Yeni Sayfa 21
4.11.2004 günlü, 5253 sayılı
Dernekler Kanunu’nun :
A- 10. maddesinin birinci
fıkrasının;
1- “Dernekler, tüzüklerinde
gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere, benzer amaçlı derneklerden, siyasi
partilerden, işçi ve işveren sendikalarından ve meslekî kuruluşlardan maddî
yardım alabilir” bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, ?evket APALAK ile Serdar ÖZGÜLDÜR’ün
karşıoyları ve OYÇOKLU?UYLA,
2- “... ve
adı geçen kurumlara maddî yardımda bulunabilirler” bölümünün siyasî partiler
yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİ?İYLE,
B- 13. maddesinin birinci
fıkrasında yer alan “Üye sayısının 100 kişiden çok olması şartıyla...”
ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİ?İYLE,
C- 21. maddesinin Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİ?İYLE,
Yeni Sayfa 22
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2004/107
Karar Sayısı : 2007/44
Karar Günü : 5.4.2007
İPTAL DAVASINI AÇANLAR :
1-
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER (Esas Sayısı: 2004/107)
2- Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri Ali TOPUZ,
Haluk KOÇ ile birlikte116 milletvekili (Esas Sayısı: 2004/108)
İPTAL DAVASININ KONUSU :
4.11.2004 günlü, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 10. maddesinin birinci
fıkrasının, 21. maddesinin ve 13. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Üye
sayısının 100 kişiden çok olması şartıyla …” ibaresinin, Anayasa’nın 2.,
10., 11., 13., 33. ve 69. maddelerine aykırılığı savıyla iptallerine ve
yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I - İPTAL VE YÜRÜRLÜ?ÜN DURDURULMASI
İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
- Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet SEZER’in dava dilekçesinin gerekçe
bölümü şöyledir:
“04.11.2004
günlü, 5253 sayılı Dernekler Yasası’nın
-10.
maddesinin birinci fıkrasında,
“Dernekler,
tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere, benzer amaçlı
derneklerden, siyasi partilerden, işçi ve işveren sendikalarından ve mesleki
kuruluşlardan maddî yardım
alabilir ve
adı geçen kurumlara maddî yardımda bulunabilirler.”
- 21.
maddesinde de,
“Dernekler
mülkî idare amirliğine önceden bildirimde bulunmak şartıyla yurt dışındaki kişi,
kurum
ve kuruluşlardan aynî ve nakdî yardım alabilirler. Bildirimin şekli ve içeriği
yönetmelikle
düzenlenir.
Nakdî yardımların bankalar aracılığıyla alınması zorunludur.”
kurallarına
yer verilmiştir.
Bu kurallara
göre, dernekler yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan yardım alabilecek ve
siyasal partilere yardım yapabileceklerdir.
Anayasa’nın,
siyasal partilerin uyacakları esasları düzenleyen 69. maddesinin onuncu
fıkrasında,
yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan
gerçek ve
tüzelkişilerden maddi yardım alan siyasal partilerin temelli kapatılacakları
belirtilmiştir.
Bu fıkrayla,
siyasal partilerin yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan, yabancı
gerçek ya
da
tüzelkişilerden yardım alması yasaklanmış; tersine davranan siyasal partilerin
kapatılmaları
öngörülmüştür.
Oysa,
incelenen Yasa’nın yukarıda yer verilen düzenlemelerine göre, bir derneğin yurt
dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan yardım alıp, kendi varlıklarına katılsa
da bu yardımı dolaylı yoldan siyasal
partilere
“yardım” adı altında aktarmaları olanaklıdır.
Böylece,
anayasal kurala uygunluğu sağlayacak bir önlem bulunmadığı için, yasa ile
anayasal
yasak
dolaylı yoldan aşılmış olmaktadır.
Bu nedenle,
incelenen Yasa’nın 10. maddesinin birinci fıkrası ile 21. maddesi Anayasa’nın
69,
maddesinin onuncu fıkrasına aykırı düşmektedir.
IV - SONUÇ
1-Yukarıda
açıklanan gerekçelerle, 04.11.2004 günlü, 5253 sayılı “Dernekler Kanunu”nun
10.
maddesinin birinci fıkrası ile 21. maddesinin Anayasa’nın 69. maddesinin onuncu
fıkrasına aykırı
olmaları
nedeniyle iptallerine,
2-Uygulanmaları durumunda doğacak giderilmesi güç ya da olanaksız hukuksal
sonuçları
gözönünde
bulundurularak, söz konusu kuralların yürürlüklerinin durdurulmasına,
karar
verilmesini arzederim.”
- Milletvekillerinin
dava dilekçesinin gerekçe bölümü ise şöyledir:
“1) 04.11.2004 tarih ve 5253 sayılı
Dernekler Kanununun 10 uncu Maddesinin Birinci Fıkrasındaki “siyasi partilerden”
İbaresinin Anayasanın 2 nci, 11 inci ve 69 uncu
Maddelerine Aykırılığı
04.11.2004 tarih ve 5253 sayılı
Dernekler Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında, derneklerin maddi
yardım alabilecekleri ve yardımda bulunabilecekleri tüzel kişilikler arasında
siyasi partilere de yer verildiği görülmektedir. Bu kanunun 21 inci maddesinde
ise, derneklerin mülki idare amirliğine önceden bildirimde bulunmak kaydıyla
yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi yardım alabilecekleri
ifade edilmektedir.
Bu hükümler birlikte
değerlendirildiğinde, derneklerin yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan
ayni ve nakdi yardım alıp, bu yardımı siyasal partilere “maddi yardım” adı
altında aktarmalarının mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
Anayasanın, “Siyasal partilerin
uyacakları esaslar” başlığını taşıyan 69 uncu maddesinin onuncu fıkrasında,
“Yabancı devletlerden, uluslararası
kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzelkişilerden maddi
yardım alan siyasi partiler temelli
kapatılırlar”
denilmiştir. Aynı hüküm, 22.04.1983 tarih ve 2820 sayılı Siyasi Partiler
Kanununun 66 ncı maddesinde de yer almıştır.
Söz konusu 10 uncu maddenin birinci
fıkrasında siyasi partilerin, derneklerin maddi yardım alabilecekleri ve
yardımda bulunabilecekleri tüzel kişilikler arasına alınması, siyasi partilerin
Anayasanın 69 uncu maddesinde yasaklanan bir yardımı alabilmesine
imkan tanıdığı için Anayasanın 69 uncu maddesinin
onuncu fıkrasına aykırı düşmektedir.
Siyasi partilerin kuruluş ve
çalışmalarında özgür olmaları temel ilkedir. Partiler, belli siyasal düşünceler
çerçevesinde birleşen vatandaşların özgürce kurdukları, katıldıkları ve
ayrıldıkları kuruluşlardır. Kamuoyunun oluşumunda önemli etkisi olan partiler,
vatandaşların istem ve özlemlerinin gerçekleşmesine çalışan ve siyasal
katılımları somutlaştıran hukuksal yapılardır.
Demokrasinin
olmazsa olmaz koşulu olan partilerin, sosyal ve siyasal yaşamdaki etkileri ve
ulusal istencin gerçekleşmesinde rolleri nedeniyle,
anayasakoyucu, onları öteki tüzelkişilerden farklı tutarak,
kurulmalarını, çalışmalarında uyacakları esasları ve kapatılmalarında izlenecek
yöntem ve kuralları, özel olarak belirlemekle kalmamış; Anayasanın 69 uncu
maddesinin son fıkrasında, çalışma, denetleme ve kapatılmalarının Anayasada
belirlenen ilkeler çerçevesinde çıkarılacak bir yasayla düzenlenmesini de
öngörmüştür. Bu madde
esas alınarak çıkarılan 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununda, siyasî
partilerin, kuruluşlarından başlayarak, çalışmaları, denetimleri ve
kapatılmaları konularında, çok ayrıntılı kurallar getirilmiştir. Bu bağlamda;
Anayasanın, siyasal partilerin uyacakları esasları düzenleyen 69 uncu maddesinin
onuncu fıkrasında yer alan yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve
Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzelkişilerden
maddi yardım alan siyasi partilerin temelli
kapatılacakları yolundaki ilkeye koşut bir hükme, 2820 sayılı Siyasi Partiler
Kanununun 66 ncı maddesinde de yer verilmiştir.
Çok partili bir siyasi hayatta,
partilerin bağımsızlığını sağlamak, öte yandan da, partilerin karşılaşacakları
mali güçlerin doğurabileceği sakıncaları gidermek çözülmesi gereken önemli bir
sorundur. Demokratik bir düzende partilerin egemen güçler karşısında
varlıklarını koruyabilmeleri için, mali nedenlerle bunlara bağlı olmamaları
gerekir. İktidar yarışı eşit koşullar altında gerçekleşmelidir.
(Erdoğan TEZİÇ, Anayasa Hukuku, 8. Bası,
shf. 320 vd.)
Anayasa Mahkemesi siyasi partilere
devlet yardımı yapılması konusundaki 6.7.1989 gün ve E.1988/39, K.1989/29 sayılı
kararında aynen şöyle demiştir:
“Siyasî partilerin yukarıda açıklanan
amaçlarına ulaşabilmeleri için gerekli, yeterli maddî ve nakdî olanaklara sahip
olmaları zorunludur. Milletvekili ve yerel yönetimler
seçimlerine katılarak “millî iradenin” oluşmasını sağlamayı temel hak ve ödev
olarak üstlenen siyasi partilerin yaşamalarına ve gelişmelerine halkın ilgisinin
yeterli olmadığı durumlarda, çok partili demokratik düzenin gerekli kıldığı
ölçüde devletçe yardım yapılmasından yoksun kılmak, onların paraca güçlü kimi
kişi ve kuruluşların etki ve baskısı altına düşme tehlikesi ile karşılaşmalarını
istemek olur ki, bunun hukuksallığı tartışılır. Parti içi çalışmaların
demokrasi esaslarına uygun olması zorunluluğunu zedeleyen böyle bir tehlike
ancak devletin yardımıyla giderilebilir. Yardımda bu bakımdan kamu yararının
bulunduğu açıkça ortadadır. Öte yandan Anayasanın 5 inci maddesine göre “...
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak...” devletin temel amaç ve görevlerindendir.
Hazine yardımı bu görev kapsamındadır.”
Görüleceği üzere Anayasa Mahkemesinin bu kararında, siyasi partilerin paraca
güçlü kimi kişi ve kuruluşların etki ve baskısı altına düşmesinin parti içi
çalışmaların demokrasi esaslarına uygun olması zorunluluğunu zedeleyen bir
tehlike olduğu, bu tehlikenin devlet yardımı ile önlenmesinin de Anayasanın 5
inci maddesine göre “... Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak...” görevi
kapsamında
olduğu vurgulanmıştır.
Siyasi partilerin etki ve baskısı
altına düşeceği paraca güçlü kişi ve kuruluşların yabancı uyruklu olması, hele
bunların yabancı devletler veya uluslar arası kuruluşlar olması halinde söz
konusu tehlikenin boyutlarının daha da büyüyeceği yadsınamaz.
Anayasakoyucu da, açıklanan tehlikenin büyüklüğü ve
önemine uygun bir yaptırımı Anayasanın 69 uncu maddesinde getirmiş ve yabancı
devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve
tüzelkişilerden maddi yardım alan siyasi partilerin temelli kapatılmasını
öngörmüştür. Diğer bir yaptırım ise, yabancı devletlerden, uluslararası
kuruluşlardan, Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden yardım veya
bağış kabul eden parti sorumlusu veya aday veya aday adayının hapis cezası ile
cezalandırılmalarıdır. (2820 s. K.m.116/3).
“Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak”
görevi ile özdeşleşen bir konuda, 5253 sayılı Dernekler Kanununda bir önlem
alınmayarak, dernekler vasıtasıyla dolaylı olarak söz konusu yardımın olanaklı
hale getirilmesi, Anayasanın 69 uncu maddesinin yanısıra
Anayasanın 2 nci maddesindeki “hukuk devleti” ilkesi
ile de bağdaştırılamaz. Çünkü böyle bir düzenleme, dolaylı olarak, siyasal
partilerin baskı ve engellerden uzak kalmalarını sağlamaya yönelik kurulma ve
çalışma özgürlüğünü, Anayasa ve bu alanı düzenleyen yasalarla yapılan
sınırlamaların ötesine taşımak anlamına gelir ki; bunun da Anayasanın 2
nci maddesinde kurala bağlanan demokratik hukuk
devleti olmanın gereklerine ters düşeceği açıktır. Siyasî partilerin demokratik
siyasî yaşamın vazgeçilmez öğeleri olmaları, devlet örgütü ve kamu hizmetleriyle
yoğun ilişki içinde bulunmaları, onların her istediklerini yapabilecekleri
anlamına gelmez. Hukuk devleti her şeyden önce hukukun üstünlüğünü kabul eden ve
koruyan devlettir. Bir hukuk devletinde hukukun üstünlüğünü gerçekleştirecek en
önemli hususlardan birisi de yasaların Anayasaya uygunluğunun sağlanmasıdır.
5253 sayılı
Dernekler Kanununun 21 inci maddesinde, “yurt dışındaki kişi, kurum ve
kuruluşlardan aynî ve nakdî yardım alan derneklerin siyasi partilere yardım
-yapamayacakları” şeklinde Anayasanın 69 uncu maddesine aykırılığı gideren bir
hükme yer verilmemiş olduğundan, derneklerin “Yardım ve işbirliği”ni düzenleyen
10 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki “siyasi partilerden” ibaresi hakkında
iptal kararı verilmesi Anayasaya aykırılık sorununu ortadan kaldıracağı gibi,
derneklerin siyasi partiler dışındaki diğer kuruluşlardan (benzer amaçlı
derneklerden, işçi ve işveren sendikalarından ve meslekî kuruluşlardan) maddî
yardım almaları ve adı geçen kurumlara maddî yardımda bulunmaları da
engellenmemiş olacaktır.
Yine, derneklerin mülkî idare
amirliğine önceden bildirimde bulunmak şartıyla yurt dışındaki
kişi, kurum ve kuruluşlardan aynî ve nakdî yardım
alabilmelerine cevaz veren hüküm de korunmuş olacaktır. Bu nedenle 5253 sayılı
Dernekler Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki “siyasi partilerden”
ibaresi ile ilgili olarak iptal isteminde bulunulmuştur.
Diğer taraftan, bir yasa kuralının
Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti, onun kendiliğinden
Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesini ifade eden 11 inci maddesine de
aykırılığı sonucunu doğuracaktır (Anayasa Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E.
1987/28, K. 1988/16 sayılı kararı, AMKD.,
sa. 24, shf. 225).
Açıklanan nedenlerle 04.11.2004 tarih
ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki
“siyasi partilerden” ibaresinin, Anayasanın 2 nci,
11 inci ve 69 uncu maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekmektedir.
2) 04.11.2004 tarih ve 5253 sayılı
Dernekler Kanununun 13 üncü Maddesinin Birinci Fıkrasındaki “Üye sayısının 100
kişiden çok olması şartıyla” İbaresinin Anayasanın 2 nci,
10 uncu, 11 inci, 13 üncü ve 33 üncü Maddelerine
Aykırılığı
5253 sayılı Dernekler Kanununun 13
üncü maddesinin birinci fıkrasında dernek hizmetlerinin ücretlilere
gördürülebilmesi için “Üye sayısının 100 kişiden çok olması şartı”
getirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile, üye sayısı
az olmakla beraber etkinlikleri çok gelişmiş bir düzeyde olan bir derneğin, bir
“sekreter” bile çalıştırmasını engelleyen bir durum yaratılmıştır. Bu düzenleme,
Anayasanın 33 üncü maddesinde açıklanan “dernek kurma hürriyetine” aykırıdır.
Gönüllü bir toplumsal kuruluş olan
derneklerin kuruluşu, serbestçe varlık kazanma ve örgütlenme ilkeleri ile
faaliyet güvencesi öğelerini kapsar. Anayasanın 33 üncü maddesinde yer alan
dernek kurma hürriyeti, anılan öğelerin bir arada bulunmasıyla sağlanabilir.
Etkinlikleri çok gelişmiş olan bir derneğin, üye sayısının 100’ün altında olması
nedeniyle ücretli bir sekreter dahi çalıştıramaması şeklinde yaratılan bir
durumun, derneğin “faaliyet güvencesi” ve dolayısı ile Anayasanın 33 üncü
maddesi ile bağdaştırılması mümkün değildir.
Söz konusu düzenleme ile 100’den az
üyesi olan derneklerin etkinlik yapabilme ve çalışma güçleri, 100’den fazla
üyesi olan derneklere oranla, ücretli hizmetli kullanamayacakları için,
sınırlandırılmış olmaktadır.
Böyle bir sınırlandırmanın Anayasanın
13 üncü maddesinde ifade edilen demokratik toplum düzeninin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine uygun düştüğü de söylenemez.
Bu düzenleme, dernek kurma
özgürlüğüne Anayasanın eşitlik ilkesine de aykırı bir sınırlandırma
getirmektedir.
Anayasanın 10 uncu maddesinde
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye,
aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare
makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket
etmek zorundadırlar.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesinin
bir çok kararında belirtildiği üzere bu kural, birbiri ile aynı durumda
olanlara ayrı kuralların uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların
yaratılmasını engellemektedir. Aynı durumda olanlar için farklı düzenlemeler
getirmek eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Anayasanın amaçladığı eşitlik,
mutlak ve eylemli eşitlik olmayıp hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar
aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasanın
öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz.
Dernek, “Kazanç paylaşma dışında,
kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az
yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak
birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarını”
ifade eder (5253 s. Dernekler Kanunu m.2/a, 4721 s. Türk Medeni Kanunu m. 56).
Bu nedenle, üye sayısı yedi olan dernek ile üye sayısı 100 olan derneğin
hukuksai durumları arasında hiçbir fark olmayıp her
iki dernek de hukuksal açıdan eşittir. Bu bakımdan, 100’den fazla üyesi olan
derneklerle 100’den az üyesi olan dernekler arasında yaratılmış olan eşitsizlik,
makul bir nedenle de açıklanamayacağı için Anayasaya aykırıdır.
Diğer taraftan 5253 sayılı Dernekler
Kanununun 36 ncı maddesinin yollama yaptığı 4721
sayılı Türk Medeni Kanununun 99 uncu maddesinde “Dernek gelirleri, üye ödentisi,
dernek faaliyetleri sonucunda veya dernek mal varlığından elde edilen gelirler
ile bağış ve yardımlardan oluşur” hükmü yer almaktadır. Bu hükümde “üye
ödentisi” dernek gelirleri arasında gösterilmiş ancak üye ödentisi, dernek üye
sayısına göre bir belirlemeye tabi tutulmamıştır. O halde üye sayısı 100’den az
olan bir derneğin üye ödentilerinden olan geliri, üye sayısı 100 ve üzerinde
olan bir dernekten daha yüksek olabilir. Yine, üye sayısı 100’den az olan bir
derneğin etkinliklerinin, üye sayısı 100 ve üzerinde olan bir dernekten çok daha
gelişmiş bir düzeyde olması mümkündür. Bu durumdaki bir derneğin hizmetlerinin,
sırf üye sayısının 100’ün altında olması nedeniyle, ücretliler eliyle
yürütülmesinin engellenmesinin adil olamayacağı açıktır.
Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devleti,
eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm
devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini
bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde
yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve Anayasanın
bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu nedenle söz konusu hüküm,
Anayasaya aykırı bir nitelik taşıdığı ve adil olmadığı için hukuk devleti
ilkesine ve dolayısı ile Anayasanın 2 nci maddesine
de aykırı düşmektedir.
Diğer taraftan, bir yasa kuralının
Anayasanın herhangi bir kuralına aykırılığının tespiti onun kendiliğinden
Anayasanın 11 inci maddesine de aykırılığı sonucunu doğuracaktır (Anayasa
Mahkemesinin 03.06.1988 tarih ve E. 1987/28, K. 1988/16 sayılı kararı, AMKD.,
sa.24, shf. 225).
Açıklanan nedenlerle, 04.11.2004
tarih ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki
“Üye sayısının 100 kişiden çok olması şartıyla” ibaresi Anayasanın 2
nci, 10 uncu, 11 inci, 13 üncü ve 33 üncü
maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
IV. YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA İSTEMİNİN
GEREKÇESİ
04.11.2004 tarih ve 5253 sayılı
Dernekler Kanunu’nun 10 uncu ve 21 inci maddelerindeki düzenlemeler nedeniyle
yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan yardım alan derneklerin bu yardımı
siyasal partilere aktarmaları mümkündür.
Anayasanın 69 uncu maddesinde ise,
yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan
gerçek ve tüzelkişilerden maddi yardım alan siyasi partilerin temelli
kapatılacakları hükme bağlanmıştır.
Anayasa
Mahkemesinin Siyasi partileri devlet yardımı yapılması konusundaki 6.7.1989 gün
ve E.1988/39, K.1989/29 sayılı kararında, siyasi partilerin paraca güçlü kimi
kişi ve kuruluşların etki ve baskısı altına düşmesinin parti içi çalışmaların
demokrasi esaslarına uygun olması zorunluluğunu zedeleyen bir tehlike olduğu, bu
tehlikenin devlet yardımı ile önlenmesinin de Anayasanın 5 inci maddesine göre
“... Cumhuriyeti ve
demokrasiyi korumak...” görevi kapsamında olduğu vurgulanmıştır.
Siyasi partilerin etki ve baskı
altına düşeceği paraca güçlü kişi ve kuruluşların yabancı uyruklu olması, hele
bunların yabancı devletler veya uluslararası kuruluşlar olması halinde söz
konusu tehlikenin daha da büyüyeceği yadsınamaz. Bu durumu olanaklı kılan hükmün
uygulanması halinde, giderilmesi güç yada olanaksız
durum ve zararlar doğabileceği kuşkusuzdur.
Diğer taraftan, Anayasal düzenin en
kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti sayılmanın
gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde sübjektif
yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de
zedeleyeceği kuşkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende,
kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin
zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara
yol açacağında duraksama bulunmamaktadır.
Arz ve izah olunan nedenlerle
04.11.2004 tarih ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 10 uncu maddesinin birinci
fıkrasındaki “siyasi partilerden” ibaresi hakkında, yürürlüğünün durdurulması da
istenerek iptal davası açılmıştır.
5253 sayılı Dernekler Kanununun 13
üncü maddesinin birinci fıkrasındaki “üye sayısının 100 kişiden çok olması”
ibaresi ise, derneklerin çalışma ve etkinlik yapma güçlerini dernek kurma
özgürlüğünü düzenleyen Anayasanın 33 üncü, 13 üncü, 11 inci, 10 uncu ve 2
nci maddelerine aykırı bir biçimde
sınırlandırmıştır.
Böyle bir hükmün uygulanması, kimi
derneklerin çalışmalarında engelleyici bir etki yapacak ve giderilmesi
imkansız zararların ve hukuki durumların ortaya
çıkmasına yol açacaktır.
Arz ve izah olunan nedenlerle
04.11.2004 tarih ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun 13 üncü maddesinin birinci
fıkrasındaki “Üye sayısının 100 kişiden çok olması” ibaresi hakkında,
yürürlüğünün durdurulması da istenerek iptal davası
açılmıştır.
V. SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1) 04.11.2004 tarih ve 5253 sayılı
Dernekler Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki “siyasi partilerden”
ibaresinin Anayasanın 2 nci, 11 inci ve 69 uncu
maddelerine aykırı olduğundan iptaline ve uygulanması halinde giderilmesi
olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar
yürürlüğünün durdurulmasına,
2) 04.11.2004 tarih ve 5253 sayılı
Dernekler Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki “Üye sayısının 100
kişiden çok olması şartıyla” ibaresinin
Anayasanın 2 nci,
10 uncu, 11 inci, 13 üncü ve 33 üncü maddelerine aykırı
olduğundan iptaline ve uygulanması halinde
giderilmesi olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için iptal davası
sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına
karar
verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.”
II - YASA METİNLERİ
A - İptali İstenen Yasa Kuralları
4.11.2004 günlü, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun
iptali istenen yasa kurallarını da içeren 10., 13. ve
21. maddeleri şöyledir:
1- “MADDE
10.- Dernekler, tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere,
benzer amaçlı derneklerden, siyasi partilerden, işçi ve işveren sendikalarından
ve mesleki kuruluşlardan maddi yardım alabilir ve adı geçen kurumlara maddi
yardımda bulunabilirler.
5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve
Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, dernekler
kamu kurum ve kuruluşları ile görev alanlarına giren konularda ortak projeler
yürütebilirler. Bu projelerde kamu kurum ve kuruluşları, proje maliyetlerinin en
fazla yüzde ellisi oranında ayni veya nakdi katkı sağlayabilirler.”
2- “MADDE
21.- “Dernekler mülki idare amirliğine önceden bildirimde bulunmak şartıyla
yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi yardım alabilirler.
Bildirimin şekli ve içeriği yönetmelikte düzenlenir. Nakdi yardımların bankalar
aracılığıyla alınması zorunludur.”
3- “MADDE
13.- Üye sayısının 100 kişiden çok olması şartıyla dernek hizmetleri
gönüllüler veya yönetim kurulu kararı ile göreve başlatılan ücretliler
aracılığıyla yürütülür.
Dernek yönetim ve denetim kurullarının kamu
görevlisi olmayan başkan ve üyelerine ücret verilebilir. Verilecek ücret ile her
türlü ödenek, yolluk ve tazminatlar genel kurul tarafından tespit olunur.
Yönetim ve denetim kurulu üyeleri dışındaki üyelere ücret, huzur hakkı veya
başka bir ad altında herhangi bir karşılık ödenemez.
Dernek hizmetleri için görevlendirilecek üyelere
verilecek gündelik ve yolluk miktarları genel kurul tarafından tespit olunur.”
B - Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçelerinde iptali istenilen kuralların
Anayasa’nın 2., 10., 11., 13., 33. ve 69. maddelerine
aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
III - İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
8. maddesi uyarınca E.2004/107 sayılı dosyada 1.12.2004 tarihinde, E.2004/108
sayılı dosyada ise 29.12.2004 tarihinde Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ,
Sacit ADALI, Fulya KANTARCIO?LU, Ertuğrul ERSOY,
Tülay TU?CU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fazıl SA?LAM, A.
Necmi ÖZLER ve Serdar ÖZGÜLDÜR’ün katılmaları
ile yapılan ilk inceleme toplantılarında dosyalarda eksiklik bulunmadığından
işin esasının incelenmesine oybirliği ile karar verilmiştir.
IV - ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçeleri ve ekleri, işin esasına ilişkin
rapor, iptali istenen Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A- Birleştirme Kararı
4.11.2004 günlü, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun
10. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “… siyasi
partilerden …” ibaresi ile 13. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Üye
sayısının 100 kişiden çok olması şartıyla …” ibaresinin iptali ve yürürlüğünün
durdurulmasına karar verilemesi istemiyle, Esas 2004/108 sayılı dosyada
Milletvekilleri tarafından açılan davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle
2004/107 esas sayılı dava ile BİRLE?TİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas
incelemenin 2004/107 esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 5.4.2007 gününde
OYBİRLİ?İYLE karar verilmiştir.
B - Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekçelerinde, 5253 sayılı Dernekler
Kanunu’nun 10. maddesinin birinci fıkrasına göre, derneklerin tüzüklerinde
gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere benzer amaçlı derneklerden, siyasi
partilerden, işçi ve işveren sendikalarından ve mesleki kuruluşlardan maddi
yardım alabilecekleri ve adı geçen kurumlara maddi yardımda bulunabilecekleri;
21. maddesine göre de, derneklerin yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan
ayni ve nakdi yardım alabilecekleri; Anayasa’nın 69. maddesinin onuncu
fıkrasında ise yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk
uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi
partilerin kapatılacaklarının belirtildiği; oysa dava konusu düzenlemelere göre,
bir derneğin yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan yardım alıp, bu yardım
kendi varlıklarına katılsa da dolaylı yoldan siyasi partilere yardım adı altında
aktarmalarının olanaklı olduğu; böylece anayasal kurala uygunluğu sağlayacak bir
önlem bulunmadığı için yasa ile anayasal yasağın dolaylı yoldan aşıldığı; siyasi
partilerin kuruluş ve çalışmalarında özgür olmalarının temel ilke olduğu,
anayasa koyucunun siyasi partiler hakkında derneklerden farklı düzenlemeler
öngördüğü; Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak görevi ile özdeşleşen bir konuda
Dernekler Kanunu’nda önlem alınmayarak siyasi partilerin dernekler aracılığı ile
yurtdışından yardım almalarının olanaklı hale geldiği, bu nedenlerle Anayasa’nın
2., 11. ve 69. maddelerine aykırı olduğu; öte yandan,
etkinlikleri çok gelişmiş bir derneğin üye sayısının 100’ün altında olması
nedeniyle ücretli bir sekreter bile çalıştıramamasının derneklerin faaliyet
güvencesini ortadan kaldırdığı; kuralla dernek kurma özgürlüğüne sınırlama
getirildiğinden Anayasanın 33. maddesine aykırı olduğu; üye sayısı 100’den fazla
olan dernekler ile üye sayısı 100’den az olan dernekler arasında oluşan bu
eşitsizliğin makul bir nedene dayanmadığı, bu nedenle Anayasa’nın 10. maddesinde
sözü edilen eşitlik ilkesine de aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
1- Yasa’nın 10. Maddesinin Birinci Fıkrasının
“Dernekler, tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere, benzer
amaçlı derneklerden, siyasi partilerden, işçi ve işveren sendikalarından ve
meslekî kuruluşlardan maddî yardım alabilir” Bölümünün İncelenmesi
Anayasa’nın 3.10.2001 günlü ve 4709 sayılı Yasa ile
değişik 33. maddesinin üçüncü fıkrasında, dernek kurma hürriyetinin ancak, millî
güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk
ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla
sınırlanabileceği öngörülmüştür.
Anayasa’nın 33. maddesinin 4. fıkrasının ilk
halinde derneklerin Anayasa’nın 13. maddesindeki genel sınırlamalara aykırı
hareket edemeyecekleri gibi, siyasi amaç güdemeyecekleri, siyasi faaliyette
bulunamayacakları, siyasi partilere destek olamayacakları, sendikalarla, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve vakıflarla bu amaçla ortak hareket
edemeyecekleri belirtilmiştir. Bu maddenin dördüncü fıkrası, 23.7.1995 günlü,
4121 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Başlangıç Metni ve Bazı
Maddelerinin Değiştilmesine Dair Kanun ile
kaldırılmıştır.
Anılan anayasal değişiklikten sonra derneklerin
tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere benzer amaçlı dernekler,
siyasi partiler, işçi ve işveren sendikaları ile mesleki kuruluşlarla ortak
hareket edebilecekleri ve bu bağlamda maddi yardım alabilmeleri olanaklı hale
geldiğinden kural Anayasanın 33. maddesine aykırı değildir.
Kuralın Anayasanın 69. maddesi ile ilgisi
görülmemiştir.
Serdar ÖZGÜLDÜR ile ?evket APALAK bu görüşe
katılmamışlardır.
2- Yasa’nın 10. Maddesinin Birinci Fıkrasında Yer
Alan “… ve adı geçen kurumlara maddi yardımda
bulunabilirler.” Bölümünün İncelenmesi
İptal davasına konu olan kural uyarınca dernekler
tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere, benzer amaçlı
derneklere, siyasi partilere, işçi ve işveren sendikalarına ve meslekî
kuruluşlara maddi yardımda bulunabileceklerdir.
Siyasi partilerin uyacakları esasların düzenlendiği
Anayasa’nın 69. maddesinin onuncu fıkrasında, yabancı devletlerden, uluslararası
kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi
yardım alan siyasi partilerin temelli olarak kapatılacağı belirtilmiştir.
Öte yandan, 5253 sayılı Dernekler Kanununun 21.
maddesinde derneklerin mülkî idare amirliğine önceden bildirimde bulunmak
şartıyla yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan aynî ve nakdî yardım
alabilecekleri, bildirimin şekli ve içeriği yönetmelikte düzenleneceği ve nakdî
yardımların bankalar aracılığıyla alınmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir.
Kural ile derneklerin siyasi partilere maddi yardım
yapmalarının yolunun açılması sonucunda, derneklerden siyasi partilere nakdi
veya ayni yardım sağlanması olanaklı hale gelmiştir. Dernekler Kanunu’nun 21.
maddesine göre derneklerin yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve
nakdi yardım alabilecekleri de göz önüne alındığında, yurt dışındaki kişi veya
kuruluşlardan ayni veya nakdi yardım alan derneklerin bu yardımları siyasi
partilere aktarmalarına bir engel kalmamıştır.
Anayasa’nın 4121 sayılı Yasa ile değiştirilen 68.
maddesinin sekizinci fıkrasında, Devletin siyasi partilere yeterli düzeyde ve
hakça maddi yardım yapacağı belirtilmiş ve bu yardımın, siyasi partilerin
üyelerinden alacakları aidatların ve bağışların tabi olduğu esasların yasa ile
düzenlenmesi öngörülmüştür. Siyasi parti üyelerinin ödeyecekleri aidatlar ve
bağışlar hakkında yasal düzenleme yapılmasının öngörüldüğü ve yabancı
devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve
tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partilerin temelli kapatılması
gerektiği göz önüne alındığında, anayasakoyucunun
siyasi partileri her türlü dış etkilerden uzak tutmayı amaçladığı
anlaşılmaktadır. Yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni ve nakdi
yardım alan siyasi partilerin, yardım yapan kişi veya kuruluşların etkisine
girmesi ve yurt dışından yönlendirilmeleri olanaklıdır. Buna göre, Yasa kuralı
ile derneklerin kendi amaçlarını gerçekleştirmek amacıyla bile olsa, siyasi
partilere maddi yardım yapma yolunun açılması, Anayasa’nın 69. maddesine aykırı
görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle, Dernekler Kanunu’nun 10.
maddesinin birinci fıkrasının “… ve adı geçen
kurumlara maddi yardımda bulunabilirler” biçimindeki bölümünün siyasi partiler
yönünden iptali gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 2. ve 11. maddeleri ile ilgisi
görülmemiştir.
3- Yasa’nın 13. Maddesinin Birinci Fıkrasında Yer
Alan “Üye sayısının 100 kişiden çok olması şartıyla …” İbaresinin İncelenmesi
Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve
özgürlükler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde
belirtilen nedenlerle sınırlandırılabileceğinden, iptali istenen kuralla
getirilen sınırlamanın dernek kurma özgürlüğünün düzenlendiği 33. maddedeki
nedenlere uygun olması gerekmektedir.
Anayasa’nın 33. maddesinin üçüncü fıkrasında
belirtildiği üzere, milli güvenliğin ve kamu düzeninin korunması, suç
işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın, genel ahlakın veya başkalarının
hürriyetinin korunmasına yönelik olarak dernek kurma özgürlüğüne sınırlama
getirilebilir.
Dernekler Kanunu’nun 13. maddesinin birinci
fıkrasında yer alan dava konusu kurala göre üye sayısının 100 kişiden çok olması
şartıyla dernek hizmetleri gönüllüler veya yönetim kurulu kararı ile
göreve başlatılan ücretliler aracılığıyla yürütülebilecektir. Başka bir ifade
ile, herhangi bir derneğin üye sayısı 100 kişinin
altında ise, dernek hizmetleri gönüllüler veya ücret karşılığında istihdam
edilen kişiler tarafından yerine getirilemeyecektir.
Dernekler Kanunu’nun 2. maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde, dernek “kazanç paylaşma dışında, kanunlarla
yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi
gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek
suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları” biçiminde
tanımlanmıştır. Dernekler belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere
çeşitli etkinliklerde bulunma durumundadırlar. Bu etkinlikleri
gerçekleştirebilmek için de gönüllü veya ücretli personel çalıştırmaları
kaçınılmazdır.
Dernekler Kanunu’nun 13. maddesinin birinci
fıkrasındaki düzenleme ile üye sayısı 100’ü aşmayan derneklerde gönüllü veya
ücretli personel çalıştırılmasının engellenmesi, kurulmuş bir derneğin
faaliyetlerine yönelmiş olduğundan dernek kurma ve dernek etkinliklerini yürütme
özgürlüğüne yasa ile bir sınırlama getirildiği açıktır. Bu sınırlamanın 33.
maddede belirtilen sınırlama nedenlerinden herhangi birine dayanmaması nedeniyle
Anayasa’nın 33. maddesine aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle Dernekler Kanunu’nun 13.
maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Üye sayısının 100 kişiden çok olması
şartıyla …” ibaresi Anayasaya aykırıdır. İptali gerekir.
4-
21. maddesinin İncelenmesi
5253 sayılı Dernekler Kanununun 21. maddesinde,
derneklerin mülkî idare amirliğine önceden bildirimde bulunmak şartıyla yurt
dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan aynî ve nakdî yardım alabilecekleri,
bildirimin şekli ve içeriğinin yönetmelikte düzenleneceği ve nakdî yardımların
bankalar aracılığıyla alınmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir.
Anayasa’nın 33. maddesinde, derneklerin yurt
dışındaki kişi ve kuruluşlardan aldıkları ayni ve nakdi yardımı siyasi partilere
aktarmadıkları sürece yurt dışından yardım almalarını yasaklayan herhangi bir
kural bulunmamaktadır.
Bu nedenle kural Anayasaya aykırı görülmemiştir.
İptal isteminin reddi gerekir.
V - YÜRÜRLÜ?ÜN DURDURULMASI KARARI
4.11.2004 günlü, 5253
sayılı “Dernekler Kanunu”nun;
A-1-
10. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “... ve
adı geçen kurumlara maddî yardımda bulunabilirler” bölümünün siyasi partiler
yönünden,
2-
13. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Üye sayısının 100 kişiden çok olması
şartıyla ...” ibaresi,
5.4.2007 günlü, E. 2004/107, K.
2007/44 sayılı kararla iptal edildiğinden, bu bölüm ve ibarenin,
uygulanmalarından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve
zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî
Gazete’de yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜKLERİNİN DURDURULMASINA,
B-1-
10. maddesinin birinci fıkrasının “Dernekler, tüzüklerinde gösterilen amaçları
gerçekleştirmek üzere, benzer amaçlı derneklerden, siyasi partilerden, işçi ve
işveren sendikalarından ve meslekî kuruluşlardan maddî yardım alabilir”
bölümüne,
2-
21. maddesine,
yönelik
iptal istemleri, 5.4.2007 günlü, E. 2004/107, K. 2007/44 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu madde ve bölüme ilişkin yürürlüğün durdurulması isteminin
REDDİNE,
5.4.2007 gününde OYBİRLİ?İYLE karar
verildi.
VI
- SONUÇ
4.11.2004 günlü, 5253 sayılı
Dernekler Kanunu’nun :
A-
10. maddesinin birinci fıkrasının;
1-
“Dernekler, tüzüklerinde gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere, benzer
amaçlı derneklerden, siyasi partilerden, işçi ve işveren sendikalarından ve
meslekî kuruluşlardan maddî yardım alabilir” bölümünün Anayasa’ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, ?evket APALAK ile Serdar
ÖZGÜLDÜR’ün karşıoyları
ve OYÇOKLU?UYLA,
2-
“... ve adı geçen kurumlara maddî yardımda
bulunabilirler” bölümünün siyasî partiler yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE, OYBİRLİ?İYLE,
B-
13. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Üye sayısının 100 kişiden çok olması
şartıyla...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİ?İYLE,
Bu haberin geldigi yer: Imar Hukukcusu
http://www.imarhukukcusu.com
Bu haber icin adres:
http://www.imarhukukcusu.com/modules.php?name=News&file=article&sid=984