Yeni Sayfa 9
16.6.1964 günlü, 477 sayılı
Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları
Hakkında Kanun'un 40. maddesinin üçüncü fıkrasının;
1- “Bu halde yeniden yapılacak
inceleme ve kovuşturma sonucuna göre gereken karar verilir. Disiplin mahkemesi
tarafından verilen ve yerine getirilen cezalar yeniden verilecek cezadan
indirilir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü tümcelerinin Anayasa'ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE,
2- Üçüncü ve dördüncü tümcelerinin
iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan “?u kadar ki, Askerî Yargıtay işin
disiplin mahkemesinin görevini aştığı sonucuna varırsa hükmü bozarak
dâva dosyasının yetkili ve görevli mercie
gönderilmesine karar verir.” biçimindeki ikinci tümcesinin de 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29.
maddesinin ikinci fıkrası gereğince İPTALİNE,
17.5.2007 gününde OYBİRLİ?İYLE
karar verildi.
Yeni Sayfa 10
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2004/13
Karar Sayısı : 2007/58
Karar Günü : 17.5.2007
İTİRAZ YOLUNA BA?VURAN :
8.
Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU :
16.6.1964
günlü, 477 sayılı Disiplin Mahkemelerinin Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin
Suç ve Cezaları Hakkında Kanun’un 40. maddesinin üçüncü fıkrasının üçüncü ve
dördüncü tümcelerinin Anayasa’nın 2. maddesine aykırılığı savıyla iptali
istemidir.
I - OLAY
İzin tecavüzü suçundan açılan kamu davasında,
disiplin mahkemesince verilen oda hapsi cezasının kesinleşmesi ve infaz
edilmesinden sonra, yazılı emir yoluyla kararın Askeri Yargıtay tarafından
bozulması üzerine yeniden gerçekleştirilen yargılama sırasında, itiraz konusu
kuralın Anayasa’ya aykırılık savını ciddi bulan Mahkeme iptali için
başvurmuştur.
II - İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“Sanık P.Er Nihat
YALÇIN’ın 17 nci İç
Güvenlik Alay Komutanlığı Disiplin Mahkemesinin 31.10.2001 gün ve 2001/104-104
Esas ve Karar sayılı kararı ile 10.10.2001- 17.10.2001 tarihleri arasında izin
tecavüzü suçunu işlediği sabit görülerek eylemine uyan 477 Sayılı Kanunun 50
nci maddesi uyarınca “28 gün oda hapsi cezası” ile
cezalandırılmasına karar verilmiş, taraflarca kanuni süre içinde itiraz
edilmeyen karar 31.10.2001 tarihinde kesinleşmiş ve sanığın cezası
18.11.2001-16.12.2001 tarihleri arasında infaz edilmiştir. Milli Savunma Bakanı
15.07.2002 gün ve MİY:25-A-76-2002/As.Adl.İşl.
Rap.Tet.?. sayılı yazısı
ile yazılı emir yolu ile bozma isteminde bulunarak hükümlünün 11.09.2001
tarihinde 4 gün yol süresi ile birlikte 29 gün süre ile kanuni izne
gönderildiği, izine ayrıldığı saat belli olmadığından izninin ertesi günün 00:00
saatinden başlatılması gerektiği, izninin 10.10.2001 tarihinde saat 24:00’da
sona erdiği, bu durumda 11.10.2001 tarihinde birliğine katılması gerekirken
17.10.2001 tarihinde Elazığ KTM.K.lığına katıldığı, bu suretle As.C.K.nun
66/1-b maddesinde tanımlanan izin tecavüzü suçunu işlediği, bu suçtan yargılama
yapma görevi Askeri Mahkemelere ait olduğundan Disiplin Mahkemesince görevsizlik
kararı verilerek dava dosyasının görevli ve yetkili 8 nci
Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesine gönderilmesi gerekirken yazılı olduğu
şekilde hüküm kurulmasının kanuna aykırılık oluşturduğu ileri sürülerek hükmün
bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Askeri Yargıtay 4
ncü Dairesinin 30.07.2002 gün ve 2002/794-787 Esas
ve Karar sayılı ilamı ile 17 nci İç Güvenlik Alay
Komutanlığı Disiplin Mahkemesinin 31.10.2001 gün ve 2001/104-104 esas ve karar
sayılı mahkumiyet hükmünün bozulmasına ve dava dosyasının görevli ve yetkili 8
nci Kor.K.lığı
As.Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan
yargılama sonucunda Askeri Savcı 477 Sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanununun 40/3
ncü maddesi “...bu halde yeniden yapılacak inceleme
ve kovuşturma sonucuna göre gereken karar verilir. Disiplin Mahkemesi tarafından
verilen ve yerine getirilen cezalar yeniden verilecek cezadan indirilir”
şeklindeki cümlesinin Anayasaya aykırı olduğu iddiasında bulunmuş ve bu iddia
mahkememizce ciddi görülmüştür.
Yazılı emir,
hakimler ve mahkemeler tarafından verilen ve Yargıtay incelemesinden
geçmeksizin kesinleşen kararlara karşı kabul edilen ve bu kararların Yargıtay
tarafından denetlenmesini sağlayan bir kanun yoludur (Askeri Mahkemeler Kuruluşu
ve Yargılama Usulü Kanunu md. 243, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu md. 343).
“Olağanüstü temyiz”de denilen yazılı emir, kesin kararlara karşı başvurulan bir
yol olduğundan olağanüstü bir kanun yoludur.
Kanun, yazılı emir yoluna gitme
sebeplerini bir bir göstermemiş, sadece “kanuna
muhalefet edildiği” hallerde bu yola gidilebileceğini öngörmüştür. Buradaki
kanuna muhalefet hukuka aykırılık olarak anlaşılmalıdır. Dolayısıyla yazılı emir
yoluna gitme sebepleri, bozma sebebi olan hukuka aykırılıklardır. Bunlar, maddi
hukuka aykırılık veya muhakeme hukukuna aykırılık şeklinde ortaya çıkabilir.
Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanununun 243/4 ncü ve Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun 343/4 ncü maddelerinde
mahkemenin davanın esasını çözümleyecek şekilde verdiği hükümlerin yazılı emir
yolu ile bozulmasının ilgili kimselerin aleyhine etki yapmayacağı açıkça
belirtilmiştir. Yazılı emir yolunun amacı, kesinleşen kararlardaki hukuka
aykırılıkları gidermek ve kanunların ülke içinde eşit bir şekilde uygulanmasını
sağlamak olmakla birlikte bu yola, kesin hükmün otoritesini sarsan bir etkiye
sahip olduğundan ancak sanık lehine sonuç doğurmaması şartıyla
başvurabilmektedir.
Anayasamızın Askeri yargıyı
düzenleyen 145 nci maddesinde “Askeri yargı, Askeri
Mahkemeler ve Disiplin Mahkemeleri tarafından yürütülür” denilmektedir. Bu madde
Askeri yargı yerleri askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri olarak göstermiş;
özellikle disiplin suçlarına bakan ve disiplin cezalarını uygulayan yargı yerine
de “disiplin mahkemesi” demiştir. Anayasa Mahkemesinin 04.06.1970 gün ve E:
1970/6, K: 1970/29 kararı ile 26.01.1978 gün ve E: 1977/132, K:1978/6 sayılı
kararlarında da belirtildiği üzere bir askeri yargı organı olan disiplin
mahkemeleri “mahkeme” niteliğini haizdir.
Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanununun 243/4 ncü ve Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun 343/4 ncü maddelerinde
belirtildiği üzere uyuşmazlığın esasını çözen mahkeme kararlarının bozulması
ilgililerin aleyhine sonuç doğurmaz. Çünkü bu yol kanun yararına kabul
edilmiştir ve imkan olursa sanık da
yararlandırılmaktadır. Sanık aleyhine sonuç doğurması bu amaca da ters
düşmektedir.
CMUK ve ASYUK’ta
yazılı emir müessesesi bu şekilde düzenlenmekle birlikte 477 Sayılı Disiplin
Mahkemesi Kanunun yazılı emir başlığını taşıyan 40/3 ncü
maddesi “Bu hususta yazılı emir ile ilgili Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve
Yargılama Usulü Kanunundaki hükümler uygulanır. ?u kadarki, Askeri Yargıtay işin
Disiplin Mahkemesinin görevini aştığı sonucuna varırsa hükmü bozar, dava
dosyasının yetkili ve görevli mercie gönderilmesine karar verir, bu halde
yeniden yapılacak inceleme ve kovuşturma sonucuna göre gereken karar verilir.
Disiplin Mahkemesi tarafından verilen ve yerine getirilen cezalar yeniden
verilecek cezadan indirilir” hükmünü içermektedir. Bu durumda mahkememizin
itiraz edilmeksizin cezası kesinleşmiş ve infazı yapılmış olmasına rağmen
yeniden yargılama yaparak sanığın mahkumiyetine karar
vermesi halinde hükmolunan cezadan indirim yapması gerekmektedir. 477 Sayılı
Disiplin Mahkemeleri Kanununun 50 nci maddesinde
düzenlenen kısa süreli kaçma suçunun cezası 10 günden 1 aya kadar oda hapsi ve
izin süresini geçirme suçunun ise 7 günden 1 aya kadar oda veya göz hapsidir.
Oysa ki sanığın eyleminin sübutu halinde tayin olunacak cezayı belirtir
As.C.K.nun 66
ncı maddesi 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasını
öngörmüş, somut olaydaki gibi kaçakların 6 hafta içerisinde kendiliğinden geri
gelmesi halinde As.C.K.nun 73
ncü maddesi verilecek cezanın yarısına kadar indirileceğini belirtmiştir.
Bu halde As.C.K.nun
66/1-b maddesinin sanığın aleyhine olduğu açıktır. Bu nedenle yazılı emir yoluna
gidilse dahi 477 Sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanununun 40/3
ncü maddesinde belirtildiği gibi verilecek cezadan mahsup yapılması
yerine taraflarca kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiş hüküm de göz önünde
bulundurularak kazanılmış hak ilkesinin gözetilmesi gerekmektedir. Aynı fiil ile
işlenen daha ağır suçtan dolayı kovuşturma ve yargılama yapılabilsin diye, hafif
suçtan verilmiş mahkumiyet kararını ortadan kaldırmak
için bu yola gidilmesi “ne bis in idem” ilkesinin
inkarı anlamına da gelmektedir. Hukuk sistemimiz içerisinde disiplin mahkemesi
kararları da uyuşmazlığın esasını çözen “mahkeme kararı” niteliğinde olduğundan
yazılı emir yoluna ancak sanık aleyhine sonuç doğurmadığı hallerde
başvurulabilmelidir. 477 Sayılı Disiplin Mahkemeleri
Kanununun 40/3 ncü maddesi “Bu hususta yazılı emir
ile ilgili Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunundaki Hükümler
uygulanır” hükmünü içermekle birlikte, maddenin devamında yazılı emir
müessesesinin düzenlenme amacına aykırı şekilde, genel hukuk prensiplerinden ve
bu doğrultudaki CMUK ve ASYUK sisteminden ayrılarak Disiplin Mahkemelerince
verilmiş kararlara karşı yazılı emir
yoluna gidilmesi halinde bu durumun aleyhe sonuç doğurabileceğini kabul
etmiştir.
Bireylerin devlete ve hukuk düzenine
güven duymaları esastır. Disiplin Mahkemeleri Kanunun mevcut düzenlemesi
hakkında dava açılıp yargılanmış ve cezası infaz edilmiş bireyi sürekli
yargılama tehdidi altında tutmaktadır. Bu nedenle 477 sayılı Disiplin
Mahkemeleri Kanununun 40/3 ncü maddesinin “...bu
halde yeniden yapılacak inceleme ve kovuşturma sonucuna göre gereken karar
verilir. Disiplin Mahkemesi tarafından verilen ve yerine getirilen cezalar
yeniden verilecek cezadan indirilir.” şeklindeki düzenlemesinin Anayasa’nın 2
nci maddesinde belirtilen ve Cumhuriyetin
nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti ilkesine aykırı olması ciheti ile
iptaline karar verilmesi arz ve talep olunur.”
III - YASA METİNLERİ
A - İtiraz Konusu Yasa Kuralları
16.6.1964 günlü, 477 sayılı Disiplin Mahkemelerinin
Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanun’un itiraz
konusu kuralları da içeren 40. maddesi şöyledir:
“Disiplin mahkemeleri tarafından verilip
kesinleşmiş bulunan hükümlerde kanuna aykırılık bulunduğunu öğrenen Genelkurmay
Başkanı, Askerî Yargıtaya başvurması için Askerî
Yargıtay Başsavcısına yazılı emir verilmesi hususunda Millî Savunma Bakanından
istemde bulunur.
Bu istem üzerine veya ayrıca Millî Savunma Bakanı
disiplin mahkemelerince verilip kesinleşmiş bulunan hükümlerde kanuna aykırılık
bulunduğunu öğrenirse, Askerî Yargıtaya başvurması
için Askerî Yargıtay Başsavcısına yazılı emir (Değişik ibare:
5461 - 22.2.2006/m.5) verebilir.
Bu hususta yazılı emir ile ilgili Askerî Mahkemeler
Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunundaki hükümler uygulanır. ?u kadar ki, Askerî
Yargıtay işin disiplin mahkemesinin görevini aştığı sonucuna varırsa hükmü
bozarak dâva dosyasının yetkili ve görevli mercie
gönderilmesine karar verir. Bu halde yeniden yapılacak inceleme ve kovuşturma
sonucuna göre gereken karar verilir. Disiplin mahkemesi tarafından verilen ve
yerine getirilen cezalar yeniden verilecek cezadan indirilir.”
B - Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa’nın 2. maddesine
dayanılmıştır.
IV - İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca
Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Ali HÜNER,
Fulya KANTARCIO?LU, Aysel PEKİNER, Ertuğrul ERSOY, Tülay TU?CU, Ahmet AKYALÇIN,
Mehmet ERTEN ve Fazıl SA?LAM’ın katılımlarıyla
4.3.2004 günü yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V - ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin
rapor, itiraz konusu kurallar, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların gerekçeleri
ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
Başvuru kararında, itiraz konusu Yasa kuralına göre
mahkemelerin itiraz edilmeksizin kesinleşmiş ve infazı yapılmış olmasına rağmen
yeniden yargılama yaparak sanığın mahkumiyetine karar
vermesi halinde hükmolunan cezadan indirim yapması gerektiği, somut olayda
sanığa verilmesi gereken cezanın sanığın aleyhine olduğunun açık olduğu,
kazanılmış hak ilkesinin göz önünde tutulması gerektiği, aynı fiil ile işlenen
daha ağır suçtan dolayı kovuşturma ve yargılama yapılabilmesi için hafif suçtan
verilmiş mahkumiyet kararını ortadan kaldırmak amacıyla bu yola gidilmesinin
aynı suçtan ikinci kez yargılanmama kuralının inkarı anlamına geleceği, Türk
Hukuk Sistemi içinde disiplin mahkemesi kararlarının da uyuşmazlığın esasını
çözen mahkeme kararları kabul edildiği, bu nedenle yazılı emir yoluna ancak
sanık aleyhine sonuç doğurmadığı hallerde başvurulabilmesi gerektiği, itiraz
konusu düzenlemenin yazılı emir müessesesinin düzenlenme amacına aykırı olduğu,
böylece genel hukuk prensiplerinden ve aynı doğrultudaki Ceza Muhakemeleri Usul
Kanunu ve askeri ceza yargılaması sisteminden ayrılarak disiplin mahkemelerince
verilmiş kararlara karşı yazılı emir yoluna gidilmesi halinde, aleyhe sonuç
doğabilmesinin kabul edildiği, bireylerin devlete ve hukuk düzenine güven
duymalarının esas olduğu, bu nedenle disiplin mahkemelerinde mevcut düzende
yargılanarak cezası infaz edilmiş olan kişilerin sürekli yargılama tehdidi
altında tutulmalarının hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturduğu belirtilerek
söz konusu kuralların iptali gerektiği ileri sürülmüştür.
Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin,
toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına
saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere
dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu belirtilmiştir.
Hukuk devleti, eylem ve
işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku
tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla
kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde Anayasa ve yasa
koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan
devlettir.
Hukuk güvenliği, temel hak güvencelerinde korunan
ortak değerdir. Hukuk devleti hukuk normlarının öngörülebilir olmasını,
bireylerin tüm işlem ve eylemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de
yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını
gerektirir.
Öte yandan Anayasa’nın 145. maddesinde, askerî
yargının, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütüleceği, bu
mahkemelerin asker kişilerin askerî olan suçları ile bunların asker kişiler
aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili
olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli oldukları kurala
bağlanmıştır.
İtiraz konusu kural uyarınca, disiplin mahkemeleri
tarafından verilen kararların yazılı emir ile bozulmasından sonra yapılacak
yargılamada yeni bir karar verilmesi, olası bir ceza kararı sonucunda disiplin
mahkemesi tarafından verilen ve yerine getirilen cezaların yeniden verilecek
cezadan indirilmesi gerekmektedir. Böylece, disiplin mahkemeleri tarafından
verilen cezanın kesinleşmesinden ve infaz edilmesinden sonra, sanıklar yeniden
yargılanabilmekte ve bu yargılama sonucunda verilen cezadan sanıklar olumsuz
olarak etkilenebilmektedir.
Anayasa’nın 145. maddesi
uyarınca kurulan disiplin mahkemeleri kararlarının gerek itiraz üzerine, gerekse
itiraz edilmeksizin kesinleşmesi halinde kesin hüküm haline gelmesi nedeniyle,
aradan bir süre geçtikten sonra sanığın yeniden yargılanması ve bu yargılamadan
olumsuz olarak etkilenmesi, hukuk güvenliğini, vatandaşların mahkemelere olan
inancını ve yargıda istikrarı olumsuz olarak etkileyeceğinden bu durum hukuk
devleti ilkesine aykırılık oluşturur.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu yasa kuralı
Anayasanın 2. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.
VI - İPTALİN Dİ?ER KURALLARA ETKİSİ
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 29. maddesinin ikinci fıkrasında, yasanın
belirli kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması
sonucunu doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar
verilebileceği öngörülmektedir.
477 sayılı Yasa’nın 40. maddesinin üçüncü
fıkrasının 3. ve 4. tümcelerinin iptal edilmesi nedeniyle artık uygulanma
olanağı kalmayan “?u kadar ki, Askerî Yargıtay işin disiplin mahkemesinin
görevini aştığı sonucuna varırsa hükmü bozarak dâva
dosyasının yetkili ve görevli mercie gönderilmesine karar verir.” biçimindeki
ikinci tümcesinin de iptali gerekir.
VII - SONUÇ
16.6.1964 günlü, 477 sayılı Disiplin
Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında
Kanun'un 40. maddesinin üçüncü fıkrasının;
1-
“Bu halde yeniden yapılacak inceleme ve kovuşturma sonucuna göre gereken karar
verilir. Disiplin mahkemesi tarafından verilen ve yerine getirilen cezalar
yeniden verilecek cezadan indirilir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü
tümcelerinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
2-
Üçüncü ve dördüncü tümcelerinin iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan “?u
kadar ki, Askerî Yargıtay işin disiplin mahkemesinin görevini aştığı sonucuna
varırsa hükmü bozarak dâva dosyasının yetkili ve
görevli mercie gönderilmesine karar verir.” biçimindeki ikinci tümcesinin de
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun'un 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince İPTALİNE,
17.5.2007 gününde OYBİRLİ?İYLE karar
verildi.