imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

Danıştay Dokuzuncu (9.) Daire içtihatları (113 nolu Danıştay Dergisi- imar, imar hukuku) 86
imar hukuku



Türkiyenin imar hukuku sorunları


Yeni Sayfa 17

DOKUZUNCU DAİRE KARARLARI

 

BELEDİYE GELİRLERİ

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Dokuzuncu Daire

Esas  No   : 2005/1656

Karar No   : 2006/1622

 

Özeti : 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunun 92 maddesi uyarınca katılma payı tutarlarının ilgilisine ayrıca tebliğ gerektiği öte yandan katılma payına dayanak teşkil eden eski tarihli belediye meclis kararlarının da, payın tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emri ile beraber dava konusu edilebileceği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan: …

            Karşı Taraf        : Çine Belediye Başkanlığı - AYDIN

            Vekili                : Av. …

            İstemin Özeti    : Davacı adına kanalizasyon harcamalarına katılım payının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emri ve dayanağı Belediye Meclis Kararlarının iptali istemiyle açılan davada, olayda dava konusu belediye meclis kararı ile 1999 yılında ihalesi yapılan kanalizasyon işinin bitirilmesi için ilgilerden kanalizasyon harcamalarına katılma payı alınmasına karar verildiği ve bu karara istinaden düzenlenen tahakkuk cetvellerinin 3.4.2000 tarihinde ilan edildiği ayrıca hesaplanan payların düzenlenen su endeks defterine göre 18.4.2000 tarihinde davacıya tebliğ edilerek tahakkuk aşamasının tamamlandığı, bu nedenle belediye meclis kararına istinaden talep edilen katılım payı 18.4.2000 tarihinde tebliğ edildiğinden 5.3.2003 tarihli dilekçe ile açılan davada belediye meclis kararı ve payın tahakkuku yönünden süre aşımı nedeniyle işin esasını inceleme olanağı bulunmadığı, kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin ise yerinde olduğu gerekçesiyle, kısmen red kısmen süre red kararı veren Aydın Vergi Mahkemesinin 14.12.2004 gün ve E:2003/242, K:2004/726 sayılı kararının; katılma payının kendilerine tebliğ edilmediği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : Savunma verilmemiştir.

            Danıştay Savcısı Yakup Kaya'nın Düşüncesi: Uyuşmazlık, yükümlü adına tahakkuk ettirilen harcamalara katılma payının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emri ve dayanağı Belediye meclis Kararının iptali istemiyle açılan davayı; ödeme emrine olan kısmını red, Belediye meclis kararına ilişkin kısmını ise süreaşımı yönünden reddeden vergi mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istemine ilişkin bulunmaktadır.

            Dosyanın incelenmesinden ödeme emrinin dayanağını teşkil eden harcamalara katılma paylarına ilişkin tahakkukların belediye ilan asma yerine asılmak suretiyle ilan edildiği görülmüştür.

            Ancak 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun payların ilanına ilişkin 92. maddesinin son fıkrasında "Katılma payı tutarlarının mükelleflere ayrıca tebliğ olunacağı" hükmü bağlanmıştır.

            Bu durumda ödeme emrinin dayanağını teşkil eden katılma payının tutarlarının yükümlüğe ayrıca tebliğ edilip edilmediği hususunun araştırıldıktan sonra yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

            Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile temyiz konusu mahkeme kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

            Tetkik Hakimi Oğuz Karakış'ın Düşüncesi: 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu 92. maddesinin son fıkrasında katılma payı tutarlarının mükelleflere ayrıca tebliğ olunacağını hükme bağlamıştır. Olayda dava konusu ödeme emri içeriği katılma payının davacıya tebliğ edilmediği, mahkeme kararında geçen su endeks defterindeki 18.4.2000 tarihinin sadece bir bilgi notu olduğu davacının imzasını taşıyan bir tebliğin ise mevcut olmadığı anlaşıldığından, usulüne uygun tebliğ edilmeyen katılma payının tahsili için düzenlenen ödeme emrinin iptali gerekir Bu nedenle aksi yöndeki vergi mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:

            İstem davacı adına kanalizasyon harcamalarına katılma payının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emri ile dayanağı meclis kararının iptali istemiyle açılan davayı ödeme emri yönünden red belediye meclis kararı yönünden ise süre aşımı nedeniyle reddeden vergi mahkemesi kararının bozulmasına ilişkindir.

            2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun "Payların Tahakkuk Şekli" başlıklı 90. maddesinde, yol harcamalarına katılma payının, bu hizmetin yapıldığı yollardan faydalanan, su tesisleri ile kanalizasyon harcamalarına katılma paylarının ise hizmetten faydalanma şekline göre ilgili gayrimenkul sahipleri arasında ve 89. maddeye göre hesaplanan katılma payları toplamının ilgili gayrimenkullerin vergi değerleri toplamına oranlanarak dağıtılması suretiyle hesaplanıp tahakkuk ettirileceği, 92. maddesinde de yukarıdaki maddelerde yazılı esaslar dairesinde hesaplanan payların mükelleflerin soyadları, adları, adresleri ve kendilerine isabet eden pay miktarlarını gösteren ve mahiyetlerine göre mahalle, cadde ve sokak itibarıyla düzenlenecek tahakkuk cetvellerinin bir ay süre ile belediye ilan yerlerine asılması suretiyle ilan olunacağı ve katılma payı tutarlarının mükelleflere ayrıca tebliğ edileceği hükme bağlanmıştır.

            Dosyada mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesinden, anılan yasal düzenlemeler uyarınca dava konusu ödeme emrine konu katılma payının tahakkuk safhasında düzenlenen ve yükümlüye tebliğ edilen herhangi bir belgenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

            Olayda, Vergi mahkemesince hernekadar 18.4.2000 tarihinde su endeks defterine göre davacıya tebliğ yapıldığı kabul edilmekte ise de gerek sözkonusu su endeks defterinde gerekse "elden tebliğ edildi" ibareli 3.4.2000 tarihli tahakkuk fişinde davacının imzasının bulunmadığı dolayısıyla yasanın aradığı anlamda bir tebligatın mevcut olmadığı anlaşıldığından ödeme emri konusu harcamalara katılma payının usulüne uygun bir şekilde kesinleşmediği açıktır.

            Bu durumda ortada henüz kesinleşmiş ve ödeme emri ile talep edilebilir hale gelmiş bir amme alacağı bulunmadığından ödeme emrinin iptali talebi ile açılan davayı reddeden mahkeme kararında isabet görülmemiştir.

            Belediye meclis kararına ilişkin hüküm fıkrasına gelince; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Dava Açma Süresi" başlıklı 7. maddesinin 4. fıkrasında, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması halinde ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri hükme bağlanmıştır. Dava konusu olayda yükümlü tarafından kanalizasyon harcamalarına katılma payı tahsili için düzenlenen uygulama işlemi niteliğindeki ödeme emrinin tebliği üzerine yasal süresi içinde ödeme emri ile birlikte sözkonusu katılma payının dayanağını oluşturan düzenleyici işlem niteliğindeki Çine Belediye Meclis 4.2.2000 ve 25.4.2000 tarihli kararının dava konusu edildiği, vergi mahkemesince meclis kararlarına karşı dava açma süresi geçtiği gerekçesiyle süre aşımı nedeniyle işin esasının incelenmediği anlaşılmaktadır.

            Yukarıda anılan madde hükmü uyarınca haklarında işlem uygulananların bu işlem ile birlikte bu işlemin dayanağı ilgili düzenleyici işlemi de dava konusu etmeleri mümkündür. Buna göre ödeme emrine karşı açılan davada, belediye meclis kararının da iptali istenebileceğinden, davayı iptali istenilen belediye meclis kararı yönünden süreaşımı nedeniyle reddeden vergi mahkemesi kararının bu konuya ilişkin hüküm fıkrasında da isabet görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne Aydın Vergi Mahkemesinin 14.12.2004 tarih ve E:2003/242, K:2004/726 sayılı kararının bozulmasına 27.4.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Dokuzuncu Daire

Esas  No   : 2005/404

Karar No   : 2006/230

 

Özeti : Maden belediye payının, madenin işlendiği fabrikanın bulunduğu belediyece değil, maden ocağı belediye veya mücavir alan içinde kalıyor ise maden ocağının bulunduğu yer belediyesince istenebileceği hakkında.

 

            Kararın Düzeltilmesini İsteyen: … A. Ş.

            Vekili                : Av. …

            Karşı Taraf        : Tepebaşı Belediye Başkanlığı - ESKİŞEHİR

            Vekili                : Av. …

            İstemin Özeti    : Maden işletmeciliği ile iştigal olan davacı şirket adına 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 97. maddesinin (b) bendi uyarınca tarh edilen belediye payının terkini ve davalı idarenin 21.2.2001 tarih ve 1349-2286 sayılı yazısının iptali istemiyle açılan davayı; olayda her ne kadar madenin çıkarıldığı ocak belediye ve mücavir alan sınırları dışında ise de madenin işlendiği fabrikanın belediye sınırları içerisinde kaldığı anlaşıldığından, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 97. maddesinin (b) bendi hükmü uyarınca yükümlü şirketin faaliyette bulunduğu madenden dolayı %2 oranında belediye payı alınmasında isabetsizlik bulunmadığı, alınacak belediye payının tespiti için mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda tespit edilen tutara göre tarhiyatın değişiklikle onanması gerektiği, öte yandan iptali istenilen 21.2.2001 tarihli yazının tarhiyatın bildirimine ilişkin olup icrai nitelikte olmadığı gerekçesiyle kısmen kabul eden Eskişehir 1. Vergi Mahkemesinin kararını onayan Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 28.9.2004 tarih ve E:2002/4572, K:2004/4773 sayılı kararının; davacı şirket tarafından madenin çıkarıldığı yerin belediye ve mücavir alan sınırları dışında olması nedeniyle belediye payı alınamayacağı ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : Savunma verilmemiştir.

            Danıştay Savcısı Yakup Kaya'nın Düşüncesi: Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

            Tetkik Hakimi Gönül Sayın'ın Düşüncesi: 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 97. maddesinin (b) bendinde; belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde faaliyet gösteren maden işletmelerinden belediye payı alınacağı hükme bağlandığından davacı şirketin maden çıkardığı ocaklar belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde olmadığı halde belediye sınırları dahilinde olan madenin işlenildiği fabrikanın maden işletme yeri olarak kabul edilip davacı şirketten belediye maden payı istenilmesinde yasal isabet bulunmamaktadır. Bu nedenle davayı kısmen kabul eden  mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Düzeltme istemi, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesine göre yerinde görüldüğünden Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 28.9.2004 tarih ve E:2002/4572, K:2004/4773 sayılı kararı ortadan kaldırdıktan sonra dosya yeniden incelendi.

            Dosyanın incelenmesinden; davacı şirket tarafından belediye sınırları ve mücavir alan dışında bulunan Tutluca, Ballık ve Koçbal maden ocaklarından magnesit madeni çıkartıldığı, madenin Tutluca maden sahasında bulunan fabrika ile davalı belediye sınırları içerisinde bulunan Eskişehir Sinter fabrikasında işlenerek sinter ürününe dönüştürüldüğü, davalı belediyenin 25.1.2001 tarih ve 1024-1101 sayılı yazısı ile 1999 yılında Eskişehir Sinter Fabrikasına sevk edilen hammaddeler dolayısıyla belediye payı hesaplanabilmesi için davacı şirketten istenilen bilgi ve belgelerin ibraz edilmemesi üzerine davalı belediyece belirlenen ham cevher maliyeti üzerinden 21.2.2001 tarih ve 1349-2286 sayılı yazının eki ihbarname ile dava konusu belediye payının istenildiği anlaşılmıştır.

            3213 sayılı Maden Kanununun 4. maddesinde, madenlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi olmadığı, 7. maddesinin 2. fıkrasında, belediye imar sahaları ve mücavir alanlar içindeki maden arama, ön işletme ve işletme faaliyetlerinin belediyeden müsade alınması ile yapılacağı, "Devlet Hakkı" başlıklı 14. maddesinde de, maden sahasından çıkartılacak cevherlerden işletme yıllık brüt karının %5'inin  Devlet hakkı olarak, %5'inin Madencilik Fon İştiraki şeklinde her yıl Mart ayının son günü akşamına kadar ilgili daire tarafından tahakkuk ettirilerek, ruhsat sahibince Devlet hakkının Hazineye, fon iştirakinin ise Etibank'a ödeneceği, çıkardığı cevheri kendi fabrikasında hammadde girdi olarak kullanan şirketler için devlet hakkına esas olacak değerin bilançoda maliyetin asgari %30'u kadar brüt kar kabul edilerek hesaplanacağı hükme bağlanmıştır.

            2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 97. maddesinin (b) bendinde ise; belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde faaliyet gösteren maden işletmelerince, 3213 sayılı Maden Kanununun 14. maddesinde yer alan paylara ilaveten yıllık satış tutarının %2'si nispetinde belediye payı ayrılacağı ve bu payın Devlet hakkının Hazineye ödenmesi sırasında işletme tarafından ilgili belediyeye ödeneceği hüküm altına alınmıştır.

            Maden Kanununda madenin işlenmesi sonucunda elde edilen ürünün gelirinden pay alınacağına dair bir hüküm bulunmayıp, maden sahasından çıkartılacak cevherin gelirinden devlet payı alınacağı hükme bağlandığından, devlet hakkının madenin fabrikada işlenmesi nedeniyle değil ocak başında yapılan maden işletme faaliyetinden dolayı alındığının kabulü gerekmektedir.

            Nitekim anılan 14. maddede 26.5.2004 tarih ve 5177 sayılı Kanunun 8. maddesiyle yapılan değişiklikle de madenin ocakbaşı satış tutarı üzerinden devlet hakkı hesaplanacağı belirtilerek devlet payının maden sahasında yapılan maden işletme faaliyeti nedeniyle istenileceği hususu açıklığa kavuşmuştur.

            Dolayısıyla madenin işlendiği fabrikanın değil maden ocağının bulunduğu maden işletme yerinin belediye veya mücavir alan sınırları dahilinde olması halinde 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 97. maddesi uyarınca belediye payı istenilmesi mümkündür. Aksi takdirde madenin işlendiği fabrika ile maden ocaklarının farklı belediye sınırları içerisinde kalması durumunda iki kez belediye payı ödenmesi gerekecektir.

            Bu durumda, davalı belediyenin sınırları ve mücavir alanı dışında bulunan maden ocaklarından çıkartılan magnesit madeninin sinter ürününe dönüştürülmesine bir başka deyişle madenin işletilmesine değil madenin işlenmesine yönelik faaliyet gösteren ve maden sahasında bulunmayan fabrikanın, maden işletme yeri olarak kabul edilip davalı belediye sınırları içerisinde bulunması nedeniyle yükümlü şirketten belediye payı istenilmesinde yasal isabet görülmediğinden davanın kısmen kabulü yolunda verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

            Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Eskişehir 1. Vergi Mahkemesinin 29.4.2002 tarih ve E.2001/98, K:2002/177 sayılı kararının bozulmasına 9.2.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

EMLAK VERGİSİ

(BİNA VERGİSİ)

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Dokuzuncu Daire

Esas  No   : 2005/4

Karar No   : 2006/1686

 

Özeti : Emlak Vergisi Kanununun 5. maddesindeki geçici muafiyetin uygulanabilmesi için, dava konusu olayda bu maddede belirtilen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenmesinin gerektiği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan: … Kablo Sanayi ve Ticaret  A.Ş.

            Vekili                : Av. …

            Karşı Taraf        : Saraybahçe Belediye Başkanlığı - İZMİT

            Vekili                : Av. …

            İstemin Özeti    : 2003/1 ve 2. dönemlerine ait bina, ek vergi ve çevre temizlik vergilerinin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı; 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 3. maddesinde, bina vergisinin mükellefinin binanın maliki varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa binaya malik gibi tasarruf edenler olduğu, anılan Kanunun 11 ve 33. maddelerine göre de bina vergisi mükellefinin değişmesi durumunda ertesi yıldan itibaren mükellef olunacağı, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 44. maddesi uyarınca da, çevre temizlik vergisini konut ve işyerini kullananların ödeyeceği, olayda her ne kadar davacı vekili, vergiye tabi tutulan otelin mülkiyetinin müvekkilerine ait olmadığını, 49 yıllığına üst hakkına sahip olduklarını, 2003 yılında da işyerinin … Turizm A.Ş.'ne devredildiğini ileri sürmekte ise de, emlak vergisini malik gibi tasarruf edenler ödeyeceğinden ve 2003 yılında işyeri başka şirkete devredilmiş ise de, yeni devir alanın mükellefiyeti 2004 yılından itibaren başlayacağından, davacı şirketten istenilen bina ve ek vergilerinde isabetsizlik görülmediği, çevre temizlik vergisini de binayı kullananlar ödeyeceğinden istenilen bu verginin de yasal olduğu gerekçesiyle reddeden Kocaeli Vergi Mahkemesinin 30.11.2004 tarih ve E:2004/623, K:2004/870 sayılı kararının; Emlak Vergisi Kanununun 5/f maddesi uyarınca vergi muafiyetlerinin bulunduğu, düzenlenen ödeme emirlerinde isabet bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : Savunma verilmemiştir.

            Danıştay Savcısı Yakup Kaya'nın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

            Tetkik Hakimi Güneş Kurtoğlu Karacık'ın Düşüncesi: Vergi Mahkemesince olayda Emlak Vergisi Kanununun 5. maddesinde belirtilen koşulların oluşup oluşmadığı tespit edilmeden verilen kararın bina ve ek vergisine ilişkin hüküm fıkrasının bozulması, çevre temizlik vergisine ilişkin hüküm fıkrasının onanması gerekeceği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Duruşma istemi, 2577 sayılı Kanunun 17. maddesi uyarınca yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi;

            Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin mülkiyeti İzmit Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na ait arsayı yap işlet devret sözleşmesi uyarınca 49 yıllığına kiralayarak buraya beş yıldızlı otel inşaa ettiği, bu inşaatın 8.2.2002 tarihinde bittiği, davalı idarece de 2003/1. ve 2. dönemlerine ait bina, ek vergi ve çevre temizlik vergilerinin tahsili amacıyla dava konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği, bu ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davanın Vergi Mahkemesince reddi üzerine davacı şirket tarafından olaya Emlak Vergisi Kanununun 5. maddesinde belirtilen geçici muafiyetin uygulanmasının icap ettiği ileri sürülerek kararın temyizen incelenerek bozulması istemiyle Danıştay'a gelindiği anlaşılmıştır.

            Vergi Mahkemesi kararının çevre temizlik vergisine ilişkin hüküm fıkrası yönünden ileri sürülen hususlar kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

            Vergi Mahkemesi kararının; bina ve ek vergilere ilişkin hüküm fıkrasına gelince;

            1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun "Geçici Muaflıklar" başlıklı 5. maddesinin (b) fıkrasında; Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu hükümleri dairesinde turizm müessesesi belgesi almış olan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin adı geçen Kanunda yazılı maksatlara tahsis ettikleri ve işletmelerine dahil binaları, inşaatların sona erdiği veya mevcut binaların bu maksada tahsisi halinde turizm müessesi belgesinin alındığı yılı takip eden bütçe yılından itibaren 5 yıl süre ile geçici muafiyetten faydalandırılacağı, bu muafiyetten yararlanılabilmesi için de, mezkur fıkrada yazılı hallerin vukuunda keyfiyetin bütçe yılı içinde ilgili vergi dairesine bildirilmesinin şart olduğu, ancak bu olaylar bütçe yılının son üç ayı içinde vuku bulduğu takdirde bildirimin, olayın vuku bulduğu tarihten itibaren üç ay içinde yapılacağı, süresinde bildirimde bulunulmazsa muafiyetin, bildirimin yapıldığı yılı takip eden bütçe yılından muteber olacağı, bu takdirde bildirimin yapıldığı bütçe yılının sonuna kadar geçen yıllara ait muafiyet hakkının düşeceği, aynı Kanunun 5. maddesinin (f) fıkrasında ise; organize sanayi bölgeleri ile sanayi ve küçük sanat sitelerindeki binaların, inşaatlarının sona erdiği tarihi takip eden bütçe yılından itibaren 5 yıl süre ile geçici muafiyetten faydalandırılacağı hükme bağlanmıştır.

            Yukarıda anılan Kanunun 5(b) maddesindeki muafiyetten yararlanabilmek için, vergi dairesine bildirim şartı öngörülmüş, 5(f) maddesindeki muafiyetten yararlanabilmek için ise herhangi bir bildirim şartı aranmamış, binaların organize sanayi bölgeleri, sanayi ve küçük sanayi sitelerinde inşaa edilmesi yeterli görülmüştür.

            Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucu, davacı şirketin beş yıldızlı otel inşaasına ilişkin olarak T.C. Turizm Bakanlığınca verilen 21.9.1999 tarih ve 7691 sayılı Turizm Yatırımı Belgesi, 3.11.2000 tarih ve 6431 sayılı Yatırım Teşvik Belgesinin bulunduğu anlaşılmış olmakla birlikte vergi dairesine Emlak Vergisi Kanununun 5/b maddesinde öngörülen bildirimin yapılıp yapılmadığı, binaların organize sanayi bölgesinde, sanayi ve küçük sanayi sitesinde inşaa edilip edilmediği anlaşılamadığından, Vergi Mahkemesince olaya yukarıda anılan Kanunun 5/b veya 5/f maddelerindeki bina vergisine ilişkin geçici muafiyet hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tespiti açısından, bu hususlar araştırıldıktan sonra karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile ödeme emirlerinin bina ve ek vergilerine ilişkin kısımlarının onanmasında isabet görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine, Kocaeli Vergi Mahkemesinin 30.11.2004 tarih ve E:2004/623, K:2004/870 sayılı kararının; bina ve ek vergilerine ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, çevre temizlik vergisine ilişkin hüküm fıkrasının onanmasına, 25.10 YTL ilam harcının temyiz isteminde bulunandan alınmasına  4.5.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

HARÇLAR

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Dokuzuncu Daire

Esas  No   : 2005/2498

Karar No   : 2006/2080

 

Özeti : Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulacağından, kadastro yenileme harcının ilgili Yönetmelik maddesi uyarınca istenemeyeceği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan: Yeşil Vergi Dairesi Müdürlüğü - BURSA

            Karşı Taraf        : …

            Vekili                : Av. …

            İstemin Özeti    : 2859 sayılı Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenilenmesi Hakkında Kanuna ek olarak çıkarılan Yönetmeliğin 28. maddesi uyarınca tahsil edilen kadastro yenileme harcının ve gecikme faizinin yasal faizi ile birlikte ret ve iadesi istemiyle açılan davayı; Anayasanın 73/3. maddesinde, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı kuralına yer verildiği, olayda, her ne kadar yukarıda anılan Yönetmeliğin 28. maddesi uyarınca davacının taşınmazına ilişkin olarak yapılan kadastro yenilemesinin harca tabi olduğu kabul edilerek işlem tesis edilmiş ise de, Anayasanın 73/3. maddesi uyarınca yönetmelikle mali yükümlülük konulamayacağından ve Harçlar Kanununda yenileme harcı alınacağına ilişkin olarak bir düzenleme de bulunmadığından, tahsil edilen harçta ve gecikme faizinde isabet görülmediği, olayda, 213 sayılı Kanunun 112/4. maddesine uyan bir durum da olmadığından yasal faiz isteminde isabet bulunmadığı gerekçesiyle kısmen kabul ederek ödenen kadastro yenileme harcının ve gecikme faizinin ret ve iadesine hükmeden, yasal faiz istemini reddeden Bursa Vergi Mahkemesinin 23.2.2005 tarih ve E:2004/1360, K:2005/215 sayılı kararının; Harçlar Kanununun 126. maddesi ile 4 sayılı tarifenin (b) fıkrası hükümleri karşısında yapılan işlemlerin yasal olduğu ileri sürülerek  bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : Savunma verilmemiştir.

            Danıştay Savcısı Zerrin Güngör'ün Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

            Tetkik Hakimi Güneş Kurtoğlu Karacık'ın Düşüncesi: İleri sürülen iddialar usule ve hukuka uygun Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar, sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına 24.5.2006  tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

KAMU ALACAKLARININ TAHSİLİ

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Dokuzuncu Daire

Esas  No   : 2005/573

Karar No   : 2006/334

 

Özeti : Davacı şirket adına hükmolunan yargı harcının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davada 6183 sayılı Kanunun 37. maddesi uyarınca idarece mükelleflere bir aylık ödeme süresi verilmesi ve bu sürenin sonunda harcın ödenmemesi üzerine ödeme emri düzenlenmesi gerektiği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan: … Holding A.Ş.

            Vekilleri            : Av. …

            Karşı Taraf        : Yeditepe Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi Müdürlüğü-

            İstemin Özeti    : İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.5.2003 tarih ve E:1999/466, K:2003/602 sayılı kararıyla hükmolunan yargı harcının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi uyarınca ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden İstanbul 5. Vergi Mahkemesinin 30.9.2004 tarih ve E:2004/516, K:2004/1825 sayılı kararının; 6183 sayılı Yasanın 37. maddesi uyarınca mükellefe bir aylık ödeme süresi verilmesi gerektiği halde bu hususun gözardı edildiği, öne sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : Yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

            Danıştay Savcısı Yakup Kaya'nın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

            Tetkik Hakimi G.Nalan Hatipağaoğlu'nun Düşüncesi: İleri sürülen iddialar usule ve hukuka uygun Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Uyuşmazlık, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.5.2003 tarih ve E:1999/466, K:2003/602 sayılı kararı uyarınca hükmolunan ilam harcının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine ilişkindir.

            492 sayılı Harçlar Kanununun 28/a maddesinde; karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin; geri kalanının kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödeneceği, karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilamın verilmeyeceği, 37. maddesinde de, bu Kanunda ödeme zamanı gösterilen harçlardan süresinde ödenmeyenlerin ilgili mahkeme ve daireler tarafından sürenin sonundan itibaren onbeş gün içinde bir yazı ile o yerin vergi dairesine bildirileceği ve harçların vergi dairesince tahsil olunacağı belirtilmektedir.

            6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulu Hakkında Kanunun 37. maddesinde ise; amme alacaklarının hususi kanunlarında belli edilen zamanlarda ödeneceği, hususi kanunlarında ödeme zamanı tespit edilmemiş amme alacaklarının Maliye Vekaletince belirtilecek usule göre yapılacak olan tebliğden itibaren bir ay içinde ödeneceği, bu ödeme müddetinin son günü amme alacağının vadesi günü olduğu, 55. maddesinde de; amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı hükme bağlanmıştır.

            Yukarıda sözü edilen 6183 sayılı Yasa hükmü uyarınca ödeme emri düzenlenebilmesi için; mükellef tarafından amme alacağının miktarının, vadesinin bilinmesi ve alacağın vadesinde ödenmemesi gerekmektedir. Bu durumda vadenin başlangıcı, ödeme emrinin düzenlenmesi ve amme alacağının geç ödenmesi halinde de istenecek olan gecikme zammı yönünden önem arz etmektedir.

            Genelde uygulamada, mahkemedeki duruşma sırasında açıklanan kısa kararın harcının ne kadar olduğu çoğu durumlarda henüz hesaplanmamış olduğundan bilinmemekte, borçlu olunan bu meblağ ancak gerekçeli kararın mahkemece hazırlanıp yazılması, kararın tebliğe çıkarılacak hale gelmesi ile açıklığa kavuşmaktadır. Kararın hazırlanması, tebliğe çıkarılacak hale gelmesi tarihlerinin daha önce tespiti tam olarak mümkün olamayacağı gibi bu tarihin, davanın tarafları olan kişilerce de bilinmesi imkansız olduğundan, vade tarihinin başlangıcının belirlenmesi gerekmektedir.

            Bütün bu açıklamalar karşısında mahkemelerce harç tahsil müzekkeresinin vergi dairesi müdürlüğüne gönderilmesi üzerine 6183 sayılı Kanunun 37. maddesi uyarınca idarece mükelleflere bir aylık ödeme süresi verilmesi ve bu sürenin sonunda harcın ödenmemesi üzerine ödeme emri düzenlenmesi icabetmektedir.

            Olayda ise İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin gönderdiği harç tahsil müzekkeresi üzerine Vergi Dairesi Müdürlüğünce doğrudan ödeme emri tebliğ edildiği, idarece mükellefe ilam harcının ödenmesi konusunda ödeme emrinden önce bir aylık sürenin verilmediği görülmüş olup, bu durumda ortada 6183 sayılı Kanunun 55. maddesinde öngörüldüğü şekilde usule uygun şekilde kesinleşmiş ve vadesinde ödenmemiş bir amme alacağından söz edilemeyeceğinden bu aşamada yükümlü adına düzenlenen ödeme emrinin Vergi Mahkemesince iptali gerekirken davanın reddine ilişkin olarak verilen kararda isabet görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle İstanbul 5. Vergi Mahkemesinin 30.9.2004 tarih ve E:2004/516, K:2004/1825 sayılı kararının bozulmasına 15.2.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Dokuzuncu Daire

Esas  No   : 2005/4620

Karar No   : 2006/1689

 

Özeti : %10 haksız çıkma zammının dayanağı olan ilam harcına karşı açılan dava kesinleşmeden, davacının itirazında haksız çıktığı kabul edilerek düzenlenen ödeme emrinde isabet bulunmadığı hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan: …

            Vekili                : Av. …

            Karşı Taraf        : Yeşil Vergi Dairesi Müdürlüğü - BURSA

            İstemin Özeti    : 2004 yılına ilişkin %10 haksız çıkma zammının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı; 6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7  gün içinde itiraz edebileceği belirtilmiş olup, maddenin 5. fıkrasında ise; itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın redolunduğu miktardaki amme alacağının %10 zamla birlikte tahsil olunacağının hükme bağlandığı, dosyanın incelenmesinden, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin E:1999/1468, K:2003/621 sayılı kararı ile davacının hissesi oranında hükmedilen 269.384.100.000 TL ilam harcına karşı Mahkemelerinin 2004/6 esasında kayıtlı davanın açıldığı, davanın 21.9.2004 tarihinde reddi üzerine itirazında haksız çıkan davacı adına 2577 sayılı Kanunun 28/5 ve 6183 sayılı Kanunun 58. maddeleri uyarınca ilam harcının %10'u oranında 26.938.400.000 TL tutarında haksız çıkma zammı tarhiyatının yapıldığı,bu tarhiyata karşı Mahkemelerinin 2004/1874 esasında açılan dava sonuçlanmadan, haksız çıkma zammının süresinde ödenmemesi üzerine dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşıldığından, %10 haksız çıkma zammının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle reddeden Bursa Vergi Mahkemesi'nin 13.9.2005 tarih ve E:2005/300, K:2005/712 sayılı kararının; itirazında kısmen veya tamamen haksız çıkan borçludan haksız çıkma zammı istenebileceği, ancak olayda  itirazlarında haksız oldukları hususunun kesinleşmediği, %10 haksız çıkma zammının hesaplandığı ilam harcına karşı açılan davanın temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçmediği, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesince ilam harcına hükmedilen kararın Yargıtay tarafından bozulduğu, davalı idarece bu karar ile istenilen 269.384.100.000 TL ilam harcının düzeltme fişi ile terkin edildiği, bu durumda ,istenilen haksız çıkma zammının dayanağının kalmadığı, ödeme emrinin haksız çıkma zammına ilişkin kısmını onayan Vergi Mahkemesi kararının bu kısmının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

            Danıştay Savcısı Yakup Kaya'nın Düşüncesi: 2004 yılına ilişkin olarak yükümlü adına hükmolunan mahkeme harcının tahsili için düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden  Bursa.Vergi Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulması istemine ilişkin bulunmaktadır.

            Dosyanın incelenmesinden ödeme emrinin dayanağını teşkil eden İstanbul .Asliye 8. Ticaret Mahkemesinin  E:1999/1468, sayılı kararı Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 30.6.2005 tarih ve 2005/7363 sayılı kararı ile harç yönünden bozulduğu anlaşılmıştır.

            Bu durumda olayda 6183 sayılı Yasanın 54 ve 55 maddelerine göre kesinleşmiş bir kamu alacağından söz edilemiyeceğinden uyuşmazlık konusu ödeme emrinin iptali gerekir.

            Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile temyiz konusu mahkeme kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

            Tetkik Hakimi Güneş Kurtoğlu Karacık'ın Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden, %10 haksız çıkma zammının dayanağı olan ilam harcına karşı açılan davanın, temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleşmesi beklenilmeden, davacının itirazında haksız çıktığı kabul edilerek dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği ve hesaplanan zammın dayanağı ilam harcının davalı idarece düzeltme fişi ile terkin edildiği anlaşıldığından, Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Duruşma istemi ,2577 sayılı Kanunun 17. maddesi uyarınca yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi;

            Uyuşmazlık, 2004 yılına ilişkin %10 haksız çıkma zammının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin hukuka uygun olup olmadığına ilişkin bulunmaktadır.

            Dosyanın incelenmesinden, davacı hakkında İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin E:1999/1468 esasında açılan dava sonucu anılan Mahkemenin 2003/621 sayılı kararı ile davacı adına 269.384.100.000 TL nisbi harca hükmedildiği ve bu harca karşı Bursa Vergi Mahkemesi'nin 2004/6 esasında açılan davanın 21.9.2004 tarihinde reddedildiği, bu kararın temyiz edildiği, temyiz istemi hakkında bir karar verilmeden 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi uyarınca davacıdan 4.1.2005 tarihli dava konusu ödeme emri ile %10 oranında haksız çıkma zammının istenildiği, anılan karara yönelik temyiz isteminin ise 21.6.2005 tarihinde Danıştay Dokuzuncu Dairesince reddedildiği, karar düzeltme istemi hakkında ise anılan Dairece 6.12.2005 tarihinde karar verilmesine yer olmadığına hükmedildiği anlaşılmıştır.

            6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 37. maddesinde, amme alacaklarının hususi kanunlarında belli edilen zamanlarda ödeneceği, hususi kanunlarında ödeme zamanı tespit edilmemiş amme alacaklarının Maliye Bakanlığınca belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödeneceği ve bu ödeme müddetinin son gününün amme alacağının vadesi olduğu, 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, 58. maddesinde ise, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itirazda bulunabileceği, itirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağının %10 zamla tahsil edileceği hükme bağlanmıştır.

            Yukarıda anılan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesine göre amme alacağının %10 zamla tahsili için, amme alacağının tahsiline dair düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın retle sonuçlanması ve bu ret kararının temyiz edilmiş olması halinde temyiz istemi reddedilerek mahkeme kararının onanması ve karar düzeltme isteminin de reddedilmesi gerekmektedir.

            Bu durumda, alacak aslının tasdikine yönelik mahkeme kararının kesinleşmesi halinde haksız çıkma zammının doğması ve tahsili aşamasına gelinmesi mümkün olacağından, dava konusu ödeme emrinin düzenlenme tarihi itibarıyla temyiz edildiği tartışmasız olan asıl alacağa yönelik mahkeme kararının onanarak kesinleşmesi beklenilmeden düzenlenen ödeme emrinde isabet görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, Bursa Vergi Mahkemesi'nin 13.9.2005 tarih ve E:2005/300, K:2005/712 sayılı kararının  bozulmasına 4.5.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

VERGİ USULÜ

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Dokuzuncu Daire

Esas  No   : 2005/552

Karar No   : 2006/499

 

Özeti : Arazi vergisi mükellefinin arazinin maliki varsa intifa hakkı sahibi olduğu, inşaat hakkına (üst hakkı) sahip olan vakfın mükellef olarak kabul edilemeyeceği hakkında.

 

            Kararın Düzeltilmesini İsteyen : … Vakfı

            Vekili                : Av. …

            Karşı Taraf        : Yenimahalle Belediye Başkanlığı/ANKARA

            Vekili                : Av. …

            İstemin Özeti    : 1997-2001 yılları için ödenen emlak vergisi ile 1999 yılı ek emlak vergisinin düzeltme-şikayet yolu ile iadesi isteminin reddine ilişkin işlemin iptali ile ödenen 148.496.551.000.-liranın faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davayı Emlak Vergisi Kanununun 13. maddesinin birinci fıkrasında "Arazi vergisini arazinin maliki, varsa intifa hakkı sahibi her ikisi de yoksa araziye malik gibi tasarruf edenlerin ödeyeceği hükmünün yer aldığı, dava konusu arsaların hem maliki hem de intifa hakkı sahibinin bulunduğu, her ikisinin de bir arada bulunması halinde, malikin değil intifa hakkı sahibinin vergi mükellefi olduğu, dolayısıyla … Vakfının, emlak vergisinin (arsa) mükellefi olduğu sonucunun ortaya çıktığı, davacı vakıf tarafından Bakanlar Kurulu Kararı ile vergi muafiyeti tanınması nedeniyle emlak vergisinden muaf oldukları iddia edilmekte ise de; Emlak Vergisi Kanununun 14/c maddesinde kamu menfaatlerine yararlı derneklere ait arazinin emlak vergisinden muaf tutulduğu, aynı Kanunun 12. maddesinin son fıkrasındaki " Aksine hüküm olmadıkça bu Kanunun diğer maddelerinde yer alan arazi tabirinin arsaları da kapsadığı" hükmü gereğince arazi için tanınan muafiyetin arsaları da kapsadığı, yine Emlak Vergisi Kanununun 4/m maddesinde ise; "Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ait binalar (vakıf senedindeki cihete tahsis edilmek şartıyla)" hükmü ile vakıf binalarına emlak vergisi muafiyetinin getirildiği, bu durumda kamu menfaatlerine yararlı derneklere ait arazi ve arsalar ile Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ait binaların emlak vergisinden muaf tutulduğu, davacı vakfa ait taşınmazların arsa olması nedeniyle vakıf binalarına tanınan emlak vergisi muafiyetinden yararlanmasının mümkün olmadığı, bunun sonucu olarak da davacı vakfın kendi verdiği emlak vergisi beyanları üzere tahakkuk ettirilerek tahsil edilen emlak vergilerinin iadesi isteminin reddinde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle reddeden Ankara 1. Vergi Mahkemesi kararını onayan Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 26.10.2004 tarih ve E:2003/1743, K:2004/5136 sayılı kararının; arazi üzerinde intifa hakkı değil üst hakkı sahibi oldukları, bu nedenle verginin mükellefi olmadıkları, arazinin malikinin … Derneği olması nedeniyle verginin mükellefinin de dernek olduğu ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : Kararın düzeltilmesi isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

            Danıştay Savcısı Zerrin Güngör'ün Düşüncesi: Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54 üncü maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

            Tetkik Hakimi Gönül Sayın'ın Düşüncesi: Emlak Vergisi Kanununun 13. maddesinde arazi vergisinin, arazinin maliki varsa intifa hakkı sahibi tarafından ödeneceği hükme bağlandığı halde, mahkemece Türk Eğitim Derneğine ait taşınmazlar üzerinde sadece inşaat hakkına (üst hakkı) sahip olan davacı vakfın intifa hakkı sahibi olarak değerlendirilip vergi mükellefi olduğu kabul edilerek davanın reddedilmesinde yasal isabet görülmediğinden, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Karar düzeltme istemi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesine göre yerinde görüldüğünden, Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 26.10.2004 tarih ve E:2003/1743, K:2004/5136 sayılı kararı ortadan kaldırıldıktan sonra dosya yeniden incelendi:

            Davacı vakıf adına 1997-2001 yılları için tahakkuk ettirilip tahsil edilen emlak vergileri ile 1999 yılı için tahakkuk ettirilip tahsil edilen ek emlak vergisinin düzeltme-şikayet yoluyla terkin ve iadesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 3.6.2002 tarih ve 3227 sayılı işlemin iptali ve ödenen vergilerin faizi ile birlikte iadesi istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararının bozulması istenilmektedir.

            Dava dosyasının incelenmesinden, … Derneğine ait Ankara ili, Yenimahalle İlçesi, Macunköy, Çobanpınarı Mevkiinde bulunan, … parsel nolu, 373.500 m2 yüzölçümlü taşınmaz üzerine tapuda 12.12.1985 tarih ve … yevmiye numarası ile davacı vakıf lehine 99 yıllığına müstakil ve daimi hak olarak inşaat hakkı tesis ve tescil edildiği, imar uygulamasından sonra taşınmazın 14 imar parseline bölündüğü, sözkonusu parsellerin 1997-2001 yıllarına ilişkin emlak vergisi beyannamelerinin irtifak hakkı sahibi olarak davacı vakıf tarafından verilerek, vergilerin de vakıf tarafından ödendiği anlaşılmıştır.

            213 sayılı Vergi Usul Kanununun 116. maddesinde, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması vergi hatası olarak tanımlanmış, anılan Kanunun 118. maddesinde de mükellefin şahsında hatanın vergilendirme hatası olduğu belirtilmiştir.

            1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunun 13. maddesinde; arazi vergisini, arazinin maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa araziye malik gibi tasarruf edenlerin ödeyeceği hükme bağlanmıştır.

&


imar hukukcusu








belediyelerin imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-06-09 (3982 okuma)

[ Geri Dön ]