imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

uyuşmazlık mahkemesi kararları 8
imar



Türkiyenin imar hukuku sorunları


Yeni Sayfa 2

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/250

KARAR NO: 2007/10

KARAR TR : 5.2.2007

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: 1989 yılında Bulgaristan’dan gelen davacı tarafından, Devlet Bakanlığı’nca 1990 yılında başlatılan proje kapsamında göçmen konutlarından birine sahip olabilmek için katkı payı yatırılarak ilgili form doldurulup verildiği halde, taahhüt edilen konutun teslim edilmediği ileri sürülerek açılan tazminat davasının, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        :  Ü.C.

   Vekilleri  :  Av.T.K. -Av. U.B.

   Davalı     : Başbakanlık

Vekili         : Av. G.B.

 

O L A Y     : 1989 yılında Bulgaristan’dan gelerek Bursa’ya yerleşen davacı, Devlet Bakanlığı’nca 1990 yılında başlatılan proje kapsamında göçmen konutlarından birine sahip olabilmek için T.C. Emlak Bankası İstanbul Gayrettepe Şubesi’ne 2.500.000.-TL katkı payını yatırarak ilgili formu doldurup vermiştir. Ancak, davacıya konut tahsis edilmemiştir.

Bunun üzerine davacı vekili, davanın, Ankara 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin E:2005/612 sayılı dosyası ile birleştirilmesine, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasıyla; davalı idarenin, konut tesliminden temerrüdü nedeniyle aldığı konut bedeli ile fonlardan davacıya yansıyan bedelin iadesini, haksız iktisap kurallarına göre, olumlu ve olumsuz zenginleşmeyi de tam olarak kapsar nitelikte en geç dava tarihine kadar, tam olarak iade etmesi gerektiğini bildiği halde iade etmediğinden ve bu sebeple kötü niyetli olduğundan;

1) 1991 yılında ödenen 2.500.000.-TL’nın dava tarihine kadar ulaşacağı alım gücünün değerinin ne olabileceği (200-300 m² lik bir evlik arsanın) ve teslim edilen konutların dava tarihindeki rayiç değerlerinin tespiti suretiyle,

2) Göçmen konutları projesi için iç ve bilhassa dış kaynaklardan 44.452 katılımcı için gelen(hibe mahiyetindeki) fonlardan her bir katılımcı göçmene, bu arada bu fonlardan hiç yararlanamayan davacıya düşen payın hesaplanması suretiyle,

3)Konut teslimindeki temerrüt tarihinden dava tarihine kadar, davacının kira zararının (kira ödeme ve ya kiradan mahrum kalma suretiyle)hesaplanması ve karşılanması suretiyle,

4) Hesaplanan bu zararların denkleştirici adalet ilkesi, haksız iktisap kurallarına göre hükmedilmesi ve ayrıca Borçlar Kanunu 105. madde anlamında (munzam zarar) olarak hesaplanması suretiyle toplam zararın tazminine hükmedilmesini,

5) Alacağa mahsuben 1.100.-YTL’nin yasal faizi ile davalı idareden tahsilini,

6) Alacağa temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi istemiyle,

adli yargıda (Sulh Hukuk Mahkemesinde) dava açmıştır.

Davalı idare vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davalı idarenin hizmet kusuru veya objektif sorumluluk esaslarına göre sorumlu olup olmayacağının tespit ve takdirinin idari yargı yerine ait olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

Ankara 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği   ANKARA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’nce; 18.5.2006 gün ve E:2006/132 sayı ile, davalı idare vekilinin yargı yolu itirazının reddine karar verilmiştir.

Davalı idare vekilinin, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki 23.5.2006 günlü dilekçesi üzerine, dava dosyası Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulması sonucu Türkiye'ye gelen davacının, göçmen konutları için 1991 yılında inşaat bedeline mahsuben yatırdığı 2.500.000.-liranın dava tarihindeki değerinin, göçmen konutlarında kullanılmak üzere iç ve dış kaynaklardan 44.452 katılımcı için temin edilen ve fonlarda biriken paralardan kendine düşen miktarın ve konut teslimindeki temerrüt tarihinden dava tarihine kadar oluşan kira zararının hesaplanması suretiyle bulunacak toplam zararın haksız iktisap kurallarına göre hükmedilmesi ve alacağa mahsuben şimdilik 1.100.- YTL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2006/132 sayısında kayıtlı olarak açılan davada, davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiği ileri sürülerek davalı idarece görev itirazında bulunulduğu ve itirazın reddi üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasının istenildiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı, 2510 sayılı İskan Kanunu’nun Ek 34. maddesinde, Başbakan’ın, Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulup, Türkiye'ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilerle ilgili olarak 2510 sayılı İskan Kanunu çerçevesinde yapılacak işlemler ile alınacak kararların genel koordinasyonunu ve bu kişiler için yapılmakta olan ve yapılacak konutların proje, yapım, kontrol, hak sahibi seçimi, bu taşınmazların hak sahiplerine dağıtımı, kişiler adına temlik ve tapuya tescil ile borçlandırma konularında bir bakanı görevlendirebileceği, görevli bakanın, bu Kanun çerçevesinde kendisine tanınan yetkisini valilere devredebileceği hükmüne yer verilmiş, göçmen konutlarının dağıtım esas ve prensiplerini belirlemek için hazırlanan Yönergenin 2. maddesinin (A) fıkrasında, 1989 yılı ve sonrasında Bulgaristan'dan Ülkemize göçmen olarak geldiklerini belgeleyenlerin konut tahsisinde hak sahibi olabilecekleri, (B) fıkrasında, hak sahibi olanlar arasında öncelik ve puan sıralaması yapılacağı, 5. maddenin (E) fıkrasında, konut bedelinin 2.500.000-lirasını peşin ödeyerek müracaat edenlerin 5. dereceli tahsis önceliği alacağı, müracaatçı sayısı konut sayısından çok olur ise, 5. bölümde yazılı puanlama esaslarına göre sıralamaya konulacağı ve eşit puanlar arasında kur'a çekileceği, (F) fıkrasında da, hangi dairenin kime verileceğinin konut sahiplerinin de hazır bulundukları bir toplantıda noter marifetiyle ve kur'a çekmek suretiyle tesbit edileceğinin öngörüldüğü, uyuşmazlığın, Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulması sonucu Türkiye'ye gelen davacının konut başvurusu sırasında inşaat bedeline mahsuben Türkiye Emlak Bankası’na yatırdığı 2.500.000.- liranın, aradan geçen süreye rağmen konut verilmemesi nedeniyle kullanımından yoksun kalmasından dolayı oluşan zarar ile asıl alacağın, fonlarda biriken paraların ve kira zararının yasal faiziyle birlikte tazminine ilişkin bulunduğu, yasalarla kendisine verilen kamu hizmetini yürüten idarenin, bu hizmetin iyi işlememesi, geç işlemesi ya da hiç işlememesi nedeniyle kişilerin zarara uğrayıp uğramadıklarının tespitinin idari yargıya ait olduğu, dosyadaki belgelerin incelenmesinden, davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlığın, özel hukuk ilişkisinden değil, 2510 sayılı İskan Kanunu’nun ek 34.maddesine dayanılarak idare tarafından yapılan düzenlemeler gereği göçmen konutlarından edinmek amacıyla davacının 1991 yılında yatırdığı paraya karşın, kendisine konut teslim edilmemesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini isteminden kaynaklandığı anlaşılmakta olup, bu hale göre anılan zararın meydana gelmesinde yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerini uygulamakla görevli olan idarenin kusurlu bir davranışının bulunup bulunmadığı konusundaki tespitin davanın esasını oluşturması ve bu husustaki görevin ise, idari yargı yerlerine ait olması karşısında, bakılan davada görev uyuşmazlığı çıkarılmasının gerektiği, bu nedenle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin 3. fıkrasına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/132 Esasına kayıtlı bulunan davada, davacı Üzeyir Coşkun tarafından davalı Başbakanlık'a karşı açılan davada 1.100 YTL alacağın faiziyle tahsilinin talep edildiği, davalının süresinde davanın görüm ve çözüm yerinin idari yargının görev alanına girdiğini ileri sürerek, yargı yolu itirazında bulunarak davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğini iddia ettiği ve Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 18.05.2006 tarihinde yargı yolu itirazının reddedildiği, davalı Başbakanlık’ın 24.05.2006 tarihli dilekçesiyle olumlu görev uyuşmazlığı çıkarma isteminde bulunduğu, uyuşmazlığın, davacının Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulması sonucu Türkiye'ye gelerek göçmen konutları için 1991 yılında ödediği konut bedeli olan 2.500.000.-TL’nin dava tarihindeki değerinin göçmen konutlarında kullanılmak üzere iç ve dış kaynaklardan 44.452 katılımcı için temin edilen ve fonlarda biriken paralardan kendisine düşen miktarın ve konut teslimindeki temerrüt tarihinden dava tarihine kadar oluşan kira zararının hesaplanmasıyla bulunacak toplam zararın tahsilini, ancak, şimdilik 1.100.-YTL’ nin yasal faiziyle tahsili isteminden ibaret bulunduğu, Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı, ancak, davalı ile davacı arasındaki ilişki özel hukuk anlamında hizmet ilişkisi olup, bu ilişkiden doğan zararın giderilmesinin istendiği, taraflar arasındaki ilişkinin kamu otoritesine ve yetkisine dayalı tek yanlı ve resen bir idari iş ve eylem olmadığının açık bulunduğu, bu nedenle, açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunduğundan, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 05.02.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, davalı idare vekilinin, anılan Yasanın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Danıştay Başsavcısı’nca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşıldığından ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 1989 yılında Bulgaristan’dan gelerek Bursa’ya yerleşen davacı tarafından, Devlet Bakanlığı’nca 1990 yılında başlatılan proje kapsamında göçmen konutlarından birine sahip olabilmek için T.C. Emlak Bankası İstanbul Gayrettepe Şubesi’ne 2.500.000.-TL katkı payı yatırılarak ilgili form doldurulup verildiği halde, taahhüt edilen konutun teslim edilmediği ileri sürülerek olay kısmında belirtilen istemle açılmıştır. 

26.9.2006 gün ve 26301 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5543 sayılı İskan Kanunu’nun 48. maddesi gereği yürürlükten kaldırılan 14.6.1934 gün ve 2510 sayılı İskan Kanunu’nun Ek 33. maddesinde (Ek madde: 16/06/1989-3583/1 md.), “Bulgaristan'dan göçe zorlanarak 01/01/1984 tarihinden sonra Türkiye'ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişiler 14/06/1934 tarihli ve 2510 sayılı Kanun hükümlerine göre Türk kültürüne bağlı serbest veya iskanlı göçmen sayılır ve bunlar hakkında mezkur Kanunda hüküm bulunmaması halinde 17/03/1982 tarihli ve 2641 sayılı Kanun hükümleri (2 nci, 3 üncü, 4 üncü ve 5 inci maddeler hariç) kıyasen uygulanır” ve Ek 34. maddesinde (Ek madde: 27/05/1992 - 3805/1 md.), “Başbakan, Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulup, Türkiye'ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilerle ilgili olarak 2510 sayılı İskan Kanunu çerçevesinde yapılacak işlemler ile alınacak kararların genel koordinasyonu ve bu kişiler için yapılmakta olan veya yapılacak konutların proje, yapım, kontrol ve hak sahibi seçimi, bu taşınmazların hak sahiplerine dağıtım, kişiler adına temlik ve tapuda tescil ile borçlandırma konularında bir Bakanı görevlendirebilir.

Görevli Bakan, bu Kanun çerçevesinde kendisine tanınan yetkisini valilere devredebilir” denilmiştir.

Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulan soydaşlarımıza Devlet Bakanlığı organizatörlüğünde yaptırılan konutların dağıtımına dair prensipleri belirleyen Yönergenin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, Bulgaristan Hükümetinin uyguladığı asimilasyon politikası neticesinde zorunlu göçe tabi tutularak Ülkemize gelen soydaşlarımızı kendilerine ait birer konut sahibi yapmak amacıyla Devlet Bakanlığı(Sn.Mehmet Çevik) organizatörlüğünde inşa ettirilmekte olan konutların dağıtım esas ve prensiplerini belirlemek için hazırlandığı, “Genel Esaslar” başlıklı 2. maddesinin (B) fıkrasında, hak sahibi olanlar arasında öncelik ve puan sıralamasının bu Yönergenin 5 ve 6. maddelerinde açıklanan esaslara göre yapılacağı, “Tahsis Öncellik Sırası” başlığını taşıyan 5. maddesinin (E ) fıkrasında, konut bedelinin 2.500.000.-TL sini peşin ödeyerek müracaat edenlerin 5. derecede tahsis önceliği alacakları, 4. derecede tahsis önceliğinden artmış konutların 5.derecede tahsis önceliği olanlara tahsis edileceği, müracaatçı sayısı konut sayısından çok olursa 5. bölümde yazılı puanlama esaslarına göre sıralamaya konulacağı ve eşit puanlar arasında kur’a çekileceği, “Puan Öncelik Sırası” başlığını taşıyan 6. maddesinde, puanlamanın nasıl yapılacağı belirtilmiş, “Tapu Değeri ve Temlik Cetvelleri” başlığını taşıyan 7. maddesinin (B) fıkrasında, inşaat bedelinin tamamını ödemeyen ve bakiye borcunu 10 yıl taksite bağlatan şahıslarca Banka ile borçlanma sözleşmesi imzalanacağı ve daha sonra konut üzerinde bakiye borç ipotek devam etmek kaydıyla tapu devir işlemi yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Öte yandan; 26.9.2006 tarihinde yürürlüğe giren 19.9.2006 gün ve 5543 sayılı İskan Kanunu’nun geçici 1. maddesinin (1). fıkrasında, Başbakan’ın, Bulgaristan'dan zorunlu göçe tâbi tutulup, Türkiye'ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilerle ilgili olarak bu Kanun çerçevesinde yapılacak işlemler ile alınacak kararların genel koordinasyonu ve bu kişiler için yapılan veya yapılacak konutların proje, yapım, kontrol ve hak sahibi seçimi, tahsis ve dağıtımı, kişiler adına temlik ve tapuda tescili ile borçlandırma konularında Toplu Konut İdaresi Başkanını görevlendirebileceği belirtilmiş, (5). fıkrasında, “Bulgaristan'dan zorunlu göçe tâbi tutulup, Türkiye'ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilere yaptırılan konutlardan almak üzere müracaat ederek para yatıranlardan konut sahibi olamayanların, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde müracaat etmeleri halinde yatırdıkları bedel, yatırıldıkları tarihten itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte kendilerine ödenir. Görülmekte olan davalar da bu hükme göre sonuçlandırılır. ( Ana. Mah’nin 23/11/2006 tarihli ve E.: 2006/152, K.: 2006/34 sayılı (Yürürlüğü Durdurma) Kararı ile; bu fıkranın  ikinci tümcesinin, Anayasa’ya aykırılığı konusunda güçlü belirtiler bulunduğu ve uygulanması halinde sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların doğabileceği gözetilerek esas hakkında karar verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulması hüküm altına alınmıştır.) Süresi içerisinde müracaat etmeyen soydaşların yatırmış oldukları bedel, göçmen konutları hesabına gelir kaydedilerek toplanmış bulunan paralar bu şekilde tasfiye edilir. Bu fıkra hükümlerini uygulamaya ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmaya Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkilidir” düzenlemesi yer almıştır.

Yukarıda sözü edilen Yönerge ile, Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımızın konut sahibi yapılacağı duyurulmuş, davacı, bu konutlardan birine sahip olabilmek için T.C. Emlak Bankası İstanbul Gayrettepe Şubesi’ne 2.500.000.-TL katkı payını yatırarak, göçmen konutları için talep başvuru formunu doldurup vermiş, ancak, konut sahibi olamamıştır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Ancak, olayda, davalı idare ile davacı arasındaki ilişkinin özel hukuk ilişkisi olduğu, taraflar arasındaki bu ilişkinin, kamu otoritesine ve yetkisine dayalı, tek yanlı ve resen yapılan idari işlem ve eylemden kaynaklanmadığı anlaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, bu ilişkiden doğan zararın giderilmesi istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunduğundan, Danıştay Başsavcısının başvurusunun reddi gerekmiştir.

SONUÇ  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nca yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 05.02.2007 gününde Üye Serap AKSOYLU’nun KARŞI OYU ve OYÇOKLU?U İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

 

KARŞI OY

 

Dava, 1989 yılında Bulgaristan’dan gelerek Bursa’ya yerleşen davacı tarafından, Devlet Bakanlığı’nca 1990 yılında başlatılan proje kapsamında göçmen konutlarından birine sahip olabilmek için T.C. Emlak Bankası İstanbul Gayrettepe Şubesi’ne 2.500.000 TL katkı payı yatırılarak ilgili form doldurulup verildiği halde, taahhüt edilen konutun teslim edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle Başbakanlık’a karşı açılmıştır.

Anayasa’nın 125 nci maddesinin son fıkrasında, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2 nci maddesinin 1 nci fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

2510 sayılı İskan Kanunu’nun 17 nci maddesinde, iskanın bir aileye, nüfus ve ihtiyacına göre oturacak ev veya ev yeri vermekle yapılacağı, Ek 34 üncü maddesinde, Başbakan’ın, Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulup, Türkiye'ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilerle ilgili olarak 2510 sayılı İskan Kanunu çerçevesinde yapılacak işlemler ile alınacak kararların genel koordinasyonunu ve bu kişiler için yapılmakta olan ve yapılacak konutların proje, yapım, kontrol, hak sahibi seçimi, bu taşınmazların hak sahiplerine dağıtımı, kişiler adına temlik ve tapuya tescil ile borçlandırma konularında bir bakanı görevlendirebileceği, görevli bakanın, bu Kanun çerçevesinde kendisine tanınan yetkisini valilere devredebileceği hükmüne yer verilmiştir.

 Göçmen konutlarının dağıtım esas ve prensiplerini belirlemek için hazırlanan Yönergenin 2 nci maddesinin (A) fıkrasında, 1989 yılı ve sonrasında Bulgaristan'dan Ülkemize göçmen olarak geldiklerini belgeleyenlerin konut tahsisinde hak sahibi olabilecekleri, (B) fıkrasında, hak sahibi olanlar arasında öncelik ve puan sıralaması yapılacağı, 5 inci maddesinin (E) fıkrasında, konut bedelinin 2.500.000 lirasını peşin ödeyerek müracaat edenlerin 5. dereceli tahsis önceliği alacağı, müracaatçı sayısı konut sayısından çok olur ise 5. bölümde yazılı puanlama esaslarına göre sıralamaya konulacağı ve eşit puanlar arasında kur'a çekileceği, (F) fıkrasında da, hangi dairenin kime verileceğinin konut sahiplerinin de hazır bulundukları bir toplantıda noter marifetiyle ve kur'a çekmek suretiyle tesbit edileceği öngörülmüştür.

 Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulması sonucu Türkiye'ye gelen davacı, konut başvurusu sırasında inşaat bedeline mahsuben Türkiye Emlak Bankası’na 2.500.000 lira yatırdığı halde aradan geçen süreye rağmen konut verilmemesi nedeniyle uğradığı zararın yasal faiziyle birlikte tazminini istemektedir.

Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında, davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlığın, özel hukuk ilişkisinden değil, 2510 sayılı İskan Kanunu ile davalı İdareye verilen kamu hizmetini yürütme görevi kapsamında hizmetin işleyişiyle ilgili olarak ortaya çıkan zararın tazmini isteminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Buna göre, Yasalarla kendisine verilen kamu hizmetini yürüten idarenin, bu hizmetin iyi işlememesi, geç işlemesi ya da hiç işlememesinden doğan sorumluluğu nedeniyle kişilerin zarara uğradıkları iddiasıyla açılan davaların görüm ve çözümünün yukarıda belirtilen Anayasa ve Yasa kuralları gereğince idari yargının görevinde olduğu görüşüyle karara karşıyım.

 

 

                                                                                                                                             ÜYE

                                                                                                                                   Serap AKSOYLU

 

* * *

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/251

KARAR NO: 2006/271

KARAR TR : 25.12.2006

(Hukuk Bölümü)

 

 ÖZET: Sağlık hizmetinin yürütüldüğü sırada doğduğu öne sürülen zararın giderilmesi istemiyle açılan davanın, davalı Bakanlık yönünden, ilgili hastane 5283 sayılı Yasa gereği Sağlık Bakanlığı’na devredildiğinden, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacılar    : S.Ö. – H.ö.

Vekilleri     : Av. S.D.Ü. - Av. A.E.

Davalılar    : 1- Sağlık Bakanlığı (Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı)

Vekili         :     Av.Y.Ü.

                     2- B.S.

Vekili         :     Av. Ü.Ç.

                     3- L.S.

Vekili         :     Av. T.D.O.

                     4- A.K.

Vekili         :     Av. Ö.Ş.E.

 

O L A Y     : Sigortalı olan Hasan Önal’ın eşi Sıddıka Önal’ın Sosyal Sigortalar Kurumu Etlik Kadın ve Doğum Eğitim Hastanesi’nde 9.3.2001 tarihinde gerçekleştirilen doğumunda şahsi kusurlu doktorlarca sezeryanla doğum yaptırılmadığı, normal doğumda bebeğe zarar verildiği ileri sürülerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere çalışma gücünün kaybı ve bakıcı giderleri karşılığı 1.000.000.000.- TL ve karşılanmayan tedavi giderleri için 200.000.000.- TL’nin doğum tarihi olan 9.3.2001 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle Yaşar Metin Önal’a velayeten Sıddıka Önal ve Hasan Önal tarafından adli yargı yerinde dava açılmıştır.

Davacılar vekili, 5.2.2004 tarihinde Mahkemeye verdiği dilekçesinde, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.200.000.000.- TL destekten yoksun kalma tazminatının 17.10.2001 tarihinden işleyecek yasal faizi ile müteselsil sorumlu davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Yaşar Metin Önal’ın 17.10.2001 tarihinde hayatını kaybetmesi üzerine davacılar vekili tarafından, doğumun gerektiği gibi yapılmaması, hatalı olarak doğum işlemleri uygulanması nedeniyle doğumda oluşan travma sonucu davacıların çocuklarını kaybettikleri ileri sürülerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 2.846.243.255.- TL maddi ve 45.000.000.000.- TL manevi tazminatın 17.10.2001 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsil sorumlu davalılardan tahsili istemiyle adli yargı yerinde Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve Birsu Sarıışık aleyhine bir dava daha açılmış; Mahkemece, bu davanın ilk dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

ANKARA 5. İŞ MAHKEMESİ ; 6.10.2004 gün ve E:2001/715-2004/1166; K:2004/1130-2004/1095 sayı ile, işin esasını incelemek suretiyle karar vermiş ; ancak, bu karar, YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ’nin 19.4.2005 gün ve E:2004/11994; K:2005/4080 sayılı kararı ile; davanın, SSK Hastanesi doktorlarının yanlış tedavisi sonucu oluşan zararın giderilmesine yönelik maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin bulunduğu, Mahkemece, işin esasına girilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, bu sonucun usul ve yasaya uygun bulunmadığı, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişiliğe haiz bir kuruluş olduğu ve uyuşmazlığın 506 sayılı Yasa'dan kaynaklanmadığı, bu tür davalarda özel hukuk kurallarının uygulanacağı, yanlar arasındaki bu tür hukuki ilişkide öncelikle Borçlar Kanunu'nun adam çalıştırma ilkeleri ile vekalet akdi hükümlerinin uygulanabileceği, bu durumda, açık kanun hükmü ile iş mahkemesinde görüleceği belirtilmemiş olan bu tür davaların genel mahkemelerde görülmesi gerektiğinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2003/21-95 Esas, 2003/13 Karar sayılı ve 26.2.2003 günlü kararında da açıkça belirtildiği, bu durumda, Mahkemenin, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğuna karar vermesi gerekirken, görevli olduğuna karar vererek işin esasına girip davayı sonuçlandırmasının doğru görülmediği, Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutularak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilip yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuş; ANKARA 5. İŞ MAHKEMESİ ; 6.12.2005 gün ve E:2005/1169-2004/1166; K:2006/2-2004/1095 sayı ile, bozma kararına uymak suretiyle görevsizlik kararı vermiştir.

Bunun üzerine, Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmeye başlanan davada, davalılardan Sağlık Bakanlığı ve Birsu Sarıışık vekilleri, davada idari yargının görevli olduğunu ileri sürerek görev itirazında bulunmuşlardır.

ANKARA 21. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 29.6.2006 gün ve E:2006/157 sayı ile, iki davalının da görev itirazının reddine karar vermiştir.

Sağlık Bakanlığı ve Birsu Sarıışık vekillerinin, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemini içeren başvuruları üzerine, dava dosyası Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; SSK Ankara Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim Hastahanesi’nde Sıdıka Önal'ın doğumu sırasında uygulanan yöntemden dolayı çocuğun rahatsızlanması ve daha sonra ölmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararların yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle Sağlık Bakanlığı, SSK Başkanlığı, Birsu Sarıışık, Ali Karaoba ve Levent Seçkin aleyhine Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/157 Esas sayısında görülen davada, davalılardan Birsu Sarıışık ile Sağlık Bakanlığı’nca, davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulduğu ve itirazın reddi üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasının istenildiği, Anayasa'nın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunun belirtildiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 134. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görüleceği belirtilmiş olup, aynı Yasanın 1.maddesinde sözü edilen, iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malûllük, yaşlılık ve ölüm hallerinde ödenecek sigorta yardımları konusunda sigortalı kişi ile idare veya Sosyal Sigortalar Kurumu arasında çıkacak uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görülmesi gerektiği, ancak, Anayasa’nın, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla görevli Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak yerine getireceği yolundaki 56. maddesi hükmü dikkate alındığında, sözü edilen Kuruma ait hastahanelerde verilen sağlık hizmetinin, kamu hizmeti olarak yürütüldüğü kuşkusuz olup, bu hizmetlerin yürütülmesi sırasında uğranılan zararların tazminine ilişkin uyuşmazlıkların çözümünün, 506 sayılı Yasanın 134. maddesi kapsamı dışında kaldığı, dosyanın incelenmesinden, Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Doğumevi ve Kadın Hastalıkları Eğitim Hastahanesi’nde yaptırılan doğumda hatalı uygulama nedeniyle çocuğun oksijensiz kaldığı, beyin hücrelerinin öldüğü, gırtlak yapısının çalışmadığı, organların fonksiyonlarını yitirdiği ve daha sonra hayatını kaybettiği ileri sürülerek SSK Genel Müdürlüğü ve ilgili hekimler aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açıldığı anlaşılmakta olup, davalı idareye bağlı hastanede sağlık hizmetinin gereği gibi yürütülmediği iddiasından kaynaklanan davada, kamu hizmeti yürüttüğü kuşkusuz olan ve olay tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu’na bağlı bulunan hastanenin, bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararların giderilmesinin ancak idari yargıda açılacak tam yargı davası ile idarenin tazmin sorumluluğuna ilişkin esaslar çerçevesinde mümkün olacağı sonucuna ulaşıldığı, öte yandan, adı geçen hastane, 5283 sayılı Yasa’ya göre Sağlık Bakanlığı’na devredilmiş olup, bu Yasanın 9/c maddesi uyarınca, devredilen sağlık birimleri ile ilgili olarak, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamu kurum ve kuruluşları leh ve aleyhine adli ve idari yargıda sağlık hizmetleri sunumundan dolayı açılmış ve açılacak davaların, Bakanlık husumetiyle yürütülmesinin gerekmesi ve bütün hak, yetki, yükümlülük, alacak ve borçlarıyla birlikte Bakanlığa geçmesi hususları da dikkate alındığında, devredilen SSK hastanelerinin hizmet kusuru  iddiasına dayalı tazminat davalarının genel idari yargı yerinde görülmesi gerektiği sonucuna varıldığı, bu durumda, SSK Genel Müdürlüğü aleyhine açılan ve daha sonra Sağlık Bakanlığı husumetiyle görülen davanın görüm ve çözümünün, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli olan idari yargıya ait bulunduğundan, Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Sağlık Bakanlığı’nın görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılmasının icap ettiği gerekçesiyle davanın Sağlık Bakanlığı aleyhine açılan kısmı yönünden 2247 sayılı Kanun’un 10 uncu ve izleyen maddeleri uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış ve görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi’nden istemiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin üçüncü fıkrasına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’ndan yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; davacılar vekilinin, müvekkili Yaşar Metin Önal’ın babası olan müvekkili Hasan Önal’ın davalı Kurumun sigortalısı olduğunu, anne Sıddıka Önal’ın doğum yapması için davalı Kurumun hastanesine götürüldüğünü, hastanede görevli doktorların kusurlu eylemleri nedeniyle davacı Yaşar Önal'ın malul kaldığını bildirerek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunduğu, daha sonra davacı Yaşar Önal'ın ölmesi üzerine verdiği dilekçe ile baba ve annesi için destekten yoksun kalma tazminatı ve ek dava ile manevi tazminat istemiyle SSK Kurumu Başkanlığı ve doktorlar aleyhine Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açtığı, davalı idare ve doktor Birsu Sarıışık tarafından görev itirazında bulunulması üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığının anlaşıldığı, Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce 28.09.2006 tarihli oturumda, davalının görev itirazının reddedildiği, Anayasa'nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı, davanın, yanlış tedavi sonucu uğranılan zararın davalı Kurumdan tazmini isteminden ibaret olduğu, davalı idarenin, sağlık hizmeti ile ilgili görevini yerine getirirken hizmet kusuru nedeniyle açılan davanın, idari yargı yerinde görülmesinin gerektiğini ileri sürerek görev itirazında bulunduğu, davalılardan SSK’na ait hastane 5283 sayılı Yasa’ya göre Sağlık Bakanlığı’na devredilmiş olup, bu Yasanın 4/c maddesi uyarınca , "Devredilen sağlık birimleri ile ilgili olarak; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık hizmeti satın almasına ilişkin sözleşmeleri hariç, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılmış sözleşmeler, kredi anlaşmaları, yatırım projeleri ile kamu kurum ve kuruluşları leh ve aleyhine adlî ve idarî yargıda sağlık hizmeti sunumundan, iyileştirici tıbbî malzeme alımından dolayı ve sağlık hizmeti sunan personelle ilgili açılmış ve açılacak davalar ile icra takiplerinin, Bakanlık husumetiyle yürütülür. Bütün hak, yetki, yükümlülük, alacak ve borçlarıyla birlikte Bakanlığa geçer” denilmekte olduğundan, devredilen SSK hastanelerinin hizmet kusuruna dayalı tazminat davalarının genel idari yargı yerinde görülmesi gerektiği, buna göre ve zararın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında doğması nedeniyle idarenin hizmet kusuruna dayanılmış olması karşısında, kamu hizmeti yürüten davalının bu hizmeti yürüttüğü esnada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasının gerektiği, bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa'nın 2/1-b maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli bulunduğu, bu nedenle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davalı Sağlık Bakanlığı'nın görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılması gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Z. Nurhan YÜCEL, Esen EROL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 25.12.2006 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davalı idare vekilinin anılan Yasanın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Danıştay Başsavcısı’nca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşıldığından ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Sosyal Sigortalar Kurumu Etlik Kadın ve Doğum Eğitim Hastanesi’nde doğan çocuklarını, doğumun gerektiği gibi yapılmaması, hatalı olarak doğum işlemleri uygulanması nedeniyle doğumda oluşan travma sonucu kaybettiklerini ileri sürerek zararlarının karşılanması amacıyla maddi ve manevi tazminatın davalılardan tahsili istemiyle açılmıştır.

19/1/2005 gün ve 25705(Mük.) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5283 sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun’un 1. maddesinde, bu Kanunun amacının, kamu kurum ve kuruluşlarına ait sağlık birimlerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle ilgili usûl ve esasları belirlemek olduğu, 4. maddesinin (c) fıkrasında, devredilen sağlık birimleri ile ilgili olarak; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar, Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık hizmeti satın almasına ilişkin sözleşmeleri hariç, kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılmış sözleşmeler, kredi anlaşmaları, yatırım projeleri ile kamu kurum ve kuruluşları leh ve aleyhine adlî ve idarî yargıda sağlık hizmeti sunumundan, iyileştirici tıbbî malzeme alımından dolayı ve sağlık hizmeti sunan personelle ilgili açılmış ve açılacak davalar ile icra takiplerinin, Bakanlık husumetiyle yürütüleceği, bütün hak, yetki, yükümlülük, alacak ve borçlarıyla birlikte Bakanlığa geçeceği, 10 maddesinde ise, bu Kanunun 4 üncü maddesinin (b) ve (g) bendi, 5 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 6 ncı maddesinin yayımı tarihinde, diğer hükümlerinin yayımını takip eden günden bir ay sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. 

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle  yükümlü   olduğu  kurala  bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Olayda, davacı vekilince, uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı ve doktorlar Birsu Sarıışık, Levent Seçkin ve Ali Karaoba’ya karşı açılan davada, 5283 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesi nedeniyle Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı yerine davaya taraf olan Sağlık Bakanlığı ile davalı doktorlardan Birsu Sarıışık’ın, davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki görev itirazı,  Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce reddedilmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Etlik Kadın ve Doğum Eğitim Hastanesi, olayın olduğu tarihte Sosyal Sigortalar Kurumu’na bağlıyken, Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davayı incelediği aşamada 5283 sayılı Yasa uyarınca Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir.

Bu duruma göre, hastanenin kamu hizmetini yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan bu davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nca yapılan başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davalı Sağlık Bakanlığı’nca yapılan görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcılığı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davalı Bakanlık yönünden verilen 29.6.2006 gün ve E:2006/157 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.12.2006 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

* * *

 

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/280

KARAR NO: 2006/244

KARAR TR : 11.12.2006

(Hukuk Bölümü)

 

ÖZET: PTT Şubesinden gönderilen iadeli taahhütlü mektupların kaybolmasından dolayı  uğranılan zarara karşılık, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı        : A.K.

Davalı        : PTT Genel Müdürlüğü

Vekilleri     : Av. H.K.

 

O L A Y     : Davacı, PTT Perpa Şubesinden 1.6.2004 günü 5. Asliye Ticaret Hakimliğine ve İstanbul Tüketici Mahkemesi Hakimliğine iadeli taahhütlü iki adet mektup gönderdiğini, ayrıca 28.6.2004 günü yine Perpa Şubesinden, alıcı Mehmet Nuri Kopuz’a iadeli taahhütlü mektup gönderdiğini, bu iadeli taahhütlü mektuplardan 5. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilene cevap alındığını, diğer iki adet iadeli taahhütlü mektupların alındığına dair iade belgelerinin tarafına iade edilmediğinden, 67,50 YTL. maddi;  bu hadiselerle ilgili PTT bürolarında uğradığı kötü muamelelerden duyduğu üzüntüden bahisle de 1.000,00 YTL manevi tazminat  ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı PTT Genel Müdürlüğü vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davada idare mahkemesinin görevli olmadığı ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

İSTANBUL 6. İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ; 27.10.2005 gün ve E:2005/2037 sayı ile dava konusu maddi ve manevi tazminat isteminin, davalı idarenin eyleminden kaynaklandığı,  bu nedenle davanın eylemden kaynaklı maddi ve manevi tazminat talepli tam yargı davası olduğu anlaşıldığından,uyuşmazlığın görüm ve çözümünün İdare Mahkemesinin görevinde bulunduğu gerekçesiyle Mahkemelerinin görevliliğine karar vermiştir.

Davalı PTT Genel Müdürlüğü vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki 17.2.2006 günlü dilekçesi üzerine dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına gönderilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İdari Dava türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik (1/c) bendinde, “Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar’ın idari davalar arasında sayıldığı, davanın; davacının,  alıcısı Mehmet Nuri Kopuz’a gönderilmek üzere 28.6.2004 tarihinde davalı idareye teslim edilen taahhütlü mektup ile İstanbul Tüketici Mahkemesi Hakimliği’ne gönderdiği iadeli taahhütlü mektubun yerlerine teslim edilmemesi sonucu uğradığını ileri sürdüğü 67.50.- YTL maddi ve 1.000.00.- YTL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tazmini isteminden ibaret olduğu, davanın çözümü için, sözleşmenin idari sözleşme mi yoksa özel nitelikte bir sözleşme mi olduğunun tespiti gerektiği, idari sözleşmelerin, konusu bir kamu hizmetinin yürütülmesine ilişkin bulunan ve hüküm ve koşulları itibariyle idareye üstün hak ve yetkiler tanıyan; dolayısıyla idarenin kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı hareket edebilme yetkilerini içeren sözleşmeler olduğu, bu nitelikte olmayan diğer sözleşmelerin ise, genelde özel hukuk alanda özel hukuk kurallarına göre düzenlendiği; 6145 sayılı Kanun ile “Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi”nin kurulduğu; 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 4000 sayılı Kanunla değiştirilen 1. maddesi ile, posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetlerin Posta İşletmesi Genel Müdürlüğünce, telekomünikasyon hizmetlerinin ise Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından yürütülecek şekilde yeniden yapılandırıldığı; 4502 sayılı Kanun ile de “Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü” adını aldığı, 22.2.2000 tarih ve 23972 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ana Statü’nün 3. maddesinin 1 numaralı bendinde, bu Ana Statü ile Genel Müdürlüğün tüzel kişiliğe sahip faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğunun belirtildiği ve ayni maddenin 2 numaralı bendinde de, 233 sayılı KHK ve bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edildiği,    buna göre, Posta ve Telgraf Teşkilatı, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kuruluşu ise de, 233 sayılı KHK ve Ana Statü ile özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılındığının açık olduğu, bu durumda, posta hizmetini yürüten Kuruluş ile bu hizmetten ücreti karşılığında yararlananlar arasındaki hukuki ilişkinin, Kuruluşun günlük iktisadi faaliyetinden doğan bir özel hukuk ilişkisi niteliğini taşıdığında kuşkuya yer bulunmadığı,  5584 sayılı Posta Kanunu’nun 46-55. maddelerinde posta faaliyetleri sırasında doğan zararların nasıl ödeneceği hakkında düzenlemeler getirildiği, PTT idaresinin gördüğü kamu hizmetinde, kurum ile kişi arasında bir akdi ilişki bulunduğu,  kişinin ücret karşılığında idareden bir hizmetin yapılmasını istemekte olduğu, davalı idarenin de bu akit içinde yer aldığı,  PTT’nin kamu kurumu ve görülen hizmetin kamu hizmeti olmasının, bu hukuki ilişkinin akdi olma niteliğini değiştirmediği, olayda, hizmeti gören kurumun idarenin fiilinden doğan bir zararın varlığı karşısında, özel hukuk alanını ilgilendiren bu davanın, adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasanın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinden istemiştir.

Başkanlıkça 2247 sayılı Yasanın 13. maddesinin 3. fıkrasına göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Türkiye Cumhuriyeti Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü (P.İ.) Ana Statüsü’nün 3.maddesinin 1 ve 2. bentlerinde, Türkiye Cumhuriyeti Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün Tüzel Kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu, Kuruluşun KHK ve bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi olduğu kuralına yer verildiği,  233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi bir kamu iktisadi kuruluşu olan PTT idaresince yerine getirilen posta hizmeti nedeniyle kurum ile vatandaş arasında bir akdi ilişki meydana geldiği,  başka bir anlatımla kişinin bedeli karşılığında PTT idaresinden bir hizmetin yapılmasını istediği, muhatabın da sözleşme içinde yer almakta olduğu,  PTT’nin kamu kurumu ve görülen hizmetin kamu hizmeti olmasının, bu hukuksal ilişkinin akdi olma niteliğini değiştirmediği, bu itibarla, söz konusu akdin gereklerinin yerine getirilmesi sırasında doğan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, özel hukuk alanını ilgilendirdiğinde kuşkuya yer olmadığından, adli yargı yerinde çözümlenmesinin  gerektiği ve sonuçta,  2247 sayılı Kanunun 13 ncü maddesi uyarınca, yapılan başvurunun kabulünün uygun olacağı yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Levent ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR’ın katılımlarıyla yapılan 11.12.2006 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME : Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı PTT Genel Müdürlüğünün, anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının  incelenmesine oybirliği ile karar verildi.  

ll-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve Danıştay Başsavcısının davada adli yargının görevli bulunduğuna ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun davada  adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının PTT Şubesinden gönderdiği iadeli taahhütlü mektupların kaybolmasından dolayı;  uğradığını iddia ettiği zarara karşılık, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.

1953 tarih ve 6145 sayılı Kanun ile “Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi” kurulmuş; 1924 tarih ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 10.6.1994 tarih ve 4000 sayılı Kanunla değiştirilen 1. maddesi ile, posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetler Posta İşletmesi Genel Müdürlüğünce (P.İ), telekomünikasyon hizmetleri ise Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından yürütülecek şekilde yeniden yapılandırılmış; 27.1.2000 tarih  4502 sayılı Kanun ile de “Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü” adını almış olup, 22.2.2000 tarih ve 23972 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ana Statü’nün “Hukuki Bünye” başlıklı 3. maddesinin 1 numaralı bendinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğünün, tüzel kişiliğe






Yeni Sayfa 1





belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı",
imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi", "imar para cezaları", "imar kirliliği
suçları", ve her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve
"ımar hukukçusu".


 












imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-07-21 (3298 okuma)

[ Geri Dön ]