Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/215 
	KARAR NO: 
	2006/191
	KARAR TR : 
	6.11.2006
	(Hukuk 
	Bölümü)
	 
	ÖZET: 2247 
	sayılı Yasa’nın 1. maddesine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. 
	maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.
	 
	K A R A R
	 
	
	Davacı        : İ.Ö.
	Vekilleri 
	    : Av.B.B. -Av E.E. -Av.Y.Ü.
	
	Davalı        : H.Ö.
	 
	O L A Y     
	: Davacı vekili dava dilekçesinde, taraflar arasında davalının kusurlu 
	hareketlerinden kaynaklanan şiddetli geçimsizlik nedeni ile tarafların 
	boşanmalarına, evlilik birliğinin devamı sırasında ortak edinilen malların 
	tespiti ile bu malların % 40’ının davacı müvekkili adına tesciline ve 
	boşanmaya sebebiyet veren kusurlu taraf olan davalı aleyhine 
	10.000.000.000.-TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
	Davacı 
	vekilinin harçlandırılmış olan tescil ile ilgili taleplerine ilişkin ve 
	katkı payına ilişkin davasının ayrı bir esas üzerinden yürütülmesi gerektiği 
	belirlenmekle, tescil talebinin ve katkı payına ilişkin davasının boşanma 
	davasından tefrikine karar verilmesi sonucu, bu dava Bakırköy 1. Aile 
	Mahkemesi’nin E:2004/1028 sayılı dosyasında görülmeye başlanmıştır.   
	
	BAKIRKÖY 
	1.AİLE MAHKEMESİ; 18.3.2005 gün ve E:2004/1028, K:2005/203 sayı ile, evlilik 
	birliğinin devamı sırasında ortak edinilen malların tespiti ile bu malların 
	%40’ının davacı adına tesciline ilişkin davada Mahkemelerinin görevli 
	olmadığı, asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle 
	görevsizlik kararı vererek, esas dosyanın fotokopisi çektirildiğinde ve 
	talep halinde görevli Bakırköy Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne 
	gönderilmesine karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
	BAKIRKÖY 
	6.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 29.11.2005 gün ve E:2005/168, K:2005/349 sayı ile, 
	davacı İsmet Özaltın vekilince, tarafların boşanmaları istemiyle Bakırköy 4. 
	Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2003/127 sayılı dosyasında dava açıldığı, 
	yapılan açık yargılama sonunda Mahkemece, 8.9.2003 günü, dosyanın yetkili ve 
	görevli Bakırköy Aile Mahkemesi’ne devredildiği, Bakırköy 1. Aile 
	Mahkemesi’nce 20.12.2004 günü, dosyanın tefrik edildiği, katkı payına 
	ilişkin yargılamaya E:2004/1028 sayılı dosyada devam edildiği,  18.3.2005 
	günü de görevsizlik kararı verilerek, dosyanın Mahkemelerine gönderildiği, 
	davanın, evlilik birliğinin devamı sırasında ortak edinilen malların tespiti 
	ile bu malların %40’ının davacı adına tesciline ilişkin bulunduğu, ancak, 
	boşanma davasının 21.2.2003 günü, yani, Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe 
	girdiği tarihten sonra açıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vererek, 
	yasal süre içinde başvurulması halinde dosyanın görevli Bakırköy Nöbetçi 
	Aile Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek 
	kesinleşmiştir.
	Bu karar 
	gereği, davacının talebi üzerine, dosya Bakırköy Nöbetçi Aile Mahkemesi’ne 
	gönderilmiştir. Ancak, Bakırköy 1. Aile Mahkemesi’nce, daha önce aynı 
	davayla ilgili olarak Mahkemelerinin görevsizlik kararı bulunduğu 
	belirtilerek, görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosya Bakırköy 6.Asliye 
	Hukuk Mahkemesi’ne geri gönderilmiştir.
	Bunun 
	üzerine, davacı vekili, görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle 
	Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştur.  
	İNCELEME VE 
	GEREKÇE:
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. 
	Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Abdullah 
	ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 6.11.2006 günlü 
	toplantısında; Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, 2247 sayılı Yasa’da 
	öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve 
	dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay 
	Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ  ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, 
	başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten 
	sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 
	2247  
	sayılı   Uyuşmazlık   Mahkemesinin   Kuruluş   ve   İşleyişi     Hakkında    
	Kanun’un 1.maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesinin; Türkiye Cumhuriyeti 
	Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri 
	arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve 
	bu Kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkeme olduğuna işaret 
	edilmekte; 27 maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya 
	veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından 
	inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş 
	istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.
	Buna göre, 
	Uyuşmazlık Mahkemesi; adli, idari ve askeri yargı düzenlerinden en az 
	ikisine dahil yargı yerlerince verilen kararlar arasında doğan görev ve 
	hüküm uyuşmazlıklarını çözmekle yetkili ve görevlidir.
	Olayda, 
	görev uyuşmazlığına neden olduğu ileri sürülen kararların, sadece adli yargı 
	düzenine dahil bulunan mahkemelerce verildiği anlaşılmaktadır. Bu tür 
	uyuşmazlıkların çözümü, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 5236 
	sayılı Kanun’la değişik 25.maddesi uyarınca Yargıtay’a ait olup, ortada 
	Uyuşmazlık Mahkemesi’nce çözümlenmesi öngörülen bir görev uyuşmazlığı 
	bulunmamaktadır.
	Belirtilen 
	nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 1. maddesine uygun bulunmayan başvurunun, 
	aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.
	SONUÇ: 2247 
	sayılı  Yasa’nın 1. maddesine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. 
	maddesi uyarınca REDDİNE, 6.11.2006 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar 
	verildi.
	 
	* * *
	 
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/216
	KARAR NO: 
	2007/59
	KARAR TR : 
	7.5.2007
	(Hukuk 
	Bölümü)
	 
	ÖZET: 4447 
	sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu uyarınca verilen idari para cezasına karşı 
	yapılan itirazın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
	 
	K A R A R
	
	 
	
	Davacı        : MKE Kurumu Genel Müdürlüğü
	Vekili  
	       : Av. Ş.D.
	Davalı     
	   : Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü / Ankara
	 
	O LA Y      
	: Türkiye İş Kurumu Ankara İl Müdürlüğü'nün 14.07.2005 gün ve 23461 sayılı 
	işlemi ile, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 48. maddesine 
	aykırılıktan dolayı (işten ayrılma bildirgesini süresi içinde göndermediği) 
	aynı Kanunun 54. maddesi uyarınca davacıya idari para cezası verilmiştir.
	Davacı 
	vekili, yapılan itirazın Kurumun ünite itiraz komisyonunca reddi üzerine, 
	söz konusu para cezası verilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle, idari 
	yargı yerinde dava açmıştır
	ANKARA 6. 
	İDARE MAHKEMESİ(TEK HAKİM); 07.10.2005 gün ve E:2005/1935; K:2005/1346 sayı 
	ile, toplum düzenini, genel ahlakı, genel sağlığı, çevreyi ve ekonomik 
	düzeni korumak amacıyla; kabahatlere ilişkin genel ilkeleri, kabahatler 
	karşılığında uygulanabilecek olan idari yaptırım türlerini ve sonuçlarını, 
	kabahatler dolayısıyla karar alma sürecini, idari yaptırıma ilişkin 
	kararlara karşı kanun yolları ile idari yaptırım kararlarının yerine 
	getirilmesine ilişkin esasların belirlenmesi amacıyla yürürlüğe konulan 5326 
	sayılı Kabahatler Kanunu'nun 2. maddesinde; Kanunun, karşılığında idari 
	yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın Kabahat olarak tanımlandığı, 3. 
	maddesinde; bu Kanunun genel hükümlerinin diğer kanunlardaki kabahatler 
	hakkında da uygulanacağı, 16. maddesinde, kabahatler karşılığında 
	uygulanacak olan idari yaptırımların, idari para cezası ve idari 
	tedbirlerden ibaret olduğunun belirtildiği; aynı Kanun'un "Başvuru Yolu" 
	başlıklı 27. maddesinde; idari para cezası ve mülkiyetin kamuya 
	geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı, kararın tebliğ veya 
	tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde sulh ceza mahkemesine 
	başvurulabileceğinin belirtildiği, sözü edilen 5326 sayılı Kanunun, 1.6.2005 
	tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği; belirtilen yasal 
	düzenlemeler uyarınca; 01.6.2005 tarihinden itibaren, 5326 sayılı Yasada 
	sayılan idari para cezası ve idari tedbirlerden oluşan idari yaptırımlar ile 
	diğer yasalarda yer alan idari yaptırımlara karşı, Yasanın 19. maddesinde 
	sayılan istisnai durumlar haricinde Sulh Ceza Mahkemeleri nezdinde dava 
	açılabileceği; buna göre, davacının işten ayrılma bildirgesini süresi içinde 
	vermediğinden bahisle 977,40 YTL tutarında idari para cezası verilmesine 
	ilişkin davalı idare işleminin iptali isteğiyle 27.09.2005 tarihinde 
	Mahkemelerinin kayıtlarına giren dilekçe ile bakılan dava açılmış ise de; 
	yukarıya alınan Yasa hükümleri uyarınca, 506 sayılı Yasa hükümlerine göre 
	verilen idari yaptırım niteliğindeki para cezasına karşı açılacak davalarda, 
	Sulh Ceza Mahkemelerinin görevli kılınması karşısında, uyuşmazlığın görüm ve 
	çözümünde Mahkemelerinin görevli bulunmadığı  gerekçesiyle görevsizlik 
	kararı vermiş; bu karar, karara itirazın Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 
	5.4.2006 gün ve E:2005/5733, K:2006/1825 sayılı kararıyla reddedilip 
	onanması suretiyle kesinleşmiştir.
	Davacı 
	vekili bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.
	ANKARA 11. 
	SULH CEZA MAHKEMESİ; 08.12.2005 gün ve E:2005/754 Müt. sayı ile, 
	Mahkemelerin görevlerinin CMK 3. maddesince yasa ile belirleneceği,  5326 
	Sayılı Kabahatler Yasası genel bir yasa olup, 3. maddesinde bu yasanın genel 
	hükümlerinin diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanacağı öngörmüş 
	ise de; kural olarak yasaların uygulanmasında özel yasaların öncelikli 
	olduğu, 4857 sayılı yasanın 108. maddesinin, idari para cezalarının eylemin 
	gerçekleştiği yer Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğünce 
	verileceği ve cezalara karşı 7 gün içerisinde yetkili idare mahkemesine 
	itiraz edilebileceği kuralını getirdiği; 4857 sayılı yasanın 108. maddesinin 
	yürürlükten kaldırıldığını gösterir kural bulunmadığı, gerekçesiyle 
	görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
	İNCELEME VE 
	GEREKÇE:
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Dr. 
	Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, 
	Abdullah ARSLAN  ve Celal IŞIKLAR’ın  katılımlarıyla yapılan 07.05.2007 
	günlü toplantısında;
	I-İLK 
	İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan 
	incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, 
	E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık 
	Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip 
	değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin 
	ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya 
	da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın 
	mahkûmiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli 
	ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının 
	anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk 
	uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari 
	organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında 
	yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak 
	nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev 
	ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip 
	çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, 
	olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde 
	incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
	Adli ve 
	idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde 
	olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı tarafın, idari yargı kararı 
	kesinleşmeden adli yargı yerine başvuru yaptığı, buna karşın idari yargı 
	kararının daha sonraki bir tarihte kesinleştiği; sonuçta idari yargı 
	dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin 
	istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık 
	Mahkemesi’ne gönderildiğini kabul etmek gerektiği; adli yargı kararının 
	kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin Başkanlık yazısıyla 
	Mahkemesinden istenildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık 
	bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine 
	oybirliği ile karar verildi.
	II-ESASIN 
	İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari 
	yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; 
	ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR 
	ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, davada idari yargının görevli 
	olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GERE?İ 
	GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
	Dava, 4447 
	sayılı Kanun’un 48. maddesine aykırılıktan dolayı aynı Kanunun 54. maddesi 
	uyarınca verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.
	
	25.8.1999 
	gün ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 48. maddesinde, işsizlik 
	sigortasına ilişkin genel hükümlere yer verilmiş, “İdari para cezaları ile 
	idari işlemlere karşı itirazlar” başlığını taşıyan 54. maddesinde ise, 
	“Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle;
	a) İşsizlik 
	sigortasına ilişkin yükümlülükleri nedeniyle sigortalıların ücretlerinden 
	indirim veya kesinti yapan işverenlere her bir sigortalı için 25/8/1971 
	tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 33 üncü maddesine göre sanayi kesiminde 
	çalışan onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücret 
	tutarında,
	b) 48 inci 
	maddede öngörülen işten ayrılma bildirgesini Kuruma vermeyen işverenlere her 
	bir fiil için ayrı ayrı 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 33 
	üncü maddesine göre sanayi kesiminde çalışan onaltı yaşından büyük işçiler 
	için uygulanan aylık asgari ücretin iki katı tutarında, 
	İdari para 
	cezası verilir.
	(Değişik 
	ikinci fıkra: 25/6/2003 – 4904/ 31 md.) İdarî para cezaları tebliğ 
	tarihinden itibaren yedi gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde 
	Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca 
	itirazı reddedilenler idarî yargı yoluna başvurabilirler. Yargı yoluna 
	başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz.
	İşsizlik 
	sigortası uygulamasına ilişkin işlemlere karşı sigortalıların ve 
	işverenlerin yapacakları itirazlardan Sosyal Sigortalar Kurumuna verilen 
	görevlerle ilgili olanlar adı geçen Kuruluşa, diğerleri ise Kuruma yapılır. 
	İtirazların, işlemin tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde yapılması ve 
	30 gün içinde sonuçlandırılması zorunludur. Yapılan itirazlar daha önce 
	yapılmış bulunan işlemlerin uygulanmasını geciktirmez. İtiraz yoluna 
	başvurulmuş olması ilgililerin yargı yoluna başvurma haklarını ortadan 
	kaldırmaz” hükmü yer almıştır.
	4447 sayılı 
	Yasa’nın 54. maddesinde yer alan düzenleme karşısında, para cezalarına karşı 
	yapılacak itirazların görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli 
	olacağının kabulü gerekir.
	1.6.2005 
	tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine 
	Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanunun diğer kanunlarda 
	düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin 
	görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda 
	düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; 
	Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları 
	taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari 
	yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya 
	geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak 
	itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle 
	doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar 
	verilmiştir.
	Daha sonra,  
	5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. 
	maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı 
	kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı 
	Resmi Gazete’de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede 
	yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar 
	verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme 
	yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu 
	düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı 
	tarafından, Anayasa Mahkemesi’nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü 
	doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı 
	yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli 
	olacağı belirtilmiştir.
	Son olarak, 
	30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesini 
	değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde "(1) Bu 
	Kanunun;
	a) İdarî 
	yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda 
	aksine hüküm bulunmaması halinde, 
	b) Diğer 
	genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi 
	yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,
	uygulanır" 
	denilmiştir.
	19.12.2006 
	tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun, idarî 
	yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer 
	kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda 
	görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı 
	anlaşılmaktadır.
	Görev 
	kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için 
	bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen 
	görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk 
	ilkesidir.
	Davanın 
	açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile 
	görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni 
	yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi 
	gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe 
	girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal 
	hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği 
	açıktır.
	Diğer 
	taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun 
	değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, 
	mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale 
	geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.
	İncelenen 
	uyuşmazlıkta, idari para cezasına ilişkin görevli mahkemeyi belirleyen yasa 
	kuralı değiştirilmiş ve yeni düzenleme 19.12.2006 tarihi itibariyle 
	yürürlüğe girmiş olduğuna göre, görev kuralının geçmişe etkili olacağı 
	yolundaki genel hukuk ilkesi karşısında, 4447 sayılı Kanun’un 48. maddesine 
	aykırılıktan dolayı aynı Kanunun 54. maddesi uyarınca verilen idari para 
	cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin 
	görevli olduğu kuşkusuzdur.
	Açıklanan 
	nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması 
	gerekmiştir.
	SONUÇ: 
	Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 6. 
	İdare Mahkemesi’nce verilen 7.10.2005 gün ve E:2006/1935, K:2005/1346 sayılı 
	GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 07.05.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN 
	OLARAK karar verildi.
	 
	* * *
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/221
	KARAR NO: 
	2006/192
	KARAR TR : 
	6.11.2006
	(Hukuk 
	Bölümü)
	 
	ÖZET: 2247 
	sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan BAŞVURUNUN, aynı 
	Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.
	 
	K A R A R
	
	 
	Davacılar    
	: K.E. –B.E. –B.Y. –A.E.
	Vekilleri 
	    : Av.M.K. -Av.Z.B.
	Davalı  
	      : Bayrampaşa Belediye Başkanlığı
	 
	O L A Y     
	: Davacılar vekili, Bayrampaşa Belediye Encümeni'nin isim düzeltilmesi 
	hakkındaki 11.8.2005 gün ve 1082 sayılı kararının iptali istemiyle idari 
	yargı yerinde dava açmıştır.
	İSTANBUL 1. 
	İDARE MAHKEMESİ; 31.1.2006 gün ve E:2005/2457; K:2006/142 sayı ile, 5326 
	sayılı Kabahatler Kanunu’nun 1,2,16,17 ve 27. maddelerinden söz ederek, 
	Kabahatler Kanunu’nda, toplum düzenini, genel ahlakı, genel sağlığı ve 
	ekonomik düzeni korumak amacıyla konulan kuralların icrai veya ihmali bir 
	davranışla ihlal edilmesinin kabahat olarak tanımlandığı, keza, bu kabahat 
	nedeniyle kendi kanununda idari bir yaptırım öngörülmüş ise, bu yaptırıma 
	karşı sulh ceza mahkemesine itiraz edilebileceğinin anlaşıldığı, buna göre, 
	idari para cezalarının da idari bir yaptırım türü olarak kabul edilmesi ve 
	bu cezalara karşı yapılacak itirazların Kabahatler Kanunu uyarınca sulh ceza 
	mahkemesince çözümlenmesi gerektiği, olayda, davacıya 3194 sayılı Kanun’a 
	aykırılık nedeniyle idari para cezası verildiği görülmüş olup, kabahat 
	niteliğindeki bu fiil nedeniyle verilen para cezasının Kabahatler Kanunu’nun 
	17. maddesi kapsamında bir yaptırım olduğu, bu itibarla, söz konusu cezaya 
	yönelik itirazın adli yargı yerince çözümlenmesi gerekeceği sonucuna 
	varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
	Davacılar 
	vekili, bu kez, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesine göre hesaplanan 
	idari para cezasının tahsilinin durdurulması ve söz konusu encümen kararının 
	iptali istemiyle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.
	EYÜP 2. SULH 
	CEZA MAHKEMESİ; 2.5.2006 gün ve 2006/185 Muh.; 2006/1193 Müt. sayı ile, 
	itiraz eden vekilleri tarafından öncelikle İstanbul 1. İdare Mahkemesi’ne 
	başvuru yapıldığı ve Mahkemece 31/1/2006 tarih ve 2005/2457 Esas, 2006/142 
	Karar sayılı kararı ile, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesi 
	gereğince sulh ceza mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik 
	kararı verildiği, bunun üzerine, Mahkemelerine encümen kararının iptali için 
	başvuruda bulunulduğunun anlaşıldığı, 3194 sayılı İmar Yasası’nın 42. 
	maddesinde, idari yaptırım kararının belediye başkanlığınca verileceği 
	belirtilmekle birlikte açıkca sulh ceza mahkemesinin idari yaptırım kararına 
	karşı itiraz halinde görevli ve yetkili olduğunun belirtilmediği, bu 
	durumda, idare mahkemesinin idari yaptırım kararına ilişkin itirazı 
	incelemekte yetkili ve görevli olacağı, kanunların uygulanması sırasında 
	özel kanunların genel nitelikteki yasalardan öncelikle uygulanacağı 
	esasından hareketle, genel nitelikteki Kabahatler Yasası’nın 3.maddesinin 
	Anayasa Mahkemesi tarafından 1.3.2006 tarihinde iptal edildiği, iptal kararı 
	yürürlüğe girmemiş olmakla birlikte, özel nitelikteki İmar Yasası’nın 
	uygulanmasında idare mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin düzenlemeyi iptal 
	eden herhangi bir yasa olmadığından, halen yürürlükte olduğu gerekçesiyle 
	görevsizlik kararı vererek görev uyuşmazlığı oluştuğundan, dosyanın karar 
	kesinleştiğinde, Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiş; bu 
	karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
	İNCELEME VE 
	GEREKÇE:
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. 
	Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Abdullah 
	ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 6.11.2006 günlü 
	toplantısında; Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, 2247 sayılı Yasa’da 
	öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve 
	dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay 
	Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ  ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, 
	başvurunun reddi gerektiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları da 
	dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 
	Dosya 
	üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke 
	Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında 
	Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması 
	yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ 
	ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması 
	sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, 
	askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm 
	uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev 
	uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna 
	varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte 
	olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza 
	davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara 
	ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk 
	Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...”açıkça belirtilmiştir. Bu 
	durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev 
	uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
	Olay 
	kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; 
	idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş 
	bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı 
	inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar 
	bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. 
	1- 2247 
	sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının 
	bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı 
	mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada 
	kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya 
	kesinleşmiş olması gerekir.
	Bu 
	uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza 
	davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, 
	idari yargı yerinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı 
	yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, 
	olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu 
	uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri 
	sürülebilecektir.
	2- 2247 
	sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden 
	birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen 
	bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada 
	görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli 
	bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine 
	başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar 
	vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma 
	görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu 
	belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma 
	olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda 
	Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin 
	ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.
	Yasa koyucu, 
	14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde 
	her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini 
	davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda 
	çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı 
	veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el 
	çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.
	Olayda, adli 
	yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla 
	yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık 
	Mahkemesi’ne başvurulmasına da karar verilmiştir. 
	Bu haliyle, 
	her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın 
	taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Eyüp 2. Sulh Ceza 
	Mahkemesi’nce 19. maddeye göre başvuruda bulunulduğunun kabulü suretiyle 
	inceleme yapılması gerekmektedir. Buna göre: 
	2247 sayılı 
	Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. 
	maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya 
	kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye 
	başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı 
	veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile 
	görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve 
	elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin 
	erteler.” hükmüne yer verilmiş; aynı Yasanın 27. maddesinde, “Uyuşmazlık 
	Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin 
	istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya 
	süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder.” denilmiştir.
	Anılan Yasa 
	hükmüne göre, bir yargı yerinin re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvuruda 
	bulunabilmesi için; tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada, daha önce 
	diğer yargı yerlerinden birisi tarafından görevsizlik kararı verilmiş ve bu 
	kararın kesinleşmiş bulunması ve bunun üzerine kendine gelen davayı 
	inceleyen yargı yerinin de davada görevsizlik kararı veren yargı yerinin 
	görevli olduğu kanısına varması gerekmektedir.
	Sulh Ceza 
	Mahkemesi dosyasından, İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kesinleşip 
	kesinleşmediği anlaşılamadığından, Başkanlığımızca, 28.7.2006 gün ve 
	E:2006/221 sayılı yazı ile, İstanbul 1.İdare Mahkemesi’nden, 31.1.2006 gün 
	ve E:2005/2457; K:2006/142 sayılı görevsizlik kararının kesinleşme durumunu 
	gösteren onaylı bir örneğinin gönderilmesinin istenilmesi üzerine, adı geçen 
	Mahkemece gönderilen 6.9.2006 gün ve E:2005/2457 sayılı yazıda, söz konusu 
	kararın temyiz edildiği bildirilmiştir. Bu durumda, Sulh Ceza Mahkemesince 
	görev uyuşmazlığına konu edilen İstanbul 1.İdare Mahkemesi’nin görevsizlik 
	kararı kesinleşmediğinden, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen 
	koşul gerçekleşmemiştir.
	Açıklanan 
	nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan 
	ve yöntemine uymayan başvurunun, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca reddi 
	gerekmiştir.
	SONUÇ: 2247 
	sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan ve yöntemine 
	uymayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 6.11.2006 
	gününde OYBİRLİ?İ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
	 
	* * *
	 
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/224
	KARAR NO: 
	2007/61
	KARAR TR : 
	7.5.2007
	(Hukuk 
	Bölümü)
	 
	ÖZET: 2247 
	sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, 
	aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.
	 
	K A R A R
	
	 
	Davacı  
	      : Kamer Antalya Kaleiçi Turizm İşletmeleri ve Yatırım A.Ş.
	Vekili    
	     : Av. Ö.Ö.
	Davalı    
	    : Muratpaşa Belediye Başkanlığı
	Vekili   
	      : Av. S.Ö.
	 
	O L A Y     
	: Antalya Muratpaşa Belediyesi Encümeni’nin 7.7.2005 gün ve 925 sayılı 
	işlemi ile, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca davacı adına 
	idari para cezası verilmiştir.
	Davacı 
	vekili, para cezası verilmesine ilişkin söz konusu işlemin iptali istemiyle 
	idari yargı yerinde dava açmıştır. 
	ANTALYA 2. 
	İDARE MAHKEMESİ; 29.9.2005 gün ve E:2005/1091, K:2005/1504 sayı ile, 
	davanın, davacı şirketin, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca 
	para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 7.7.2005 gün ve 925 sayılı 
	Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açıldığı, uyuşmazlık hakkında 
	görevli yargı yerinin belirlenmesi için 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 
	5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun irdelenmesi gerektiği, bilindiği gibi, 
	kabahatler ve kabahatlere uygulanacak yaptırımların, 765 sayılı eski Ceza 
	Kanunu’ndan farklı bir anlayışla 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nda 
	düzenleme dışı bırakıldığı ve yeni Türk Ceza Kanunu ile eş zamanlı olarak 
	yeni bir Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe konulduğu, ancak, özel hükümlerinde 
	eski Ceza Kanununda sayılan kabahatler büyük oranda korunmuş olmakla 
	birlikte, yürürlüğe giren bu Kabahatler Kanunu’nun 765 sayılı Yasa’da yer 
	alan hükümlerden farklı olarak yeni bir amaç ve kapsam taşıdığı, Kabahatler 
	Kanunu’nun 2, 3, 16, 27, geçici 2 ve geçici 3. maddeleri ile Kanunun 
	gerekçesinden ve TBMM Adalet Komisyonu raporundan söz ederek, aksi yöndeki 
	bir düşüncenin, Kabahatler Kanunu’nu sadece bu Kanunun "Çeşitli Kabahatler" 
	başlıklı ikinci kısmında yer alan ve büyük oranda eski Ceza Kanununda  
	sayılan kabahatlerden oluşan toplam 12 çeşit kabahatle sınırlı olduğu 
	sonucunu doğuracağı, bunun Kanunun genel hükümlerinde yer alan maddelerle 
	getirilen sistematiğine uygun düşmeyeceği ve özellikle Kanunun yukarıda yer 
	verilen 3. maddesinin birinci fıkrasını, geçici 2 nci ve 3 üncü maddelerini 
	uygulama alanı olmayan gereksiz maddeler durumuna düşüreceği, Yasa koyucunun 
	bu tür bir sonucu öngördüğünün söylenemeyeceği, bu durumda, Kabahatler 
	Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1.6.2005 tarihinden itibaren idari para 
	cezalarına karşı açılan davaların, kabahatler Kanunu kapsamında olduğu ve 
	idari yaptırım olarak para cezası öngören kanunlarda itiraz yeri olarak 
	idare mahkemeleri gösterilmiş olsa dahi görüm ve çözümünün adli yargı 
	yerlerinin görev alanına girdiği sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlık konusu 
	para cezasına karşı açılan davada görevli yargı yerinin adli yargı olduğu 
	gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
	Davacı 
	vekili, bu kez, söz konusu idari para cezasına karşı adli yargı yerinde 
	itirazda bulunmuştur.
	ANTALYA 1. 
	SULH CEZA MAHKEMESİ; 5.12.2005 gün ve E:2005/1605, K:2005/ 2674 sayı ile, 
	başvuran hakkında dosya kapsamındaki idari para cezasının düzenlendiği, bu 
	düzenleme üzerine idari para cezasına karşı cezanın iptali için Antalya 
	İdare Mahkemesi’ne başvurulduğu, yapılan bu başvuru üzerine Antalya İdare 
	Mahkemesi’nce dosya kapsamında bulunan 2002/148 Esas, 2003/296 Karar sayılı 
	karar ile, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2 ve 3. maddeleri gerekçe 
	gösterilerek görevsizlik kararı verildiği, verilen bu görevsizlik kararı 
	sonucu başvuranın bu kez Mahkemelerine bir dilekçe ile başvurarak hakkındaki 
	idari para cezasının iptalini istediği, her ne kadar Kabahatler Kanunu 
	çerçevesinde Antalya İdare Mahkemesi’nce, uyuşmazlığın çözümünde adli 
	yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ve ilk 
	bakışta ve Kabahatler Kanunu’nun 2. ve 3. maddelerinin ifadesi karşısında bu 
	görevsizlik kararı Yasaya uygun gibi görünüyor ise de, verilen bu 
	görevsizlik kararında, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Kabahatler 
	Kanunu dışında ve bu Kanunun yürürlüğünden sonra yasalaştırılıp çıkarılan 
	5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun, Bankacılık 
	Kanunu’nun ve benzeri birçok kanunun idari para cezaları hakkındaki 
	düzenlemelerinin ve en önemlisi 5349 sayılı Yasa’nın değerlendirme dışı 
	tutulduğunun anlaşıldığı, bahsi geçen bu yasalardan 5403 sayılı Yasa’nın 22. 
	maddesinde ve Bankacılık Kanunu’nun 128. maddesinde, Kabahatler Kanunu’na 
	rağmen ve bu Kanundan sonra çıkarılmış olmalarına rağmen, aynı Kanun koyucu 
	tarafından idari para cezalarına itiraz mercii olarak idari yargının işaret 
	edildiği, anılan bu kanunlar dışında 1 Haziran 2005 tarihinden sonra 
	çıkarılan ve idari para cezası hükümlerini içeren hukuk normlarında idari 
	yargının itiraz mercii olarak tespit edildiğinin görüleceği, Kabahatler 
	Kanunu’nun öncelikle idare hukuku alanındaki bir düzenleme olmayıp, tamamen 
	ceza hukuku alanında yapılan reform hareketleri çerçevesinde çıkarılmış bir 
	yasa olduğu, Yasaya bu mantıkla yaklaşılması gerektiği ve Mahkemelerine göre 
	Yasanın amacının ceza hukuku alanı ile ilgili dağınıklığı düzenlemek olduğu, 
	yoksa Anayasa Mahkemesi’nin idari para cezaları ile ilgili son zamanlarda 
	verdiği yargı yolu uyuşmazlığına ilişkin kararlar ve 1 Haziran 2005 
	tarihinden sonra idari yargının görevlendirildiği yasalara rağmen, yıllardır 
	süre gelen idari işlemlerden kaynaklı tüm para cezalarına itiraz mercii 
	olarak bir ceza mahkemesi olan sulh ceza mahkemelerini görevli kılmak 
	olamayacağı, aksi durumda, Kabahatler Kanunu’nun 2-3 maddesini bu denli ve 
	idari yargı alanını da kapsayacak biçimde geniş yorumlama yoluna gidilirse, 
	1 Haziran'dan sonra yani Kabahatler Kanunu’ndan sonra yasalaşıp yürürlüğe 
	giren yukarıda belirtilen 5403 sayılı Yasa’nın 22. maddesindeki açık 
	düzenlemeye rağmen, adli yargının görevli denilebileceği ya da Bankacılık 
	Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulu’nun 500.000 YTL tutarının altındaki 
	cezalarına da itiraz mercii olarak sulh ceza mahkemelerinin öngörülmesinin 
	olasılık dahilinde bulunduğu, idari para cezasının genellikle idarenin 
	yaptığı bir işlem yada bazen aldığı bir karardan kaynaklı olabildiği, 
	idarenin yaptığı işlemin hukuka uygunluğunu denetlemenin halen idari 
	yargının görevinde bulunduğu, ancak bu işlemden sonra ve bu işleme dayalı 
	olarak verilen bir idari para cezası olduğu takdirde, bunun yargısal 
	denetiminin adli yargıda olacağı, bu durumun ise, ciddi bir kaosa yol 
	açacağı, zira, adli yargıda idari para cezasının itirazına yönelik yapılan 
	inceleme sırasında, cezaya dayanak olan işlemin hukuka uygunluğunu 
	denetlemenin de çoğunlukla gerekeceği, bu durumda, işlemin hukuka uygunluğu 
	yönünde denetim yapmak açısından idari yargıya, cezanın doğruluğu açısından 
	ise, adli yargıya başvurmak gerekeceği gibi fiilen kişilerin en kısa sürede 
	yargısal denetimi sağlama haklarının ihlaline yol açabilecek ve belki de 
	AİHS 6. maddesi kapsamında uzun süren yargılama süreçlerine neden olabilecek 
	uygulamaların başlatılma olasılığı ile karşı karşıya kalınabileceği, Kanun 
	koyucunun, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 2. ve 3. maddeleri ile 
	düzenlemeye çalıştığı alanın öncesinde bile idari yargının görevinde olan 
	bir hususu adli yargının görevine dahil etmek olamayacağı, Anayasa 
	Mahkemesi’nin, Anayasa çerçevesinde, idari para cezalarının yargı yolunu 
	düzenleyen bazı yasa hükümlerini, Kabahatler Kanunu yok iken dahi, Anayasaya 
	aykırı bulmasının idarenin tüm eylem ve işlemlerinin idari yargının 
	denetimine tabi olması yönündeki Anayasal ilkenin sonucu olsa gerektiği, 
	Yasa koyucunun da aksi yönde bir  iradesinin olmadığı, bu iradesini 5326 
	sayılı Yasa’dan sonra yasalaşan yasalarda belirttiği gerekçesiyle 
	görevsizlik kararı vermiş; bu karar, karara itiraz edilmeyerek 
	kesinleşmiştir.   
	İNCELEME VE 
	GEREKÇE :
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: 
	Dr.Atalay ÖZDEMİR, M.Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z.Nurhan YÜCEL,  
	Abdullah ARSLAN ve Celal IŞIKLAR’ın  katılımlarıyla yapılan 07.05.2007 günlü 
	toplantısında; Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, 2247 sayılı Yasa’da 
	öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve 
	dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay 
	Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR  ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINO?LU’nun, 
	başvurunun reddi gerektiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları da 
	dinlendikten sonra GERE?İ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
	Dosya   
	üzerinde  2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke 
	Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında 
	Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması 
	yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ 
	ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması 
	sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, 
	askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm 
	uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev 
	uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna 
	varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte 
	olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza 
	davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara 
	ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk 
	Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu 
	durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev 
	uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
	2247 sayılı 
	Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesine 
	göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için 
	adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu 
	ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda 
	verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu 
	uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın 
	taraflarınca ileri sürülebilmektedir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, 
	Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına 
	ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine 
	uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına 
	yer verilmektedir.
	Sulh Ceza 
	Mahkemesi dosyasından, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının 
	kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamadığından, Başkanlığımızca, 28.7.2006 gün 
	ve E:2006/224 sayılı yazı ile, Antalya 2. İdare Mahkemesi’nden, 29.9.2005 
	gün ve E:2005/1091; K:2005/1504 sayılı görevsizlik kararının kesinleşme 
	durumunu gösteren onaylı bir örneğinin gönderilmesinin istenilmesi üzerine, 
	adı geçen Mahkemece gönderilen 10.4.2007 gün ve E:2005/1091, K:2005/1504 
	sayılı yazıda, söz konusu kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine 
	Danıştay Altıncı Dairesi’nin 30.1.2007 gün ve E:2006/713, K:2007/423 sayılı 
	kararıyla bozulduğu bildirilmiştir.
	Bu durumda, 
	görev uyuşmazlığına konu edilen Antalya 2. İdare Mahkemesi’nin görevsizlik 
	kararı kesinleşmediğinden, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen 
	koşullar gerçekleşmemiştir.
	Açıklanan 
	nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları 
	taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.
	SONUÇ: 2247 
	sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, 
	aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 07.05.2007 gününde OYBİRLİ?İ İLE 
	KESİN OLARAK karar verildi.
	 
	* * *
	 
	Uyuşmazlık 
	Mahkemesi Başkanlığından:
	ESAS   NO   
	: 2006/225
	KARAR NO: 
	2007/62
	KARAR TR : 
	7.5.2007
	(Hukuk 
	Bölümü)
	 
	ÖZET: 2247 
	sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, 
	aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.
	 
	K A R A R
	 
	Davacı 
	       : Kamer Antalya Kaleiçi Turizm İşletmeleri ve Yatırım A.Ş.
	Vekili     
	    : Av.Ö.Ö.
	Davalı    
	    : Muratpaşa Belediye Başkanlığı
	Vekili     
	    : Av. S.Ö.
	 
	O L A Y     
	: Antalya Muratpaşa Belediyesi Encümeni’nin 7.7.2005 gün ve 925 sayılı 
	işlemi ile, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca verilen idari 
	para cezası nedeniyle Muratpaşa Belediyesi’nce davacı adına 20.7.2005 gün ve 
	18 sayılı ceza ihbarnamesi düzenlenmiştir.  
	Davacı 
	vekili, söz konusu ihbarnamenin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava 
	açmıştır. 
	ANTALYA 2. 
	İDARE MAHKEMESİ; 28.9.2005 gün ve E:2005/1092, K:2005/1495 sayı ile, 
	davanın, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42. maddesine göre imar para cezası 
	verilmesine ilişkin 20.07.2005 gün ve 18 sayılı davalı idare işleminin 
	iptali istemiyle açıldığı, uyuşmazlık hakkında görevli yargı yerinin 
	belirlenmesi için 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler 
	Kanunu’nun irdelenmesi gerektiği, kabahatler ve kabahatlere uygulanacak 
	yaptırımların, 765 sayılı eski Ceza Kanunu’ndan farklı bir anlayışla 5237 
	sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nda düzenleme dışı bırakıldığı ve yeni Türk 
	Ceza Kanunu ile eş zamanlı olarak yeni bir Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe 
	konulduğu, ancak, özel hükümlerinde eski Ceza Kanununda sayılan kabahatler 
	büyük oranda korunmuş olmakta birlikte yürürlüğe giren bu Kabahatler 
	Kanunu’nun 765 sayılı Yasa’da yer alan hükümlerden farklı olarak yeni bir 
	amaç ve kapsam taşıdığı, Kabahatler Kanunu’nun, 2, 3, 16, 27, geçici 2 ve 
	geçici 3. maddelerinden ve Kanunun gerekçesi ile TBMM Adalet Komisyonu 
	raporundan söz ederek, aksi yöndeki bir düşüncenin, Kabahatler Kanunu’nu 
	sadece bu Kanunun "Çeşitli Kabahatler" başlıklı ikinci kısmında yer alan ve 
	büyük oranda eski Ceza Kanununda sayılan kabahatlerden oluşan toplam 12 
	çeşit kabahatle sınırlı olduğu sonucunu doğuracağı, bunun, Kanunun genel 
	hükümlerinde yer alan maddelerle getirilen sistematiğine uygun düşmeyeceği 
	ve özellikle Kanunun yukarıda yer verilen 3. maddesinin birinci fıkrasını, 
	geçici 2 nci ve 3 üncü maddelerini uygulama alanı olmayan gereksiz maddeler 
	durumuna düşüreceğinin açık olduğu, Yasa koyucunun bu tür bir sonucu 
	öngördüğünün söylenemeyeceği, bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe 
	girdiği 1.6.2005 tarihinden itibaren idari para cezalarına karşı açılan 
	davaların, Kabahatler Kanunu kapsamında olduğu ve idari yaptırım olarak para 
	cezası öngören kanunlarda itiraz yeri olarak idare mahkemeleri gösterilmiş 
	olsa dahi görüm ve çözümünün adli yargı yerlerinin görev alanına girdiği 
	sonucuna ulaşıldığından, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarıca 
	verilen para cezasına karşı açılan davada görevli yargı yerinin adli yargı 
	olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
	Davacı 
	vekili, bu kez, söz konusu idari para cezasına karşı adli yargı yerinde 
	itirazda bulunmuştur.
	ANTALYA 2. 
	SULH CEZA MAHKEMESİ; 30.11.2005 gün ve Müteferrik E:2005/81, Müteferrik 
	K:2005/81 sayı ile, itiraz eden vekilinin, peyzaj projesine aykırı uygulama 
	yapılmasından dolayı Belediye Encümeninin İmar Kanunu’nun 32. maddesine göre 
	yıkım ve 42. maddesine göre vermiş olduğu idari para cezasının iptalini 
	talep ettiği, Antalya 2. İdare Mahkemesi’nin 2005/1092 Esas, 2005/1495 Karar 
	sayılı ilamıyla, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27 ve devamı maddeleri 
	gereğince itiraz ve iptal davalarının sulh ceza mahkemesinde olması 
	nedeniyle davanın görev yönünden reddine karar verildiği ve dosyanın başvuru 
	üzerine Mahkemelerine gönderildiği, 3194 sayılı İmar Kanunu’na dayalı olarak 
	yıkım ve idari para cezaları konusunda Anayasa Mahkemesi’nin itiraz mercii 
	olarak sulh ceza mahkemesini gösteren hükmünü iptal etmesi nedeniyle yıkım 
	kararı ve idari para cezalarına itiraz mercii olarak, idari işlemlerin 
	denetlenmesi ve yapılan işlemlere itiraz davalarının idari yargı 
	mahkemelerine gönderildiği ve bu hususta yetki ve görevin idare 
	mahkemelerinde olduğunun yerleşmiş içtihatlarla sabit bulunduğu, İmar 
	Kanunu’ndan sonra yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 
	kabahatler ile ilgili düzenleme yaparak 27,28,29. maddeleri gereğince idari 
	para cezalarına tebliğinden itibaren 15 gün içinde sulh ceza mahkemesine ve 
	bu mahkemenin itiraz üzerine verdiği karara da 7 gün içinde ağır ceza 
	mahkemesine itiraz yolunu düzenlediği, daha önceden 765 sayılı Kanun’da ve 
	özel kanunlarda bulunan kabahat türünden suçların mahkemelerde 
	yargılanmasına karşın 5237 sayılı TCK yürürlüğe girdikten sonra bu nevi suç 
	teşkil etmeyen kabahatlerin düzenleme yoluna gidildiği ve bazı kabahatlerin 
	Kabahatler Yasası’nda açıkça belirtilmek ve yine özel kanunlardaki hafif 
	hapis, hafif para cezası gerektiren düzenlemelerde kabahat kabul edilerek 
	bunların uygulanmasına Cumhuriyet savcıları yetkili kılındığı, bunun dışında 
	da özel yetki ile devlet memurlarının yetkili kılındığı ve bunlar dışında 
	mahkemelerde olan ihtilaflarda da mahkemelerin Kabahatler Kanunu gereğince 
	karar verme yetkisinin düzenlendiği ve bunlara itiraz yolu olarak da sulh 
	ceza ve 2. dereceli itiraz mercii olarak da ağır ceza mahkemelerinin 
	düzenlendiği, genel yetki ve görev kuralları açık hüküm getirmedikçe özel 
	yetki ve görevi kaldırmayacağı ve dava konusu olan idari para cezasına 
	itiraz mercii olarak idare mahkemesini görevli kıldığı, Kabahatler 
	Yas
Yeni Sayfa 1
belediyelerin "imar", "ımar" ve "imar hukuku", "ımar hukuku", "kaçak yapı", 
imar planı", "arazi ve arsa düzenlemesi", "imar para cezaları", "imar kirliliği 
suçları", ve her türlü imar sorunlarına çözüm getirecek olan "imar hukukcusu" ve 
"ımar hukukçusu".
 
 imar hukukçusu
Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.
Yayınlanma:: 2007-07-21 (2408 okuma)
[ Geri Dön ]
		  | 
	
	
		  | 
		  | 
		  |