imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

Danıştay Yedinci (7.) Daire içtihatları (113 nolu Danıştay Dergisi- imar, imar hukuku) 84
imar hukuku



Türkiyenin imar hukuku sorunları


Yeni Sayfa 15

YEDİNCİ DAİRE KARARLARI

 

DAMGA VERGİSİ

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Yedinci Daire

Esas  No   : 2005/1076

Karar No   : 2006/811

 

Özeti : İthalat taahhüdüne istinaden kullanılan kredi nedeniyle damga vergisi istisnasından yararlanılmasında vergiyi doğuran olay, taahhüt süresinin bitimi tarihinde tekemmül ettiğinden, zaman aşımının, bu tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren; tahsil zaman aşımının ise tarh ve tebliğ edilen verginin, kanunda öngörülen vadesinin rastladığı yılı takip eden takvim yılının başından itibaren başlayacağı hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan: … Zeytincilik Gıda İnşaat ve Tekstil Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi

            Vekilleri                        : Av. … - Av. … - Av. …

            Karşı Taraf                    :  Çekirge Vergi Dairesi Müdürlüğü   BURSA

            İstemin Özeti               : İhracat taahhüdünde bulunarak kullandığı döviz kredisi nedeniyle 1996/Nisan ile 1997/Ocak dönemlerinde damga vergisi istisnasından yararlanan davacı Şirketin ihracat taahhüdünü yerine getirmediğinden bahisle istisna tutulan verginin, fer'ileri ile birlikte tahsili amacıyla düzenlenip tebliğ edilen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı; dosyanın incelenmesinden; davacı Şirket adına yapılan tarh ve ceza kesme işlemlerine ilişkin ihbarnamelerin 6.3.2003 tarihinde tebliği üzerine, 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun 2'nci maddesinden yararlanılmak amacıyla başvurulmuş ise de, ödeme yapılmadığının anlaşıldığı; 6183 sayılı Kanunun 103'üncü maddesinin 11'inci fıkrası hükmü karşısında, 4811 sayılı Kanunundan yararlanılmak amacıyla başvurulmasıyla zaman aşımı kesilmiş olduğundan, düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden Bursa Vergi Mahkemesinin 17.12.2004 gün ve E:2004/478; K:2004/1651 sayılı kararının; alacak, 4811 sayılı Kanundan yararlanılmadan önce zaman aşımına uğradığından, sözü edilen Kanundan yararlanılmasının zaman aşımını kesmeyeceği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

            Tetkik Hakimi Abidin İLDEŞ'in Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden; ihracat taahhüdünde bulunularak damga vergisi istisnasından yararlanmasına karşın, öngörülen süre sonuna kadar taahhüdün gerçekleştirilmediği anlaşılmaktadır.

            3505 sayılı Kanunun geçici 2'nci maddesinin ikinci fıkrasında, taahhüt edilen ihracatın gerçekleştirilmemesi halinde alınmayan verginin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca alınacağı belirtilerek, vergiyi doğuran olayın tekemmülü, ihracat taahhüdünün gerçekleştirilmemesi koşuluna bağlı kılınmıştır.

            Bu itibarla; olayda, koşulun yitirildiği tarihe nazaran zaman aşımı süresi içerisinde tarh edilerek tebliğ edilen ve vadesinde ödenmeyen alacağın tahsil zaman aşımına uğramadığı görüldüğünden, davanın reddi yolundaki mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.

            Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı Emel CENGİZ'in Düşüncesi: Davacı Şirketin 1996 ve 1997 yıllarına ilişkin damga vergisi, ağır kusur cezası ve gecikme faizi borçlarının tahsili amacıyla düzenlenip tebliğ olunan ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan, davayı reddeden vergi mahkemesi kararı temyiz edilmektedir.

            Amme borçluları kendilerine tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı belli nedenlerle dava açabilirler. Bu husustaki esaslar 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58 inci maddesinde düzenlenerek, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait vergi davalarına bakan vergi mahkemesinde dava açabileceği şeklinde hükme bağlanmıştır."

            Söz konusu maddede ödeme emrine karşı açılacak dava nedenleri arasında "borcun zamanaşımına uğramış olması" sayılmış ise de," bu husus tahsil zamanaşımı ile ilgili bulunduğundan tahakkuk zamanaşımının maddede sayılan" böyle bir borcun bulunmadığı" def'i içinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

            Buna göre incelenen dosyadaki belgelerden dava konusu ödeme emirleri içeriği damga vergileri ve bağlı bulunan ağır kusur cezaları ve gecikme faizlerinin 1996 ve 1997 yıllarına ilişkin, davacı şirketin almış bulunduğu döviz kredisinin kullanımı aşamasında istisna edilen damga vergisine müeyyide uygulanması nedeniyle 23.12.2002 tarihinde tarh edilen vergiden kaynaklandığı, tarhiyata ilişkin ihbarnamenin 6.3.2003 tarihinde tebliğ edildiği, dava açılmayarak kesinleşen amme alacağının tahsili amacıyla da söz konusu ödeme emirlerinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.

            Vergi alacağının  ne şekilde zamanaşımına uğrayacağını düzenleyen 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 114 üncü maddesinde; vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlıyarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı belirtildiğinden, 1996 ve 1997 yıllarına ilişkin ihbarnamelerin 6.3.2003 tarihinde tebliğ edilmesiyle, 5 yıllık tarh zamanaşımı süresinin geçirildiği anlaşılmaktadır.

            Bu durumda, dava konusu ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı, tahsil zamanaşımının bulunmadığı gerekçesiyle reddeden mahkeme kararında isabet görülmemiştir.

            Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulüyle, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirkete, gerçekleştirmeyi taahhüt ettiği ihracatın finansmanında kullanılmak üzere, 1996/Nisan ve 1997/Ocak dönemlerinde ihracat kredisi kullandırıldığı, daha sonra krediyi kullandıran Bankaca davalı Vergi Dairesine gönderilen 23.12.2002 gün ve 2156/508 sayılı yazıyla, en geç 30.3.2002 tarihine kadar kapatılması gereken taahhüt hesabının usulüne uygun olarak kapatılmadığının bildirilmesi üzerine, ihracatı teşvik mevzuatı uyarınca, başlangıçta alınmayan damga vergisinin ağır kusur cezalı olarak tarh edilmesinden sonra, 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunundan yararlanılmak üzere başvurulmasına karşın ödenmeyen damga vergisinin, vergi cezası ve gecikme faizi ile birlikte tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin, alacağın tarh zaman aşımına uğradığı ileri sürülerek iptali istemiyle açılan davanın, Mahkemece, yazılı gerekçeyle reddedildiği anlaşılmıştır.

            213 sayılı Vergi Usul Kanununun zaman aşımına ilişkin 114'üncü maddesinin 1'inci fıkrası, "Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zaman aşımına uğrar." hükmünü taşımaktadır. Aynı kanunun 19'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında ise, vergi alacağının, vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağı öngörülmüştür.

            Bazı vergi kanunlarında değişiklik yapan, 3505 sayılı Kanunun Geçici 2'nci maddesinde, ihracat işlemleri ve bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kağıtların, (4369 sayılı Kanunun 81'inci maddesinin (K) bendi ile değiştirilen haliyle) 31.12.2003 tarihine kadar damga vergisinden istisna olduğu, kredilerin amaç dışı kullanılması, taahhüt edilen ihracatın gerçekleştirilmemesi veya teşvik belgesindeki şartların yerine getirilmemesi halinde, alınmayan damga vergilerinin, ihracatçı veya yatırımcı kişi ve kuruluşlardan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ceza ve gecikme faizi ile birlikte alınacağı hükme bağlanmıştır.

            Bu duruma göre, vergiyi doğuran olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmül tarihinin tespiti, zaman aşımı süresinin başlangıcı, dolayısıyla, uyuşmazlığın çözümü bakımından önem taşımaktadır.

            Uyuşmazlıkta, mükellef şirketin damga vergisi istisnasından yararlanmasının nedeni, ihracatı teşvik mevzuatı kapsamında taahhüt ettiği ihracatı yapacak olması, uyuşmazlığa konu vergilerin istenilmesinin nedeni de, taahhüdün öngörülen şekilde yerine getirilmediğinin tespit edilmiş olmasıdır.

            Damga vergisinde, vergiyi doğuran olay, 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yer alan ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan kağıtların  yazılıp imzalanması ya da imza yerine geçen bir işaret konulması anında meydana gelmekte ve verginin sözü edilen Kanunda gösterilen zamanlarda ödenmesi gerekmekte ise de; olayda olduğu gibi ihracatı (veya yatırımı ya da döviz kazandırıcı faaliyetleri) teşvik etmek amacıyla yapılan düzenlemelerle, söz konusu faaliyetlerle ilgili işlemler dolayısıyla tahakkuk ettirilerek tahsil edilmesi gereken damga vergisinin tahakkuk işleminin yapılması, Kanunda öngörülen  zamanlar yerine, şarta bağlı olarak ileri bir tarihe ertelenmesi öngörülmektedir. Bu şart ise, teşviklerden yararlanılabilmesi için uyulması zorunlu olan kuralların ihlali veya taahhüdün öngörülen şekilde ve sürede yerine getirilmemiş olmasıdır.

            Yukarıda yer alan düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden, ihracatı teşvik mevzuatı hükümlerine göre verilen ihracat süresi sonunda, ihracatın gerçekleştirilmemesi veya bu süre içinde yapılan ihracatın gerçek olmaması hallerinde, Vergi Usul Kanununun 19'uncu maddesinde belirtilen vergiyi doğuran olayın, ihracat taahhüdü süresinin sona erdiği tarihte tekemmül etmiş olacağı sonucuna ulaşılmaktadır. Buna göre de, tarh zaman aşımı süresinin, ihracatı teşvik mevzuatı ile tanınan sürenin bitim tarihini takip eden takvim yılı başından başladığının kabulü gerekir.

            Öte yandan; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 55'inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, vadesinde ödenmeyen amme alacağının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine karşı, aynı Kanunun 58'nci maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre, böyle bir borcun olmadığı veya kısmen ödendiği veya zaman aşımına uğradığı iddiaları ile dava açılabileceği öngörülmüş; aynı Kanunun 102'nci maddesinin birinci fıkrasında da, amme alacağının, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren beş yıl içinde tahsil edilmezse zaman aşımına uğrayacağı belirtilmiş olduğundan, tahsil zaman aşımının da vergiyi doğuran olayın tekemmülü üzerine tarh ve tebliğ edilmesinden sonra, tahakkuku üzerine başlayan ödeme süresine göre hesaplanması icap etmektedir.

            Olayda; ihracat taahhüdünün gerçekleştirilmesi için öngörülen sürenin son günü 30.3.2002 tarihi olduğundan, izleyen yıl olan 2003 takvim yılı başından başlamak üzere, en son 2007 takvim yılı sonuna kadar tarh ve tebliği gereken damga vergisine ilişkin ihbarnamelerin, 6.3.2003 gününde davacıya tebliğ edilmiş olması sebebiyle, tarh zaman aşımından; tarh işleminin dava konusu edilmemesi sebebiyle vergilerin tahakkuk ettirilmesi üzerine başlayan vadesini izleyen takvim yılı başından itibaren beş yıl içinde ödeme emri düzenlenerek tebliğ edilmiş olması nedeniyle de tahsil zaman aşımından söz etmek mümkün değildir. Bu bakımdan, ödeme süresi içerisinde ödenmemesi nedeniyle kesinleşen vergilerin fer'ileri ile birlikte tahsil zaman aşımı süresi içerisinde ödeme emri düzenlenerek istenilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından; ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.

            Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddine, 25,10- (YirmibeşyeniTürklirasıonyenikuruş) Yeni Türk lirası maktu karar harcının temyiz edenden alınmasına, 14.3.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

 

A Z L I K   O Y U

            2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 5. maddesinde, her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı, ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabileceği kuralı yer almıştır. İdari yargıdaki her idari işleme karşı herkesin ayrı ayrı dava açması gerektiğine ilişkin asıl kurala ayrık olarak getirilmiş olan bu maddeye uygun olarak, birden fazla idari işleme karşı tek dilekçe ile açılan bir davada, yargı yerince, hem usul hem de esas yönünden yapılacak inceleme ile ulaşılacak sonuç, tüm işlemler açısından geçerli kabul edilirken, her bir işlem yönünden hem usul hem esas yönünden ayrı inceleme yapılmasının gerekli olduğu durumlarda, söz konusu işlemlere karşı tek dilekçe ile dava açılabileceğinin kabulüne olanak yoktur. Bir başka anlatımla, işlemlerden birinin diğerinin sonucu olmadığı veya biri hakkında verilen kararın diğer işlemi de etkilemediği durumlarda, birden çok işlemin bir dilekçe ile dava konusu yapılamayacağı açıktır.

            Temyiz istemi ile incelenmekte olan dava dosyasında da olduğu gibi, 6183 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği hususunda her birinin ayrı ayrı incelenmesinin zorunlu olduğu birden fazla ödeme emrine karşı açılan davada, anılan 5. maddeye uygun olmayan dilekçenin reddedilmesi gerekirken, dosyanın tekemmül ettirilerek karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

            Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği oyu ile karara karşıyım.

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Yedinci Daire

Esas  No   : 2002/2760

Karar No   : 2005/2751

 

Özeti : Damga vergisine tabi sözleşme üzerinde, sözleşme ile doğan alacağın ödenmesini sağlamak amacıyla, alacaklı lehine verilen güvence niteliğini taşıyan rehin şerhinin de, sözleşmeden ayrı olarak, damga vergisine tabi olduğu hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan: Alemdar Vergi Dairesi Müdürlüğü  KOCAELİ

            Karşı Taraf                    : Türkiye Cumhuriyeti … Bankası Anonim Şirketi

            Vekili                            : Av. …

            İstemin Özeti               : Davacı Banka ile İzmit Büyükşehir Belediyesi Yuvam Konut İdaresi Başkanlığı arasında toplu konut kredisi kullanmak amacıyla imzalanan kredi sözleşmesi nedeniyle damga vergisi ödenmediğinden bahisle, Ocak ila Aralık/1998 dönemi için salınan damga vergisine ilişkin işlemi; borçlanma sözleşmesi incelendiğinde, ipotek tesis ve tescil işleminin açılan krediye bağlı ve bu kredinin teminine yönelik olduğu; Damga Vergisi Kanununun 6'ncı maddesinin 2'nci fıkrası uyarınca aynı kağıt üzerinde düzenlenen, birbirine bağlı ve aynı asıldan doğan, yüksek vergi ödenmesini gerektiren ipotek sözleşmesi için damga vergisi ödendiğinden, kredi sözleşmesi nedeniyle damga vergisi alınamayacağı gerekçesiyle iptal eden Kocaeli Birinci Vergi Mahkemesinin 12.4.2002 gün ve E:2001/433; K:2002/89 sayılı kararının; borç işlemi ile ipotek işlemlerinin aynı kağıt üzerinde olsalar bile ayrı ayrı işlemler olduğu; dolayısıyla her ikisinin de damga vergisine tabi tutulması gerektiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

            Tetkik  Hakimi Suat DURSUN'un Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı Mukaddes ARAS'ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Dosyanın incelenmesinden, Davacı Banka ile İzmit Büyükşehir Belediyesi Yuvam Konut İdaresi Başkanlığı arasında toplu konut kredisi kullanmak amacıyla 6.8.1998 tarihinde kredi sözleşmesi aktedildiği; 10.8.1998 tarihinde kredi sözleşmesinin son sayfasına ipotek tesis ve tescil  işleminin yapıldığı; davacı Bankanın bu ipotek işlemi nedeniyle doğan damga vergisini beyan ederek, 21.5.2001 tarihli vergi dairesi alındısıyla ödediği; aktedilen kredi sözleşmesi nedeniyle damga vergisi ödenmediğinden bahisle dava konusu damga vergisinin salındığı; Mahkemece istemin özetinde yer alan gerekçeyle işlemin iptal edildiği anlaşılmıştır.

            488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1'inci maddesinde, Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu;  (I) sayılı Tablonun akitlerle ilgili kağıtlar başlıklı bölümünde, belli bir parayı ihtiva eden mukavelenamelerin, taahhütnamelerin ve temliknamelerin,  damga vergisi oranının binde 7.5 olduğu; aynı Kanunun 3'üncü maddesinde damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu; 4'üncü maddesinde de, bir kağıdın tabi olacağı verginin tayini için o kağıdın mahiyetine bakılacağı ve buna göre tabloda yazılı verginin bulunacağı, mahiyetin tayininde şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılacağı; 6'ncı maddesinin 1'nci fıkrasında ise, bir kağıtta birbirinden tamamen ayrı birden fazla akit ve işlem bulunduğu takdirde, bunların her birinden ayrı ayrı vergi alınacağı; 2'nci fıkrasında da, bir kağıtta toplanan akit ve işlemler birbirine bağlı ve bir asıldan doğma oldukları takdirde, damga vergisinin en yüksek vergi alınmasını gerektiren akit veya işlem üzerinden alınacağı  hükme bağlanmıştır.

            Sözü edilen hükümlerin değerlendirilmesinden, aynı kağıttan anlaşılması gereken aynı imzalar üzerindeki metinde, aynı asıldan doğma, birden fazla akit ve işlemin bulunmasıdır. Yoksa, işlem tamamlandıktan sonra, aynı kağıt üzerine ikinci bir işlem yapılmış olması işlemlerin aynı kağıtta toplandığı anlamına gelmez.

            Öte yandan; Medeni Kanunda ipotek, gayrimenkul rehni olarak tanımlanmış; Damga Vergisi Kanununa ekli (I) sayılı Tabloda da, rehin senetleri, nispi damga vergisine tabi tutulmuştur. Rehin, rehin verenle üçüncü kişi ya da kişiler arasında mevcut bir borcun ödenmesini sağlamak amacıyla alacaklısı lehine verilen güvencedir. Kanunda, damga vergisini rehinden bağımsız olarak doğuran asıl borca ilişkin kağıt yanında rehin senetlerinin de damga vergisine tabi tutulmuş olması karşısında, Kanun Koyucu'nun, rehin senetlerini, asıl borcu doğuran işleme bağlı ve bir asıldan doğma olarak görmediği ortadadır. Durum böyle olunca da; aynı kağıt yaprağı üzerine, kredi sözleşmesi ile bu sözleşmeden doğan alacağı temin amacıyla, bir gün sonra yapılan ipotek işleminin, kredi sözleşmesinden ayrı olarak damga vergisine tabi tutulması zorunludur.

            Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne; aksi yolda yapılan vergi mahkemesi kararının yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak yeniden verilmek üzere bozulmasına; bozma kararı üzerine verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 16.11.2005 günü oyçokluğu ile karar verildi.

 

A Y R I Ş I K   OY

            Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının dayandığı gerekçeler karşısında, kararın bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Yedinci Daire

Esas  No   : 2002/850

Karar No   : 2005/3016

 

Özeti : İcra Müdürlüğünce yapılan ihale sonucu davacıya satılan gayrimenkule ait damga vergisini doğuran olay, gerekli prosedürün tamamlanması ve ihale kararının, ihale makamınca imzalanması ile tekemmül ettiğinden, ihalenin sonradan, davacıdan kaynaklanan sebeplerle feshedilmiş olması halinde, vergiyi doğuran olayın ortadan kalkmayacağı ve verginin ödenmesi gerektiği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan Taraflar: 1- Maliye Bakanlığı   ANKARA

                                                                    2- …

            Vekili                : Av. … - Av. … - Av. …

            İstemin Özeti    : Beyoğlu Birinci İcra Müdürlüğünce yapılan açık artırma neticesinde uhdesinde kalan gayrimenkul ihalesine ilişkin olarak ödenen damga vergisinin, ihalenin sonradan fesholunması sebebiyle iadesi istemiyle yapılan düzeltme talebinin reddi işlemine vaki şikayet başvurusunun reddi üzerine, ödenen verginin hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte istirdatına hükmedilmesi istemiyle açılan tam yargı davasında; 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1'inci maddesini açıklayarak, icra dairesince düzenlenen ihale tutanağının hüküm ifade edebilmesi için herhangi bir hususu ispat ve belli etmek için ibraz edilebilecek  belge niteliğini  kazanması gerektiği; olayda, ihale feshedildiğinden, herhangi bir hususu ispat ve belli  etmek için kullanılamayacağı; dolayısıyla, herhangi bir hukuki değerinin kalmadığı gerekçesiyle, tahsil edilen damga vergisinin davacıya iadesi yolunda verilen İstanbul Dokuzuncu Vergi Mahkemesinin 5.11.2001 gün ve E:2001/471; K:2001/1748 sayılı kararının; davalı İdare tarafından, ihalenin sonradan feshedilmesinin vergiyi doğuran olayı ortadan kaldırmayacağı; davacı tarafından ise, faiz talebinde de bulunulmuş olmasına rağmen bu taleplerinin kararda karşılanmadığı ileri sürülerek  bozulması istenilmektedir.  

            Savunmanın Özeti        : Davacı tarafından istemin reddi gerektiği savunulmuş, davalı tarafından ise savunma verilmemiştir.

            Tetkik Hakimi Çağlar IŞIK'ın Düşüncesi: Temyiz dilekçelerinde ileri sürülen hususlar mahkeme kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğİnden temyiz istemlerinin reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı Münevver DEMİR'in Düşüncesi: Temyiz başvurusu, ihale yoluyla yapılan gayrimenkul satışı için tahsil edilen damga vergisinin, ihalenin feshedilmesi üzerine davacıya ret ve iadesine hükmeden vergi mahkemesi kararının taraflarca bozulması istemine ilişkindir.

            Davalı idarenin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.

            Davacı temyiz istemine gelince; dava dilekçesinde, ödenen damga vergisinin yasal faizi ile birlikte iadesi istenilmekle beraber, mahkeme kararında yasal faiz hakkında hüküm tesis edilmemiştir.

            Bu nedenle, davalı idarenin temyiz isteminin reddi, davacının temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının, davacının faiz istemi hakkında karar verilmek üzere bozulması gerektiği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Dosyanın incelenmesinden; Beyoğlu Birinci İcra Müdürlüğünce yapılan açık artırmada gayrimenkul satışına ilişkin ihaleyi kazanan davacının  uhdesinde kalan gayrimenkul ihalesine ilişkin damga vergisinin ihale bedeli üzerinden ödenmesinden sonra, ihalenin fesholunması üzerine; davacı tarafından, ödenen damga vergisinin iadesi istemiyle yapılan düzeltme ve şikayet başvurularının reddedilmesinin ardından, verginin yasal faizi ile birlikte istirdadına hükmedilmesi istemiyle açılan davada, verginin iadesine hükmetmesine karşın, faiz istemi hakkında hüküm kurmayan mahkeme kararının taraflarca temyiz edildiği anlaşılmıştır.

            213 sayılı Vergi Usul Kanununun 19'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında, vergi  alacağının, vergi  kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağı belirtilmiş; 8'inci maddesinin birinci fıkrasında, mükellefin, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek ve tüzel kişi; ikinci fıkrasında ise, vergi sorumlusunun, verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olduğu hükmü yer almış; 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 3'üncü maddesinin birinci fıkrasında, damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenler olduğu; resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların damga vergisinin kişilerce ödeneceği açıklandıktan sonra, 8'inci maddesinde de bu Kanunda yazılı resmi daireden maksadın, genel ve katma bütçeli daire ve idarelerle, il özel idareleri, belediyeler ve köyler olduğu vurgulanmış; 24'üncü maddesinde ise, vergiye tabi kağıtların damga vergisinin ödenmemesinden veya noksan ödenmesinden dolayı alınması gereken vergi ve cezadan, mükelleflere rücu hakkı olmak üzere, kağıtları ibraz edenlerin sorumlu olduğu, birden fazla kişi tarafından imza edilen kağıtlara ait vergi ve cezanın tamamından imza edenlerin müteselsilen sorumlu olacakları kurallarına yer verilmiştir.         

            Damga vergisinde, vergiyi doğuran olay, 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yer alan ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan kağıtların  yazılıp imzalanması ya da imza yerine geçen bir işaret konulması anında meydana gelmekte ve sözü edilen Kanunda gösterilen zamanlarda ödenmesi gerekmektedir.

            Olayda, Beyoğlu Birinci İcra Müdürlüğünce yapılan ihaleye ilişkin olup, tamamı, 488 sayılı Kanunun yukarıda değinilen 3'üncü maddesi uyarınca, anılan İcra Müdürlüğünce, davacı Şirketten tahsil edilerek, davalı Vergi Dairesi Başkanlığına yatırılan damga vergisinde de vergiyi doğuran olay, gerekli prosedürün tamamlanması ve ihale kararının ihale makamınca imzalanması ile tekemmül ettiğinden; ihalenin sonradan, davacıdan kaynaklanan sebeplerle feshedilmiş olması, vergiyi doğuran olayı ortadan kaldırmayacağından, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.

            Öte yandan; bir belgenin damga vergisine tabi olabilmesi için, ayrıca bir hususu ispat ve belli etmek için ibraz edilebilme niteliğine de sahip bulunması gerekmekte ise de; ihale kararının bu niteliği kazanabilmesi; kullanılması, ibraz edilmesi veya hükmünden yararlanılması koşuluna bağlı değildir. Bu nitelik, ihale kararı hukuken tekemmül ettiği anda, esasen, mevcut olduğundan, Mahkemenin, ihale feshedildiğinden, herhangi bir hususu ispat ve belli etmek için kullanılamayacağı; dolayısıyla, herhangi bir hukuki değerinin kalmadığı yolundaki gerekçesine katılmak mümkün değildir.

            Her ne kadar, davacı tarafından, faiz isteminde de bulunulmuş olmasına rağmen, Mahkemece, bu konuda herhangi bir hüküm tesis edilmediği ileri sürülerek, mahkeme kararının bu yönüyle bozulması istenilmekte ise de, mahkeme kararının, tahsil edilen damga vergisinin iadesine ilişkin hüküm fıkrası bozulmuş olduğundan, söz konusu noksanlık, bu aşamada, ayrıca bir bozma nedeni olarak kabul edilmemiştir.

            Açıklanan nedenle, davacının temyiz isteminin reddine ve 22,90 (yirmiikiyeniTürklirasıdoksanyenikuruş) Yeni Türk Lirası maktu karar harcının, temyiz eden davacıdan alınmasına; davalı İdarenin temyiz isteminin ise, kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 30.11.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

GÜMRÜK VERGİSİ

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Yedinci Daire

Esas  No   : 2005/3249

Karar No   : 2006/981

 

Özeti : Gümrük para cezalarına karşı düzeltme yoluna değil, tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz yoluna başvurulması gerektiği; öte yandan, yasada açıkça düzenlenen bu başvuru yolu ve süresi konusunda idarece ilgililere yanlış bilgi verilmiş olmasının, bu yolun kullanılmasına ilişkin koşulları değiştirmeyeceği hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına

                                                      Tekirdağ Gümrük Müdürlüğü   TEKİRDA?

            Karşı Taraf                      : … Demir Çelik Endüstrisi ve Ticaret Anonim Şirketi

            Vekili                            : Av. …

            İstemin Özeti               : Tekirdağ Gümrük Müdürlüğünde tescilli 18.4.2003 gün ve 847 sayılı gümrük giriş beyannamesi ile dahilde işleme rejimi kapsamında ithal edilen eşya nedeniyle yapılan gümrük ve katma değer vergileri ek tahakkukuna ve sözü edilen vergilerin üç katı tutarında kesilen para cezalarına ilişkin işleme vaki itirazların reddine dair işlemleri; dahilde işleme rejimi kapsamında şartlı muafiyet sistemine göre yapılan ithalatta anılan rejim kuralları ihlal edilmedikçe vergi kaybından söz edilemeyeceğinden; ihracat taahhüdünü yerine getiren davacı Şirket adına yapılan ek tahakkukta ve kesilen cezalarda hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden Tekirdağ Vergi Mahkemesinin 29.4.2005 gün ve E:2004/101; K.2005/95 sayılı kararının; bedeli vadeli akreditif yoluyla ödenen eşya nedeniyle yapıldığı tespit edilen faiz ve komisyon gideri üzerinden tesis edilen işlemlerin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : Savunma verilmemiştir.

            Tetkik Hakimi Abidin İLDEŞ'in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz istemi reddedilerek kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı H. Hüseyin TOK'un Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49'uncu maddesinin 1'inci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

            Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirket adına tescilli gümrük giriş beyannamesi muhteviyatı eşya nedeniyle ödenen faiz ve komisyon gideri üzerinden ek olarak tahakkuk ettirilen gümrük ve katma değer vergilerine ve bu vergilerin üç katı tutarında kesilen para cezalarına ilişkin işlemin 16.1.2004 tarihinde tebliğinden sonra 29.1.2004 tarihinde davalı Gümrük Müdürlüğü kaydına giren dilekçe ile yapılan düzeltme başvurusunun reddi üzerine 27.2.2004 tarihinde yapılan itiraz başvurularının reddine ilişkin işlemlerin, Mahkemece, yazılı gerekçe ile iptal edildiği anlaşılmıştır.

            Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, gerekçesi yukarıda açıklanmış bulunan mahkeme kararının dayandığı hukuksal nedenler karşısında, söz konusu kararın gümrük ve katma değer vergileri ek tahakkukuna vaki itirazların reddine dair işlemlerin iptaline ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

            Mahkeme kararının, sözü edilen vergilerin üç katı tutarında kesilen para cezalarına vaki itirazların reddine ilişkin işlemlerin iptaline dair hüküm fıkrasına gelince:

            4458 sayılı Kanunun 242'nci maddesinin 1'inci fıkrasında; yükümlülerin, kendilerine tebliğ edilen gümrük vergileri için, tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde ilgili gümrük idaresine verecekleri bir dilekçe ile düzeltme talebinde bulunabilecekleri; 3'üncü fıkrasında; kişilerin, düzeltme taleplerine ilişkin kararlara, idari kararlara, gümrük vergilerine ve cezalara karşı yedi gün içinde, kararı alan gümrük idaresinin bağlı bulunduğu gümrük başmüdürlüğü nezdinde itiraz edebilecekleri; 4'üncü fıkrasında, gümrük başmüdürlüklerine intikal eden itirazların 30 gün içinde karara bağlanarak ilgili kişiye tebliğ edileceği; aynı maddenin 7'nci fıkrasında da, gümrük başmüdürlükleri kararlarına karşı, işlemin yapıldığı gümrük müdürlüğünün bulunduğu yerdeki idari yargı mercilerine başvurulabileceği hükme bağlanmıştır.

            Anılan düzenlemelerde öngörülen düzeltme ve itiraz başvuruları, yargı yerlerine başvurulmadan önce ilgililerce tüketilmesi gereken zorunlu idari başvuru yollarıdır. Bu başvurular için öngörülen ve kamu düzeniyle ilgili olan sürelere uyulmamış olması veya bu yollar tüketilmeden dava açılması hallerinde, bu durumların idari yargı yerlerince kendiliklerinden nazara alınması, İdari Yargılama Hukukunun gereklerindendir. Dolayısıyla; yetkili gümrük idaresince kesilen cezalara karşı tebliğlerinden itibaren düzeltme yoluna değil; yedi gün içerisinde, işlemi tesis etmiş olan gümrük müdürlüğünün bağlı bulunduğu başmüdürlüğe itiraz yoluna gidilmesi, idari yargı yolunun açılabilmesi için zorunludur.

            Öte yandan; ilgili yasada açıkça düzenlenen bu başvuru yolu ve süresi konusuda idarece ilgililere yanlış bilgi verilmiş olmasının, bu yolun kullanılmasına ilişkin koşulları değiştirebileceği düşünülemeyeceğinden; hizmet kusuru nedeniyle tam yargı davasına yol açabilecek nitelikteki böyle bir durum nedeniyle, yasada öngörülmeyen idari başvuru yolunun kullanılması olanaklı değildir.

            Bu bakımdan; davada, kesilen ceza için, 4458 sayılı Kanunun yukarıda yer alan 242'nci maddesinde öngörülen idari itiraz prosedürünün usulüne uygun olarak yerine getirilip getirilmediği yönünden yapılacak yargılamayla ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden; bu yapılmaksızın, işin esası incelenerek verildiği anlaşılan mahkeme kararının anılan hüküm fıkrasında isabet görülmemiştir.

            Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulüne, mahkeme kararının kesilen para cezalarına vaki itirazların reddine ilişkin işlemlerin iptaline dair hüküm fıkrasının bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına; gümrük ve katma değer vergileri ek tahakkukuna vaki itirazların reddine ilişkin işlemlerin iptaline dair hüküm fıkrasına yönelik temyiz isteminin reddine ve bu hüküm fıkrasının onanmasına; 28.3.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Yedinci Daire

Esas  No   : 2005/4522

Karar No   : 2006/983

 

Özeti : Tebligat Kanununun 21'inci maddesi hükmüne uygun olarak tebliğ edilen düzeltme istemin reddine ilişkin karara karşı 7 günlük sürenin geçirilmesinden sonra itiraz edildiğinden, itirazın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı, öte yandan; itirazın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin işlemin süresinde olduğu yargısına ulaştıktan sonra, merciine tevdi kararı şeklinde hüküm kurmasının Yargılama Hukukuna aykırı olduğu hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan: Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı adına

                                                    Ambarlı Gümrük Müdürlüğü   İSTANBUL

            Karşı Taraf        : … Dayanıklı Tüketim Malları Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi

            Vekili                : Av. …

            İstemin Özeti    : Ambarlı Gümrük Müdürlüğünde tescilli 23.6.2000 gün ve 18906 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı eşya nedeniyle yapılan gümrük ve katma değer vergileri ek tahakkukuna vaki itirazın süre aşımı nedeniyle reddine dair işlemin iptali istemiyle açılan davada; düzeltme talebinin reddine dair kararın tebliğine ilişkin evrak, adreste bulunmadığı şerhi ile mahalle muhtarlığına teslim edilmiş ise de; teslim tarihinin söz konusu kararın tebliğ tarihi olarak kabul edilemeyeceği; davacı Şirket tebligata 02.08.2004 tarihinde muttali olduğundan, 04.08.2004 tarihinde gümrük başmüdürlüğü kaydına giren dilekçeyle yapılan itirazın süresinde olduğu; bu bakımdan; yapılan itiraz üzerine işin esası incelenmeden tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğu; öte yandan; itiraz hakkında işin esası incelenerek yeniden verilecek kararın öncelikle tesisini sağlamanın usul ekonomisi ilkesinin icabı olduğu gerekçesiyle merciine tevdi kararı veren İstanbul Beşinci Vergi Mahkemesinin 25.02.2005 gün ve E:2004/2269; K:2005/327 sayılı kararının; düzeltme ret kararının usulüne uygun olarak tebliği üzerine süresinde itiraz edilmediğinden, tesis edilen işlemin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

            Savunmanın Özeti        : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur

            Tetkik Hakimi Abidin İLDEŞ'in Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden, gümrük ve katma değer vergileri ek tahakkukuna vaki itirazın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, Mahkemece, işlemin hukuka aykırı olduğu belirtildikten sonra merciine tevdi kararı verildiği anlaşılmıştır.

            4458 sayılı Gümrük Kanununun 242'nci maddesinin 3'üncü fıkrasında, kişilerin, düzeltme taleplerine ilişkin kararlara karşı yedi gün içinde kararı alan gümrük idaresinin bağlı bulunduğu gümrük başmüdürlüğü nezdinde itirazda bulunabilecekleri hükme bağlanmıştır.

            Olayda, Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliğ edildiği görülen düzeltme ret kararına yedi günlük süreden sonra itiraz edildiğinden, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Öte yandan; süresinde itiraz edilmediğinden bahisle idarece tesis edilen işleme karşı açılan davada; Mahkemece, itirazın süresinde yapılıp yapılmadığının incelenmesi ve bu incelemenin sonucuna göre karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, merciine tevdi kararı verilmesinde isabet görülmemiştir.

            Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

            Danıştay Savcısı Nurten KARAÇAY'ın Düşüncesi: Davacı adına yapılan gümrük vergisi ve katma değer vergisi tarhiyatına karşı yapılan itirazı süre yönünden reddi yolundaki işleme karşı açılan davada verilen mevciine tevdi kararı temyiz edilmiştir.

            Dava konusu işlemin İstanbul Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğüne yapılan itirazın yedi günlük kanuni süre içinde yapılmadığından reddi yolundaki karar olduğundan, Mahkemece Baş müdürlüğe yapılan itirazın süre aşımından reddine dair kararının yerinde olup olmadığının incelenmesi gerekirken, hatalı tebligattan söz edilerek dilekçenin dava konusu işlemi tesis eden merciine tevdi yolunda verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.

            Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile temyize konu mahkeme kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

            Hüküm veren Danıştay Yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

            Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirket adına tescilli beyanname muhteviyatı eşya nedeniyle yapılan ek tahakkuka vaki düzeltme başvurusunun reddine ilişkin 24.6.2004 gün ve 447 sayılı kararın, davacı Şirketin düzeltme dilekçesinde yazılı, "…" adresinde tebliğ edilmek istenildiği; anılan adreste tebliğ yapılacak kimsenin bulunmaması üzerine, tebliğ memuru tarafından "Muhatabın gösterilen adresine gidildi, adreste tebliğe haiz kimse bulunmadığından, (alıcısının işe gittiğinin, komşusu -isim yazılmamıştır- tarafından beyan edilmesi üzerine) evrak Cumhuriyet mahallesi muhtarına bırakıldı, muhatabın kapısına 2 nolu formül yapıştırılarak muhataba haber vermesi için komşusu …'a haber verildi" şerhi düşülerek ilgili mahalle muhtarının (ismi okunamadı) imza ve mührünün tebliğ mazbatasına alındığı; tebliğ işleminin bu suretle 5.7.2004 tarihinde yapıldığı; yükümlü şirketin, bu tebligat üzerine 4.8.2004 tarihinde gümrük başmüdürlüğü kaydına giren dilekçeyle yaptığı itirazın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, Mahkemece, işlemin hukuka aykırı olduğu yargısına ulaşıldıktan sonra merciine tevdi kararı verildiği anlaşılmıştır.

            4458 sayılı Gümrük Kanununun 242'nci maddesinin 3'üncü fıkrasında, kişilerin düzeltme taleplerine ilişkin kararlara ve cezalara karşı yedi gün içinde kararı alan gümrük idaresinin bağlı bulunduğu gümrük başmüdürlüğü nezdinde itirazda bulunabilecekleri; 7'nci fıkrasında da, gümrük başmüdürlükleri kararlarına karşı, işlemin yapıldığı gümrük müdürlüğünün bulunduğu yerdeki idari yargı mercilerine başvurabilecekleri hükme bağlandığından, düzeltme ret kararının tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde, işlemi tesis etmiş olan gümrük müdürlüğünün bağlı bulunduğu başmüdürlüğe itiraz yoluna gidilmesi zorunlu bulunmaktadır.

            Yapılacak tebligatlara ilişkin düzenlemeleri içeren 7201 sayılı Tebligat Kanununun "Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina" başlıklı 21'inci maddesin 1'inci fıkrasında ise, kendisine tebliğat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederlerse, tebliğ memurunun tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azalarından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim edeceği ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine varsa yönetici ve kapıcıya da bildireceği, ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihin, tebliğ tarihi sayılacağı belirtildikten sonra, aynı maddenin 2'inci fıkrasında, muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurlarının yukarıdaki fıkra uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecbur oldukları öngörülmüştür. Anılan Kanunun nasıl uygulanacağını gösteren Tebligat Nizamnamesinin 28'inci maddesinin son fıkrasında da, muhatap ve onun yerine tebligat yapılacak kimseler o adreste bulundukları halde tebliğin yapılacağı sırada orada mevcut değillerse 30'uncu maddeye göre muamele yapılacağı belirtilmiş; atıf yapılan 30'uncu maddede de, Tebligat Kanununun yukarıda açıklanan 21'inci maddesindeki hükme paralel bir düzenlemeye yer verilmiştir.

            Olayda; tebliğ alındısında imza ve kaşesi bulunan mahalle muhtarının davacının adresini değiştirdiğine dair şerh düşmemesi; itiraz ve dava dilekçelerinde de davacı tarafından aynı adresin gösterilmiş olması karşısında, davacı Şirketin, düzeltme talebinin reddine dair kararın tebliğ edildiği adresten ayrılmadığı, yalnızca, tebliğin yapılacağı sırada gösterilen adreste, tebligatı alacak kimsenin bulunmadığı açıktır. Dolayısıyla, tebliğ evrakının mahalle muhtarına teslimi ve ihbarnamenin kapıya yapıştırılmasıyla birlikte komşusuna haber verilmesi suretiyle yapılan tebligatta yukarıda sözü edilen hukuki duruma aykırılık yoktur. Bu bakımdan; mahkeme kararının, yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığı yolundaki yargısına katılmak mümkün olmadığından; 4458 sayılı Kanunun yukarıda anılan 242'nci maddesinde öngörülen süreden sonra yapılan itirazın süre aşımı nedeniyle reddinde hukuka aykırılık mevcut değildir.

            Öte yandan; yapılan itirazların, sözü edilen hükümde öngörülen süre içerisinde olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi, itiraza konu ek tahakkuk kararının hukuka uygunluğunun dava yoluyla denetlenmesi olanağını ortadan kaldıran, kesin ve yürütülmesi zorunlu idari işlem tesisidir. Olayda da; dava konusu olan nihai işlem, davalı idarece, bu yolda tesis edilen işlemdir. Bu bakımdan; Mahkemece, itirazın süre aşımı nedeniyle reddine dair olan dava konusu işlemin hukuka uygun olup olmadığı araştırılarak, itirazın süresinde yapıldığı sonucuna varıldığı taktirde işlemin iptaline karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, iptal kararı sonucunda davalı idare tarafından zaten gereğinin yapılması zorunlu olmasına karşın, usul ekonomisinden bahsedilerek merciine tevdi şeklinde hüküm kurulması, Yargılama Hukukuna aykırı olduğundan, temyize konu mahkeme kararında isabet görülmemiştir.

            Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına; bozma kararı üzerine Mahkemece yeniden verilecek kararla birlikte yargılama giderleri de hüküm altına alınacağından, bu hususta ayrıca hüküm tesisine gerek bulunmadığına, 28.3.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

 

 

 

 

          T.C.

D A N I Ş T A Y

Yedinci Daire

Esas  No   : 2004/3623

Karar No   : 2005/2342

 

Özeti : Gümrük vergilerine veya para cezası kararlarına vaki itirazlarda, itiraz tarihinin, itiraz dilekçesinin postaya verildiği tarih değil, dilekçenin gümrük idaresinin kayıtlarına girdiği tarih olduğu hakkında.

 

            Temyiz İsteminde Bulunan: Tasfiye Halinde … Donanım Yazılım Sanayi ve

                                                    Ticaret Anonim Şirketi

            Vekili                            : Av. …

         &


imar hukuku








Türkiyenin imar hukukçusu

Copyright © Imar Hukukcusu Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2007-06-09 (2855 okuma)

[ Geri Dön ]