Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/243
	ARAR NO: 
	2006/233
	KARAR TR : 
	11.12.2006
	(Hukuk 
	Bölümü)
	 
	ÖZET:Kurum 
	alacağının personelden hükmen tahsiline yönelik bulunan davanın,özel hukuk 
	hükümlerine ggöre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.
	 
	K A R A R
	 
	
	Davacı        : PETKİM Petrokimya Holding A. Ş. Genel Müdürlüğü
	Vekillleri    
	: Av. R.E., Av.İ.Y.
	
	Davalı        : A.A.
	
	Vekili         : Av. M.K.Ş.
	 
	O L A Y     
	: Petkim’de İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa tabi  kapsam dışı 
	personel olarak çalışmakta iken, talebi üzerine 4046 Sayılı Özelleştirme 
	Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca  MTA Genel Müdürlüğüne atanan davalı Ayla 
	Acara;  davacı kuruluşta geçen hizmet süresine ait kıdem tazminatının 
	ödenmesini istemiş, kurum tarafından adı geçenin banka hesabına 6.6.2003 
	tarihinde 29.555,30YTL  yatırılmıştır.
	Davacı 
	PETKİM Petrokimya Holding A. Ş. Genel Müdürlüğü vekilince; ödenmemesi 
	gerektiği halde davalıya sehven ödenen 29.555,30YTL  kıdem tazminatının, 
	ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili 
	istemiyle 21.10.2003 tarihinde adli yargı yerinde alacak davası açılmıştır.
	KARŞIYAKA 2. 
	İŞ MAHKEMESİ; 20.10.2005 gün ve E:2005/1503, K:2005/307 sayı ile, Davacı 
	vekilinin dilekçesiyle; davalının müvekkili kurumda kapsam dışı personel 
	olarak çalışmakta iken 26.11.2002 tarihli dilekçe ile; 4046 S.Y. nın 22. 
	maddesi uyarınca Ankara içinde başka bir kuruluşa naklini talep etmesi 
	üzerine MTA Genel Müdürlüğüne atandığını, Petkim de geçen hizmet süresine 
	ait kıdem tazminatının ödenmesini talep etmesi üzerine müvekkili tarafından 
	29.553.307.000.- TL net kıdem tazminatının davalı hesabına yatırıldığını, 
	daha sonra davalının kendi isteği ile kıdem tazminatı almasının mümkün 
	olamayacağından bahisle sehven ödendiğini beyan ettiği, kıdem tazminatının 
	faizi ile davalıdan  tahsilini talep ve dava ettiği; yapılan yargılama ve 
	toplanan değiller uyarınca 21.5.2004 tarih, 2003/608 esas, 2004/180 karar 
	sayılı dosya ile davanın reddine karar verildiği, davacı tarafça yapılan 
	temyiz üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2004/22470 esas, 2005/16132 
	sayılı kararı ile Uyuşmazlık Mahkemesinin 22.01.1996 gün 1995/1 esas ve 
	1996/1 ilke kararı uyarınca uyuşmazlığın çözümlerinin idari yargı olduğundan 
	bahisle bozulduğunun görüldüğü, bozma ilamına uyulduğu, davacı şirketin 
	özelleştirme kapsamında bulunduğu davalının da kapsım dışı personel 
	statüsünde çalıştığı, bu durumda kapsam dışı personel uyuşmazlıklarında 
	idare mahkemelerinin görevli olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesinin 22.01.1996 
	tarih 1995/1 esas, 1996/1 karar sayılı ilke kararıyla belli olmakla 
	uyuşmazlığın, idari yargıda çözümlenmesi gerekeceğinden bahisle görevsizlik 
	kararı vermiş; bu karar, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 13.12.2005 günlü, 
	E:2005/35688; K:2005/39378 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
	Bunun 
	üzerine PETKİM Petrokimya Holding A. Ş. Genel Müdürlüğü vekillerince, aynı 
	istemle, Ayla Acara’ya  karşı, 13.4.2006 tarihinde idari yargı yerinde dava 
	açılmıştır.
	İZMİR 4. 
	İDARE MAHKEMESİ; 19.4.2006 gün ve E:2006/891 sayı ile, 2577 sayılı İdari 
	Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde, “idari eylem ve işlemlerden dolayı 
	kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları”nın 
	idari dava türleri arasında sayıldığı, Yasa kuralından anlaşıldığı gibi, 
	idare mahkemelerinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları 
	etkilenenler tarafından tam yargı davalarının açılabildiği, bakılan davada, 
	Pektim Petrokimya Holding A.Ş.’de, Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa tabi 
	kapsam dışı personel olarak çalışırken 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu 
	uyarınca, başka bir kamu kurumuna nakledilen personele ödenen kıdem 
	tazminatının geri alınması amacıyla bu davanın açıldığının  görüldüğü, 
	uyuşmazlığın idari eylem ve işlemden zarar görme olmayıp, idarenin bir 
	çalışanına ödediği kıdem tazminatının geriye alınması olduğu, söz konusu 
	geri alma işleminin  idarenin bir kamu gücünü kullanmasına dayanmadığı; bu 
	nedenle, davacı kurum ile davalı şahıs arasında meydana gelen uyuşmazlığın 
	adli yargıda çözümlenmesi gerektiğinden, davanın görüm ve çözümünün  
	mahkemelerinin görevine girmediği; dosyanın incelenmesinden, aynı konuda 
	Karşıyaka 2. İş Mahkemesinde açılan davada, mahkemece 20.10.2005 gününde 
	verilen ve kesinleşen E:2005/1503, K:2005/307 sayılı kararla, davanın idare 
	mahkemesinin görevine girdiğinden dolayı görevsizlik kararı verildiğinin  
	anlaşıldığı;  açıklanan nedenlerle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin 
	Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı 
	yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve 
	yargılamanın bu konuda Yüksek Mahkemece karar verilinceye kadar 
	ertelenmesine, karar vermiştir.
	İNCELEME VE 
	GEREKÇE:
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. 
	Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Levent 
	ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR’ın katılımlarıyla yapılan 11.12.2006 günlü 
	toplantısında;
	I-İLK 
	İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan 
	incelemeye göre; İdare mahkemesince 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde  
	öngörülen şekilde başvurulduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık 
	bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan 
	görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
	ll-ESASIN 
	İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  adli 
	yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; 
	ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet 
	BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada  adli yargının 
	görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra 
	GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 
	Dava, 
	Petkim’de İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa tabi kapsam dışı personel 
	olarak çalışmakta iken, talebi üzerine 4046 Sayılı Özelleştirme Kanunu’nun 
	22. maddesi uyarınca  MTA Genel Müdürlüğüne atanan davalı Ayla Acara’ya; 
	sehven ödendiği iddia edilen kıdem tazminatına ilişkin alacağın, yasal 
	faiziyle birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.
	PETKİM 
	Petrokimya Holding A. Ş., 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 
	Kanun Hükmünde Kararnameye tabi bir İktisadi Devlet Teşekkülü olup, 
	11/9/1987 tarih ve 87/12184 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla  
	özelleştirilmesi kararlaştırılmış ancak özelleştirme süreci henüz 
	sonuçlandırılmamıştır. Diğer taraftan, anılan KHK.'nin 2/2. maddesinde 
	"Teşekkül”; sermayesinin tamamı Devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara 
	göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsü olarak 
	tanımlanmıştır. 
	Dava 
	dosyasının incelenmesinden, Ayla Acara’nın daha önce, davacı kurumda kapsam 
	dışı personel olarak çalıştığı ve bu konuda taraflar arasında bir 
	anlaşmazlık bulunmadığı anlaşılmakta olup; Uyuşmazlık Mahkemesinin 1.3.1996 
	tarih ve 22567 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 22.1.1996 gün ve E:1995/1, 
	K:1996/1 sayılı İlke Kararı ile, özelleştirme kapsamında bulunan ya da 
	bulunmayan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde sözleşmeli ya da kapsam dışı 
	statüde çalışan personelin kurumları ile ilişkilerinden doğan 
	anlaşmazlıkların idari yargı yerinde çözümleneceği belirtilmiştir. 
	
	Ancak, 
	anılan İlke Kararında sözü edilen anlaşmazlıklar ile, sözleşmeli ya da 
	kapsam dışı personel tarafından idare aleyhine açılabilecek olan ve 2577 
	sayılı İ.Y.U.K.'nun 2/1. maddesinde sayılan iptal, tam yargı veya idari 
	sözleşmelerden doğan idari davaların anlaşılması gerekmekte olup, kişiler 
	aleyhine açılan davaların idari yargı yerinde görülüp çözümlenmesine hukuken 
	olanak bulunmadığından, adli yargı yerinde PETKİM Petrokimya Holding A. Ş. 
	Genel Müdürlüğü vekilince Teşekkül eski personeli olan şahıs aleyhine 
	açılmış bulunan davanın ilke kararında belirtilen anlaşmazlıklar kapsamında 
	görülemeyeceği açıktır.
	Bu durumda, 
	ortada idarece kamu gücüne dayalı olarak ve idari usul ve esaslara göre 
	re'sen ve tek yanlı biçimde tesis edilmiş bir işlem veya eylem bulunmadığı 
	gibi, bu nitelikleri taşıyan işlem veya eylemden dolayı hak ve menfaati 
	ihlâl edilenler tarafından idare aleyhine 2577 sayılı Yasa'nın 2/1. 
	maddesinde sayılan idari davalardan birisi olarak açılmadığı anlaşılan 
	davanın, salt personel ile Teşekkül arasındaki hukuki ilişkinin idare hukuku 
	kurallarına tabi olduğundan hareketle, idari yargı yerinde çözümleneceği 
	sonucuna ulaşmak imkansızdır.
	Öte yandan, 
	399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin düzenlenmesi (...) 
	Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin "Teşebbüs Personelinin Yükümlülük ve 
	Sorumlulukları" başlığını taşıyan 11/a. maddesinde, teşebbüs ve bağlı 
	ortaklıkların genel müdür, müessese müdürü, yönetim ve danışma kurulu veya 
	yönetim komitesi üyeleri ile her çeşit personelinin, görevleri ile ilgili 
	olarak mensup oldukları teşebbüs veya bağlı ortaklığa verdikleri zarardan 
	dolayı özel hukuk hükümlerine tabi bulundukları hükme bağlanmak suretiyle, 
	kurum alacağının ilgili personelden idari usullerle değil adli yargı yerinde 
	açılacak bir alacak davası yoluyla hükmen tahsil edilmesi yöntemi 
	benimsenmiştir.
	Belirtilen 
	duruma göre, idari yargı yetkisine giren bir idari dava niteliğinde olmayan 
	teşekkül alacağının tahsili için şahıs aleyhine açılan davanın, özel hukuk 
	hükümleri çerçevesinde görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli 
	olduğundan, PETKİM Petrokimya Holding A. Ş. Genel Müdürlüğünün açtığı 
	davada; İzmir 4. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Karşıyaka 2. İş 
	Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
	SONUÇ: 
	Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 4. İdare 
	Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Karşıyaka 2. İş Mahkemesi’nce verilen 
	20.10.2005 gün ve E:2005/1503, K:2005/307 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ 
	KALDIRILMASINA, 11.12.2006 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
	 
	* * *
	 
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/244 
	KARAR NO: 
	2006/234
	KARAR TR : 
	11.12.2006
	(Hukuk 
	Bölümü)    
	 
	 
	ÖZET: 
	Oğullarının, Topçu Çavuş olarak askerlik hizmetini yerine getirmekteyken 
	öldürülmesinden dolayı, kendilerine vazife malullüğü aylığı bağlanması 
	isteğinin reddine  ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın; her iki 
	yargı yerinde dava açıldığı tarihteki hukuki durum dikkate alınarak ASKERİ 
	YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.
	 
	K A R A R
	
	 
	Davacılar    
	: K. ve B.C.
	
	Vekili         : Av. K.K.
	
	Davalı        : T.C.Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü 
	
	Vekili         : Av. T.S.
	 
	O L A Y     
	: Oğulları Ayhan Canbaz’ın, Topçu Çavuş olarak askerlik hizmetini yerine 
	getirmekteyken aynı birlikte görevli onbaşı tarafından görev nedeniyle çıkan 
	tartışma sebebiyle 22.12.2001 günü vurularak öldürülmesi üzerine Davacılar; 
	29.5.2002 tarihinde Emekli Sandığı’ndan, kendilerine vazife malullüğü aylığı 
	bağlanması talebinde bulunmuştur.
	İdarece 
	davacılara  bilgi mahiyetinde,  21.6.2002 tarihinde tebliğ edilen yazıyla 
	cevap verilmiş; davacılar vekili, bu yazıyı istemin reddi sayarak  19.8.2002 
	tarihinde; “vazife malullüğü aylığı bağlanması yolundaki başvurularının 
	reddine ilişkin işlemin iptali ve işlem nedeniyle yoksun kalınan maddi 
	kayıplarının yasal faizleriyle ödenmesi” istemiyle genel idari yargı yerinde 
	dava açmıştır.
	ANKARA  7. 
	İDARE MAHKEMESİ; 30.5.2003 gün ve E:2002/1587; K:2003/753 sayı ile, 
	Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerine göre, asker kişiyi 
	ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin bulunan işlem ve eylemlerden doğan 
	davaların Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde çözümlenmesinin gerektiği, dava 
	konusu işlemde asker kişiyi ilgilendirme koşulunun gerçekleştiğinin açık 
	olduğu;  olayda davacıların, oğullarının şehit olduğunu ileri sürerek vazife 
	malullüğü aylığı bağlanmasını talep ettiği ve talebin reddi üzerine bu 
	işlemin iptali istemiyle dava açıldığından öncelikle ölüm olayının askerlik 
	hizmeti sırasında ve bu hizmet nedeniyle meydana gelip gelmediğinin 
	saptanması gerekmekte olup, gerek, davalı idarece işlem tesis edilirken, 
	gerekse, bu işlemin yargısal denetiminde, askeri gereklerin, askeri usul ve 
	yöntemin dikkate alınmasının gerekmesi karşısında davada idari işlemin 
	askeri hizmete ilişkin bulunması koşulunun da gerçekleşmiş olması nedeniyle, 
	uyuşmazlığın görüm ve çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli 
	olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek 
	kesinleşmiştir.
	Davacılar 
	vekili, aynı istekle bu kez, 3.9.2003 gününde askeri idari yargı yerinde 
	dava açmıştır. 
	ASKERİ 
	YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRESİ; 2.2.2006 gün ve  E:2003/276; 
	K:2006/211 sayı ile, davacıların vekilinin; 03.09.2003 tarihinde AYİM’de 
	kayda geçen dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin oğlu Ayhan CANBAZ’ın 
	askerlik hizmetini yapmakta iken aynı birlikte askerlik hizmetini yapan Onb. 
	Mehmet İNEGÖLLÜ tarafından G-3 piyade tüfeği ile vurularak öldürüldüğünü, 
	bundan dolayı müvekkillerine aylık bağlanması gerekir iken davalı idarece 
	aksi yönde işlem tesis edildiğini belirterek, müvekkillerine aylık 
	bağlanmaması işleminin iptali ile yoksun kalınan maddi kaybın yasal faizi 
	ile birlikte ödenmesini talep ettikleri, dava ve emeklilik sicil dosyasında 
	yer alan bilgi ve belgelerden; davacıların oğlu Ayhan CANBAZ’IN Tunceli / 
	Pozat 51. İç Güv. Tug. Top. Tb. Kh. Ve Srv. K.lığı emrinde Topçu Çavuş rütbe 
	ve statüsünde askerlik hizmetini yerine getirmekteyken aynı birlikte görevli 
	Top. Onb. Mehmet İNEGÖLLÜ tarafından görev nedeniyle çıkan tartışma 
	sebebiyle 22.12.2001 günü G-3 Piyade tüfeği ile kasten vurularak öldürüldüğü 
	ve olay nedeniyle 8. Kor. K.lığı As. Mah. De açılan kamu davası sonucu 
	anılan mahkemenin 24.3.2004 tarih ve E: 2004/46, K: 2004/109 sayılı kararı 
	ile Mehmet İNEGÖLLÜ hakkında As. C.K.nın 91/3 maddesi uyarınca fiilen taaruz 
	sonucu üstünü öldürmek suçundan dolayı neticeden 12 yıl 6 ay ağır hapis 
	cezası ile cezalandırıldığı, bilahare davalı idare yönetim kurulunun 
	24.06.2004 tarih ve 437 sayılı kararı ile Ayhan CANBAZ hakkında vazife 
	malullüğü hükümlerinin uygulanmasına karar verildiğinin anlaşıldığı; 
	Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerine göre, Askeri Yüksek 
	İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya 
	eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması 
	şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerektiği; görevli yargı yerinin 
	belirlenmesi yönünden idari işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığının 
	saptanması için işlemin konusuna bakılmasının icap ettiği, eğer idari işlem 
	askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis 
	edilmiş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğunun kabul edilmesi 
	gerektiği, diğer bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemlerin; 
	idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, tutum ve 
	davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve 
	ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, 
	askeri kural ve gerekler  göz önünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda 
	tesis edilen işlemler olduğu, işlem, askeri olmayan bir makam tarafından 
	tesis edilmiş olsa bile durumun değişmediği, menfaati ihlal edilen asker 
	kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülmesi 
	gerektiği; olayda davacının oğlunun vazife malulü olduğu konusunda taraflar 
	arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı,  davalı Kurum tarafından davacıların 
	oğlunun vazife malulü kabul edildiğinin savunmada açıkça belirtildiği, dava 
	konusu uyuşmazlığın, davacılara oğullarının vazife maluliyetinden dolayı 
	5434 sayılı Kanunun 72 nci maddesi uyarınca aylık bağlanıp bağlanmayacağına 
	ilişkin bulunduğu, Yasa hükmü uyarınca 65 yaşından küçük olan babanın ve 
	evli olan annenin malul ve muhtaç olup olmadıkları ve dolayısıyla aylığa 
	müstahak olup olmadıkları hususunun değerlendirilmesinde, askeri kural ve 
	gerekler yönünden bir değerlendirme yapılması gerekmediğinden, dava konusu 
	işlemin askeri hizmete ilişkin bir yanının bulunmadığı, dava konusu 
	uyuşmazlıkta askeri hizmete ilişkinlik şartı gerçekleşmediğinden davanın 
	görüm ve çözümünün genel idari yargı yeri olduğu, Askeri Yüksek İdare 
	Mahkemesinin görevli olmadığı sonucuna ulaşıldığı, Uyuşmazlık Mahkemesinin 
	27.5.2002 tarih ve 2002/12-19 E.K., 10.10.2005 tarih ve 2005/50-72 E.K. ve 
	Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Dairesinin 23.12.2004 tarih 2004/1528-1807 
	E.K. ve 27.1.2004 tarih ve 2004/470-103 E.K. sayılı kararlarının da aynı 
	doğrultuda bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karara karşı 
	yapılan karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 25.5.2006 gün ve E:2006/763, 
	K:2006/636 sayılı kararıyla reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
	İNCELEME VE 
	GEREKÇE:
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. 
	Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Levent 
	ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR’ın katılımlarıyla yapılan 11.12.2006 günlü 
	toplantısında;
	I-İLK 
	İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan 
	incelemeye göre; İdare mahkemesinde açılan davada, mevcut davacılara ek 
	olarak, ölenin kız kardeşi Nevgül Canbaz’ın da bulunduğu görülmekte ise de, 
	Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üçüncü Dairesi’nde açılan davada yer almadığı, 
	dolayısıyla  genel ve askeri idari yargı yerleri arasında  anılan Yasa’nın 
	14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının Kayaali ve 
	Bahriye Canbaz yönünden  doğduğu ve askeri idari yargı dosyasının 15. 
	maddede belirtilen yönteme uygun olarak, davacılar vekilinin istemi üzerine 
	son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne 
	gönderildiği anlaşılmaktadır. Sonuç itibariyle, usule ilişkin herhangi bir 
	noksanlık görülmediğinden, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine 
	oybirliği ile karar verildi.
	ll-ESASIN 
	İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  Askeri 
	Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki 
	belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı 
	Gülen AYDINO?LU ile AYİM Savcısı Murat GÜNDO?AN’ın, davada  Askeri Yüksek 
	İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da 
	dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 
	Dava, 
	davacıların oğullarının, Topçu Çavuş olarak askerlik hizmetini yerine 
	getirmekteyken öldürülmesinden dolayı, kendilerine vazife malullüğü aylığı 
	bağlanması isteğinin reddine  ilişkin işlemin iptali isteminden ibarettir.
	Anayasa’nın 
	157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca 
	tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete 
	ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini 
	yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak, askerlik yükümlülüğünden 
	doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı 
	belirtilmiş; 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile 
	değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare 
	Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin “asker 
	kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının 
	birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. 
	1602 sayılı 
	Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan 
	veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, 
	uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker 
	kişi sayılmaktadır.
	İdari 
	işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “ askeri hizmete ilişkin” 
	olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması 
	gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve 
	askeri hizmete göre tesis edilmiş ise, bu işlemin askeri hizmete ilişkin 
	olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin 
	idari işlemler; idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve 
	yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi 
	olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri 
	görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler  göz önünde tutularak 
	değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan 
	bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati 
	ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde 
	görülmesi gerekmektedir.
	Gerek 
	Anayasa’da gerekse 1602 sayılı Yasa’da öngörülen düzenlemeye göre, askeri 
	hizmete ilişkin bir idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi koşulunu da 
	taşıması halinde, bu asker kişinin dul ve yetimlerine yansıyan hak doğurucu 
	uyuşmazlıklara AYİM’de bakılacağında duraksamaya yer olmayıp, davacının her 
	halde asker kişi olması gerektiği yolunda açık bir kural bulunmamaktadır.
	Nitekim, bir 
	asker kişinin şahsına sıkı sıkıya bağlı olmayan ve mirasçılarına intikali 
	olanaklı bulunan şehit dul ve yetim aylığı gibi hakların elde edilmesine 
	yönelik bulunan ve idarece bu asker kişinin askeri yeterlik ve 
	yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi 
	olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri 
	görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler göz önünde tutularak 
	tesis edilen işlemlerde “asker kişiyi ilgilendirme” koşulunun gerçekleştiği; 
	bu nedenle, asker kişinin desteğinden yoksun kalan aile bireyleri veya  
	kanuni ya da akdi halefi tarafından açılan iptal davalarının görüm ve 
	çözümünde AYİM’in görevli olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yerleşik 
	kararları ile kabul görmüş bulunmaktadır.
	Buna göre, 
	askerlik görevini yaparken ölen oğullarından dolayı davacılara aylık 
	bağlanması isteği üzerine tesis edilen dava konusu işlemde asker kişiyi 
	ilgilendirme koşulunun gerçekleştiği kuşkusuzdur. 
	İşlemin 
	askeri hizmete ilişkin olup olmadığına gelince; 5434 sayılı Türkiye 
	Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 12. maddesinin II/k. bendinde sayılan 
	erlerin, vazife malûllükleri ile vazifeden doğma ölümleri halinde bu Kanunla 
	tanınan haklardan faydalanacaklarına işaret edilmiş; 44. maddesinde, “ Her 
	ne sebeple olursa olsun vücutlarında hâsıl olan ârızalar veya duçar 
	oldukları tedavisi imkânsız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamayacak 
	duruma giren iştirakçilere ( Mâlûl) denir ve haklarında bu Kanunun mâlûllüğe 
	ait hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiş; 45. maddesinde dört bentde 
	belirtilen hallerde vazife mâlûllüğünün doğacağı öngörülmüş ve bunlardan 
	(a)  bendine göre, 44. maddede yazılı mâlûllüğün, iştirakçilerin 
	vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olması halinde buna 
	“vazife mâlûllüğü” ve buna uğrayana da “vazife mâlûlü” denilmiş; 49. maddede 
	ise, ilgililerin başvurularına ilişkin süreler düzenlenmiştir. 
	
	Öte yandan, 
	aynı Kanunun 72. maddesinde; “ölen iştirakçilerin, iştirakçi bulunmayan dul 
	ve muhtaç anaları ile iştirakçi olmayan ve ölüm tarihinde muhtaç ve (65) 
	yaşını doldurmuş bulunan babalarına Sandığa müracaat tarihini takip eden 
	aybaşından itibaren aylık bağlanır. Muhtaç babalardan çalışarak geçimini 
	sağlayamayacak derecede malül olanlar için yaş kaydı aranmaz.” hükmü yer 
	almıştır.
	Dava dosyası 
	incelendiğinde, davacıların askerlik hizmeti sırasında vefat eden 
	oğullarından dolayı vazife malullüğü yetim aylığı bağlanması isteminin, 
	idarece kesin bir biçimde reddedilmemesine karşın;  davacılar vekilince, 
	verilen cevap  “istemin reddi sayılarak”  19.8.2002 tarihinde genel idari 
	yargıda; davanın görev yönünden reddedilmesi üzerine yasal süre içerisinde 
	ve aynı istemle, 3.9.2003 gününde  Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava 
	açıldığı; yargılama esnasında devam eden yazışmaların sonucunda davalı 
	idarenin 24.06.2004 tarihinde, davacıların oğullarının vefatının vazife 
	malullüğü kapsamında olduğunu kabul ettiği;  dolayısıyla Askeri Yüksek İdare 
	Mahkemesinde dava açıldığında, vazife malullüğü hükümlerinin uygulanması 
	hususunda idarenin bir kabul beyanı bulunmadığından, çözümü askeri hizmetle 
	doğrudan ilgili olan uyuşmazlık hakkında  AYİM’nin görevli olacağı 
	kuşkusuzdur.
	İdari 
	işlemlerin iptali istemiyle idare mahkemelerinde açılan davalarda, işlemin 
	ilk tesis edildikleri andaki hukuki durum irdelenerek bir karara varılması 
	esas olduğundan ve bakılan uyuşmazlıkta olduğu gibi; davalı idarenin, 
	davanın görümü esnasında vazife malullüğü hükümlerinin uygulanması yönünde 
	karar alması davanın kısmen kabulü niteliğinde bulunduğundan,  her iki yargı 
	yerinde dava açıldığı tarihte, askerlik hizmetinin amacı ve askeri görev 
	yerlerinin özellikleri göz önüne alınarak ölenin askeri yeterlik ve 
	yetenekleri ile askeri geçmişinin de değerlendirilmesinin gerekeceği 
	açıktır.
	Belirtilen 
	duruma göre ve olayda Anayasanın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. 
	maddelerinde öngörülen, idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri 
	hizmete ilişkin bulunması koşulları birlikte gerçekleştiğinden, davanın 
	görüm ve çözümü Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevine girmektedir.
	
	Açıklanan 
	nedenlerle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının 
	kaldırılması gerekmiştir.
	SONUÇ: 
	Davanın çözümünde ASKERİ İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Askeri 
	Yüksek İdare Mahkemesi 3. Dairesi’nin 2.2.2006 gün ve E:2003/276, K:2006/211 
	sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.12.2006 gününde OYBİRLİ?İ 
	İLE KESİN OLARAK karar verildi.
	 
	* * *
	 
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/245
	KARAR NO: 
	2006/235
	KARAR TR : 
	11.12.2006
	(Hukuk 
	Bölümü)
	 
	ÖZET: 
	Askerlik görevini yapmakta iken sağlık raporunda belirtilen nedenle 
	askerliğe elverişli bulunmayan davacının, vazife malulü sayılarak aylık 
	bağlanması isteğinin Emekli Sandığınca reddine ilişkin işlemin iptali 
	istemiyle açılan davanın, ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİNDE çözümlenmesinin 
	gerektiği hk.
	 
	K A R A R
	
	 
	
	Davacı        : M.B.
	
	Vekili         : Av.H.Ö.
	
	Davalı        : T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü 
	
	Vekili         : Av. A.Ö. 
	 
	O L A Y     
	: Davacı, Şanlıurfa- Viranşehir 20 nci Zırhlı Tugay 3 ncü Hudut Alayı 1 nci 
	Hudut Tabur Komutanlığı emrinde askerlik görevini yapmakta iken, Diyarbakır 
	600 Yataklı Mevki Asker Hastanesi Sağlık Kurulunun 15.07.2005 gün ve 2832 
	sayılı Sağlık Kurulu Raporu ile hakkında “Akciğer Tüberkülozu” tanısıyla 
	“askerliğe elverişli değildir.” kararı verilmesi ve yetkili üst makamlarca 
	onaylanması üzerine, 13.05.2005 tarihinde  terhis edilmiştir.
	Davacı 
	vekili, müvekkiline vazife malulü aylığı bağlanması istemiyle yaptığı 
	başvurunun davalı idarece zımnen  reddi üzerine; işlemin iptali ve aylık 
	bağlanması istemiyle, 14.11.2005 tarihinde genel idari yargı yerinde dava 
	açmıştır.
	Davalı idare 
	vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davada Askeri Yüksek İdare 
	Mahkemesi'nin görevli olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuş; 
	ayrıca verilen esas savunma dilekçesinde de; “…..ilgilinin avukatının 
	05.09.2005 tarihli dilekçesi vazife malullüğü aylığı bağlanması talebinde 
	bulunması üzerine hakkında Diyarbakır 600 yataklı Mevki Asker Hastanesince 
	düzenlenen 15.07.2005 tarih ve 2832 sayılı rapor, Sandığımız Sağlık 
	Kurulunda incelenerek 05.12.2005 tarih ve 3939 sayı ile
	“1- Akciğer 
	veremi yani tüberküloz bünyesel bir rahatsızlıktır. Bu hastalık hakkında 
	GATA Komutanlığının 15 Temmuz 2003 tarih ve 9029-753-03/153 sayılı 
	yazılarının 2., 3.,
	4., 
	maddelerinde de,
	Ülkemiz 
	koşullarında hemen hemen olguların tamamında tüberküloz basili çocukluk 
	çağında alınmakla ve bağışıklık sisteminin baskılanmasına neden olan 
	hastalıklar, açlık aşırı yorgunluk gibi fiziksel etmenler yoğun, psikolojik 
	stres ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçların kullanımı gibi pek çok 
	olumsuz faktörlere bağlı olarak hastalık tekrar alevlenmekte (reaktivasyon 
	tüberkülozu), çoğunlukta beyin, beyin zarları ve akciğerlerde hastalık 
	tablolarına neden olmaktadır.
	Tüberküloz, 
	ülkemizde günümüz koşullarında gittikçe artan oranlarda karşılaşılan bir 
	hastalıktır. Bu açıdan TSK’da görevli herhangi bir personel ile sivil 
	hayatın içinde olan kişiler arasında risk açısından bir fark olmadığı 
	değerlendirilmektedir.
	Sonuç olarak 
	hastalığının oluşumunda askerlik görevinin neden ve etkisinin olmadığı 
	(menfi) kanaatine varılmıştır.” Denilmektedir. Bu nedenle hastalığının 
	oluşunda askerlik görevinin neden ve etkisinin bulunmadığına,
	2- Karara 
	itiraz halinde TSK, SYY’nin 5. bölüm 31. madde 9. bendi gereği AYİM’de 
	açılacak dava ile mahkemece sevk edileceği GATA Komutanlığı Sağlık Kurulu 
	tarafından düzenlenecek “Hastalığının oluşunda askerlik görevinin neden ve 
	etkisi olduğuna” dair raporla kararımızın değişebileceğine” şeklinde karar 
	verildiği ve ilgilinin avukatına hitaben yazılan 06.02.2006 tarih ve 
	B.07.1.EMS.0.10.09.01/83.821.115 sayılı yazımız ile adı geçen hakkında 5434 
	sayılı kanunun vazife malullüğü hükümlerinin uygulanamayacağının 
	bildirildiği,
	
	Anlaşılmıştır.” hususlarına yer verilerek, ret işleminin gerekçesi 
	açıklanmıştır.
	ANKARA 8. 
	İDARE MAHKEMESİ; 13.4.2006 gün ve E:2005/2205 sayı ile, 1602  Yasa'nın 20. 
	maddesine göre AYİM' in bir davaya bakabilmesi için idari işlemin asker 
	kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının 
	birlikte gerçekleşmesi gerektiği; olayda, davacının asker kişi olduğu kabul 
	edilmesine karşın olay askeri hizmetin görülmesine ilişkin bulunmadığından 
	davanın Mahkemenin görevine girdiği gerekçesiyle davalı idarenin görev 
	itirazını reddederek görevlilik kararı vermiştir.
	Davalı idare 
	vekilince, askeri idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması 
	istemiyle başvuruda bulunulması üzerine, dava dosyası AYİM Başsavcılığına 
	gönderilmiştir. 
	ASKERİ 
	YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI; Anayasa’nın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 
	20. maddeleri hükümlerine göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya 
	bakabilmesi için dava konusu idari işlemin” asker kişiyi ilgilendirmesi” ve 
	“ askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesinin 
	gerektiği; davacının asker kişi olduğu görülmekle birinci koşulun 
	gerçekleştiğinde şüphe bulunmadığı; idari işlemin, görevli yargı yerinin 
	tespiti yönünden “ askeri hizmete ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi 
	için işlemin konusuna bakılmasının gerektiği; askeri hizmete ilişkin idari 
	işlemlerin, idarece bir asker kişinin askeri yeterlik ve yetenekleri, tutum 
	ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve 
	ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, 
	askeri kural, gerek ve gelenekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi 
	sonucunda tesis edilen işlemler olduğu; dava konusu olayda, askerlik görevi 
	sırasında hakkında “Akciğer Tüberkülozu” tanısıyla “Askerliğe elverişli 
	değildir” kararı verilmesi üzerine terhis edilen davacının davalı idareye 
	vazife malulü aylığı bağlanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 
	işlemin iptali konusunda karar verilebilmesi için, davacının Askeri Hastane 
	sağlık kurulu raporu ile tespit edilen maluliyetinin askerlik görevinden 
	kaynaklanıp kaynaklanmadığının değerlendirilerek uyuşmazlığın buna göre 
	çözümlenmesi gerektiği, bu durumda, dava konusu işlemin askeri hizmete 
	ilişkin bulunduğu sonucuna varıldığı, bu açıklamalara göre olayda Anayasanın 
	157 nci ve 1602 sayılı AYİM Kanununun 20 nci maddesinde öngörülen idari 
	işlemin “askeri kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” 
	koşulları birlikte gerçekleştiğinden, davanın görüm ve çözümünde Askeri 
	Yüksek İdare Mahkeme görevli bulunduğu  gerekçesiyle,  2247 sayılı Yasanın 
	10. maddesine göre askeri idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı 
	çıkarmış ve görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi'nden 
	istemiştir.
	Başkanlıkça, 
	2247 sayılı Yasa'nın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısından yazılı 
	düşüncesi istenilmiştir.
	DANIŞTAY 
	BAŞSAVCISI; Anayasa’nın 157 ve 1602 sayılı Yasa’nın 20.maddeleri hükümlerine 
	göre, AYİM.’nin bir davaya bakabilmesi için idari işlemin asker kişiyi 
	ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının birlikte 
	gerçekleşmesinin gerektiği; olayda, davacının vazife mâlûlü sayılıp 
	sayılmaması konusunda yapılacak olan yargısal denetimde askerlik hizmetinin 
	özellikleri, askeri kural ve gereklerin dikkate alınmasının gerekmediği, 
	idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin 
	bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmediği; açıklanan nedenlerle, AYİM 
	Başsavcılığınca 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre yapılan başvurunun 
	reddi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.  
	İNCELEME VE 
	GEREKÇE:
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. 
	Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİO?LU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Levent 
	ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR’ın katılımlarıyla yapılan 11.12.2006 günlü 
	toplantısında;
	I-İLK 
	İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan 
	incelemeye göre, davalı vekilinin anılan Yasanın 10. maddesinde öngörülen 
	yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12. maddede 
	belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Askeri Yüksek İdare 
	Mahkemesi Başsavcısı tarafından 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev 
	uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir 
	noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine 
	oybirliği ile karar verildi.
	ll-ESASIN 
	İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  Askeri 
	Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki 
	belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı 
	Gülen AYDINO?LU ile AYİM Savcısı Murat GÜNDO?AN’ın, davada  Askeri Yüksek 
	İdare Mahkemesi’nin görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da 
	dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 
	Dava, piyade 
	er olarak askerlik görevini yapmakta iken sağlık raporunda belirtilen 
	nedenle askerliğe elverişli bulunmayan davacının, vazife malulü sayılarak 
	aylık bağlanması isteğinin Emekli Sandığınca reddine ilişkin işlemin iptali 
	istemiyle açılmıştır.
	Anayasa’nın 
	157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca 
	tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete 
	ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini 
	yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden 
	doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı 
	belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 
	2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. 
	Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu 
	idari işlemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin 
	bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
	1602 sayılı 
	Yasa’nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan 
	veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, 
	uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker 
	kişi sayılmaktadır.
	İdari 
	işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden“askeri hizmete ilişkin” olup 
	olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması gerekmektedir. 
	Eğer idari işlem askeri gereklere askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete 
	göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul 
	edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler: 
	idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve 
	davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve 
	ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, 
	askeri kural, gerek ve gelenekler göz önünde tutularak değerlendirilmesi 
	sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan bir makam 
	tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati ihlal edilen 
	asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülmesi 
	gerekmektedir.
	Davacının 
	1602 sayılı Yasa'nın 20. maddesinde sayılan asker kişilerden olduğu ve bu 
	nedenle dava konusu işlemin asker kişiyi ilgilendirdiği tartışmasızdır.
	5434 sayılı 
	Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 12. maddesinin II/k. bendinde 
	sayılan erlerin, vazife malûllükleri ile vazifeden doğma ölümleri halinde bu 
	Kanunla tanınan haklardan faydalanacaklarına işaret edilmiş; 44. maddesinde, 
	“ Her ne sebeple olursa olsun vücutlarında hâsıl olan arızalar veya duçar 
	oldukları tedavisi imkânsız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamayacak 
	duruma giren iştirakçilere ( Malûl) denir ve haklarında bu Kanunun malûllüğe 
	ait hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiş; 45. maddesinde dört bentde 
	belirtilen hallerde vazife malûllüğünün doğacağı öngörülmüş ve bunlardan 
	(a)  bendine göre, 44. maddede yazılı malûllüğün, iştirakçilerin 
	vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olması halinde buna 
	“vazife malûllüğü” ve buna uğrayana da “vazife malûlü” denilmiş; 49. maddede 
	ise, ilgililerin başvurularına ilişkin süreler düzenlenmiştir.
	Olayda, 
	davacının, piyade er olarak askerlik görevini yapmakta iken,  
	rahatsızlandığı, sağlık raporunda bulgularına göre, askerliğe elverişli 
	olmadığına karar verilerek terhis edildiği, yapılan başvuru üzerine olayı 
	değerlendiren Emekli Sandığı Yönetim Kurulunca, davacıya vazife malûllüğü 
	aylığı bağlanamayacağına karar verildiği anlaşılmıştır.
	Dava 
	dilekçesinde, davacının askerliğe elverişli olmaması sonucunu doğuran sağlık 
	sorununun, askerlik görevinden kaynaklandığı ileri sürülmekte olup, vazife 
	malûlü olup olmadığının saptanmasında, tıbbi bulgu ve değerlendirmelerin 
	yanı sıra askerlik hizmetinin amacı ve askeri görev yerlerinin özellikleri 
	göz önüne alınarak ilgilinin askeri yeterlik ve yetenekleri ile askeri 
	geçmişinin de değerlendirilmesinin gerekeceği açıktır.
	Bu durumda, 
	davacının vazife malûlü sayılması için yaptığı başvurunun reddine ilişkin 
	dava konusu işlemin, askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri 
	hizmete göre tesis edildiğinin ve bu nedenle de askeri hizmete ilişkin 
	bulunduğunun kabulü gerekir.
	Belirtilen 
	durumlara göre ve olayda Anayasanın 157. ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. 
	maddelerinde öngörülen, idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri 
	hizmete ilişkin bulunması koşulları birlikte gerçekleştiğinden, davanın 
	görüm ve çözümü Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevine girmektedir.
	Açıklanan 
	nedenlerle, AYİM Başsavcısının başvurusunun kabulü ile Ankara 8. İdare 
	Mahkemesi’nin görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.
	SONUÇ: 
	Davanın çözümünde ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ’nin görevli olduğuna, bu 
	nedenle AYİM Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 8. İdare 
	Mahkemesi’nce verilen 13.4.2006 gün ve E:2005/2205 sayılı GÖREVLİLİK 
	KARARININ KALDIRILMASINA, 11.12.2006 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK 
	karar verildi.
	 
	* * *
	 
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/246 
	KARAR NO: 
	2006/236
	KARAR TR : 
	11.12.2006
	(Hukuk 
	Bölümü)    
	 
	ÖZET: Görev 
	sırasında ölen asker kişinin mirasçılarının 2330 ve 3713 sayılı Yasalara 
	göre nakdi tazminat ödenmesi isteklerinin reddine ilişkin işlemin iptali 
	istemiyle açılan davanın, ASKERİ İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin 
	gerektiği hk.
	 
	K A R A R
	
	 
	
	Davacı        :H. ve H.G.
	
	Vekili         :Av. Y.S.Ş.
	
	Davalı        :Milli Savunma Bakanlığı
	 
	O L A Y     
	: Davacıların müşterek oğulları P. Ütğm. Yılmaz GÜLHAN, Genelkurmay Özel 
	Kuvvetler Hava Grup Komutanlığı emrinde görevli olarak gönderildiği OHAL 
	Bölgesinden, görev dönüşü Ankara’ya gelmek için bindiği, Diyarbakır’dan 
	kalkan Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığına ait CASA firması tarafından 
	üretilen Hafif Nakliye uçağının, 16 Mayıs 2001 tarihinde MALATYA – Akçadağ – 
	Güzyurdu Köyüne 2 km. mesafede düşmesi sonucu vefat etmiştir.
	Davacılar, 
	oğullarının ölüm olayının 2330 ve 3713 sayılı Yasalar kapsamındaki bir görev 
	sırasında meydana geldiğini ileri sürerek, aylık bağlanmamasına ilişkin 
	olarak Emekli Sandığı işlemine karşı açılan dava sonunda, ANKARA 3. İDARE 
	MAHKEMESİ’nce, 27.6.2002 gün ve E:2001/1616, K:2002/1095 sayı ile, olayın 
	terör eylemi sonucu meydana gelmediği gerekçesiyle davanın reddine karar 
	verilmiş; temyiz incelemesinde  DANIŞTAY ONBİRİNCİ DAİRESİ, 30.1.2003 gün ve 
	E:2002/3971, K:2003/495 sayı ile; askeri görev sırasında terör eyleminin 
	etkisiyle şehit olan oğlundan dolayı davacının 2330 ve 3713 sayılı Yasalarda 
	tanınan haklardan yararlanması gerekirken,  aksi yöndeki düşünceyle davayı 
	reddeden Mahkeme kararını bozmuş; anılan Mahkemenin, ilk kararında ısrar 
	etmesi üzerine; Danıştay İdari Dava Daireler Genel Kurulu, 1.4.2004 gün ve 
	E:2003/774, K:2004/409 sayı ile; ısrar kararının, Danıştay Onbirinci 
	Dairesi’nin bozma kararı doğrultusunda bozulmasına karar vermiş; Emekli 
	Sandığı Genel Müdürlüğünce bu karar uygulanmıştır.
	Davacılar 
	tarafından, Danıştay İdari Dava Daireler Genel Kurulu’nun yukarıda sözü 
	edilen kararı ile oğullarının ölüm olayının 2330 ve 3713 sayılı Yasalar 
	kapsamında olduğunun kesinleştiğinden bahisle, kendilerine nakdi tazminat 
	ödenmesi istemiyle, 3.5.2005 günlü dilekçeyle davalı idareye başvuruda 
	bulunulmuş ise de, idarece cevap verilmemiştir.
	Davacılar 
	vekilince, nakdi tazminat ödenmesi için yapılan başvurunun idarece cevap 
	verilmeyerek reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle, 25.7.2005 gününde 
	Mahkeme kaydına giren dilekçe ile, genel idari yargı yerinde dava 
	açılmıştır.
	Davalı 
	idarece, birinci savunma dilekçesinde, davanın çözümünde AYİM’nin görevli 
	olduğu ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.   
	ANKARA 4. 
	İDARE MAHKEMESİ; 2.3.2006 gün ve E:2005/1440, sayı ile, Anayasanın 157. 
	maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin askeri olmayan makamlarca 
	tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete 
	ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini 
	yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden 
	doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağının 
	belirtildiği,  20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa’nın 25.12.1981 tarih ve 
	2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hükmün yer aldığı, 
	Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu 
	idari işlemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin 
	bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesinin gerektiği, olayda ise, 
	davacının oğlunun ölümü nedeniyle 2330 sayılı Kanuna göre tazminat ödenmesi 
	istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali 
	istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşıldığından asker kişi niteliği 
	taşımayan ve askeri hizmetle ilgisi bulunmayan bu uyuşmazlığın görüm ve 
	çözümünün idari yargının görevine girdiği gerekçesiyle, davalı idarenin 
	görev itirazını reddederek görevlilik kararı vermiştir.
	Davalı İdare 
	vekilince, süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı 
	çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine, dilekçe ve idari yargı 
	dosyası sehven Mahkememize gönderilmiş;  Mahkememizce dilekçe ve dosya AYİM 
	Başsavcısına gönderilmiştir.
	ASKERİ 
	YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI; Anayasanın, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 
	başlıklı 157’nci maddesinde yer alan göreve ilişkin hükümlerini benzer bir 
	biçimde tekrarlayan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20 ve 21’inci 
	maddelerine göre uyuşmazlık konusunun Askeri İdari Yargı yerinde 
	görülebilmesi için iki koşulun bir arada gerçekleşmesi gerektiği, “Asker 
	kişiyi ilgilendirme” koşulundan davacının hizmette ya da görevden ayrılmış 
	ve 1602 sayılı Kanunun 20’inci maddesinde sayılan asker kişilerden olması 
	anlaşılabileceği gibi, işlemin “bir asker kişi gözetilerek” tesis edilmesi 
	halinde de davacının bu asker kişiden hareketle menfaat ihlali iddiasında 
	bulunan kişilerden (Örneğin; eşi, ana-babası çocukları vs.) olması halinde 
	de söz konusu koşulun gerçekleştiğinin kabul edildiği, diğer koşulu ise 
	davaya konu işlemin “askeri hizmete ilişkin” bulunması koşulunun 
	oluşturduğu, Uyuşmazlık Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere 
	idari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden “askeri hizmete 
	ilişkin” olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması 
	gerektiği, eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve 
	askeri hizmete göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin 
	bulunduğunun kabulü gerektiği, daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete 
	ilişkin idari işlemlerin, idarece bir asker kişinin askeri yeterlik ve 
	yetenekleri, tutum ve davranışları, askeri geçmişi, asker kişi olmaktan 
	kaynaklanan hak ve ödevleri, askerlik hizmetinin amacı, askeri görev 
	yerlerinin özellikleri, askeri kural, gerek ve gelenekler göz önünde 
	tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemler olduğu, dava 
	dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacıların müşterek 
	oğulları olan P. Ütğm. Yılmaz GÜLHAN’ın, Genelkurmay Özel Kuvvetler Hava 
	Grup Komutanlığı emrinde görevli olduğu, görevli olarak gönderildiği OHAL 
	Bölgesinden görev dönüşü Ankara’ya gelmek için, Diyarbakır’dan kalkan 
	Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığına ait CASA firması tarafından 
	üretilen Hafif Nakliye uçağına bindiği, uçağın 16 Mayıs 2001 tarihinde saat 
	13.09 sıralarında MALATYA – Akçadağ – Güzyurdu Köyüne 2 km. mesafede 
	bahçelik bir alanda yere çakılmak suretiyle düşmesi sonucu vefat ettiğinin 
	anlaşıldığı, bu açıklamalara nazaran; P. Ütğm. Yılmaz GÜLHAN’ın asker kişi 
	olduğu ve davacıların bu asker kişinin varisi olarak ona tebaan işbu davayı 
	açtıkları, ölüm olayının da askerlik hizmetinin ifası sırasında görev dönüşü 
	binilen askeri uçağın düşmesi sonucunda meydana gelmiş olduğu göz önüne 
	alınarak“asker kişiyi ilgilendirme” ve “askeri hizmete ilişkin
	olma “ 
	şartlarının birlikte gerçekleşmiş olduğu ve bu itibarla davanın görüm ve 
	çözümünde AYİM.’in görevli olduğu ve bu nedenle Ankara 4. İdare 
	Mahkemesi’nin görevlilik kararının kaldırılmasının gerektiği gerekçesiyle, 
	askeri idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 
	sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık 
	Mahkemesi’nden istemiştir. 
	Başkanlıkça, 
	2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre, Danıştay Başsavcılığından yazılı 
	düşüncesi istenilmiştir. 
	DANIŞTAY 
	BAŞSAVCISI; Anayasanın 157. maddesine göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 
	askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri 
	ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan 
	uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, 
	1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 20 nci maddesinde de söz 
	konusu Anayasa hükmüne aynen yer verilmiş ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde 
	görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, 
	askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil 
	memurların asker kişi sayıldığı, buna göre, idari işlem veya eylemin asker 
	kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının bir 
	arada gerçekleşmesi halinde davanın AYİM’ de çözümlenmesinin gerektiği; 
	olayda, terörle mücadele görevi sona erdikten sonra kıtasına dönerken ölen 
	asker kişinin anne ve babası tarafından 2330 ve 3713 sayılı yasalar uyarınca 
	nakdi tazminat ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun zımni reddi üzerine 
	açılan davada, işlemin yargısal denetiminde anılan yasalar çerçevesinde anne 
	babanın tazminata hak kazanıp kazanmadıklarının değerlendirileceği tabi 
	olup, bu haliyle işlemde 1602 sayılı Yasanın 20/1. maddesinde yer alan, 
	asker kişiyi ilgilendirme ve askeri hizmete İlişkin olma koşullarının 
	bulunduğundan söz edilemeyeceği, öte yandan, her ne kadar Uyuşmazlık 
	Mahkemesinin, görev sırasında ölen asker kişinin mirasçılarının 2330 sayılı 
	Yasa’ya göre nakdi tazminat verilmesi isteklerinin reddine ilişkin işlemin 
	iptali istemiyle açılan davada Askeri İdari Yargının görevli olduğu yolunda 
	17.11.2003 günlü, E: 2003/99, K: 2003/92 sayılı kararı var ise de, 2247 
	sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 30. 
	maddesinin son fıkrasında yer alan “Görev konusundaki ilke kararları; 
	Uyuşmazlık Mahkemesini ve bütün yargı mercilerini, hüküm uyuşmazlıkları 
	dolayısıyla verilecek esasa ilişkin ilke kararları ise yalnız Uyuşmazlık 
	Mahkemesini bağlar.” hükmüne göre, yargı mercilerinin sözü edilen ilke 
	kararları dışındaki Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına uymak zorunluluğunun 
	bulunmadığı, bu durumda, 1602 sayılı Yasanın 20/1 maddesinde sayılı 
	koşulların yer almadığı işleme karşı açılan davanın görüm ve çözümünün genel 
	idari yargı yerinin görevinde bulunduğu son
Yeni Sayfa 1
belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı", 
imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi", "imar para cezaları", "imar kirliliği 
suçları", ve her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve 
"ımar hukukçusu".
 
 imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-07-21 (2878 okuma)
[ Geri Dön ]
		  | 
	
	
		  | 
		  | 
		  |