T.C
DANIŞTAY
Altıncı Daire
Esas  No:1998/865
Karar No:1999/1147
ÖZETİ:Gördüğü kamu hizmeti nedeniyle şemsiye ve 
şezlong kiralayan belediyenin bu faaliyetinin işgal,kendisinin de fuzuli şagil 
olarak nitelendirilerek ec
RİMisi1 
tahakkuk ettiri1mesinin mümkün bulunmadığı hk.-DD.101
Temyiz İsteminde Bulunan : ... Belediye Başkanlığı
Vekili________ ı Av. ... - Av. ...
Karşı Taraf  : ... Mal müdürlüğü
İstemin özeti : Aydın 1.İdare Mahkemesinin 
2.10.1997 günlü. E;1996/1592. K:1997/889 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı 
olduğu öne sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Temyiz edilen kararda bozmü 
nedenlerinden hiçbiri bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın 
onanması gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi Ömer Köroglu'nun Düşüncesi : 
Davacının fuzuli şagil olduğundan bahisle ecrimisil alınması olanaklı 
olmadığından temyiz isteminin kabulüyle idare mahkemesi kararının bozulmasının 
uygun olacağı düşünülmektedir.
Savcı Sevim Göle'nin Düşüncesi : Temyiz 
dilekçesinde öne sürülen hususlar. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 
49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare 
mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında 
anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle 
idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince tetkik 
hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 
işin gereği görüşüldü:
Dava..................... 'da devletin hüküm ve 
tasarrufu altındaki kumsal ala
nın şemsiye ve şezlong konulmak suretiyle işgal edilmesi nedeniyle 2886 sayılı
Yasanın 75.maddesi uyarınca 10.6.1996-10.9.1996 dönemi için ecrimisil alınmasına
ilişkin 30.9.1996 günlü. 47-75/1155 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmış:
idare mahkemesince, dosyada yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendiril 
-
meşinden, taşınmazı işgal ettiği açık olan davacıdan istenilen ecrimisil mikta
rında mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın
reddine karar verilmiş; bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1580 sayılı Belediye Kanununun 1.maddesinde 
belediyenin, beldenin ve .belde sakinlerinin mahalli mahiyette müşterek ve 
medeni ihtiyaçlarını tanzim ve tasviye ile mükellef hükmi şahsiyet olduğu 
belirlendikten sonra 15.maddenin 56. fıkrasında. "Belediyeye ait ılıcaları 
işletmek, deniz hamamları ve her nevi yıkanma müesseseleri açmak, açılmasına 
ruhsat verilenlere nezaret etmek" belediyelerin görevleri arasında sayılmıştır.
Anayasanın 43.maddesinde, kıyıların devletin hüküm 
ve tasarrufu altında olduğu hükmü yer almaktadır.
3621 sayılı Kıyı Kanununun 5.maddesinde de 
Anayasanın anılan hükmüne pa-
ralel 
bir düzenlemeyle kıyıların, devletin hüküm ve tasarrufu altında herkesin-eşit ve 
serbest olarak yararlanmasına açık olduğu kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı belediyece 
devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kumsal alanın şemsiye ve şezlong 
kiralanması suretiyle işgal edildiğinden bahisle ecrimisil tahakkuk 
ettirildiği-anlaşılmaktadır.
Yukarıda sözü edilen yasa maddelerinden anlaşıldığı 
üzere halk plajları açmak, işletmek ve bunlardan halkın eşit. düzenli ve 
sağlıklı bir şekilde yararlanmalarını sağlamak, toplumun ortak ve medeni 
gereksinimlerini karşılamak belediyelerin görevleri arasındadır.
Güneşlenen ve denize girenlere belli bir ücret 
karşılığında da olsa şemsiye ve şezlong kiralanması faaliyetinin toplumun 
kıyılardan yararlanması amacına yönelik olduğunda duraksama bulunmamaktadır.
Öte yandan, devletin özel mülkiyetinde veya hüküm 
ve tasarruf altında bulunan taşınmaz mallardan ecrimisil alınabilmesi, 
taşınmazın 2886 sayılı Yasadaki tanıma uygun olarak işgal edilmesi koşuluna 
bağlıdır. Gördüğü kamu hizmeti nedeniyle şemsiye ve şezlong kiralayan 
belediyenin bu faaliyetinin işgal, kendisi-ninde fuzuli şagil olarak 
nitelendirilerek ecrimisil tahakkuk ettirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle Aydın 
1.İdare Mahkemesinin 2.10.1997 günlü. E:1996/ 1592. K:1997/889 sayılı kararının 
bozulmasına dosyanın adı geçen mahkeneye gönderilmesine 3.3.1999 gününde 
oybirliğiyle karar verildi.
 
T.C
DANIŞTAY
Altıncı Daire
Esas     No:1998/2291
Karar   No:1999/1383
ÖZETİ : Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki 
kumsal alanın plaj olarak işletilmesi nedeniyle fuzuli şagıl olduğundan bahisle 
belediyeden ecrimisil alınamayacağı hk.-DD.101
Temyiz İsteminde Bulunan:  ... Belediye Başkanlığı
Vekili_______ ^ Av.  ...
Karşı Taraf       :   ... Mal müdürlüğü
İstemin Özeti : İzmir 3.İdare Mahkemesinin 
16.10.1997 günlü, E:1997/783, K:1997/998 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı 
olduğu öne sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
. Tetkik Hakimi E.Emel Çelik'in Düşüncesi : 
Davacının fuzuli şagil olduğundan bahisle ecrimisil alınması olanaklı 
olmadığından temyiz isteminin kabulüyle idare mahkemesi kararının bozulmasının 
uygun olacağı düşünülmektedir.
Savcı Habibe Ünal'ın Düşüncesi : Temyiz 
dilekçesinde öne sürülen hususlar. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 
49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare 
mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında 
anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle 
idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince tetkik 
hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 
işin gereği görüşüldü:
Dava........................... Plaj Mevkiinde 
bulunan devletin    hüküm   ve   tasarrufu
altındaki kumsal alanın plaj olarak işletilmesi 
suretiyle işgal edilmesi nedeniyle 2886 sayılı Yasanın 75.maddesi uyarınca 
1.6.1992-30.9.1992 dönemi için ecrimisil alınmasına ilişkin 8.12.1992 günlü. 
40-96/3 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmış; idare mahkemesince. Danıştay 
6.Dairesince verilen 8.5.1997 günlü. E:1996/1554. K:1997/2248 sayılı bozma 
kararına uyularak, dosyada yer alan bilgi ve belgelerin birlikte 
değerlendirilmesinden, taşınmazı işgal ettiği   açık   olan
davacıdan 
istenilen ecrimisıl miktarında mevzuata aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı 
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; bu karar davacı tarafından temyiz 
edilmiştir.
1580 sayılı Belediye Kanununun 1.maddesinde 
belediyenin, beldenin ve belde sakinlerinin mahalli mahiyette müşterek ve 
medeni ihtiyaçlarım tanzim ve tasvlye ile mükellef hükmi şahsiyet olduğu 
belirlendikten sonra 15.maddenin 56. fıkrasında, "Belediyeye ait ılıcaları 
işletmek, deniz hamamları ve her nevi yıkanma müesseseleri açmak, açılmasına 
ruhsat verilenlere nezaret etmek" belediyelerin görevleri arasında sayılmıştır.
Anayasanın 43.maddesinde, kıyıların devletin hüküm 
ve tasarrufu altında olduğu hükmü yer almaktadır.
3621 sayılı Kıyı Kanununun 5.maddesinde de 
Anayasanın anılan hükmüne paralel bir düzenlemeyle kıyıların, devletin hüküm ve 
tasarrufu altında herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açık olduğu 
kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı belediyece 
devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kumsal alanın plaj olarak 
işletilmesi suretiyle işgal edildiğinden bahisle ecrimisil tahakkuk ettirildiği 
anlaşılmaktadır.
Yukarıda sözü edilen yasa maddelerinden anlaşıldığı 
üzere halk plajları açmak, işletmek ve bunlardan halkın eşit. düzenli ve 
sağlıklı bir şekilde yararlanmalarını sağlamak, toplumun ortak ve medeni 
gereksinimlerini karşılamak belediyelerin görevleri arasındadır.
Güneşlenen ve denize girenlere belli bir ücret 
karşılığında da olsa hizmet verilmesi faaliyetinin toplumun kıyılardan 
yararlanması amacına yönelik olduğunda duraksama bulunmamaktadır.
Öte yandan, devletin özel mülkiyetinde veya hüküm 
ve tasarruf altında bulunan taşınmaz mallardan ecrimisil alınabilmesi, 
taşınmazın 2886 sayılı Yasadaki tanıma uygun olarak işgal edilmesi koşuluna 
bağlıdır. Belediyenin kamu hizmeti faaliyetinin işgal, kendisinin de fuzuli 
şagil olarak nitelendirilerek ecrimisil tahakkuk ettirilmesi mümkün 
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle İzmir 3.İdare Mahkemesinin 
16.10.1997 günlü, E:1997/ 783, K:1997/998 sayılı kararının bozulmasına dosyanın 
adı geçen mahkemeye gönderilmesine 11.3.1999 gününde oybirliğiyle karar 
verildi.
 
T.C.
DANIŞTAY 
Altıncı Daire
Esas No : 2002/3982 
Karar No : 2002/4668
Özeti : Çevre para cezası hesaplanırken 98/11415 
sayılı Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak cezanın beş kat arttırılmasında 
mevzuata uyarlık bulunmadığı hk.-DKD.1
Temyiz İsteminde Bulunan       :... Çimento 
Tic.A.Ş.
Vekili                                                     : Av. ...
Karşı 
Taraf                                          : ... Valiliği
İstemin Özeti                                      
:   Gaziantep  İdare  Mahkemesinin  29.1.2002
günlü, E:2001/l027, K:2002/101 sayılı kararının 
usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir
Savunmanın Özeti                             : 
Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden
hiçbiri   bulunmadığından,   usul   ve   kanuna   
uygun   olan   kararın   onanması   gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi E.Emel Çelik'in Düşüncesi : 
Uyuşmazlık konusu olayda, ceza miktarı kanunlarla belirlenen miktardan fazla 
olduğundan, dava konusu işlemin iptali gerekmektedir.
Bu nedenle, davanın reddine ilişkin mahkeme 
kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Sedat La Har'in Düşüncesi     : 
2872 sayılı Çevre Kanunu
uyarınca verilen para cezasına ilişkin 31.1.2002 
günlü, 215 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İdare 
Mahkemesi kararının temyizen bozulması istenilmektedir.
Olayda, bilanço esasına göre defter tutması gereken 
davacı şirketin fiili nedeniyle 2872 sayılı Çevre Kanunununda öngörülen cezanın 
4421 sayılı Yasayla değişik 765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki hükümler uyarınca 
arttırılması suretiyle çevre para cezasının hesaplanması ve davacı şirketten bu 
miktarın istenilmesi gerekirken anılan hususlara uyulmaksızın cezanın fazla 
hesaplanması suretiyle tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu nedenle işlemin iptali gerektiğinden, davanın 
reddine ilişkin kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik 
Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 
işin gereği görüşüldü:
Dava, 
2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca verilen 11.656.910.000 lira para cezasına 
ilişkin 31.1.2001 günlü, 215 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmış, İdare 
Mahkemesince; aşırı oranda toz emisyonu çıktığı, elektro fiiitrelerinin 
yeterince toz emisyonlarını tutamadığı, 61 ve 62 elektro fiiitrelerinin kayıt 
cihazlarının çalışmadığının tespiti üzerine 98/11415 sayılı Bakanlar Kurulu 
kararı, 2872 sayılı Çevre Kanunundaki idari para cezaları ve 765 sayılı Türk 
Ceza Kanunundaki hükümlerin uygulanması suretiyle hesaplanan çevre para 
cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar 
verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2872 sayılı Çevre Kanununun 20. maddesinin 1. 
fıkrasında, aynı Kanunun 8. maddesinin 2. fıkrasına göre verilecek çevre para 
cezasının miktarı belirlenmiş, 19.6.1986 tarihinde yürürlüğe giren 
Ek-1.maddesinde de, bu kanunun 18. maddesinin a, b, c ve d fıkralarında 
öngörülen fona katılma payları ile 20, 21 ve 22. maddelerinde belirtilen ceza 
miktarlarını on katına kadar arttırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir, hükmü yer 
almıştır.
Anılan yetkiye dayanılarak, 1.8.1998 günlü, 23420 
sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 98/11415 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla Çevre 
Kanununda Öngörülen cezaların beş katına çıkarılmasına karar verilmiştir.
Daha önce,Türk Ceza Kanununa 3506 sayılı Yasa ile 
eklenen Ek-2.madde hükümleri uyarınca para cezaları Bütçe Kanununda gösterilen 
memur maaş katsayıları dikkate alınarak her yıl yeniden belirlenmekte ise de, 
1.8.1999 günlü, 23773 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4421 sayılı Türk Ceza 
Kanunu ile Cezaların İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 
4, maddesinin (b)bendinin (7) numaralı alt bendi uyarınca 1.1.1981 tarihinden 
31.12.1987 tarihine kadar yürürlüğe girmiş Kanunlardaki para cezalan 393 misline 
çıkarılmış ve bu cezaların her yıl Vergi Usul Kanunu uyarınca belirlenerek 
yeniden değerleme oranında arttırılması öngörülmüştür.
Anılan hükümlerin birlikte yorumlanmasından, daha 
sonra çıkarılan bir Kanunla Türk Ceza Kanununda değişiklik yapıldığından daha 
önce Türk Ceza Kanunda değişiklik yapan 3506 sayılı Kanununa göre hesaplanan 
çevre para cezalarının arttırılmasını öngören Bakanlar Kurulu kararının 
uyguyanmayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Olayda, bilanço esasına göre defter tutması gereken 
davacı şirketin fiili nedeniyle 2872 sayılı Çevre Kanununda öngörülen cezanın 
4421 sayılı Yasayla değişik 765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki hükümler uyarınca 
arttırılması suretiyle çevre para cezasının hesaplanması ve davacı şirketten bu 
miktarın istenilmesi gerekirken anılan hususlara uyulmaksızın cezanın fazla 
hesaplanması suretiyle tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu işlemin iptali 
gerektiğinden davanın reddine ilişkin mahkeme kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu Gaziantep idare 
Mahkemesinin 29.1.2002 günlü, E:2001/1027, K:2002/101 sayılı kararının 
BOZULMASINA, ..., dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 22.10.2002 gününde 
oybirliğiyle karar verildi.
 
 
T.C.
DANIŞTAY 
Altıncı Daire
Esas No : 2002/1217 
Karar No : 2003/844
Özeti: Çevre para cezası verme yetkisinin 
Büyükşehir Belediye Başkanınca devredilebileceği hk.-DKD.1
Kararın Düzeltmesini İsteyen        : ... 
Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili                                                    : Av. ...
Karşı Taraf                                         
: ... Deniz Acen. Nak. veTic. AŞ.
Vekili-                                                   : Av....
İstemin Özeti                                      
: Danıştay Altıncı Dairesince verilen 7.11.2001
günlü, K:2001/5231 sayılı kararın; 2577 sayılı 
İdari Yargılama Usulü Kanununun değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi 
istemidir.
Savunmanın Özeti :Karar düzeltme isteminin reddi 
gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Selçuk Topal'ın Düşüncesi : 
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 11.7.2002 günlü, E:2002/178, 
K:2002/639 sayılı kararında belirtildiği üzere; 2872 sayılı Yasanın "İdari 
Cezalarda Yetki" başlıklı 24/a ve "Deniz Araçlarına Verilecek Cezalarda Suçun 
Tespiti ve Cezanın Kesilmesi Usulleri İle Kullanılacak Makbuzlara Dair 
Yönetmelik" in 12. maddesi; 1580 sayılı Belediye Kanununun 107. maddesi; 
Belediye Zabıta Personel Yönetmeliğinin 3. maddesi ve 3030 sayılı Yasanın 
büyükşehir belediye başkanının görevlerini düzenleyen 14. maddesinin f ve p 
bentlerinde yer alan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, 2872 sayılı 
Yasanın ve "Deniz Araçlarına Verilecek Cezalarda Suçun Tespiti ve Cezanın 
Kesilmesi Usulleri İle Kullanılacak Makbuzlara Dair Yönetmelik" in 12. 
maddesinde yer alan büyükşehir belediye başkanlıkları ifadesinin bütün bir 
belediye teşkilatını içine alan tüzel kişiliği ifade ettiği, belediye başkanının 
ise bu tüzel kişiliği temsil etmeye yetkili olan kişi olduğu anlaşılmaktadır.
2872 sayılı Yasanın 24/a maddesinde büyükşehir 
belediye başkanlıkları tabiri ile büyükşehir belediye başkanlığının tüzel 
kişiliği ifade edilmiş ve bu cezanın büyükşehir belediye başkanlıkları tarfından 
verilmesi amaçlanmıştır.
Yetki devri yasal düzenlemelerin açıkça öngördüğü 
veya yasaklamadığı konularda bir görev yerine ait yetkinin başka bir görev 
yerine aktarılmasıdır. Bu tüzel kişilik içinde yetki' devri yapılması sonucunda 
yapılan işiem ve eylemler o tüzel kişiliğe mal edilir. Eğer yasa belli bir 
konuda idari makamı değil de o kamu hizmetini yürüten kişiyi yetkili kılmışsa 
yetkinin doğrudan doğrıya bu kişi tarafından kullanılması gerekir.
2872 sayılı Yasanın 24/a maddesinde büyükşehir 
belediye başkanlıkları tabiri ile büyükşehir belediye başkanlığının tüzel 
kişiliği ifade edilmiş ve bu cezanın büyükşehir belediye başkanlıkları tarfından 
verilmesi amaçlanmıştır.
Bu durum göz önünde bulundurulduğunda, büyükşehir 
belediye başkanlıkları tabiri ile büyükşehir belediye başkanı kastedilmediğinden 
büyükşehir belediye başkanına bağlı olan Çevre  Koruma ve  Kontrol  Müdürlüğü 
Zabıta  Memuru tarafından  büyükşehir belediye
başkanının 
devrettiği yetkiye dayanarak 2872 sayılı Yasanın 22. ve 24. maddeleri uyarınca 
para cezası verilmesi işleminde yetki yönünden mevzuata aykırılık 
bulunmamaktadır.
Kararın düzeltilmesi istemi kabul edilerek dava 
konusu işlemin yetki yönünden iptali yolundaki idare mahkemesi kararının 
bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı A.Kemal Terlemezoğlu'nun 
Düşüncesi                      :         Karar
düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen hususlar, 
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinde yazılı nedenlerden 
hiçbirisine uymadığından istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik 
Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 
işin gereği görüşüldü:
2577 sayılı Yasanın 54. maddesinin 1. fıkrasının 
(c) bendine göre kararın düzeltilmesi istemi yerinde görüldüğünden, Dairemizin 
7.11.2001 günlü, E:2000/4483, K:2001/5231 sayılı kararı kaldırılarak işin esası 
incelendi.
Dava, 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca deniz 
kirliliğine neden olunduğu için 19.650.000.OOO.-lira para cezası verilmesine 
ilişkin 11.9.1999 günlü, 007/003 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmış; idare 
mahkemesince, davalı idare tarafından yapılan denetimde denize kirli su basmak 
suretiyle çevre kirliliğine neden olduğunun tespit edildiği; 2872 sayılı Yasa 
uyarınca para cezasının büyükşehir belediye başkanı tarafından verilmesi 
gerekirken yasal olarak yetki devri mümkün olmayan zabıta görevlisince 
büyükşehir belediye başkanı adına para cezası verildiği anlaşıldığından, dava 
konusu İşlemde yetki yönünden mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline 
karar verilmiş; karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2872 sayılı Yasanın "İdari Cezalarda Yetki" 
başlıklı 24/a ve "Deniz Araçlarına Verilecek Cezalarda Suçun Tespiti ve Cezanın 
Kesilmesi Usulleri İle Kullanılacak Makbuzlara Dair Yönetmelik" in 12. 
maddesinde: "Büyükşehir belediye hudutları içinde kalan sahillerimiz, 
boğazlarımız ile liman ve körfezlerimizde; göl ve akarsularımızda cezalar 
büyükşehir belediye başkanlıkları tarafından verilir." hükmü yer almıştır.
1580 sayılı Belediye Kanununun 107. maddesinde: 
"Belediye zabıtası teşkilatı doğrudan doğruya belediye reisinin ve belediye 
şubelerine ayrılan yerlerde şubelere merbut teşkilat, belediye müdürlerinin emri 
altında bulunur." hükmü yer almakta ve Belediye Zabıta Personel Yönetmeliğinin 
3. maddesinde de: "Belediye zabıtası kuruluşu doğrudan doğruya beiediye 
başkanının ve belediye şubelerine ayrılan yerlerde şubeye bağlı zabıta personeli 
belediye şube müdürlerinin emri altındadır." hükmüne yer verilerek zabıta 
teşkilatının doğrudan doğruya belediye başkanına bağlı oldgğu belirtilmiştir.
3030 sayılı Yasanın büyükşehir belediye başkanının 
görevlerini düzenleyen 14. maddesinin f bendinde: "Büyükşehir belediyesinin 
gelir, alacak, hak ve menfaatlerini izlemek ve tahsil ettirmek", aynı maddenin p 
bendinde de: "Büyükşehir belediyesince işletilen alanlarda zabıta hizmeti ile 
diğer belediye hizmetleri ve ruhsat verme işlemlerini yürütmek" belediye 
başkanının görevleri arasında sayılmıştır.
Yukarıda belirtilen Yasa ve Yönetmelik hükümlerinin 
birlikte değerlendirilmesinden, 2872 sayılı Yasanın ve "Deniz Araçlarına 
Verilecek Cezalarda Suçun Tespiti ve Cezanın Kesilmesi Usulleri İle Kullanılacak 
Makbuzlara Dair Yönetmelik" in 12. maddesinde yer alan büyükşehir belediye 
başkanlıkları ifadesinin bütün bir belediye teşkilatını içine alan tüzel
kişiliği 
ifade ettiği, belediye başkanının ise bu tüzel kişiliği temsil etmeye yetkili 
olan kişi olduğu anlaşılmaktadır.
Kamu yöneticilerinin yetki ve görevleri yasalarla 
belirlenir.Bu husus kamu hizmetinin düzenli ve devamlı bir şekilde yürütülmesini 
sağlamak amacına yönelik olduğu kadar görev ve yetkinin kamu düzeniyle ilgili 
olmasından kaynaklanmaktadır. 2872 sayılı Yasanın 24/a maddesinde büyükşehir 
belediye başkanlıkları tabiri ile büyükşehir belediye başkanlığının tüzel 
kişiliği ifade edilmiş ve bu cezanın büyükşehir belediye başkanlıkları tarfmdan 
verilmesi amaçlanmıştır.
Kanunkoyucu cezanın belediye başkanı tarafından 
verilmesini amaçlamış olsaydı, aynı maddede: "Yukarıdaki maddelerde gösterilen 
cezalar doğro'dan doğruya mahallin en büyük mülki amiri tarafından verilir." 
hükmünde olduğu gibi cezanın büyükşehir belediye başkanı tarafından verileceği 
şeklinde açıkça bir düzenleme yapardı,
Bu durum göz önünde bulundurulduğunda, büyükşehir 
belediye başkanlıkları tabiri ile büyükşehir belediye başkanı kastedilmediğinden 
büyükşehir belediye başkanına bağlı olan Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü 
Zabıta Memuru tarafından büyükşehir belediye başkanının devrettiği yetkiye 
dayanarak 2872 sayılı Yasanın 22. ve 24. maddeleri uyarınca para cezası 
verilmesi işleminde yetki yönünden mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 
11.7.2002 günlü, E:2002/178, K:2002/639 sayıiı kararı da bu yöndedir.
Bu durumda, aksi yönde verilen idare mahkemesi 
kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle İstanbul 2.İdare Mahkemesinin 
14.4.2000 günlü, E:1999/1093, K:2000/293 sayılı kararının BOZULMASINA, ..., 
dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 5.2.2003 gününde oybirliğiyle karar 
verildi.