imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

uyuşmazlık mahkemesi kararları 9
imar



Türkiyenin imar hukuku sorunları


Yeni Sayfa 2

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/313

KARAR NO: 2007/43

KARAR TR : 2.4.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/5.maddesine aykırılık nedeniyle verilen para cezasına karşı yapılan itirazın ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : Ş.A.

Vekili         : Av. G.G.

Davalı      : İçişleri Bakanlığı-Bolu Valiliği

 

O L A Y     : Davacı vekili müvekkiline, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/5. maddesine aykırılık nedeniyle trafik zabıtasınca 379,00 YTL para cezası verilmesine ilişkin 14.6.2005 tarihinde düzenlenen, DR/656270 no.lu trafik ceza tutanağının iptali istemiyle, 17.6.2005 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

SAKARYA 1.  İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ; 29.12.2005  gün ve E:2005/2993, K:2005/3599 sayı ile, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2. maddesine göre “kabahat” deyiminden kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağı; 3. maddesinde, bu Kanunun genel hükümlerinin diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağının öngörüldüğü; 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların idari para cezası ve idari tedbirlerden ibaret olduğunun, idari tedbirleri ise, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olduğunun hükme bağlandığı; 19. maddesinde, saklı tutulan idari yaptırımların sayıldığı; anılan Kanun’un genel hükümleri arasında yer alan 27. maddesinin birinci fıkrasında, idari para cezasına ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği öngörülmüş olup, Kanunun Geçici 2. maddesinde, bu Kanun hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle idare mahkemelerinde dava  açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında uygulanmayacağının ve Geçici 3. maddesinde de daha önce verilmiş idari  para cezalarına ilişkin kararlara karşı henüz iptal davası açılmamış olmakla birlikte dava açma süresinin geçmemiş olması halinde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş gün içinde 27. madde hükümlerine göre sulh ceza mahkemesine başvuruda bulunulabileceği belirtildiğine göre, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1.6.2005 tarihinden itibaren idari para cezalarının idare mahkemelerinin görev alanından çıkarıldığı; bu tarih itibariyle Mahkemelerinde açılmış bir dava bulunmadığı,  bu durumda verilen trafik para cezasına ilişkin davanın çözümünde 5326 sayılı Yasa uyarınca sulh ceza mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle, görevsizlik kararı vermiş, bu karar itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili, aynı istekle 8.3.2006 gününde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

BOLU SULH CEZA MAHKEMESİ;11.5.2006 gün ve E:2006/124, K:2006/136 sayı ile,  2918 sayılı Kanunun 112. maddesindeki hafif para ve hapis cezalarında sulh ceza mahkemelerinin görevli kılındığı, idari para cezası kapsamındaki itirazın Mahkemelerinin görevine girmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karara yapılan itiraz, Bolu Ağır Ceza Mahkemesinin 1.6.2006  gün ve 2006/457 Müt. Sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Esen EROL,  Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 2.4.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…”açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, idari yargı dava dosyasının Başkanlık yazısıyla  Mahkemesinden getirtildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esası incelenmelidir.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada  adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 2918 sayılı Yasa’nın 48. maddesinin beşinci fıkrasına aykırılık nedeniyle trafik zabıtasınca düzenlenen para cezasına ilişkin ceza tutanağının iptali istemiyle açılmıştır.

13.10.1983 tarih ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, ”Bu kanunun amacı, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemektir” denilmiş; “Alkollü içki, uyuşturucu veya keyif verici maddelerin etkisi altında araç sürme yasağı”nı düzenleyen 48. maddesinin değişik beşinci fıkrasında, yönetmelik ile belirtilen miktarların üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücülerin suçun işlendiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; birinci defasında sürücü belgelerinin altı ay süreyle geri alınacağı ve haklarında 379.00 YTL para cezası uygulanacağı, ikinci defasında sürücü belgelerinin iki yıl süreyle geri alınacağı ve haklarında 475.00 YTL para cezası uygulanacağı ve bu sürücülerin Sağlık Bakanlığınca, esas ve usulleri Sağlık ve İçişleri Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine tabi tutulacakları, eğitimi başarıyla tamamlayanların belgelerinin süresi sonunda iade edileceği, üç veya üçten fazlasında ise, sürücü belgelerinin beş yıl süreyle geri alınacağı ve altı aydan aşağı olmamak üzere hafif hapis cezası ile birlikte 760.90 YTL hafif para cezası uygulanacağı, ayrıca, psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesine tabi tutulacağı, bu değerlendirme ve muayene sonrasında uygun görülenlere, geri alma süresi sonunda sürücü belgelerinin iade edileceği  öngörülmüştür.

Uyuşmazlık Mahkemesi,  2918 sayılı Yasa’nın 116. maddesi kapsamında araç tescil plakasına göre düzenlenenler dışında trafik zabıtasınca uygulanan idari para cezalarına karşı açılan davaları; bu uygulamanın idari ceza kapsamında bulunması; Yasada idari cezalarla ilgili davalarda (116. maddedeki itiraz yolu hariç) görevli yargı yerini açıkça belli eden bir hükme yer verilmemesi; bu Yasada gösterilen adli cezalara hükmetmekle görevli mahkemeye işaret eden 112. maddeye de herhangi bir atıfta bulunulmamış olması karşısında ve göreve ilişkin genel ilkelere göre idari yargının görev alanında görmüştür.

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanun’un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra,  5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı tarafından, Anayasa Mahkemesi’nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı belirtilmiştir.

Son olarak, 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde             " (1) Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır." denilmiştir.            

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun; İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği

durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen trafik para cezasının  5326 sayılı  Kanun’un 16. maddesinde  belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda da bu para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır.  Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Kanun hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanun’un 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.             

Açıklanan nedenlerle, sulh ceza mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bolu Sulh Ceza Mahkemesi’nce verilen 11.5.2006 gün ve E:2006/124, K:2006/136 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.4.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/314

KARAR NO: 2007/44

KARAR TR : 2.4.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: Ordu Hemşiresi (sivil memur) olan davacının, 657  Sayılı Yasanın 64.maddesi uyarınca intibakının  yapılarak  tarafına kademe ilerlemesi uygulanması istemiyle açılan davanın GENEL İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : N.K.

Davalı        : İçişleri Bakanlığı

 

O L A Y     : Van 100 Yataklı Asker Hastanesi Baştabipliği emrinde,  Ordu Hemşiresi (sivil memur) olarak görev yapan davacının;  Ocak 1998- Eylül 2000 tarihleri arasında Van ilinde görev yapmasından dolayı, 657 sayılı Yasa’nın 64. maddesi uyarınca intibakının yeniden yapılarak, tarafına kademe ilerlemesi verilmesi ve özlük haklarının buna göre düzenlenmesi talebiyle yaptığı başvuru;  “davacının  atamasının, mecburi olarak değil, eş durumundan dolayı, kendi isteği ile  yöreye atandığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

Davacı isteminin  reddine ilişkin,  Jandarma Genel Komutanlığı’nın 3.5.2005 gün ve 146644 sayılı işleminin iptali istemiyle,  askeri idari yargı yerinde dava açmıştır.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRESİ; 9.2.2006 gün ve E:2005/843, K:2005/193 sayı ile, 1602 sayılı AYİM Kanununun 20 nci maddesinde; “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına; askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen, görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz. Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman Jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlardır.” hükmünün yer aldığı; Davacının sivil memur olarak yasaya göre asker kişi kapsamında bulunduğu, Davalı idarenin bu konuda da itirazının bulunmadığı; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 64 ncü maddesinin, “72 nci madde gereğince belirli bir süre görev yapmak üzere mecburi olarak sürekli görevle atanan Devlet memurlarından kalkınmada 1 inci derecede öncelikli yörelerde bulunanlara (Erzurum ve Artvin İl’leri dahil) bu yörelerde fiilen çalışmak suretiyle başarılı geçirilen her iki yılın karşılığında aylık derecelerinin yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere ayrıca bir kademe ilerlemesi daha verilir. Yıllık izinde geçirilen süreler fiilen çalışılmış sayılır. İki yıldan az süreler dikkate alınmaz.” hükmünü haiz olduğu; 1602 Sayılı AYİM Kanunu’nun 20 nci maddesine göre, bir davanın AYİM’de görülebilmesi için davacının “asker kişi olması” ve “uyuşmazlık konusu idari işlem veya eylemin askeri hizmete ilişkin olması”nın  gerektiği; Davacının, kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde görev yapması nedeniyle kendisine kademe verilmemesi işleminde, askeri hizmete ilişkin şartının bulunmadığı; burada hakkında işlem tesis edilenin kişiliği önemli olmayıp, işlemin niteliğinin önemli olduğu; İdarenin işlemi tesis ederken kişinin asker kişi olup olmadığını göz önünde tutup tutmadığının bir kıstas olarak ele alınabileceği, İdari işlem tesis edilirken kanunda sayılan askeri kişilerden herhangi biri göz önünde tutulmuş, kişinin askeri yeterlilik ve yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevleri; askerlik hizmetinin amacı, nedeni, görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gelenekler göz önünde tutarak değerlendirilmiş ise, bu idari işlemin askeri nitelikli bir işlem olduğu; idari işlemin yargısal denetiminde “askerlik mesleğinin ve askeri hizmetin gereklerini bilmenin önem taşımadığı hallerde “işlem askeri makamlarca tesis edilmiş olsa bile davanın genel idari yargı yerinde çözümleneceği; belirtilen yörede görev yapan bütün memurlara uygulanan dava konusu işlemde, tartışılacak hususun askeri hizmete ilişkinlik vasfı bulunmadığından, davanın çözümünde genel idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı, bu kez  aynı istemle, 8.3.2006 tarihinde genel idari yargı yerinde dava açmıştır.

VAN İDARE MAHKEMESİ; 27.3.2006 gün ve E:2006/1384, K:2006/726 sayı ile, 1602 sayılı AYİM Kanununun 20 nci maddesinde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapacağı,  askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda; ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı, bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksadın;  Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman Jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar olduğunun belirtilmiş bulunduğu; dosyanın incelenmesinden davacının Van 100 yataklı  Asker Hastanesi Baştabipliği emrinde ordu hemşiresi (sivil memur) olarak görev yaptığı, Ocak 1998- Eylül 2000 tarihleri arasında Van ilinde görev yapmasından dolayı, 657 sayılı Yasa’nın 64. maddesi uyarınca intibakının yeniden yapılarak, tarafına kademe ilerlemesi verilmesi ve özlük haklarının buna göre düzenlenmesi talebiyle idareye yaptığı başvurunun, dava konusu işlemle reddi üzerine Mahkemelerinde dava açıldığı anlaşılmakta ise de, yukarıda belirtilen yasa hükmüne göre davacı asker kişi sayılacağından, bakılan davanın görüm ve çözümünde, yukarıda anılan Yasanın 20. maddesi uyarınca Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle davayı görev yönünden reddetmiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK , Serap AKSOYLU, Esen EROL,  Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 2.4.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, askeri ve genel idari yargı yerleri arasında anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idare mahkemesine  ait dosyanın 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının  istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği; usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından,  görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  genel idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU ile AYİM Savcısı Sıddık SOYSAL’ın, davada  genel idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Van 100 Yataklı Asker Hastanesi Baştabipliği emrinde,  Ordu Hemşiresi (sivil memur) olarak görev yapan davacının, Van ilinde görev yapmasından dolayı, 657 sayılı Yasa’nın 64. maddesi uyarınca intibakının yeniden yapılarak, tarafına kademe ilerlemesi verilmesi ve özlük haklarının buna göre düzenlenmesi talebiyle idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin,  Jandarma Genel Komutanlığı işleminin iptali istemiyle  açılmıştır.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca kurulmuş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin yönetsel işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması koşulunun aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasanın 25.12.1981 tarih  ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu yönetsel işlemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

1602 sayılı Yasanın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan ya da hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

Anılan Yasa’nın değişik 21. maddesinin birinci fıkrasında “20 nci maddede belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır.” denilmiş; aynı Yasa’nın  “Birinci Dairenin görevleri” başlıklı değişik 22. maddesinde, atanma, yer değiştirme, nasıp, sicil, kademe ilerletilmesi, terfi, emeklilik, maluliyet, aylık ve yolluklara ilişkin iptal ve tam yargı davalarının Birinci Dairece çözümleneceğine işaret edilmiştir.

Yönetsel işlemin, görevli yargı yerinin belirlenmesi yönünden “askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması gerekmektedir. Eğer yönetsel işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre kurulmuş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir anlatımla, askeri hizmete ilişkin yönetsel işlemler: yönetimin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler gözönünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda kurulan işlemlerdir. İşlem, askeri  olmayan bir makam tarafından kurulmuş olsa bile durum değişmemekte, menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.

Davacının 1602 sayılı Yasanın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olduğu ve bu nedenle dava konusu işlemin asker kişiyi ilgilendirdiği tartışmasızdır. Dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığına gelince:

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Kademelerde İlerleme Şartları” başlıklı 64. maddesinde;   Devlet memurunun kademede ilerlemesi için gereken şartların; bulunduğu kademede en az bir yıl çalışmış olması, o yıl içinde olumlu sicil almış bulunması, bulunduğu derecede ilerliyebileceği bir kademenin bulunması olarak sayılmış, maddenin son fıkrasında “ Ancak,72 nci madde gereğince belirli bir süre görev yapmak üzere mecburi olarak sürekli görevle atanan Devlet Memurlarından kalkınmada 1 inci derecede öncelikli yörelerde bulunanlara (Erzurum ve Artvin İl'leri dahil) bu yörelerde fiilen çalışmak suretiyle başarılı geçirilen her iki yılın karşılığında aylık derecelerinin yükseltilmesinde dikkate alınmak üzere ayrıca bir kademe ilerlemesi daha verilir. Yıllık izinde geçirilen süreler fiilen çalışılmış sayılır. İki yıldan az süreler dikkate alınmaz.” denilmiştir.

Aynı Yasa’nın.“Yer Değiştirme Suretiyle Atanma” başlığını taşıyan 72. maddesinde de;     “Kurumlarda yer değiştirme suretiyle atanmalar; hizmetlerin gereklerine, özelliklerine, Türkiye'nin ekonomik, sosyal, kültürel ve ulaşım şartları yönünden benzerlik ve yakınlık gösteren iller gruplandırılarak tespit edilen bölgeler arasında adil ve dengeli bir sistem içinde yapılır.

(Değişik fıkra: 09/04/1990 - KHK - 418/5 md.; İptal: Anayasa Mahkemesi'nin 05/02/1992 tarih ve E.1990/22, K.1992/6 Sayılı Kararı ile; Yeniden düzenlenen fıkra: 18/05/1994 - KHK/ 527/5 md.) Yeniden veya yer değiştirme suretiyle yapılacak atamalarda; aile birimini muhafaza etmek bakımından kurumlar arasında gerekli koordinasyon sağlanarak memur olan diğer eşin de isteği halinde ataması, atamaya tabi tutulan memurun atandığı yere 74 ve 76 ncı maddelerde belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır. Yer değiştirme suretiyle atanmaya tabi memurun atandığı yerde eşinin atanacağı teşkilatın bulunmaması ya da teşkilatı olmakla birlikte niteliğine uygun münhal bir görev bulunmaması ve ilgilinin de talebi halinde, bu personele eşinin görev süresi ile sınırlı olmak üzere aşağıdaki şartlarda izin verilebilir.

(Ek fıkra: 09/04/1990 - KHK - 418/5 md.; İptal: Anayasa Mahkemesi'nin 05/02/1992 tarih ve E.1990/22, K.1992/6 Sayılı Kararı ile; Yeniden düzenlenen fıkra: 18/05/1994 - KHK/ 527/5 md.) Bu suretle izin verilenlere, aylık ve diğer ödemelerine karşılık olarak, aylık (taban ve kıdem aylığı dahil), ek gösterge, zam ve tazminatlarının kanuni kesintiler düşüldükten sonraki net miktarının, eşleri;

a) Olağanüstü Hal Bölgesine dahil illerle bu illere mücavir olarak belirlenen illerde görevli olanlara %60'ı,

b) Kalkınmada 1 inci derecede öncelikli yörelerde görevli olanlara %50'si,

c) Kalkınmada 2 nci derecede öncelikli yörelerde görevli olanlara %25'i, kurumlarınca kadro tasarrufundan ödenir.

Eşleri diğer yörelerde görevli olanlar ise ücretsiz izinli sayılır.

(Ek fıkra: 09/04/1990 - KHK - 418/5 md.; İptal: Anayasa Mahkemesi'nin 05/02/1992 tarih ve E.1990/22, K.1992/6 Sayılı Kararı ile; yeniden düzenleme: 18/05/1994-KHK/ 527/5 md.) Yukarıda sayılanların kadroları eşlerinin görevlendirme süresiyle sınırlı olarak saklı tutulur. Ancak, bu süre memuriyet boyunca 4 yılı hiç bir surette geçemez. Bunların kademe ilerlemesi; emeklilik ve diğer bütün hakları ve yükümlülükleri devam eder. Ancak ücretsiz izin verilenlerin bu sürelerinin emeklilikten sayılabilmesi için kesenek ve kurum karşılıklarının her ay kendileri tarafından T.C. Emekli Sandığına yatırılması gerekir.

(Değişik fıkra: 29/11/1984 - KHK - 243/13 md.) Memurların atanamayacakları yerler ve bu yerlerdeki görevler ile kurumların özellik arz eden görevlerine atanabilmeleri için hangi kademelerde ne kadar hizmet etmeleri gerektiği ve yer değiştirme ile ilgili atama esasları Devlet Personel Başkanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir. Kurumlar atamaya tabi olacak personeli için bu yönetmelik esaslarına göre Devlet Personel Başkanlığının görüşünü almak suretiyle bir personel ve atama planı hazırlar.” hükmüne yer verilmiştir.

Uyuşmazlık konusu olayda Davacının, kalkınmada birinci derecede öncelikli yörede görev yaptığı iddiasıyla, kendisine kademe verilmesini  istediği  ancak,  kademe ilerlemesi yapılıp yapılmayacağı hususunun “askeri hizmete ilişkin” bir yanının bulunmadığı kuşkusuzdur. Çözümlene­cek olan anlaşmazlık, intiba­kının yapılmadığını ileri süren sivil memurun aynı yöndeki isteğinden ve onun çö­zümü ile varılacak sonuçtan farklı değil­dir.

Belirtilen duruma göre ve olayda Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasanın 20. maddelerinde öngörülen “asker kişiyi ilgilendirme” ve “askeri hizmete ilişkin bulunma” koşulları birlikte gerçekleşmediğinden, davanın görüm ve çözümünde genel idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Van İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Van İdare Mahkemesi’nce verilen 27.3.2006 gün ve E:2006/1384, K:2006/726 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.4.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/315

KARAR NO: 2007/45

KARAR TR : 2.4.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: Emekli Hakim Albay olup,  Avukatlık yapan davacı tarafından; Askeri Mahkemede vekalet görevi yaparken uğradığı muamelelerden dolayı, Tümgeneral G.M. hakkında soruşturma emri verilmemesi, şahsı hakkında hazırlanan Genelkurmay Başkanlığı yazısına dayanak olan andıç ve ekindeki soruşturma evrakının, 4982 sayılı yasa uyarınca tarafına tebliğ edilmemesi ve soruşturma emri verip vermeme yazısının, yetkisiz Adli Müşavir tarafından imzalanması işlemlerinin iptali istemiyle açılan davanın ASKERİ İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : G. A.Y

Davalı        : Milli Savunma Bakanlığı

 

O L A Y     : Emekli Hakim Albay olup,  halen Avukatlık yapan davacı; bir dava sebebiyle, Ege Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinde vekalet görevi yaparken uğradığı muamelelerden dolayı, Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Galip MENDİ hakkında Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesinde şahsi dava açtığını, ancak yeni Ceza Muhakemeleri Kanununun şahsi dava yolunu kaldırdığı gerekçesiyle dava dilekçesinin soruşturma emri hususunda Genelkurmay Başkanlığına gönderildiğini; Genelkurmay Başkanlığının 17.11.2005 tarihli yazısıyla verilen cevapta, aynı tarihli bir andıça atıfla soruşturma emri verilmesine gerek olmadığının bildirildiğini, bunun üzerine kararın gözden geçirilerek yetkili amir tarafından cevap verilmesi ve andıçın 4982 sayılı Kanun çerçevesinde kendisine tebliğini istediğini, Genelkurmay Başkanlığının 09.12.2005 tarih ve 9008245 sayılı Adli Müşavir imzalı yazısı ile olumsuz cevap verildiğini, soruşturma emrine gerek olup olmadığı konusunda idari tahkikat yapılmadığının kendisinin beyanlarına ve aleyhine konuşulan toplantıya katılanların ifadelerine başvurulmamasından anlaşıldığını, Genelkurmay Başkanı yerine Adli Müşavir tarafından imzalanan işlemin yetki yönünden hukuka aykırı olduğunu iddia ederek; Tümgeneral Galip MENDİ hakkında soruşturma emri verilmemesi, andıçın kendisine tebliğ edilmemesi ve yapılan bildirinin yetkisiz Adli Müşavir tarafından imzalanması işlemlerinin iptali istemiyle askeri idari yargı yerinde dava açmıştır.           

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRESİ; 29.12.2005 gün ve E:2005/1376, K:2005/1432 sayı ile, dava dosyası incelendiğinde; davacının 28.09.2005 tarihli dilekçesinin Genel Kurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesinin 06.10.2005 gün ve As. Mah:2005/584 sayılı yazısı ile Genelkurmay Başkanlığına gönderilmesi üzerine hazırlanan 17.11.2005 tarihli andıça atıfla, Genel Kurmay Başkanlığının 17.11.2005 tarih ve AD.MÜŞ:7502-892-05 sayılı yazısıyla 353 Sayılı Kanunun 8, 15 ve 95 nci maddeleri kapsamında yapılan inceleme neticesinde soruşturma emri verilmesine gerek görülmediğinin bildirildiği, davacının tarihsiz dilekçe ile kararın yeniden gözden geçirilmesini, yetkili Genelkurmay Başkanı tarafından cevap verilmesini ve andıçın 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde kendisine tebliğini talep ettiği, bu dilekçeye cevaben Genel Kurmay Başkanlığının 09 Aralık 2005 tarih ve AD.MÜŞ:7502-892-05 sayılı yazısıyla GKY:75-1(B) Genelkurmay Karargahı İmza Yetkileri Yönergesine göre yetkili Adli Müşavir tarafından imzalanan yazının mevzuata uygun olduğu, incelenen konunun ceza hukuku alanına ilişkin olduğu, 4982 Sayılı Kanunun 25 ve 26 ncı maddeleri göre hazırlık işlemi olan andıçın bilgi edinme hakkı kapsamında bulunmadığı şeklinde cevap verildiği, davacının bunun üzerine soruşturma emri verilmemesi, andıç ve ekindeki soruşturma evraklarının 4982 sayılı kanun uyarınca tebliğ edilmemesi ve soruşturma emri verilmesine gerek olmadığına dair yazının yetkisiz Adli Müşavir tarafından imzalanması işlemlerinin iptali için bu davayı açtığı, ilk inceleme safhasında dava konusunun yargı denetimi dışında olması ve istemin idari davaya konu edilmesinin mümkün olması sebepleriyle davanın reddine karar verilmesinin talep edildiğinin görüldüğü; bilindiği üzere, idari yargıda görev konusu kamu düzenine ilişkin olup davanın her safhasında talep üzerine veya resen dikkate alınması gerektiğinden öncelikle bu hususun incelenmesinin  yapıldığı; Anayasanın 157 nci maddesinde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askeri yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağının belirtildiği, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20 nci maddesinde de aynı hükmün yer aldığı, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin “Asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin” olması şartlarının birlikte bulunmasının gerektiği;  yine 1602 sayılı Kanunun 20 nci maddesinde: Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurların asker kişi sayıldıkları; buna göre, bir davaya Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde bakılabilmesi için: 1) İdari işlemin bir asker kişi göz önünde tutularak tesis edilmesi veya idari eylemin bir asker kişiye yönelmiş olması, yahut uyuşmazlığın askerlik yükümlülüğünden doğmuş bulunması, 2) Dava konusu idari işlem ve eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması, şartlarının birlikte gerçekleşmesi nin zorunlu olduğu; Davacının avukat unvanına sahip, emekli bir subay olduğu bilinmekle beraber, söz konusu işlemlerin; davacının asker kişi sıfatı göz önüne alınarak tesis edilmediği gibi, muhatabın sivil/asker olup olmamasının bir önem arzetmediği;  davacının, dava konusu işlemler bakımından tesadüfen ve arızi olarak asker kişi vasfını taşıdığı, aksi takdirde askerlik yapmış her şahıs hakkında askeri makamlarca alelıtlak tesis olunan bütün idari işlemlerin yargısal denetiminde AYİM’nin görevli olduğunu kabul etmek gerektiği dikkate alındığında, 1602 Sayılı Kanunun 20 nci maddesinde öngörülen “asker kişiyi ilgilendirme” şartının bulunmadığı, dolayısıyla davada AYİM’nin görevli olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı, aynı istemle bu kez, 13.2.2006 gününde genel idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 12. İDARE MAHKEMESİ; 30.6.2006 gün ve E:2006/480 sayı ile,  Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 20. maddelerinden söz edildikten ve dava dosyasının özeti yapıldıktan sonra;  bakılan davanın, Tümgeneral Galip Mendi hakkında soruşturma izni verilmemesi, buna ilişkin andıç ve eklerinin 4982 sayılı Kanun kapsamında tebliğ edilmemesi ve soruşturma emri verilmesine gerek olmadığına ilişkin yazının yetkili makamlarca imzalanmamasına ilişkin işlemlere yönelik olarak açılması nedeniyle, davacının asker kişi olup olmadığının görevli yargı yerinin belirlenmesi konusunda belirleyici bir unsur olmadığı; davacının, hakkında soruşturma emri verilmesini istediği Tümgeneral Galip Mendi’nin asker kişi olması, 4982 sayılı Kanun kapsamında tarafına tebliğ edilmesini istediği bilgi ve belgelerin bu kişiye ve askeri hizmete ilişkin bilgi ve belgeler olması ve soruşturma emri verilmesine gerek olmadığına ilişkin işlemin yetkisiz askeri makamlarca tesis edildiğinin ileri sürülmesi karşısında, dava konusu işlemlerin “asker kişiyi ilgilendirdiği” ve “askeri hizmete ilişkin olduğu” sonucuna varıldığı ve bakılan bu davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nce görülüp çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı;  açıklanan nedenlerle görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, karar alınıncaya kadar davanın incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Esen EROL,  Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 2.4.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  genel idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU ile AYİM Savcısı Selahattin KARAKAYA’nın, davada  genel idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Emekli Hakim Albay olup,  halen Avukatlık yapan davacının; Genel Kurmay Başkanlığınca  tesis edilen ve iptali istenilen 09/12/2005 gün ve AD-MÜŞ : 7502-892-05 O. Ö. 9008245 sayılı yazısında belirtilen; a) Tümgeneral Galip MENDİ hakkında soruşturma emri verilmemesi işleminin, b)Şahsı hakkında hazırlanan Genelkurmay Başkanlığının 17/11/2005 gün ve AD-MÜŞ: 7502-892-05 sayılı yazısına dayanak olan andıçın ve ekindeki soruşturma evraklarının, 4982 sayılı yasa uyarınca tarafına tebliğ edilmemesi işleminin ve c)Soruşturma emri verip vermeme yazısının, yetkisiz Adli Müşavir tarafından imzalanması işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

Anayasa’nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin, askeri olmayan makamlarca kurulmuş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin yönetsel işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimi yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğuna; ancak, askerlik yükümlüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması koşulunun aranmayacağına işaret edilmiş, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun değişik 20. maddesinin birinci fıkrasında da aynı hükme yer verilmiştir.

Buna göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için; dava konusu yönetsel işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve  “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.

1602 sayılı Yasanın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan ya da hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

İdari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “ askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler; idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülmesi gerekmektedir.

Bakılan davada, davacının hukuka aykırılık nedeniyle menfaatinin ihlal edilip edilmediğinin saptanması yanında, Tümgeneral Galip Mendi hakkında soruşturma izni verilmemesi, buna ilişkin andıç ve eklerinin 4982 sayılı Kanun kapsamında tebliğ edilmemesi ve soruşturma emri verilmesine gerek olmadığına ilişkin yazının yetkisiz askeri makamlarca imzalanmasına ilişkin işlemlerin,  askeri hizmetin işleyişi ile askeri güvenlik  kurallarıyla örtüşüp örtüşmediği  ve askeri gereklilik taşıyıp taşımadığının  da irdeleneceği; hakkında soruşturma emri verilmesi istenilen Tümgeneral Galip Mendi’nin asker kişi olması ve idari işlemin asker kişiye yönelmesi karşısında, dava konusu işlemlerin “asker kişiyi ilgilendirdiği” ve “askeri hizmete ilişkin olduğu”; davacının  avukat ünvanına sahip emekli subay olmasının, olayın oluşumuna göre bakılan davada görevli yargı yerinin belirlenmesinde belirleyici unsur olamayacağı nedenleriyle görülmekte olan davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nce görülüp çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 12. İdare Mahkemesinin başvurusunun  kabulü ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin  görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ASKERİ İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 12. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üçüncü Dairesi’nce verilen 29.12.2005 gün ve E:2005/1376, K:2005/1432 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 2.4.2007 gününde Üye Levent ÖZÇELİK’in  KARŞI OYU VE OYÇOKLU?U  İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

 

KARŞI OY

 

Anayasanın 157nci maddesinde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan  uyuşmazlıklarda ilgilin asker kişi olması şartının aranmayacağının belirtildiği, keza 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare  Mahkemesi Kanununun 20 nci madde 1nci fıkrasında da aynı hükmün yer aldığı ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi İçin dava konusu idari işlem veya eylemin "Asker kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete ilişkin" olması şartlarının birlikte bulunmasının gerektiğinin ifade edildiği, yine 1602 sayılı Kanunun 20 nci madde 2 nci fıkrasında; Bu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat; Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevde bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurların sayıldıkları görülmekte olup, buna göre bir davaya Askeri Yüksek idare Mahkemesinde bakılabilmesi için: 1) İdari işlemin bir asker kişinin göz önünde tutularak tesis edilmesi veya idari eylemin bir asker kişiye yönelmiş olması veya uyuşmazlığın askerlik yükümlülüğünden doğmuş bulunması, 2) Dava konusu idari işlemin ya da eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması, şartlarının birlikte gerçekleşmesi   zorunlu bulunmaktadır.

İdari işlemin "askeri hizmete ilişkin bulunması”, işlemin kanun ve diğer yasal düzenlemelerin Türk Silahlı Kuvvetlerine tanıdığı yetki ve görevlerin yerine getirilmesi amacına yönelik olması anlamını taşımaktadır. Askeri nitelikteki idari işlemi de, askeri kural ve gerekler çerçevesinde yürütülen askeri hizmet sırasındaki bir hareket, tutum veya meydana gelen ya da getirilen bir olay alarak tanımlamak olanaklıdır.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, mülki idareden çok farklı özellikleri olan askeri idareyle alakalı idari davalarda, yargısal denetimin ihtisas mahkemesinde yapılması ihtiyacı ile kurulmuştur. Bu itibarla bir idari davada Askeri Yüksek idare Mahkemesinin görevli olmasını gerektiren husus asker kişiler İçin özel bir mahkemeye ihtiyaç duyulması değil, Silahlı Kuvvetlerin farklı hiyerarşik düzene sahip kendisine özgü yapısı, umumi hukuk kurallarından farklı özellikleri esas alan uygulamaları ve gelenekleri olması nedeni ile farklılık arz eden askerlikle ilgili idari işlem ve eylemlerin, yargı denetiminde ihtisas sahibi bir yargı merciine ihtiyaç duyulmasıdır. Bu kapsamda Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğunun kabulü için dava konusu edilen işlem ve eylemlerin genel idari yargının görevli sayılmasını engelleyecek derecede ihtisasa konu olması ve dava konusu işlem ya da eylemi yapan kişinin askeri kişi olması veya davacının asker kişi olması gerekmektedir.

İdari eylemin "asker kişiyi ilgilendirmesi", açılan bir iptal davasında Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin davaya bakabilmesinin diğer koşuludur.

1602 sayılı Yasanın yukarıda da ifade edilen 20 nci maddesinde; Türk Silâhlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sicil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

Açıklamalar çerçevesinde yapılan değerlendirmede;

Dava konusu olayda menfaati ihlâl edilen Davacı avukat unvanına sahip emekli bir subay ise de;  söz konusu işlemler davacının asker kişi sıfatı göz önüne alınarak tesis edilmemiş ve işlemlerin tesisinde muhatabın sivil / asker statüsünde olması esas alınmamıştır. Bu itibarla dava konusu işlem bakımından 1602 sayılı Kanunun 20 nci maddesinde öngörülen "asker kişiyi ilgilendirme" şartının bulunmadığı, dolayısıyla davada Askeri Yüksek idare Mahkemesinin görevli olmadığı ve davanın çözümünde de Genel İdari Yargının görevli olduğu değerlendirilmesiyle; Ankara 12 nci İdare Mahkemesinin başvurusunun reddi gerektiği sonucuna ulaştığımdan, sayın çoğunluğun kararına iştirak edemedim.

 

                                                                                                                                               ÜYE

                                                                                                                                     Levent ÖZÇELİK

 

* * *

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/317

KARAR NO: 2007/22

KARAR TR : 5.2.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : N.M.U.

Davalı        : Datça Belediye Başkanlığı

 

O L A Y     : Datça Belediye Encümeni’nin 27.10.2004 gün ve 277 sayılı kararı ile, izinsiz ve ruhsatsız olarak yapılan kaçak uygulamalar nedeniyle 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesine göre yıkım ve 42. maddesine göre idari para cezası verilmiştir.   

Davacı, söz konusu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

MU?LA İDARE MAHKEMESİ ; 6.10.2005 gün ve E: 2005/1941; K:2005/1422 sayı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 5. maddesinin 1. bendinde, her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı, ancak aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep so






Yeni Sayfa 1





belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı",
imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi", "imar para cezaları", "imar kirliliği
suçları", ve her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve
"ımar hukukçusu".


 












imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-07-21 (2325 okuma)

[ Geri Dön ]