir kısım pozisyonlarında bulunan ve kararda be-

lirtilen mamuller için yeni vergi oranları tespit etmiştir. Kararname-

lerdekişi veya kuruluş ismi belirlenerek vergi indirimi veya muafiyeti





belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar
hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı", imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi",
"imar para

cezaları", "imar kirliliği suçları", "idare hukuku", "idari yargılama usulü" ve
her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve "ımar
hukukçusu".












imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-10-08 (2647 okuma)

[ Geri Dön ]