Yeni Sayfa 7
İTİRAZIN
KONUSU:
6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun’un 31. maddesiyle değiştirilen 30.3.2005 günlü, 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu’nun 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin, Anayasa’nın 2.,
125., 140., 142. ve 155. maddelerine aykırılığı savıyla iptali
istemidir.........
İmar Kanunu’nun 42.
maddesi uyarınca para cezası verilmesi işlemi, imar mevzuatına aykırı bir
yapılanmanın tespiti, önlenmesi veya giderilmesine yönelik idari bir işlemin
devamı niteliğinde olduğundan, Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinin (8) numaralı
fıkrası uyarınca idari yaptırım kararının yanı sıra idari yargının görev alanına
giren başka bir kararın da verilmiş olduğunun ve buna bağlı olarak söz konusu
para cezalarına karşı açılacak davalarda idari yargının görevli olduğunun kabulü
gerekmektedir. Bu durumda, İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca verilen para
cezasına karşı Sulh Ceza Mahkemesinde açılan dava, itiraz başvurusunda bulunan
Mahkeme’nin görevine girmemektedir.
Yeni Sayfa 5
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2007/35
Karar Sayısı : 2007/36
Karar Günü : 5.4.2007
İTİRAZ YOLUNA BA?VURAN:
Ula Sulh Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU:
6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun’un 31. maddesiyle değiştirilen 30.3.2005 günlü, 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu’nun 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin, Anayasa’nın 2.,
125., 140., 142. ve 155. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca verilen para
cezasının iptali istemiyle açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya
aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
II- İTİRAZ KONUSU YASA KURALI
Kabahatler Kanunu’nun 6.12.2006 günlü, 5560
sayılı Yasa’nın 31. maddesiyle değiştirilen ve iptali istenilen bendin yer
aldığı 3. maddesi şöyledir:
“Madde 3 -
(1) Bu Kanunun;
a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun
yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya
mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,
uygulanır.”
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi
gereğince yapılan ilk inceleme toplantısında, başvuru kararı ve ekleri, ilk
inceleme raporu, itiraz konusu Yasa kuralı ve gerekçesi ile diğer yasama
belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Anayasa’nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 28. maddesine
göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun
veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görürse veya
taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına
varırsa, bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya yetkilidir.
Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesi
için, elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın
bulunması ve iptali istenen kuralın o davada uygulanacak olması gerekir.
Uygulanacak yasa kuralları ise, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan
sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki
yapacak nitelikteki kurallardır.
Ruhsat ve eklerine aykırı yapıldığı gerekçesiyle
mühürlenerek inşaatı durdurulan yapı sahibine İmar Kanunu’nun 42. maddesi
uyarınca verilen para cezasının iptali istemiyle açılan davada Mahkeme,
Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin
Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine
ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı, kararın tebliği veya tefhimi
tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh
ceza mahkemesine başvurulabileceği belirtilmekte, 3. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinde de diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
idarî yaptırım kararlarına karşı bu Kanun’da öngörülen kanun yoluna ilişkin
kuralların uygulanacağı hükme bağlanmaktadır. Anılan Yasa’nın 27. maddesine 5560
sayılı Yasa ile eklenen (8) numaralı fıkrada ise idari yaptırım kararının
verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev
alanına giren kararların da verilmiş olması halinde, idari yaptırım kararına
ilişkin hukuka aykırılık iddialarının bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari
yargı merciinde görüleceği hükmü yer almaktadır.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32.
maddesinde, ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapıların inşaatının idarece derhal
durdurulması ve ruhsata uygun hale getirilmemesi halinde yıktırılması, 42.
maddesinde de ruhsat alınmadan veya ruhsat veya eklerine veya imar mevzuatına
aykırı olarak yapılan yapının sahibine ve müteahhidine para cezası verilmesi
öngörülmektedir.
İmar Kanunu’nun 42. maddesi
uyarınca verilen para cezaları, bir yapının ruhsatsız veya ruhsata aykırı veya
imar mevzuatına aykırı yapıldığının tespit edilmesi anlamını taşımaktadır.
Uygulamada söz konusu aykırılığın tespiti, devam eden inşaatlarda yapı tatil
zaptı, tamamlanmış olan yapılarda ise yapı tespit zaptı düzenlenmesiyle
gerçekleşmekte ve bu suretle idari işlem kimliğine bürünmektedir. Söz konusu
işlemler, yerleşik yargı kararlarında idari davaya konu oluşturabilecek
nitelikte idari işlemler olarak kabul edilmektedirler.
Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesi,
“idari yaptırım kararının
verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev
alanına giren kararların da verilmiş olması hali”nin
varlığını aramaktadır.
Bu çerçevede, İmar Kanunu’nun 42. maddesi
uyarınca para cezası verilmesi işlemi, imar mevzuatına aykırı bir yapılanmanın
tespiti, önlenmesi veya giderilmesine yönelik idari bir işlemin devamı
niteliğinde olduğundan, Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinin (8) numaralı
fıkrası uyarınca idari yaptırım kararının yanı sıra idari yargının görev alanına
giren başka bir kararın da verilmiş olduğunun ve buna bağlı olarak söz konusu
para cezalarına karşı açılacak davalarda idari yargının görevli olduğunun kabulü
gerekmektedir. Bu durumda, İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca verilen para
cezasına karşı Sulh Ceza Mahkemesinde açılan dava, itiraz başvurusunda bulunan
Mahkeme’nin görevine girmemektedir.
İtiraz başvurusunun Mahkeme’nin yetkisizliği
nedeniyle reddi gerekir.
IV- SONUÇ
6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 31. maddesiyle değiştirilen 30.3.2005
günlü, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(a) bendine ilişkin başvurunun, Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle
REDDİNE, Mehmet ERTEN, A.
Necmi ÖZLER ve ?evket APALAK’ın
karşıoyları ve OYÇOKLU?UYLA, 5.4.2007 gününde karar
verildi.
KAR?IOY YAZISI
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun, (1) numaralı
fıkrasının itiraz konusu (a) bendine ilişkin kuralın da yer aldığı 3.
maddesinde,
“(1) Bu Kanunun;
a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun
yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya
mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,
uygulanır” denilmektedir.
İtiraz konusu kuralda, idari yaptırım kararlarına
karşı başvurulacak yargı yerinin belirlenmesinde izlenmesi gereken yöntem
açıklanmıştır. Buna göre, yargı yerinin belirlenmesine ilişkin diğer kanunlarda
aksine bir hüküm bulunmaması halinde bu Kanunda yer alan hükümler uygulanarak
yargı yeri saptanacaktır.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinin
(8) numaralı fıkrasında ise “İdarî
yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî
yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idarî
yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddiaları bu işlemin iptali talebiyle
birlikte idarî yargı merciinde görülür”
denilmektedir.
Hükümde, idari yaptırım kararlarına karşı idari
yargı mercilerine başvurabilmek için gerekli olan koşullar gösterilmiştir. Buna
göre, idari yargının yetkili yargı mercii olabilmesi için, idari işlemle
yaptırım kararlarının birlikte dava konusu edilmesi gerekmektedir.
Somut olay ise ruhsat ve eklerine aykırı yapılan
inşaatın mühürlenmesi ve durdurulmasına ilişkin idari işleme dayanılarak verilen
imar para cezası ve verilen bu para cezasının iptali istemidir. İmar para
cezasının iptaline ilişkin açılmış bir dava bulunduğu halde, idari işlemin
iptali için açılmış bir davanın varlığı saptanamamıştır. Kabahatler Kanunu’nun
27. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca, idari yargının yetkili yargı
mercii olabilmesi için, idari işlemle yaptırım kararlarının birlikte dava konusu
edilmesi gerekmektedir. Oysa, idari işlemin dava konusu edilmesi, yaptırım
kararının dava konusu edilmesi ve bu davaların birlikte açılması yolundaki
koşullar olayda gerçekleşmemiştir. Bu durumda, idari yargı merciini yetkili
kılan 27. maddenin (8) numaralı fıkrasındaki hükmün olayda uygulanma yeri
bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun
yetkili yargı yerini belirleyen 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi,
adli yargıyı yetkili kılarken diğer kanunlarda aksine bir hükmün bulunmamasını
da aramaktadır. Yargı yetkisiyle ilgili diğer kanunlarda aksine bir hüküm
bulunmadığı için Anayasaya aykırılık başvurusunda bulunan mahkemenin somut
olayda davayı görme yetkisi bulunmakta, dolayısıyla da 5326 sayılı Kabahatler
Kanunu’nun yetkili yargı yerini belirleyen 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(a) bendi uygulanacak kural olmaktadır.
Açıklanan nedenlerle başvurunun esasının
incelenmesi gerekirken, yetkisizlikten dolayı redde ilişkin çoğunluk gerekçesine
katılmıyoruz.
AZLIK OYU
İptal istemine konu yapılan 5326 sayılı
Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Yasa’yla değişik 3. maddesinin 1/a bendinde,
idari yaptırım kararlarına karşı diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması
halinde kanun yolları bakımından bu Yasa’nın uygulanacağını belirtmektedir.
Ancak, 5560 sayılı Yasa’nın 30. maddesiyle 5326
sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesine eklenen 8. bentte ise, idari yaptırım
kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişiyle ilgili idari yargının görev
alanına giren karar verilmişse, idari yaptırım kararına ilişkin hukuka
aykırılık iddialarının diğer işlemin iptali istemiyle birlikte idari yargıda
görüleceği belirtilmiştir.
Bu kurallara göre, kanun yoluna ilişkin tersi bir
kural yoksa, idari yaptırım kararına karşı adli yargıda dava açılacak, ancak
aynı konuda idari yargının görev alanına giren bir idari işlem de varsa, idari
yaptırım ve diğer idari işleme karşı birlikte idari yargıda dava
açılabilecektir.
Başvuran mahkemenin önünde salt para cezasına
ilişkin dava bulunduğuna, para cezasıyla ilintili idari yargının görevine giren
bir işlemin olduğuna ve buna karşı dava açıldığı yolunda bir belirleme
yapılmadığına göre, ortada sulh ceza mahkemesinin ele alacağı bir dava olduğu
ve buna olanak veren kuralı uygulayıp Anayasa yönünden
irdeliyeceği açıktır.
Belirtilen nedenlerle, itirazın esasa geçilmesi
gerekirken yetkisizlikten reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı
gerekçesiyle karara karşıyım.