Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/313
	KARAR NO: 
	2007/43
	KARAR TR : 
	2.4.2007
	(Hukuk 
	Bölümü)
	 
	ÖZET: 2918 
	sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/5.maddesine aykırılık nedeniyle 
	verilen para cezasına karşı yapılan itirazın ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi 
	gerektiği hk.
	 
	K A R A R
	
	 
	
	Davacı        : Ş.A.
	
	Vekili         : Av. G.G.
	Davalı      
	: İçişleri Bakanlığı-Bolu Valiliği
	 
	O L A Y     
	: Davacı vekili müvekkiline, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/5. 
	maddesine aykırılık nedeniyle trafik zabıtasınca 379,00 YTL para cezası 
	verilmesine ilişkin 14.6.2005 tarihinde düzenlenen, DR/656270 no.lu trafik 
	ceza tutanağının iptali istemiyle, 17.6.2005 gününde idari yargı yerinde 
	dava açmıştır.
	SAKARYA 1.  
	İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ; 29.12.2005  gün ve E:2005/2993, K:2005/3599 sayı 
	ile, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2. maddesine göre “kabahat” 
	deyiminden kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü 
	haksızlığın anlaşılacağı; 3. maddesinde, bu Kanunun genel hükümlerinin diğer 
	kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağının öngörüldüğü; 16. 
	maddesinde, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların 
	idari para cezası ve idari tedbirlerden ibaret olduğunun, idari tedbirleri 
	ise, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer 
	tedbirler olduğunun hükme bağlandığı; 19. maddesinde, saklı tutulan idari 
	yaptırımların sayıldığı; anılan Kanun’un genel hükümleri arasında yer alan 
	27. maddesinin birinci fıkrasında, idari para cezasına ve mülkiyetin kamuya 
	geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı, kararın tebliği veya 
	tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine 
	başvurulabileceği öngörülmüş olup, Kanunun Geçici 2. maddesinde, bu Kanun 
	hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle idare mahkemelerinde dava  
	açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında uygulanmayacağının 
	ve Geçici 3. maddesinde de daha önce verilmiş idari  para cezalarına ilişkin 
	kararlara karşı henüz iptal davası açılmamış olmakla birlikte dava açma 
	süresinin geçmemiş olması halinde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten 
	itibaren onbeş gün içinde 27. madde hükümlerine göre sulh ceza mahkemesine 
	başvuruda bulunulabileceği belirtildiğine göre, 5326 sayılı Kabahatler 
	Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1.6.2005 tarihinden itibaren idari para 
	cezalarının idare mahkemelerinin görev alanından çıkarıldığı; bu tarih 
	itibariyle Mahkemelerinde açılmış bir dava bulunmadığı,  bu durumda verilen 
	trafik para cezasına ilişkin davanın çözümünde 5326 sayılı Yasa uyarınca 
	sulh ceza mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle, görevsizlik kararı 
	vermiş, bu karar itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.
	Davacı 
	vekili, aynı istekle 8.3.2006 gününde adli yargı yerinde itirazda 
	bulunmuştur.
	BOLU SULH 
	CEZA MAHKEMESİ;11.5.2006 gün ve E:2006/124, K:2006/136 sayı ile,  2918 
	sayılı Kanunun 112. maddesindeki hafif para ve hapis cezalarında sulh ceza 
	mahkemelerinin görevli kılındığı, idari para cezası kapsamındaki itirazın 
	Mahkemelerinin görevine girmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu 
	karara yapılan itiraz, Bolu Ağır Ceza Mahkemesinin 1.6.2006  gün ve 2006/457 
	Müt. Sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
	İNCELEME VE 
	GEREKÇE:
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. 
	Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Esen EROL,  Abdullah ARSLAN 
	ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 2.4.2007 günlü toplantısında;
	I-İLK 
	İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan 
	incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, 
	E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık 
	Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip 
	değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin 
	ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya 
	da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın 
	mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli 
	ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının 
	anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk 
	uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari 
	organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında 
	yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak 
	nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev 
	ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip 
	çözümlenmesi gerektiği…”açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay 
	bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde 
	incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
	Adli ve 
	idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde 
	olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede 
	belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son 
	görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, 
	idari yargı dava dosyasının Başkanlık yazısıyla  Mahkemesinden getirtildiği 
	ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev 
	uyuşmazlığının esası incelenmelidir.
	II-ESASIN 
	İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  adli 
	yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; 
	ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR 
	ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada  adli yargının görevli 
	olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ 
	GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
	Dava, 2918 
	sayılı Yasa’nın 48. maddesinin beşinci fıkrasına aykırılık nedeniyle trafik 
	zabıtasınca düzenlenen para cezasına ilişkin ceza tutanağının iptali 
	istemiyle açılmıştır.
	13.10.1983 
	tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. 
	maddesinde, ”Bu kanunun amacı, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden 
	trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda 
	alınacak önlemleri belirlemektir” denilmiş; “Alkollü içki, uyuşturucu veya 
	keyif verici maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı”nı düzenleyen 48. 
	maddesinin değişik beşinci fıkrasında, yönetmelik ile belirtilen miktarların 
	üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücülerin suçun işlendiği 
	tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; birinci defasında sürücü 
	belgelerinin altı ay süreyle geri alınacağı ve haklarında 379.00 YTL para 
	cezası uygulanacağı, ikinci defasında sürücü belgelerinin iki yıl süreyle 
	geri alınacağı ve haklarında 475.00 YTL para cezası uygulanacağı ve bu 
	sürücülerin Sağlık Bakanlığınca, esas ve usulleri Sağlık ve İçişleri 
	Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını 
	geliştirme eğitimine tabi tutulacakları, eğitimi başarıyla tamamlayanların 
	belgelerinin süresi sonunda iade edileceği, üç veya üçten fazlasında ise, 
	sürücü belgelerinin beş yıl süreyle geri alınacağı ve altı aydan aşağı 
	olmamak üzere hafif hapis cezası ile birlikte 760.90 YTL hafif para cezası 
	uygulanacağı, ayrıca, psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı 
	muayenesine tabi tutulacağı, bu değerlendirme ve muayene sonrasında uygun 
	görülenlere, geri alma süresi sonunda sürücü belgelerinin iade edileceği  
	öngörülmüştür.
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi,  2918 sayılı Yasa’nın 116. maddesi kapsamında araç tescil 
	plakasına göre düzenlenenler dışında trafik zabıtasınca uygulanan idari para 
	cezalarına karşı açılan davaları; bu uygulamanın idari ceza kapsamında 
	bulunması; Yasada idari cezalarla ilgili davalarda (116. maddedeki itiraz 
	yolu hariç) görevli yargı yerini açıkça belli eden bir hükme yer 
	verilmemesi; bu Yasada gösterilen adli cezalara hükmetmekle görevli 
	mahkemeye işaret eden 112. maddeye de herhangi bir atıfta bulunulmamış 
	olması karşısında ve göreve ilişkin genel ilkelere göre idari yargının görev 
	alanında görmüştür.
	1.6.2005 
	tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine 
	Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda 
	düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin 
	görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda 
	düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; 
	Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları 
	taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari 
	yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya 
	geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak 
	itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle 
	doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar 
	verilmiştir.
	Daha sonra,  
	5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. 
	maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı 
	kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı 
	Resmi Gazete’de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede 
	yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar 
	verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme 
	yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu 
	düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı 
	tarafından, Anayasa Mahkemesi’nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü 
	doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı 
	yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli 
	olacağı belirtilmiştir.
	Son olarak, 
	30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini 
	değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde             
	" (1) Bu Kanunun;
	a) İdarî 
	yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda 
	aksine hüküm bulunmaması halinde, 
	b) Diğer 
	genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi 
	yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,
	uygulanır." 
	denilmiştir.             
	19.12.2006 
	tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; İdarî 
	yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer 
	kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda 
	görevli mahkemenin gösterildiği 
	durumunda 
	ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.
	Görev 
	kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için 
	bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen 
	görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk 
	ilkesidir.
	Davanın 
	açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile 
	görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni 
	yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi 
	gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe 
	girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal 
	hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği 
	açıktır.
	Diğer 
	taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun 
	değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, 
	mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale 
	geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.
	İncelenen 
	uyuşmazlıkta, öngörülen trafik para cezasının  5326 sayılı  Kanun’un 16. 
	maddesinde  belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 2918 sayılı 
	Karayolları Trafik Kanunu’nda da bu para cezasına itiraz konusunda görevli 
	mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır.  Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 
	5560 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, İdarî yaptırım 
	kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine 
	hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin 
	belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağından, idari 
	para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanun’un 27. 
	maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu 
	sonucuna varılmıştır.              
	Açıklanan 
	nedenlerle, sulh ceza mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması 
	gerekmiştir.
	SONUÇ: 
	Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bolu Sulh Ceza 
	Mahkemesi’nce verilen 11.5.2006 gün ve E:2006/124, K:2006/136 sayılı 
	GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.4.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN 
	OLARAK karar verildi.
	 
	* * *
	 
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/314
	KARAR NO: 
	2007/44
	KARAR TR : 
	2.4.2007
	(Hukuk 
	Bölümü)
	 
	ÖZET: Ordu 
	Hemşiresi (sivil memur) olan davacının, 657  Sayılı Yasanın 64.maddesi 
	uyarınca intibakının  yapılarak  tarafına kademe ilerlemesi uygulanması 
	istemiyle açılan davanın GENEL İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği 
	hk.
	 
	K A R A R
	 
	
	Davacı        : N.K.
	
	Davalı        : İçişleri Bakanlığı
	 
	O L A Y     
	: Van 100 Yataklı Asker Hastanesi Baştabipliği emrinde,  Ordu Hemşiresi 
	(sivil memur) olarak görev yapan davacının;  Ocak 1998- Eylül 2000 tarihleri 
	arasında Van ilinde görev yapmasından dolayı, 657 sayılı Yasa’nın 64. 
	maddesi uyarınca intibakının yeniden yapılarak, tarafına kademe ilerlemesi 
	verilmesi ve özlük haklarının buna göre düzenlenmesi talebiyle yaptığı 
	başvuru;  “davacının  atamasının, mecburi olarak değil, eş durumundan 
	dolayı, kendi isteği ile  yöreye atandığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
	Davacı 
	isteminin  reddine ilişkin,  Jandarma Genel Komutanlığı’nın 3.5.2005 gün ve 
	146644 sayılı işleminin iptali istemiyle,  askeri idari yargı yerinde dava 
	açmıştır. 
	ASKERİ 
	YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRESİ; 9.2.2006 gün ve E:2005/843, 
	K:2005/193 sayı ile, 1602 sayılı AYİM Kanununun 20 nci maddesinde; “Askeri 
	Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis 
	edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin 
	idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi 
	olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. 
	Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi 
	olması şartı aranmaz. Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk 
	Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, 
	askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman Jandarma çavuş, 
	erbaş ve erler ile sivil memurlardır.” hükmünün yer aldığı; Davacının sivil 
	memur olarak yasaya göre asker kişi kapsamında bulunduğu, Davalı idarenin bu 
	konuda da itirazının bulunmadığı; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 64 
	ncü maddesinin, “72 nci madde gereğince belirli bir süre görev yapmak üzere 
	mecburi olarak sürekli görevle atanan Devlet memurlarından kalkınmada 1 inci 
	derecede öncelikli yörelerde bulunanlara (Erzurum ve Artvin İl’leri dahil) 
	bu yörelerde fiilen çalışmak suretiyle başarılı geçirilen her iki yılın 
	karşılığında aylık derecelerinin yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere 
	ayrıca bir kademe ilerlemesi daha verilir. Yıllık izinde geçirilen süreler 
	fiilen çalışılmış sayılır. İki yıldan az süreler dikkate alınmaz.” hükmünü 
	haiz olduğu; 1602 Sayılı AYİM Kanunu’nun 20 nci maddesine göre, bir davanın 
	AYİM’de görülebilmesi için davacının “asker kişi olması” ve “uyuşmazlık 
	konusu idari işlem veya eylemin askeri hizmete ilişkin olması”nın  
	gerektiği; Davacının, kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde görev 
	yapması nedeniyle kendisine kademe verilmemesi işleminde, askeri hizmete 
	ilişkin şartının bulunmadığı; burada hakkında işlem tesis edilenin kişiliği 
	önemli olmayıp, işlemin niteliğinin önemli olduğu; İdarenin işlemi tesis 
	ederken kişinin asker kişi olup olmadığını göz önünde tutup tutmadığının bir 
	kıstas olarak ele alınabileceği, İdari işlem tesis edilirken kanunda sayılan 
	askeri kişilerden herhangi biri göz önünde tutulmuş, kişinin askeri 
	yeterlilik ve yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi 
	olmaktan kaynaklanan hak ve ödevleri; askerlik hizmetinin amacı, nedeni, 
	görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gelenekler göz önünde tutarak 
	değerlendirilmiş ise, bu idari işlemin askeri nitelikli bir işlem olduğu; 
	idari işlemin yargısal denetiminde “askerlik mesleğinin ve askeri hizmetin 
	gereklerini bilmenin önem taşımadığı hallerde “işlem askeri makamlarca tesis 
	edilmiş olsa bile davanın genel idari yargı yerinde çözümleneceği; 
	belirtilen yörede görev yapan bütün memurlara uygulanan dava konusu işlemde, 
	tartışılacak hususun askeri hizmete ilişkinlik vasfı bulunmadığından, 
	davanın çözümünde genel idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın 
	görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar kesinleşmiştir.
	Davacı, bu 
	kez  aynı istemle, 8.3.2006 tarihinde genel idari yargı yerinde dava 
	açmıştır.
	VAN İDARE 
	MAHKEMESİ; 27.3.2006 gün ve E:2006/1384, K:2006/726 sayı ile, 1602 sayılı 
	AYİM Kanununun 20 nci maddesinde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri 
	olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve 
	askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların 
	yargı denetimini yapacağı,  askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; 
	ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı, bu Kanunun uygulanmasında 
	asker kişiden maksadın;  Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya 
	hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman 
	çavuş, uzman Jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar olduğunun 
	belirtilmiş bulunduğu; dosyanın incelenmesinden davacının Van 100 yataklı  
	Asker Hastanesi Baştabipliği emrinde ordu hemşiresi (sivil memur) olarak 
	görev yaptığı, Ocak 1998- Eylül 2000 tarihleri arasında Van ilinde görev 
	yapmasından dolayı, 657 sayılı Yasa’nın 64. maddesi uyarınca intibakının 
	yeniden yapılarak, tarafına kademe ilerlemesi verilmesi ve özlük haklarının 
	buna göre düzenlenmesi talebiyle idareye yaptığı başvurunun, dava konusu 
	işlemle reddi üzerine Mahkemelerinde dava açıldığı anlaşılmakta ise de, 
	yukarıda belirtilen yasa hükmüne göre davacı asker kişi sayılacağından, 
	bakılan davanın görüm ve çözümünde, yukarıda anılan Yasanın 20. maddesi 
	uyarınca Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu sonuç ve kanaatine 
	varıldığı gerekçesiyle davayı görev yönünden reddetmiş; bu karar, temyiz 
	edilmeyerek kesinleşmiştir. 
	İNCELEME VE 
	GEREKÇE:
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. 
	Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK , Serap AKSOYLU, Esen EROL,  Abdullah 
	ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 2.4.2007 günlü 
	toplantısında;
	I-İLK 
	İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan 
	incelemeye göre, askeri ve genel idari yargı yerleri arasında anılan 
	Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, 
	idare mahkemesine  ait dosyanın 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak 
	davacının  istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece 
	Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği; usule ilişkin herhangi bir noksanlık 
	bulunmadığı anlaşıldığından,  görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine 
	oybirliği ile karar verildi.
	II-ESASIN 
	İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  genel idari 
	yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; 
	ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU ile 
	AYİM Savcısı Sıddık SOYSAL’ın, davada  genel idari yargının görevli olduğu 
	yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ 
	GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 
	Dava, Van 
	100 Yataklı Asker Hastanesi Baştabipliği emrinde,  Ordu Hemşiresi (sivil 
	memur) olarak görev yapan davacının, Van ilinde görev yapmasından dolayı, 
	657 sayılı Yasa’nın 64. maddesi uyarınca intibakının yeniden yapılarak, 
	tarafına kademe ilerlemesi verilmesi ve özlük haklarının buna göre 
	düzenlenmesi talebiyle idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin,  Jandarma 
	Genel Komutanlığı işleminin iptali istemiyle  açılmıştır. 
	Anayasa’nın 
	157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca 
	kurulmuş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin 
	yönetsel işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan 
	ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan 
	uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması koşulunun aranmayacağı 
	belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasanın 25.12.1981 tarih  ve 
	2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. 
	Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu 
	yönetsel işlemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin 
	bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
	1602 sayılı 
	Yasanın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan 
	ya da hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri 
	öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil 
	memurlar asker kişi sayılmaktadır.
	Anılan 
	Yasa’nın değişik 21. maddesinin birinci fıkrasında “20 nci maddede 
	belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve 
	eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile 
	hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlâl edilenler tarafından 
	açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal 
	etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak 
	Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır.” denilmiş; 
	aynı Yasa’nın  “Birinci Dairenin görevleri” başlıklı değişik 22. maddesinde, 
	atanma, yer değiştirme, nasıp, sicil, kademe ilerletilmesi, terfi, 
	emeklilik, maluliyet, aylık ve yolluklara ilişkin iptal ve tam yargı 
	davalarının Birinci Dairece çözümleneceğine işaret edilmiştir.
	Yönetsel 
	işlemin, görevli yargı yerinin belirlenmesi yönünden “askeri hizmete 
	ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması 
	gerekmektedir. Eğer yönetsel işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme 
	ve askeri hizmete göre kurulmuş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin 
	olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir anlatımla, askeri hizmete ilişkin 
	yönetsel işlemler: yönetimin bir asker kişinin askeri yeterlik ve 
	yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi 
	olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri 
	görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler gözönünde tutularak 
	değerlendirilmesi sonucunda kurulan işlemlerdir. İşlem, askeri  olmayan bir 
	makam tarafından kurulmuş olsa bile durum değişmemekte, menfaati ihlal 
	edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde 
	görülmesi gerekmektedir.
	Davacının 
	1602 sayılı Yasanın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olduğu ve bu 
	nedenle dava konusu işlemin asker kişiyi ilgilendirdiği tartışmasızdır. Dava 
	konusu işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığına gelince:
	657 sayılı 
	Devlet Memurları Kanunu’nun “Kademelerde İlerleme Şartları” başlıklı 64. 
	maddesinde;   Devlet memurunun kademede ilerlemesi için gereken şartların; 
	bulunduğu kademede en az bir yıl çalışmış olması, o yıl içinde olumlu sicil 
	almış bulunması, bulunduğu derecede ilerliyebileceği bir kademenin bulunması 
	olarak sayılmış, maddenin son fıkrasında “ Ancak,72 nci madde gereğince 
	belirli bir süre görev yapmak üzere mecburi olarak sürekli görevle atanan 
	Devlet Memurlarından kalkınmada 1 inci derecede öncelikli yörelerde 
	bulunanlara (Erzurum ve Artvin İl'leri dahil) bu yörelerde fiilen çalışmak 
	suretiyle başarılı geçirilen her iki yılın karşılığında aylık derecelerinin 
	yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere ayrıca bir kademe ilerlemesi daha 
	verilir. Yıllık izinde geçirilen süreler fiilen çalışılmış sayılır. İki 
	yıldan az süreler dikkate alınmaz.” denilmiştir.
	Aynı 
	Yasa’nın.“Yer Değiştirme Suretiyle Atanma” başlığını taşıyan 72. maddesinde 
	de;     “Kurumlarda yer değiştirme suretiyle atanmalar; hizmetlerin 
	gereklerine, özelliklerine, Türkiye'nin ekonomik, sosyal, kültürel ve ulaşım 
	şartları yönünden benzerlik ve yakınlık gösteren iller gruplandırılarak 
	tespit edilen bölgeler arasında adil ve dengeli bir sistem içinde yapılır.
	(Değişik 
	fıkra: 09/04/1990 - KHK - 418/5 md.; İptal: Anayasa Mahkemesi'nin 05/02/1992 
	tarih ve E.1990/22, K.1992/6 Sayılı Kararı ile; Yeniden düzenlenen fıkra: 
	18/05/1994 - KHK/ 527/5 md.) Yeniden veya yer değiştirme suretiyle yapılacak 
	atamalarda; aile birimini muhafaza etmek bakımından kurumlar arasında 
	gerekli koordinasyon sağlanarak memur olan diğer eşin de isteği halinde 
	ataması, atamaya tabi tutulan memurun atandığı yere 74 ve 76 ncı maddelerde 
	belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır. Yer değiştirme suretiyle atanmaya 
	tabi memurun atandığı yerde eşinin atanacağı teşkilatın bulunmaması ya da 
	teşkilatı olmakla birlikte niteliğine uygun münhal bir görev bulunmaması ve 
	ilgilinin de talebi halinde, bu personele eşinin görev süresi ile sınırlı 
	olmak üzere aşağıdaki şartlarda izin verilebilir.
	(Ek fıkra: 
	09/04/1990 - KHK - 418/5 md.; İptal: Anayasa Mahkemesi'nin 05/02/1992 tarih 
	ve E.1990/22, K.1992/6 Sayılı Kararı ile; Yeniden düzenlenen fıkra: 
	18/05/1994 - KHK/ 527/5 md.) Bu suretle izin verilenlere, aylık ve diğer 
	ödemelerine karşılık olarak, aylık (taban ve kıdem aylığı dahil), ek 
	gösterge, zam ve tazminatlarının kanuni kesintiler düşüldükten sonraki net 
	miktarının, eşleri;
	a) 
	Olağanüstü Hal Bölgesine dahil illerle bu illere mücavir olarak belirlenen 
	illerde görevli olanlara %60'ı,
	b) 
	Kalkınmada 1 inci derecede öncelikli yörelerde görevli olanlara %50'si,
	c) 
	Kalkınmada 2 nci derecede öncelikli yörelerde görevli olanlara %25'i, 
	kurumlarınca kadro tasarrufundan ödenir.
	Eşleri diğer 
	yörelerde görevli olanlar ise ücretsiz izinli sayılır.
	(Ek fıkra: 
	09/04/1990 - KHK - 418/5 md.; İptal: Anayasa Mahkemesi'nin 05/02/1992 tarih 
	ve E.1990/22, K.1992/6 Sayılı Kararı ile; yeniden düzenleme: 18/05/1994-KHK/ 
	527/5 md.) Yukarıda sayılanların kadroları eşlerinin görevlendirme süresiyle 
	sınırlı olarak saklı tutulur. Ancak, bu süre memuriyet boyunca 4 yılı hiç 
	bir surette geçemez. Bunların kademe ilerlemesi; emeklilik ve diğer bütün 
	hakları ve yükümlülükleri devam eder. Ancak ücretsiz izin verilenlerin bu 
	sürelerinin emeklilikten sayılabilmesi için kesenek ve kurum karşılıklarının 
	her ay kendileri tarafından T.C. Emekli Sandığına yatırılması gerekir.
	(Değişik 
	fıkra: 29/11/1984 - KHK - 243/13 md.) Memurların atanamayacakları yerler ve 
	bu yerlerdeki görevler ile kurumların özellik arz eden görevlerine 
	atanabilmeleri için hangi kademelerde ne kadar hizmet etmeleri gerektiği ve 
	yer değiştirme ile ilgili atama esasları Devlet Personel Başkanlığınca 
	hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir. Kurumlar atamaya tabi olacak 
	personeli için bu yönetmelik esaslarına göre Devlet Personel Başkanlığının 
	görüşünü almak suretiyle bir personel ve atama planı hazırlar.” hükmüne yer 
	verilmiştir.
	Uyuşmazlık 
	konusu olayda Davacının, kalkınmada birinci derecede öncelikli yörede görev 
	yaptığı iddiasıyla, kendisine kademe verilmesini  istediği  ancak,  kademe 
	ilerlemesi yapılıp yapılmayacağı hususunun “askeri hizmete ilişkin” bir 
	yanının bulunmadığı kuşkusuzdur. Çözümlenecek olan anlaşmazlık, 
	intibakının yapılmadığını ileri süren sivil memurun aynı yöndeki isteğinden 
	ve onun çözümü ile varılacak sonuçtan farklı değildir.
	Belirtilen 
	duruma göre ve olayda Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasanın 20. 
	maddelerinde öngörülen “asker kişiyi ilgilendirme” ve “askeri hizmete 
	ilişkin bulunma” koşulları birlikte gerçekleşmediğinden, davanın görüm ve 
	çözümünde genel idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.
	Açıklanan 
	nedenlerle, Van İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması 
	gerekmiştir.
	SONUÇ: 
	Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Van İdare 
	Mahkemesi’nce verilen 27.3.2006 gün ve E:2006/1384, K:2006/726 sayılı 
	GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.4.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN 
	OLARAK karar verildi.
	 
	* * *
	 
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/315
	KARAR NO: 
	2007/45
	KARAR TR : 
	2.4.2007
	(Hukuk 
	Bölümü)
	 
	ÖZET: Emekli 
	Hakim Albay olup,  Avukatlık yapan davacı tarafından; Askeri Mahkemede 
	vekalet görevi yaparken uğradığı muamelelerden dolayı, Tümgeneral G.M. 
	hakkında soruşturma emri verilmemesi, şahsı hakkında hazırlanan Genelkurmay 
	Başkanlığı yazısına dayanak olan andıç ve ekindeki soruşturma evrakının, 
	4982 sayılı yasa uyarınca tarafına tebliğ edilmemesi ve soruşturma emri 
	verip vermeme yazısının, yetkisiz Adli Müşavir tarafından imzalanması 
	işlemlerinin iptali istemiyle açılan davanın ASKERİ İDARİ YARGI YERİNDE 
	çözümlenmesinin gerektiği hk.
	 
	K A R A R
	
	 
	
	Davacı        : G. A.Y
	Davalı 
	       : Milli Savunma Bakanlığı 
	 
	O L A Y     
	: Emekli Hakim Albay olup,  halen Avukatlık yapan davacı; bir dava 
	sebebiyle, Ege Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinde vekalet görevi yaparken 
	uğradığı muamelelerden dolayı, Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Galip MENDİ 
	hakkında Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesinde şahsi dava açtığını, 
	ancak yeni Ceza Muhakemeleri Kanununun şahsi dava yolunu kaldırdığı 
	gerekçesiyle dava dilekçesinin soruşturma emri hususunda Genelkurmay 
	Başkanlığına gönderildiğini; Genelkurmay Başkanlığının 17.11.2005 tarihli 
	yazısıyla verilen cevapta, aynı tarihli bir andıça atıfla soruşturma emri 
	verilmesine gerek olmadığının bildirildiğini, bunun üzerine kararın gözden 
	geçirilerek yetkili amir tarafından cevap verilmesi ve andıçın 4982 sayılı 
	Kanun çerçevesinde kendisine tebliğini istediğini, Genelkurmay Başkanlığının 
	09.12.2005 tarih ve 9008245 sayılı Adli Müşavir imzalı yazısı ile olumsuz 
	cevap verildiğini, soruşturma emrine gerek olup olmadığı konusunda idari 
	tahkikat yapılmadığının kendisinin beyanlarına ve aleyhine konuşulan 
	toplantıya katılanların ifadelerine başvurulmamasından anlaşıldığını, 
	Genelkurmay Başkanı yerine Adli Müşavir tarafından imzalanan işlemin yetki 
	yönünden hukuka aykırı olduğunu iddia ederek; Tümgeneral Galip MENDİ 
	hakkında soruşturma emri verilmemesi, andıçın kendisine tebliğ edilmemesi ve 
	yapılan bildirinin yetkisiz Adli Müşavir tarafından imzalanması işlemlerinin 
	iptali istemiyle askeri idari yargı yerinde dava açmıştır.            
	
	ASKERİ 
	YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRESİ; 29.12.2005 gün ve E:2005/1376, 
	K:2005/1432 sayı ile, dava dosyası incelendiğinde; davacının 28.09.2005 
	tarihli dilekçesinin Genel Kurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesinin 06.10.2005 
	gün ve As. Mah:2005/584 sayılı yazısı ile Genelkurmay Başkanlığına 
	gönderilmesi üzerine hazırlanan 17.11.2005 tarihli andıça atıfla, Genel 
	Kurmay Başkanlığının 17.11.2005 tarih ve AD.MÜŞ:7502-892-05 sayılı yazısıyla 
	353 Sayılı Kanunun 8, 15 ve 95 nci maddeleri kapsamında yapılan inceleme 
	neticesinde soruşturma emri verilmesine gerek görülmediğinin bildirildiği, 
	davacının tarihsiz dilekçe ile kararın yeniden gözden geçirilmesini, yetkili 
	Genelkurmay Başkanı tarafından cevap verilmesini ve andıçın 4982 sayılı 
	Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde kendisine tebliğini talep ettiği, bu 
	dilekçeye cevaben Genel Kurmay Başkanlığının 09 Aralık 2005 tarih ve 
	AD.MÜŞ:7502-892-05 sayılı yazısıyla GKY:75-1(B) Genelkurmay Karargahı İmza 
	Yetkileri Yönergesine göre yetkili Adli Müşavir tarafından imzalanan yazının 
	mevzuata uygun olduğu, incelenen konunun ceza hukuku alanına ilişkin olduğu, 
	4982 Sayılı Kanunun 25 ve 26 ncı maddeleri göre hazırlık işlemi olan andıçın 
	bilgi edinme hakkı kapsamında bulunmadığı şeklinde cevap verildiği, 
	davacının bunun üzerine soruşturma emri verilmemesi, andıç ve ekindeki 
	soruşturma evraklarının 4982 sayılı kanun uyarınca tebliğ edilmemesi ve 
	soruşturma emri verilmesine gerek olmadığına dair yazının yetkisiz Adli 
	Müşavir tarafından imzalanması işlemlerinin iptali için bu davayı açtığı, 
	ilk inceleme safhasında dava konusunun yargı denetimi dışında olması ve 
	istemin idari davaya konu edilmesinin mümkün olması sebepleriyle davanın 
	reddine karar verilmesinin talep edildiğinin görüldüğü; bilindiği üzere, 
	idari yargıda görev konusu kamu düzenine ilişkin olup davanın her safhasında 
	talep üzerine veya resen dikkate alınması gerektiğinden öncelikle bu hususun 
	incelenmesinin  yapıldığı; Anayasanın 157 nci maddesinde; Askeri Yüksek 
	İdare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker 
	kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden 
	doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi 
	olduğu, ancak askeri yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker 
	kişi olması şartının aranmayacağının belirtildiği, 1602 sayılı Askeri Yüksek 
	İdare Mahkemesi Kanununun 20 nci maddesinde de aynı hükmün yer aldığı, 
	Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu 
	idari işlemin “Asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin” 
	olması şartlarının birlikte bulunmasının gerektiği;  yine 1602 sayılı 
	Kanunun 20 nci maddesinde: Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya 
	hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, 
	uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurların asker 
	kişi sayıldıkları; buna göre, bir davaya Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde 
	bakılabilmesi için: 1) İdari işlemin bir asker kişi göz önünde tutularak 
	tesis edilmesi veya idari eylemin bir asker kişiye yönelmiş olması, yahut 
	uyuşmazlığın askerlik yükümlülüğünden doğmuş bulunması, 2) Dava konusu idari 
	işlem ve eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması, şartlarının birlikte 
	gerçekleşmesi nin zorunlu olduğu; Davacının avukat unvanına sahip, emekli 
	bir subay olduğu bilinmekle beraber, söz konusu işlemlerin; davacının asker 
	kişi sıfatı göz önüne alınarak tesis edilmediği gibi, muhatabın sivil/asker 
	olup olmamasının bir önem arzetmediği;  davacının, dava konusu işlemler 
	bakımından tesadüfen ve arızi olarak asker kişi vasfını taşıdığı, aksi 
	takdirde askerlik yapmış her şahıs hakkında askeri makamlarca alelıtlak 
	tesis olunan bütün idari işlemlerin yargısal denetiminde AYİM’nin görevli 
	olduğunu kabul etmek gerektiği dikkate alındığında, 1602 Sayılı Kanunun 20 
	nci maddesinde öngörülen “asker kişiyi ilgilendirme” şartının bulunmadığı, 
	dolayısıyla davada AYİM’nin görevli olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle 
	görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.
	Davacı, aynı 
	istemle bu kez, 13.2.2006 gününde genel idari yargı yerinde dava açmıştır.
	ANKARA 12. 
	İDARE MAHKEMESİ; 30.6.2006 gün ve E:2006/480 sayı ile,  Anayasa’nın 157. ve 
	1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 20. maddelerinden söz 
	edildikten ve dava dosyasının özeti yapıldıktan sonra;  bakılan davanın, 
	Tümgeneral Galip Mendi hakkında soruşturma izni verilmemesi, buna ilişkin 
	andıç ve eklerinin 4982 sayılı Kanun kapsamında tebliğ edilmemesi ve 
	soruşturma emri verilmesine gerek olmadığına ilişkin yazının yetkili 
	makamlarca imzalanmamasına ilişkin işlemlere yönelik olarak açılması 
	nedeniyle, davacının asker kişi olup olmadığının görevli yargı yerinin 
	belirlenmesi konusunda belirleyici bir unsur olmadığı; davacının, hakkında 
	soruşturma emri verilmesini istediği Tümgeneral Galip Mendi’nin asker kişi 
	olması, 4982 sayılı Kanun kapsamında tarafına tebliğ edilmesini istediği 
	bilgi ve belgelerin bu kişiye ve askeri hizmete ilişkin bilgi ve belgeler 
	olması ve soruşturma emri verilmesine gerek olmadığına ilişkin işlemin 
	yetkisiz askeri makamlarca tesis edildiğinin ileri sürülmesi karşısında, 
	dava konusu işlemlerin “asker kişiyi ilgilendirdiği” ve “askeri hizmete 
	ilişkin olduğu” sonucuna varıldığı ve bakılan bu davanın Askeri Yüksek İdare 
	Mahkemesi’nce görülüp çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı;  açıklanan 
	nedenlerle görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa’nın 19. 
	maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, karar alınıncaya kadar 
	davanın incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.
	İNCELEME VE 
	GEREKÇE:
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. 
	Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Esen EROL,  Abdullah ARSLAN 
	ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 2.4.2007 günlü toplantısında;
	I-İLK 
	İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan 
	incelemeye göre; İdare Mahkemesince 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde 
	öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık 
	bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan 
	görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
	II-ESASIN 
	İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  genel idari 
	yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; 
	ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU ile 
	AYİM Savcısı Selahattin KARAKAYA’nın, davada  genel idari yargının görevli 
	olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ 
	GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 
	Dava, Emekli 
	Hakim Albay olup,  halen Avukatlık yapan davacının; Genel Kurmay 
	Başkanlığınca  tesis edilen ve iptali istenilen 09/12/2005 gün ve AD-MÜŞ : 
	7502-892-05 O. Ö. 9008245 sayılı yazısında belirtilen; a) Tümgeneral Galip 
	MENDİ hakkında soruşturma emri verilmemesi işleminin, b)Şahsı hakkında 
	hazırlanan Genelkurmay Başkanlığının 17/11/2005 gün ve AD-MÜŞ: 7502-892-05 
	sayılı yazısına dayanak olan andıçın ve ekindeki soruşturma evraklarının, 
	4982 sayılı yasa uyarınca tarafına tebliğ edilmemesi işleminin ve 
	c)Soruşturma emri verip vermeme yazısının, yetkisiz Adli Müşavir tarafından 
	imzalanması işleminin iptali istemiyle açılmıştır.
	Anayasa’nın 
	157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin, askeri olmayan 
	makamlarca kurulmuş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete 
	ilişkin yönetsel işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimi 
	yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğuna; ancak, askerlik yükümlüğünden 
	doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması koşulunun aranmayacağına 
	işaret edilmiş, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun değişik 
	20. maddesinin birinci fıkrasında da aynı hükme yer verilmiştir.
	Buna göre, 
	Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için; dava konusu 
	yönetsel işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve  “askeri 
	hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
	1602 sayılı 
	Yasanın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan 
	ya da hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri 
	öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil 
	memurlar asker kişi sayılmaktadır.
	İdari 
	işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “ askeri hizmete ilişkin” 
	olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması 
	gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve 
	askeri hizmete göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin 
	olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin 
	idari işlemler; idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve 
	yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi 
	olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri 
	görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak 
	değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan 
	bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati 
	ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde 
	görülmesi gerekmektedir.
	Bakılan 
	davada, davacının hukuka aykırılık nedeniyle menfaatinin ihlal edilip 
	edilmediğinin saptanması yanında, Tümgeneral Galip Mendi hakkında soruşturma 
	izni verilmemesi, buna ilişkin andıç ve eklerinin 4982 sayılı Kanun 
	kapsamında tebliğ edilmemesi ve soruşturma emri verilmesine gerek olmadığına 
	ilişkin yazının yetkisiz askeri makamlarca imzalanmasına ilişkin 
	işlemlerin,  askeri hizmetin işleyişi ile askeri güvenlik  kurallarıyla 
	örtüşüp örtüşmediği  ve askeri gereklilik taşıyıp taşımadığının  da 
	irdeleneceği; hakkında soruşturma emri verilmesi istenilen Tümgeneral Galip 
	Mendi’nin asker kişi olması ve idari işlemin asker kişiye yönelmesi 
	karşısında, dava konusu işlemlerin “asker kişiyi ilgilendirdiği” ve “askeri 
	hizmete ilişkin olduğu”; davacının  avukat ünvanına sahip emekli subay 
	olmasının, olayın oluşumuna göre bakılan davada görevli yargı yerinin 
	belirlenmesinde belirleyici unsur olamayacağı nedenleriyle görülmekte olan 
	davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nce görülüp çözümlenmesi gerektiği 
	sonucuna ulaşılmıştır.
	Açıklanan 
	nedenlerle, Ankara 12. İdare Mahkemesinin başvurusunun  kabulü ile Askeri 
	Yüksek İdare Mahkemesinin  görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
	SONUÇ: 
	Davanın çözümünde ASKERİ İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 
	12. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Askeri Yüksek İdare 
	Mahkemesi Üçüncü Dairesi’nce verilen 29.12.2005 gün ve E:2005/1376, 
	K:2005/1432 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.4.2007 gününde 
	Üye Levent ÖZÇELİK’in  KARŞI OYU VE OYÇOKLU?U  İLE KESİN OLARAK karar 
	verildi.
	 
	* * *
	 
	KARŞI OY
	 
	Anayasanın 
	157nci maddesinde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri olmayan 
	makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren ve askeri 
	hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı 
	denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik 
	yükümlülüğünden doğan  uyuşmazlıklarda ilgilin asker kişi olması şartının 
	aranmayacağının belirtildiği, keza 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare  
	Mahkemesi Kanununun 20 nci madde 1nci fıkrasında da aynı hükmün yer aldığı 
	ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi İçin dava konusu 
	idari işlem veya eylemin "Asker kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete 
	ilişkin" olması şartlarının birlikte bulunmasının gerektiğinin ifade 
	edildiği, yine 1602 sayılı Kanunun 20 nci madde 2 nci fıkrasında; Bu Kanunun 
	uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevde 
	bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri 
	öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil 
	memurların sayıldıkları görülmekte olup, buna göre bir davaya Askeri Yüksek 
	idare Mahkemesinde bakılabilmesi için: 1) İdari işlemin bir asker kişinin 
	göz önünde tutularak tesis edilmesi veya idari eylemin bir asker kişiye 
	yönelmiş olması veya uyuşmazlığın askerlik yükümlülüğünden doğmuş bulunması, 
	2) Dava konusu idari işlemin ya da eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması, 
	şartlarının birlikte gerçekleşmesi   zorunlu bulunmaktadır.
	İdari 
	işlemin "askeri hizmete ilişkin bulunması”, işlemin kanun ve diğer yasal 
	düzenlemelerin Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine 
	getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki 
	idari işlemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri 
	hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir 
	olay alarak tanımlamak olanaklıdır.
	Askeri 
	Yüksek İdare Mahkemesi, mülki idareden çok farklı özellikleri olan askeri 
	idareyle alakalı idari davalarda, yargısal denetimin ihtisas mahkemesinde 
	yapılması ihtiyacı ile kurulmuştur. Bu itibarla bir idari davada Askeri 
	Yüksek idare Mahkemesinin görevli olmasını gerektiren husus asker kişiler 
	İçin özel bir mahkemeye ihtiyaç duyulması değil, Silahlı Kuvvetlerin farklı 
	hiyerarşik düzene sahip kendisine özgü yapısı, umumi hukuk kurallarından 
	farklı özellikleri esas alan uygulamaları ve gelenekleri olması nedeni ile 
	farklılık arz eden askerlikle ilgili idari işlem ve eylemlerin, yargı 
	denetiminde ihtisas sahibi bir yargı merciine ihtiyaç duyulmasıdır. Bu 
	kapsamda Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğunun kabulü için dava 
	konusu edilen işlem ve eylemlerin genel idari yargının görevli sayılmasını 
	engelleyecek derecede ihtisasa konu olması ve dava konusu işlem ya da eylemi 
	yapan kişinin askeri kişi olması veya davacının asker kişi olması 
	gerekmektedir.
	İdari 
	eylemin "asker kişiyi ilgilendirmesi", açılan bir iptal davasında Askeri 
	Yüksek İdare Mahkemesinin davaya bakabilmesinin diğer koşuludur.
	1602 sayılı 
	Yasanın yukarıda da ifade edilen 20 nci maddesinde; Türk Silâhlı 
	Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri 
	memur, astsubay askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve 
	erler ile sicil memurlar asker kişi sayılmaktadır.
	Açıklamalar 
	çerçevesinde yapılan değerlendirmede;
	Dava konusu 
	olayda menfaati ihlâl edilen Davacı avukat unvanına sahip emekli bir subay 
	ise de;  söz konusu işlemler davacının asker kişi sıfatı göz önüne alınarak 
	tesis edilmemiş ve işlemlerin tesisinde muhatabın sivil / asker statüsünde 
	olması esas alınmamıştır. Bu itibarla dava konusu işlem bakımından 1602 
	sayılı Kanunun 20 nci maddesinde öngörülen "asker kişiyi ilgilendirme" 
	şartının bulunmadığı, dolayısıyla davada Askeri Yüksek idare Mahkemesinin 
	görevli olmadığı ve davanın çözümünde de Genel İdari Yargının görevli olduğu 
	değerlendirilmesiyle; Ankara 12 nci İdare Mahkemesinin başvurusunun reddi 
	gerektiği sonucuna ulaştığımdan, sayın çoğunluğun kararına iştirak edemedim.
	 
	
	                                                                                                                                               
	ÜYE
	
	                                                                                                                                     
	Levent ÖZÇELİK
	 
	* * *
	 
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/317
	KARAR NO: 
	2007/22
	KARAR TR : 
	5.2.2007
	(Hukuk 
	Bölümü)
	 
	ÖZET: 2247 
	sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan BAŞVURUNUN, aynı 
	Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.
	 
	K A R A R
	
	 
	
	Davacı        : N.M.U.
	
	Davalı        : Datça Belediye Başkanlığı
	 
	O L A Y     
	: Datça Belediye Encümeni’nin 27.10.2004 gün ve 277 sayılı kararı ile, 
	izinsiz ve ruhsatsız olarak yapılan kaçak uygulamalar nedeniyle 3194 sayılı 
	İmar Kanunu’nun 32. maddesine göre yıkım ve 42. maddesine göre idari para 
	cezası verilmiştir.   
	Davacı, söz 
	konusu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
	MU?LA İDARE 
	MAHKEMESİ ; 6.10.2005 gün ve E: 2005/1941; K:2005/1422 sayı ile, 2577 sayılı 
	İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 5. maddesinin 1. bendinde, her idari işlem 
	aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı, ancak aralarında maddi veya hukuki yönden 
	bağlılık ya da sebep so
Yeni Sayfa 1
belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı", 
imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi", "imar para cezaları", "imar kirliliği 
suçları", ve her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve 
"ımar hukukçusu".
 
 imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-07-21 (2482 okuma)
[ Geri Dön ]
		  | 
	
	
		  | 
		  | 
		  |