imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

uyuşmazlık mahkemesi kararları 10
imar



Ttürkiyenin imar hukuku sorunları


Yeni Sayfa 2

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/302

KARAR NO: 2007/40

KARAR TR : 2.4.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: Kurum alacağının personelden hükmen tahsiline yönelik bulunan davanın, özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.  

 

K A R A R

 

Davacı        : TÜPRAŞ İzmir Rafineri Müdürlüğü    

Vekili         : Av. E.K.

Davalı        : D.K.

Vekili         : Av. F.A.

 

O L A Y     : TÜPRAŞ Türkiye Petrol Rafinerileri Anonim Şirketi İzmir Rafineri Müdürlüğü’nün 2.7.1998 günlü işlemi ile, Yönetim Kurulunun 27.6.1997 tarih ve 270/15 sayılı Olur’u ile Kapsam Dışı Personel Yönetmeliği gereğince 55 yaşını doldurması ve emekliliğe hak kazanması nedeniyle iş akdinin, İş Kanunu’nun 13 ve 14. maddelerine göre 3.7.1998 tarihi itibariyle fesh edildiği, davalı Doğan Keltek’e bildirilmiştir.

Bunun üzerine, davalı vekili, iş akdinin feshine ilişkin söz konusu işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açmış, bu dava İdare Mahkemesince reddedilmiş, ancak, bu kararın temyizi üzerine ilgili Danıştay Dairesince yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne karar verdiğinden, davalı eski görevi olan üretim stok-vergi sigorta şefi olarak yeniden göreve başlatılmıştır. Daha sonra, ilgili Danıştay Dairesi mahkeme kararını bozmuş, ancak, İdare Mahkemesi ilk kararında ısrar ettiğinden, davalının iş akdi yeniden fesh edilmiştir. İdare Mahkemesinin ısrar kararının temyizi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne karar verdiğinden, davalı yeniden göreve başlatılmıştır. Bilahare, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun, İdare Mahkemesinin ısrar kararını onaması üzerine, davacının 16.3.2004 günlü işlemi ile, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun kararı ve Genel Müdürlüğün Olur’larına istinaden 2.3.2004 tarihinde 55 yaş nedeni ile iş akdinin feshedildiği, dışarıda kalınan sürelerden 1998 yılına ait kıdem tazminatı, ihbar ve izin alacakları düşüldükten sonra 23.125.779.069.-TL borcunun bulunduğu, davalıya bildirilmiştir.     

Davacı vekilince, davalıdan olan 23.125.779.069.-TL alacağın davalıya tebligat yapılan 16.3.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açılmıştır.

KARŞIYAKA 2. İŞ MAHKEMESİ; 14.3.2006 gün ve E:2005/1018; K:2006/44 sayı ile, davacı vekili dilekçesiyle; davalının müvekkili şirkette kapsam dışı personel olarak çalışırken 03.07.1998 tarihinde iş akdinin fesih edilmesi üzerine kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin , akdi ve ilave ikramiye olmak üzere ödeme yapıldığını, davalının idari yargıda açtığı davayı kazanması neticesinde iş başı yaptırıldığını, boşta kalan süreye yönelik mahsup işlemi sonucu bakiye alacak için ihtarname tebliğine rağmen 23.125.779.069.- TL nin ödenmediğini, bu miktarın faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş ise de ; davalı kapsam dışı personel statüsünde olup, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 22.01.1996 tarih, 1995/1 Esas ve 1996/1 Karar sayılı ilke kararı uyarınca; uyuşmazlığın çözüm merciinin idari yargı olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ’nin 1.5.2006 gün ve E:2006/13440; K:2006/11991 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle, idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 1. İDARE MAHKEMESİ; 20.7.2006 gün ve E:2006/1410 sayı ile, TÜPRAŞ İzmir Rafineri Müdürlüğü vekili tarafından, davacı idarede kapsam dışı personel statüsünde servis şefi olarak görev yapmakta iken 27.6.1998 tarihli işlem ile iş akdi fesh edilen ve bu işleme karşı açtığı dava, İzmir 4. İdare Mahkemesi'nin Danıştay'ca onanan 14.3.2001 tarih ve E:2001/121, K:2001/162 sayılı kararı ile reddedilen Doğan Keltek'e açıkta geçen sürelere ilişkin olarak davacı idare tarafından yapılan parasal ödemeler toplamı olan 23.125,77.-YTL tazminatın 16.3.2004 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle Doğan Keltek'e karşı dava açıldığı, dosyasının incelenmesinden, bu davanın daha önce Karşıyaka 2. İş Mahkemesi'nde açıldığı ve bu Mahkemenin Yargıtay'ca onanan 14.3.2006 tarih ve E:2005/1018 K:2006/44 sayılı kararıyla, davanın idare mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi üzerine, aynı davanın Mahkemelerinde açıldığının anlaşıldığı, olayda, davacı idare tarafından, kapsam dışı personel statüsünde çalışmakta iken 55 yaşını doldurmuş olması ve emekliliğe hak kazanmış olması nedeniyle sözleşmesi fesh edilen Doğan Keltek'e açıkta geçen sürelere ilişkin olarak yapılan parasal ödemelerin tazmini istemiyle dava açılmış olup, bu nitelikteki dava, 2576 sayılı Kanun’un 5. maddesi hükümleri uyarınca idare mahkemelerinin görevlerine giren davalar arasında olmadığı gibi, kurumların personeline yaptığı fazla ve yersiz ödemelerin tazmini istemiyle personeline karşı açılan davaların genel hükümler uyarınca adli yargı yerlerinde görülmesi gerektiği, bu nedenle, Mahkemelerinin görevine girmeyen davaya ilişkin dosyanın, davanın daha önce adli yargı yerince verilmiş görev ret kararı üzerine açılmış olduğu dikkate alınarak, görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesinin icap ettiği gerekçesiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesi'nce bir karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Esen EROL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 02.04.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince anılan Yasanın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşılmakla, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı TÜPRAŞ İzmir Rafineri Müdürlüğü’nde kapsam dışı personel olarak çalışan davalının iş akdinin feshedilmesi sonucunda davalıdan olan 23.125.779.069.-TL alacağın, tebligat yapılan 16.3.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, davalı Doğan Keltek’in, davacı Müdürlükte kapsam dışı personel olarak çalıştığı ve bu konuda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı anlaşılmakta olup; Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 1.3.1996 tarih ve 22567 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan,22.1.1996 gün ve E:1995/1, K:1996/1 sayılı ilke kararı ile, özelleştirme kapsamında bulunan ya da bulunmayan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde sözleşmeli ya da kapsam dışı statüde çalışan personelin kurumları ile ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların idari yargı yerinde çözümleneceği belirtilmiştir.

Ancak, anılan İlke Kararında sözü edilen anlaşmazlıklar ile, sözleşmeli ya da kapsam dışı personel tarafından idare aleyhine açılabilecek olan ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1. maddesinde sayılan iptal, tam yargı veya idari sözleşmelerden doğan idari davaların anlaşılması gerekmekte olup, kişiler aleyhine açılan davaların idari yargı yerinde görülüp çözümlenmesine hukuken olanak bulunmadığından, adli yargı yerinde TÜPRAŞ Türkiye Petrol Rafinerileri Anonim Şirketi İzmir Rafineri Müdürlüğü vekilince eski personelleri olan şahıs aleyhine açılmış bulunan davanın ilke kararında belirtilen anlaşmazlıklar kapsamında görülemeyeceği açıktır.

Bu durumda, olayda, idarece kamu gücüne dayalı olarak ve idari usul ve esaslara göre re'sen ve tek yanlı biçimde tesis edilmiş bir işlem veya eylemden dolayı, hak ve menfaati ihlâl edilenler tarafından idare aleyhine açılmış bir dava bulunmadığından, uyuşmazlığın, salt personel ile davacı arasındaki hukuki ilişkinin idare hukuku kurallarına tabi olduğundan hareketle, idari yargı yerinde çözümleneceği sonucuna ulaşmak imkansızdır.

Buna göre, davacı alacağının tahsili için şahıs aleyhine açılan davanın, idari yargı yetkisine giren bir idari dava niteliğinde olmadığından, özel hukuk hükümleri çerçevesinde görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, TÜPRAŞ Türkiye Petrol Rafinerileri Anonim Şirketi İzmir Rafineri Müdürlüğü’nün açtığı davada; İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile İş Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Karşıyaka 2. İş Mahkemesi’nce verilen 14.3.2006 gün ve E:2005/1018; K:2006/44 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 02.04.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/303

KARAR NO: 2007/41

KARAR TR : 2.4.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu uyarınca verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : R.K.

Vekili         : Av. A.L.

Davalı        : Honaz Kaymakamlığı

 

O L A Y     : Honaz Kaymakamlığı İlçe Tarım Müdürlüğü’nün 22.12.2005 gün ve 4 sayılı işlemi ile, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’nun 47. maddesine(4648 sayılı Kanun’un 4. maddesi (f) bendi) göre davacı adına idari para cezası verilmiştir.

Davacı vekili, para cezası verilmesine ilişkin söz konusu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

DENİZLİ İDARE MAHKEMESİ; 8.3.2006 gün ve E:2006/416, K:2006/545 sayı ile, davacıya menşe şahadetnamesiz ve veteriner sağlık raporsuz hayvan sevk etmekten dolayı 4648 sayılı Yasa’nın 4/f maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin Honaz Kaymakamlığı İlçe Tarım Müdürlüğü’nün 22.12.2005 günlü ve 4 sayılı kararının iptalinin istenildiği, 31.03.2005 gün ve 25772 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, 5328 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (k) bendi uyarınca 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2,3,16,22,27 ve geçici 2. maddelerinden söz ederek, 5326 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihinden sonra idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine dair idari yaptırım kararlarına karşı açılacak davaların görüm ve çözüm görevinin yasa koyucu tarafından sulh ceza mahkemesine verildiği sonucuna ulaşıldığı, olayda; 4648 sayılı Yasa’nın 4/f maddesi (3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’nun 47/f maddesi ) uyarınca verilen idari para cezasına ilişkin idari yaptırım kararına karşı açılan iş bu davada, 5326 sayılı Kanun hükümlerinin yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihinden itibaren Mahkemeleri görevsiz olduğundan ve bakılmakta olan davanın da bu tarihten sonra açılması nedeniyle uyuşmazlığın görüm ve çözümünde sulh ceza mahkemesinin görevli bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, karara itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, söz konusu para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

HONAZ SULH CEZA MAHKEMESİ; 18.7.2006 gün ve E:2006/81 D.İş, K:2006/81 D.İş sayı ile, Denizli İdare Mahkemesi’nin 08.03.2006 tarih ve 2006/416 E, 2006/545 K sayılı görevsizlik kararından söz ederek, bu kararın 24.03.2006 tarihinde kesinleştiği, davacı hakkında, Honaz Kaymakamlığı İlçe Tarım Müdürlüğü’nün 22.12.2005 tarihli tutanağına istinaden, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’nun 47. maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin 4648 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (f) bendi gereğince, menşe şahadetnamesiz  ve veteriner sağlık raporsuz hayvan sevk etmekten dolayı 22.12.2005 tarih ve sayı: 4, 000307 numaralı idari para cezası verildiği, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’nun 24.04.2003 tarih ve 4854 sayılı Yasa ile eklenen ikinci fıkrasına göre, bu Kanunda yazılı olan idari para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceğinin açıkça belirtildiği, Anayasa Mahkemesi’nin 01.03.2006 tarih ve 2006/35 sayılı kararı ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna karar verdiği, her  ne kadar, iptal  hükmünün,   kararın  Resmi   Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş ise de; itiraza konu idari para cezasını, idarenin, kamu gücünü kullanarak tertip ettiği, bu nedenle, bu cezai işlemin idari bir yaptırım olduğu, idari para cezalarının idare tarafından ve adli bir makam olmadan verilip, kamusal faaliyetlerin yerine getirilmesi amacını sağlamaya yönelik bulunduğu ve yasada açıkça öngörülen ihlaller hakkında idare tarafından uygulanan para cezaları türünden olduğu, bu nedenle, idari organlarca verilen bu çeşit para cezalarına itirazın idare mahkemesine yapılması gerektiği, bu yönde Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2002 gün ve 225/88 sayılı kararı ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 01.07.2004 gün ve 12/33 sayılı ve 06.12.2004 gün ve 94/89 sayılı kararlarında da, idari para cezalarında denetimin, yani, itiraz başvurularına konu olan idari para cezası kararlarına karşı inceleme görevinin, idari yargı mercilerine ait  olduğunun açıkça belirtildiği, ayrıca, idari  para  cezalarının denetiminde  sulh  yargıcının incelemesi yalnızca idari işlemin yasaya uygun yapılıp yapılmadığı ile sınırlı olup, sulh ceza mahkemesi yargıcının yasaya aykırılığı saptaması durumunda idari merciin yerine geçerek idari para cezasını belirleme yetkisi bulunmadığı, aynı konuda ve aynı olaya ilişkin olarak hayvanların sahibi İbrahim Demir hakkında düzenlenen idari para cezasına karşı yapılan itiraz üzerine itiraz dosyasında da Mahkemelerince görevsizlik kararı verildiğinin ve Mahkemelerinin 2006/38 D.İş Esas sayılı dosyasının olumsuz görev uyuşmazlığının halli için Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vererek, Mahkemeleri ile Denizli İdare Mahkemesi arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili, Sulh Ceza Mahkemesine verdiği dilekçe ile, görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesini istemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Esen EROL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 02.04.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu para cezasına ilişkin görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan  bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu   kadar ki ,  başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına da karar verilmiştir.

Bu haliyle, Honaz Sulh Ceza Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvuru, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamaktadır.

Ancak, adli ve idari yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının, davacı vekilinin görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesi istemine ilişkin dilekçesi ile birlikte son görevsizlik kararını veren Sulh Ceza Mahkemesince Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 3285 sayılı Kanun’un 47. maddesine(4648 sayılı Kanun’un 4. maddesi (f) bendi) göre Kaymakamlık tarafından verilen para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

8.5.1986 tarih ve 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı, hayvanlardan ve hayvan maddelerinden insan ve hayvanlara geçebilen hastalıklardan korunulmasını ve bulaşıcı hayvan hastalıkları ile mücadele edilmesini sağlamaktır” denilmiş; 19.4.2001 tarih ve 4648 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile değişik 47. maddesinde, verilecek idari para cezaları düzenlenmiş; 56. maddesinin 4854 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile eklenen 2. fıkrasında, bu Kanunda yazılı olan idarî para cezalarının o yerin en büyük mülkî amiri tarafından verileceği, verilen idarî para cezalarına dair kararların ilgililere 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edileceği, bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği, itirazın, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmayacağı, itiraz üzerine verilen kararın kesin olduğu, itirazın, zaruret görülmeyen hâllerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılacağı, bu Kanuna göre verilen idarî para cezalarının 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Âmme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunacağı belirtilmiştir.

3285 sayılı Yasa’nın 56. maddesinde yer alan düzenleme karşısında, para cezalarına karşı yapılacak itirazların görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olacağının kabulü gerekir.

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanunun diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra,  5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı tarafından, Anayasa Mahkemesi’nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı belirtilmiştir.

Son olarak, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde                " (1) Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır" denilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, idari para cezasına ilişkin görevli mahkemeyi belirleyen yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 19.12.2006 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 3285 sayılı Yasa’nın 47. maddesine göre verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 7. idare Mahkemesi’nce verilen 11.7.2006 gün ve E:2006/1671, K:2006/1754 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,07.05.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/304

KARAR NO: 2007/42

KARAR TR : 2.4.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET :2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. 

 

K A R A R

 

Davacı        : F.A.

Vekili         : Av. Ç.S.

Davalı        : Antalya Valiliği 

 

O L A Y     : Antalya Valiliği Çevre İl Müdürlüğü’nün 10.6.2003 gün ve 0084 sayılı işlemi ile, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddesine aykırılıktan dolayı aynı Kanunun 20/a ve 20/son maddeleri uyarınca davacı adına idari para cezası verilmiştir.

Davacı vekili, para cezası verilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle 1.7.2005 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA 2. İDARE MAHKEMESİ; 10.11.2005 gün ve E:2005/1552; K:2005/1672 sayı ile, uyuşmazlık hakkında görevli yargı yerinin belirlenmesi için 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun irdelenmesi gerektiği, kabahatler ve kabahatlere uygulanacak yaptırımların, 765 sayılı eski Ceza Kanunu’ndan farklı bir anlayışla 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nda düzenleme dışı bırakıldığı ve yeni Türk Ceza Kanunu ile eş zamanlı olarak yeni bir Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe konulduğu, ancak, özel hükümlerinde eski Ceza Kanunu’nda sayılan kabahatler büyük oranda korunmuş olmakla birlikte yürürlüğe giren bu Kabahatler Kanunu’nun 765 sayılı Yasa’da yer alan hükümlerden farklı olarak yeni bir amaç ve kapsam taşıdığı, Kabahatler Kanunu’nun 2, 3, 16, 27, geçici 2 ve geçici 3. maddeleri ile Kanunun gerekçesinden ve TBMM Adalet Komisyonu raporundan söz ederek, aksi yöndeki bir düşüncenin, Kabahatler Kanunu’nu sadece Kanunun "Çeşitli Kabahatler" başlıklı ikinci kısmında yer alan ve büyük oranda eski Ceza Kanunu’nda sayılan kabahatlerden oluşan toplam 12 çeşit kabahatle sınırlı olduğu sonucunu doğuracağı,  bunun, Kanunun genel hükümlerinde yer alan maddelerle getirilen sistematiğine uygun düşmeyeceği ve özellikle Kanunun yukarıda yer verilen 3. maddesinin birinci fıkrasını, geçici 2. ve 3. maddelerini, uygulama alanı olmayan gereksiz maddeler durumuna düşüreceğinin açık olduğu, Yasa koyucunun bu tür bir sonucu öngördüğünün söylenemeyeceği, bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1.6.2005 tarihinden itibaren idari para cezalarına karşı açılan davaların, kabahatler Kanunu kapsamında olduğu ve idari yaptırım olarak para cezası öngören kanunlarda itiraz yeri olarak idare mahkemeleri gösterilmiş olsa dahi görüm ve çözümünün adli yargı yerlerinin görev alanına girdiği sonucuna ulaşıldığından, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddesi uyarınca verilen para cezasına karşı açılan davada görevli yargı yerinin adli yargı olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, söz konusu para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ANTALYA 3. SULH CEZA MAHKEMESİ; 8.8.2006 gün ve D.İş E: 2006/12; Değişik İş K: 2006/105 sayı ile, başvuran hakkında, Antalya Çevre İl Müdürlüğü tarafından dosya kapsamındaki idari para cezasının düzenlendiği, bu düzenleme üzerine başvuran tarafından Mahkemelerine bir dilekçe ile başvurularak hakkındaki idari para cezasının iptalini istediği, Anayasa Mahkemesi’nin 01.03.2006 tarih ve 2005/108 Esas, 2006/35 Karar sayılı kararı ile, Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinin iptal edildiği, bu kararın, 22.07.2006 tarih ve 26236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandığı, bu iptal kararı ile idari para cezalarına karşı başvuru yolu konusunda 1 Haziran 2005 tarihi öncesindeki uygulamaya büyük oranda geri dönüldüğü, buna göre, idari para cezasının kaynağı olan yasada kişiler hakkında idare tarafından verilen idari para cezalarına karşı itiraz yolu açık biçimde sulh ceza mahkemeleri olarak belirlenmemiş ise; idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin hukuksal denetimini yapmakla görevli mahkemelerin (Anayasamızın ilgili hükümleri ve İdare Mahkemelerinin Kuruluşu Hakkındaki Kanun hükümlerinden yola çıkılarak) idare mahkemeleri olduğu sonucuna ulaşılabileceği, itiraz eden hakkında düzenlenen idari para cezasının dayanağı olan 2872 sayılı Çevre Kanunu hükümlerine göre, idare tarafından verilen idari para cezalarına karşı itiraz merciinin özel olarak açık biçimde sulh ceza mahkemesi olarak gösterilmediğinin anlaşıldığı, Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda anılan kararı ile iptal edilmesi de dikkate alınarak ve Mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olduğundan ve yargılamanın her aşamasında dikkate alınabileceğinden, resen görev yönü ile itiraz dosyasının ele alınıp incelendiği, yapılan inceleme sonucunda itiraz eden hakkında uygulanan idari para cezasının dayanağı olan özel yasada Mahkemeleri özel olarak görevlendirilmediğinden, yapılan itirazı değerlendirme ve sonuçlandırma görevinin idare mahkemesine ait olduğu, başvuru konusu idari yaptırım kararının sulh ceza mahkemesince incelenebilecek kararlardan olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, karara itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Esen EROL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 02.04.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 2872 sayılı Kanun’un 8. maddesine aykırılıktan dolayı 20. maddesine göre verilen para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

9.8.1983 gün ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır” denilmiş; “Kirletme yasağı” başlığını taşıyan 8. maddesinde, her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermenin, depolamanın, taşımanın, uzaklaştırmanın ve benzeri faaliyetlerde bulunmanın yasak olduğu, kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililerin kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirletenin, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlü oldukları belirtilmiş; 20. maddesinde, idari nitelikteki cezalar sayılmış; işlemin tesis edildiği anda, anılan Yasanın 25. maddesinin birinci fıkrasında, idari cezalara karşı 7 gün içerisinde idare mahkemesine itiraz edilebileceği yolunda düzenleme mevcut iken, 1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi karşısında, Mahkememizce; Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesindeki, “Bu Kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanır” yolundaki hüküm de dikkate alınarak, Kabahatler Kanunu’nun belirlediği ilke ve esaslara uyan diğer kanunlardaki idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırımlara karşı, Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılan davaların görüm ve çözümünde, adli yargı yerleri görevli kılınmış; bilahare, anılan Yasanın 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Ancak daha sonra, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 26.4.2006 günlü, 5491 sayılı Yasanın 17. maddesiyle değiştirilen 25. maddesinde, “Bu Kanunda öngörülen idarî yaptırımların uygulanmasını gerektiren fiillerle ilgili olarak yetkili denetleme elemanlarınca bir tutanak tanzim edilir. Bu tutanak denetleme elemanlarının bağlı bulunduğu ve idarî yaptırım kararını vermeye yetkili mercie intikal ettirilir. Bu merci, tutanağı değerlendirerek gerekli idarî yaptırım kararını verir. İdarî yaptırım kararı, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre idarî yaptırım kararını veren merci tarafından ilgiliye tebliğ edilir.

İdarî yaptırım kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılabilir. Dava açmış olmak idarece verilen cezanın tahsilini durdurmaz.

İdarî para cezalarının tahsil usûlü hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanır.

Ceza vermeye yetkili kurum ve merciler tarafından tahsil edilen idarî para cezaları, Maliye Bakanlığından izin alınarak Bakanlıkça bastırılan ve dağıtılan makbuz karşılığında tahsil edilir.

Bu Kanuna göre verilecek idarî para cezalarında ihlalin tespiti ve cezanın kesilmesi usûlleri ile ceza uygulamasında kullanılacak makbuzların şekli, dağıtımı ve kontrolüne ilişkin usûl ve esaslar Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir." denilmiştir.

Buna göre, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda belirtilen idari yaptırım kapsamındaki  idari para cezalarına karşı açılacak davalarda idare mahkemesi  genel görevli kılınmış, ancak  idarî para cezalarının tahsil usûlü hakkında Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, dava konusu edilen idari para cezasına ilişkin yasa kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 13.5.2006 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 2872 sayılı Yasa’nın 20. maddesine göre verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur

Kaldı ki, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 31. maddesinde "(1)Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır" denilmiş olup, 2872 sayılı Yasa’da bu cezalara karşı idare mahkemesinde dava açılabileceğinin belirtilmesi karşısında, idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ :Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 2. İdare Mahkemesi’nce verilen 10.11.2005 gün ve E:2005/1552; K:2005/1672 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 02.04.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

SAS   NO   : 2006/307

KARAR NO: 2007/18

KARAR TR : 5.2.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: 2247 sayılı Yasa'nın 14 ve 19. maddelerinde öngörülen koşulu taşımayan BAŞVURUNUN aynı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : A.A.

Vekili         : Av. O.Ö.

   Davalı     : 1-OGD İnş. Pet. Tur. San. Ve Tic. A.Ş.

                     2- Tapu Ve Kadastro Genel Müdürlüğü

 

O  L A Y    : Davacı vekili,  Ankara – Çankaya- 4. Bölge Küçükesat Mahallesi İmarın 2546 Ada 33 parselinde kain, Kavaklıdere – Kenedy Cad. ( Eski Boylu Sokak) No:89 Çankaya/ANKARA adresinde bulunan, Tapu kayıtlarına göre 8 daireli ve 1957 yılı yapımı uzun süreden beri enkaz halinde bulunan yapının yıkıldığını; tapudaki 8 bağımsız bölümün 5 adedinin kaydının müvekkili Ahmet Aydeniz’e, 3 adedinin kaydının da OGD İnş. Petrol-Turizm-Sanayi ve Tic. A.Ş adına bulunduğunu;  enkaz yıkılıp, binanın varlığı ortadan kalktığı cihetle arsa haline dönüşen fiili durumun, tapu kayıtlarına da cins tashihi yapılarak, yansıtılması (kayıtların düzeltilmesi), kayıtlarla fiili durumun birbirini teyit eder vaziyete getirilmesinin icap ettiğini;  Tapu Müdürlüğünün tatbikatta, hissedarların tümünün asaleten veya vekaleten müracaatı ile cins tashihi talebinde bulunmalarının gerekliliğine işaret ettiğini, oysa ki, diğer hissedar OGD A.Ş.’nin cins tashihi taleplerine katılmak istemediğini; bu sebeple de, iş bu davanın açılarak, cins tashihine hükmen karar verilmesi talep zaruretinin hasıl olduğunu ifade ederek;  a- Ankara Çankaya 4. Bölge Kavaklıdere Mahallesi İmarın 2546 Ada 33 parselinde kain ana gayrimenkulün yıkıldığının ve halen gayrimenkulün arsa haline dönüştüğü, b-Tapunun hali hazır kayıtlarındaki kat irtifakı hisseleri dikkate alınarak, arsaya dönüşen gayrimenkuldeki tarafların müşterek mülkiyet hisselerinin rakamsal olarak belirlenmesi, c- Belirlenen hisseler nispetinde tarafların söz konusu 33 parselde hissedar olduklarını gösterecek şekilde cins tashihi yapılması ve tapu kayıtlarındaki 33 parselin arsa olarak tescili istemiyle, “OGD İnş. Pet. Tur. San. Ve Tic. A.Ş.’ne”  karşı,  9.4.2004  gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ;26.5.2004 gün ve E:2004/189, K:2004/247 sayı ile, Davacı vekilinin iddialarına yer verildikten sonra;  Davalı vekilinin mahkemeye verdiği cevap dilekçesinde;   üzerinde kat mülkiyeti tesis edilmiş, kat mülkiyeti yasası hükümlerine tabi taşınmazın bu durumunun bertaraf edilerek müşterek  mülkiyete konu bir taşınmaz haline dönüştürülmesini sağlamak amacı ile usul ve yasaya aykırı iş ve işlemlerle kat mülkiyeti kurulu binayı yıkmak sureti ile taşınmazın cins tashihini yaptırılıp, taşınmazda meydana gelecek ortaklığın giderilmesi amacı ile açılması planlanan izaleyi şuy’u davasına zemin hazırlamak amacı ile ikame olunan davanın reddine karar vermek gerektiğini savunduğu; davanın,  tespit istemine ilişkin bulunduğu; dosyanın tetkikinde, davaya konu edilen Çankaya 4. Bölge, Küçükesat Mahallesi, imarın 2546 ada 33 parselindeki taşınmazın yıkıldığının anlaşıldığı, davacının dava dilekçesinde; tapuya cins tashihinin yapılmasını istemiş ise de, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunun 47 ve 48. maddeleri gereğince kat mülkiyeti kurulmuş olan binanın tamamen harap olması halinde varsa yönetici, yoksa kat maliklerinden herhangi  birisinin tapu sicil müdürlüğüne bildirmesi ile kat mülkiyetini sona erdirdiğinin tapu kayıtlarına işlenebileceği anlaşıldığından, bu konunun idari işlem olduğundan davacının davasının reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış ve açılan davanın idari işlem olması nedeniyle davacının davasının reddine karar vermiş; kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 22.9.2004 gün ve E/K:2004;9082/9605 sayılı kararıyla istem reddedilerek karar onanmış ve kesinleşmiştir.

   Bunun üzerine davacı vekilince; Yargıtay’ın onama ilamı çerçevesinde bu defa Ankara Çankaya 4. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğüne dilekçeyle müracaat edilerek; Kat Mülkiyetinin (Kat irtifakının) sona erdirilmesini gerektiren işlemin yapılması,  Kat mülkiyetini (Kat irtifakını) gösteren sahifelerin kapatılarak, kat irtifakı hisseleri dikkate alınmak suretiyle, taşınmazda paylı mülkiyet oluşturulması ve gayrimenkulün cinsinin de arsa olarak düzeltilmesinin talep edildiğini, İdarenin taleplerini reddettiğini, İdarenin ret kararının KMK’nun 47 ve 48/ll maddelerine aykırı olduğunu ifade ederek; 1)Ankara Çankaya 4. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğünün 05.11.2004 tarih 13744 yevmiye sayılı ret kararının iptali, 2)Ankara Çankaya Küçükesat Mh. İmarın 2546 Ada (33) parselindeki yapının tümüyle harap olup yıkılması suretiyle taşınmazın fiilen arsa haline dönüştüğü dikkate alınarak, Kat Mülkiyeti Kanunun 47 ve 48/ll  maddeleri gereğince: a-Kat Mülkiyetinin sona erdiği, b-Kat mülkiyeti kütüğündeki sayfaların kapatılması, c-Gayrimenkulün kat mülkiyeti kurulmadan önceki Genel Kütük kaydı ile bağlantı yapılmak suretiyle, Arsa Payları oranında ortak mülkiyet esaslarına göre Genel Kütüğe kayıt ve tescilinin arsa olarak yapılması istemiyle, bu kez “Tapu Ve Kadastro Genel Müdürlüğü”  aleyhine, 17.11.2004 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 9. İDARE MAHKEMESİ; 6.4.2006 gün ve E:2004/3158 sayı ile, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun Ek. 1. maddesinde “ Bu kanunun uygulamasından doğacak her türlü anlaşmazlık Sulh Mahkemelerinde çözümlenir.” hükmünün yer aldığı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde de idari dava türlerinin, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar hariç kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak belirlendiği, ayrıca 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1013. maddesinde de ilgililerin yazılı muvafakatları dışında tapu sicilinde yapılacak değişikliklerin mahkemenin bu konuda bir karar vermesine bağlı olduğu kuralına yer verildiği; dosyanın incelenmesinden, Ankara Çankaya 4. Bölge Küçükesat Mahallesi imarın 2546 Ada 33 parselinde kâin, Kavaklıdere – Kenedy Cad. (Eski Boylu Sokak) No:89/Çankaya adresinde bulunan, tapu kayıtlarına göre 8 daireli bağımsız bölümün 5’inin davacı adına, diğer 3 bağımsız bölümün de OGD İnşaat Petrol, Turizm Sanayi ve Tic. A.Ş adına kayıtlı bulunan yapının yıkıldığı, davacının binanın ortadan kalkması nedeniyle cins tashihi yapılarak kayıtlara yansıtılması istemiyle Tapu Müdürlüğüne başvurduğu, tapu müdürlüğünce talebin hissedarların tümünün talepte bulunmaları gerektiği gerekçesiyle reddedilmesi ve diğer hissedarın da cins tashihi talebine rıza göstermemesi üzerine, diğer hissedar aleyhine; gayrimenkulün yıkıldığı ve gayrimenkulün arsa haline dönüştüğüne, arsaya dönüşen gayrimenkuldeki müşterek mülkiyet hisselerinin rakamsal olarak belirlenmesi ve belirlenen hisseler nispetinde tarafların söz konusu 33 parselde hissedar olduklarını gösterecek şekilde cins tashihi yapılmasına ve tapu kayıtlarında gayrimenkulün arsa olarak tesciline karar verilmesi istemiyle Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde dava açtığı, Asliye Hukuk Mahkemesince de 26.05.2004 günlü ve E:2004/189, K:2004/247 sayılı kararla “davacı dava dilekçesinde tapuya cins tashihinin yapılmasını istemiş ise de, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 47. ve 48. maddeleri gereğince kat mülkiyeti kurulmuş olan binanın tamamen harap olması halinde varsa yönetici, yoksa kat maliklerinden herhangi birisinin tapu sicil müdürlüğüne bildirmesi ile kat mülkiyetinin sona erdiğinin tapu kayıtlarına işlenebileceği anlaşıldığından ortada idari bir işlem olduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verdiği, bu kararın da temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 22.09.2004 günlü ve E:2004/9082, K:2004/9605 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmesi üzerine davacının, Ankara Çankaya 4. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğüne, kat mülkiyetinin sona erdirilmesini gerektiren işlemin yapılması, kat mülkiyetini gösteren sahifelerin kapatılarak, kat irtifakı hisseleri dikkate alınmak suretiyle paylı mülkiyet oluşturulması ve cinsinin de arsa olarak düzeltilmesi istemiyle 15.10.2004 günlü dilekçesiyle başvurduğu, talebinin Tapu Müdürlüğünce Medeni Kanunun 688. maddesi, Kat Mülkiyeti Kanununun 46. maddesi ve Tapu Sicil Tüzüğünün78. maddesi gereğince 05.11.2004 günlü ve 13744 sayılı işlemle reddedilmesi üzerine söz konusu Tapu Müdürlüğünün ret işleminin iptali ve taşınmazın fiilen arsa haline dönüştüğü dikkate alınarak Kat Mülkiyeti Kanununun 47 ve 48/2 maddeleri uyarınca Kat Mülkiyetinin sona erdiğine, kat mülkiyeti kütüğündeki sayfaların kapatılmasına ve arsa payları oranında ortak mülkiyet esaslarına göre kayıt ve tescilin arsa olarak yapılmasına karar verilmesi istemiyle Mahkemelerinin 2004/3158 esasında dava açıldığının  anlaşıldığı, her ne kadar Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesince 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 47. ve 48. maddeleri gereğince kat mülkiyeti kurulmuş olan binanın tam






Yeni Sayfa 1





belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı",
imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi", "imar para cezaları", "imar kirliliği
suçları", ve her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve
"ımar hukukçusu".


 












imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-07-21 (1544 okuma)

[ Geri Dön ]