Yeni Sayfa 3
Anayasa Mahkemesinin E: 2005/127, K: 2007/42 Sayılı Kararı (23/3/2005 tarihli
5320 Sayılı Kanun ile İlgili)
Yeni Sayfa 1
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2005/127
Karar Sayısı : 2007/42
Karar Günü : 5.4.2007
İTİRAZ YOLUNA BA?VURAN MAHKEMELER:
1- Antalya I.Asliye Ceza Mahkemesi Esas No:
2005/109
2- Mengen Asliye Ceza Mahkemesi Esas No:
2005/127
3- Tekirdağ Sulh Ceza Mahkemesi Esas No.
2006/15
4- Pozantı Asliye Ceza Mahkemesi Esas No:
2006/ 16
5- İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi Esas No:
2006/25
6- İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi Esas No:
2006/135
İTİRAZLARIN KONUSU:
23.3.2005 günlü, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun Yürürlük ve Uygulama ?ekli Hakkında Kanun’un 8. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının, Anayasa’nın 2., 6., 9., 11.,
12., 36., 37., 38., 39., 40., 138. ve 154. maddelerine aykırılığı savıyla iptali
ile 2005/127-2006/16 esas sayılı dosyalarda yürürlüğün durdurulmasına karar
verilmesi istemidir.
I- OLAY
Temyiz edilerek Yargıtay’a intikal eden ve Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı’nca henüz tebliğname
düzenlenmemiş olan hüküm dosyalarının, 5320 sayılı Yasa’nın 8. maddesinin (2)
numaralı fıkrası uyarınca Mahkemelerine gönderilmesi üzerine duruşma açılmasına
karar veren Mahkemeler, itiraz konusu kuralın, Anayasa’ya aykırı olduğu
kanısıyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuşlardır.
II- İTİRAZ KONUSU YASA KURALI
23.3.2005 günlü, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun Yürürlük ve Uygulama ?ekli Hakkında Kanun’un 8. maddesinin (2)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ilk derece
mahkemelerince karar verilmiş olup, temyiz edilmekle Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmiş bulunun dava dosyalarından, lehe kanun hükümlerinin
uygulanması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği açıkça
anlaşılanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca doğrudan ilgili mahkemesine
iade edilebilir. Bu halde, mahkemesince duruşma yapılarak karar verilir.”
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi
gereğince, değişik tarihlerde yapılan ilk inceleme toplantılarında, dosyalarda
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, oybirliğiyle karar
verilmiştir.
IV- BİRLE?TİRME KARARI
Antalya I. Asliye Ceza
Mahkemesi’nin başvurusuna ilişkin Esas:2005/109; Tekirdağ Sulh Ceza
Mahkemesi’nin başvurusuna ilişkin Esas: 2006/15; Pozantı Asliye Ceza
Mahkemesi’nin başvurusuna ilişkin 2006/16; İzmir 6.Ağır Ceza Mahkemesi’nin
başvurusuna ilişkin 2006/25; İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başvurusun ilişkin
2006/135 sayılı davaların, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle Esas:2005/127
sayılı dava ile birleştirilmesine, birleştirilen davaların esaslarının
kapatılmasına, esas incelemenin 2005/127 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine
5.4.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- YÜRÜRLÜ?ÜN DURDURULMASI İSTEMİ
Anayasa Mahkemesi’nin, 2005/127
ve 2006/16 esaslarına kayıtlı Mengen ve Pozantı Asliye Ceza Mahkemeleri’nin,
23.3.2005 günlü, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama
?ekli Hakkında Kanun’un 8. maddesinin (2) numaralı fıkrasının yürürlüğünün
durdurulması istemlerinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE, 10.11.2005 ve
15.2.2006 günlerinde, OYBİRLİ?İYLE karar verilmiştir.
VI- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin
rapor, itiraz konusu kural, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri
ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
İtiraz Başvurularında, Anayasa’ya göre yargı
yetkisinin, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı, Cumhuriyet
Başsavcılıklarına mahkeme olma görev ve sıfatının verilmediği, ceza yargısı
hukukunun hiçbir kurum, kural ve kavramıyla bağdaşmayan düzenlemeyle Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığına verilen dosyaların mahkemelerine iadesine dair kararın
bozma kararı niteliğinde olduğu, temyiz aşamasında Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı görevinin, tebliğname düzenleyerek
dosyayı ilgili dairesine göndermek olduğu, hakimlerin görevlerinde bağımsız
olup, kanuna, hukuka uygun olarak ve vicdani kanaatlerine göre hüküm
verecekleri, hiçbir organ, makam, mercii veya kişinin yargı yetkisinin
kullanılmasında emir ve talimat veremeyeceği, temyiz yargı yetkisini kullanma
görevinin mahkeme ile birlikte Yargıtay C. Başsavcılığına veren bu yasa normunun
davaların en az giderle ve süratle sonuçlandırılmasına engel olduğu, yeniden
duruşma yapılmak suretiyle tarafların kanuni hakim güvencesinden yoksun
kılındığı, suç ve cezalara ilişkin esaslar ile temel hak ve hürriyetlerin
zedelenmesi nedeniyle, Anayasa’nın 2., 6., 9., 11.,
36., 37., 38., 39., 40., 138. ve 154. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
5320 sayılı Yasa’nın 8. maddesinde, mahkemelerce
verilen ve temyiz edilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca henüz “tebliğname”
düzenlenmemiş dosyaların, lehe kanun uygulanması yönünden mahkemesince
değerlendirilme yapılması açıkça anlaşılanların, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığınca ilgili mahkemesine iade edilebileceği, bu şekilde iade edilen
dosyalarla ilgili kararların, duruşma yapılarak verilebileceği hüküm altına
alınmıştır. Bu durumda ilgili mahkeme, herhangi bir bozma kararı olmadığı
halde, karar vererek elini çekmiş olduğu dosyayı yeniden esasına kaydedip
duruşma açarak ve hükme esas teşkil eden suçla ilgili önceki ve sonraki
yasalarda yer alan ilgili tüm hükümleri karşılaştırarak sanık lehine olan yasa
hükmünü belirleyecek ve yeniden hüküm verecektir.
Anayasa’nın 6. maddesinde, hiç kimsenin veya
organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağı; 9.
maddesinde, yargı yetkisinin Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılacağı; 154. maddesinin birinci
fıkrasında da, mahkemelerce verilen kararların son inceleme yerinin Yargıtay
olduğu hükme bağlanmıştır.
İtiraz konusu kural, ilk derece mahkemelerince
verilip temyiz edilen hükümlerde başlamış olan temyiz sürecini sonlandırarak,
Ceza Yargılaması Yasası sistemine uygun olmayan biçimde Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığını, ilk hükmün ortadan kalkmasına ve yeni bir hüküm kurulmasına
neden olan karar mercii konumuna getirmektedir.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 6.,
9. ve 154. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
İptal edilen kuralın Anayasa’nın 2.,
11., 12., 36., 37., 38., 39., 40. ve 138. maddeleri yönünden ayrıca
incelenmesine gerek görülmemiştir.
Belirtilen görüşlere, Haşim KILIÇ,
Sacit ADALI, Serdar ÖZGÜLDÜR,
Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT
katılmamışlardır.
VII- SONUÇ
23.3.2005 günlü, 5320 sayılı “Ceza Muhakemesi
Kanununun Yürürlük ve Uygulama ?ekli Hakkında Kanunu”nun 8. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Haşim KILIÇ,
Sacit ADALI, Serdar ÖZGÜLDÜR,
Serruh KALELİ ve Osman Alifeyyaz
PAKSÜT’ün karşıoyları ve
OYÇOKLU?UYLA, 5.4.2007 gününde karar verildi.
Başkan
Tülay TU?CU |
Başkanvekili
Haşim KILIÇ |
Üye
Sacit
ADALI |
|
|
|
Üye
Fulya KANTARCIO?LU |
Üye
Ahmet AKYALÇIN |
Üye
Mehmet ERTEN |
|
|
|
Üye
A. Necmi
ÖZLER |
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR |
Üye
?evket APALAK |
|
|
|
Üye
Serruh
KALELİ |
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT |
|
|
|
|
KAR?IOY GEREKÇESİ
1- 23.3.2005 günlü, 5320 sayılı Kanun’un 8.
maddesinin (2) numaralı fıkrası ile öngörülen düzenlemenin bir
usûl düzenlemesi olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Sözkonusu düzenleme ile öngörülen amaç, Türk Ceza
Kanunu ile Ceza Muhakemesi Kanunlarının yürürlüğe girmesi sonrasında, lehe kanun
hükümlerinin uygulanması sırasında, yargılamada kaçınılmaz biçimde ortaya
çıkacak gecikmelerin asgari düzeye çekilmesi, bu nedenle usul ekonomisi yönünden
yargılamayı hızlandırıcı bir yöntem getirilmesi düşüncesinden ibarettir. Anılan
düzenleme ile evvelce hüküm kurulmuş dava dosyalarının temyiz incelemesi
yapılmadan önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca doğrudan mahkemesine iade
edilebilmesi imkânı getirilerek, gereksiz yere zaman kaybına yol açacak bir
uygulamanın önüne geçilmek istenmiştir. Esasen, anılan yasal
düzenleme yapılmasaydı, temyiz edilen ve henüz hakkında
tebliğname düzenlenmemiş olan dosyalar önce Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı’nca incelenerek tebliğname
düzenlenecek, daha sonra ilgili Yargıtay Ceza Dairesi’nde yapılacak inceleme
sonrasında “lehe kanun değerlendirmesi” yapılması için bozulacak ve hükmü veren
mahkeme de bozma kararı sonrasında gerekirse duruşma açıp, değerlendirme yaparak
hüküm verecekti. Bu olağan prosedür ise,
yargının ağır iş yükü nedeniyle uzun bir süreçte gerçekleşecekti.
İtiraz konusu kuralla, evvelce hükmü veren
mahkemelerin sahip olduğu lehe kanun değerlendirmesi yapma” yetkisine hiçbir
biçimde halel gelmemiş; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da Yargıtay
Dairelerinin yerine geçmemiş; Başsavcılığa, yalnızca “lehe kanun hükümlerinin
uygulaması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği açıkça
anlaşılan” dava dosyaları yönünden prosedür ve süreci
kısaltıcı bir inceleme ve aracılık yapma yetkisi tanınmıştır. Diğer bir deyişle,
dava konusu kuralla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na tanınan yetkinin bir
“yargı yetkisi” olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.
2- Anayasa’nın 141. maddesinin son fıkrası
“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının
görevidir.” Hükmünü taşımakta; 36. maddesinin birinci fıkrasında da,
herkesin “adil yargılanma hakkına” sahip olduğunu belirtmektedir.
İtiraz konusu kural, gerçekte Anayasa’ya aykırılığı
bir yana, belirtilen bu iki Anayasal hükmün somutlaştırılmasından ibarettir.
Esasen usul kanunlarındaki birçok düzenleme de bu amaca hizmet etmektedir.
Örneğin, temyizi mümkün olan-olmayan kararlar ayırımının yapılması, bu konuda
getirilecek ölçütlerin doğan toplumsal ihtiyaçlar ile kamu yararına uygun
biçimde değiştirebilmesi, hep bu Anayasal ilkelerin somut yansımaları
niteliğindedir. Yasakoyucu, dava konusu kuralla
yargının işleyişine ve hükme müdahale etmemiş; bilakis, usûl
ekonomisi, adil yargılanma hakkı ve adaletin hızlandırılması gibi tamamen
Anayasal ilke ve ölçütlerin gereğini yerine getirmeye ve bunları somutlaştırmaya
yönelik bir düzenleme getirmiştir. Bu bakımdan, kuralın bu yönü itibariyle de
Anayasa’ya aykırılığından söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, itirazlara konu kuralın
Anayasa’nın 9. ve 154. maddelerine aykırı bir yönü olmadığından, iptal isteminin
reddi gerektiği kanaatine vardığımızdan; aksi yöndeki çoğunluk kararına
katılmıyoruz.