Kapatılan belediyelerin dava açma süresi ile ilgili Danıştay İDDGK Kararı
Tarih: 07.01.2009 Saat: 23:15
Konu: imar


İçişleri Bakanlığı`nın 1.5.2008 günlü, 2008/34 sayılı "5747 sayılı Büyükşehir  Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Uygulanmasına İlişkin  Genelge"sinin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen ve dava konusu Genelgenin davacı Belediye yönünden iptaline ilişkin bulunan 19.12.2008 günlü, E:2008/4826, K:2008/8384 sayılı kararın  yürütülmesinin durdurulması isteminin gerekçeli olarak reddine ilişkin   Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu`nun  29.12.2008 günlü, E:2008/3456 sayılı kararı.



T.C.

D A N I ? T A Y

İDARİ DAVA DAİRELERİ

KURULU

Esas  No: 2008/3456

 

                Temyiz Eden ve Yürütmenin Durdurulması

                İsteminde Bulunan (Davalı)                             : İçişleri Bakanlığı-ANKARA

                Karşı Taraf (Davacı)                                         : Kovanlık Belediye Başkanlığı

                Vekili                                                                    : Av.

 

                İstemin Özeti                                                      : Danıştay Sekizinci Dairesince verilen 19.12.2008 günlü, E:2008/4826, K:2008/8384 sayılı karara karşı, davalı idare temyiz isteminde bulunmakta ve bu aşamada Daire kararının yürütülmesinin durdurulmasını istemektedir.

                Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi: Yürütmenin durdurulması isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Savcısı ... Düşüncesi          : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen  nedenler, temyiz edilen kararın yürütülmesinin  durdurulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 52 nci maddesi uyarınca istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

                Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca gereği görüşüldü:

                Dava, İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan 1.5.2008 günlü, 2008/34 sayılı "5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Uygulanmasına İlişkin Genelge"nin iptali istemiyle açılmıştır.

                Danıştay Sekizinci Dairesinin 19.12.2008 günlü, E:2008/4826, K:2008/8384 sayılı kararıyla; 22.3.2008 günlü, 26824 sayılı (Mükerrer) Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan 5747 sayılı Yasanın Geçici 1. madddesinin (1) numaralı fıkrasıyla, ekli 44 sayılı listede adları yazılı olan 862 belediyenin tüzel kişiliklerinin ilk genel mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürüldüğü, Anayasa Mahkemesinin 6.12.2008 günlü, 27076 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 31.10.2008 günlü, K:2008/153 sayılı kararıyla, 5747 sayılı  Yasanın Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Yasaya ekli 44 sayılı listede gösterilen belediyelerden; Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar, Yasanın yürürlüğe  girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393 sayılı Yasanın  8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000'in üzerine çıkanlar ve Kültür ve Turizm Bakanlığının önerisi ve Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri kapsamında kalanlar ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca saptanan 2008 yılı turizm öncelikli yöreler listesinde yer alanlar yönünden Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, 44 sayılı listenin kalan bölümünün  ise Anayasaya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine karar verildiği, Anayasa Mahkemesinin belirtilen kararında adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarının ilgili belediyelere yazılı olarak bildirilmediği ve Resmi Gazete'de de yayımlanmadığı dikkate alındığında ilgili belediyelerin kendilerine ilişkin nüfus sonuçlarından en geç 5747 sayılı Yasanın Resmi Gazete'de yayımlandığı 22.3.2008 tarihi itibariyle haberdar olduklarının ve idari dava açma süresinin de bu tarih itibariyle başlayacağınnın kabulü gerektiği belirtildiğinden açılan iptal davalarına ait süre sorununun irdelenmesinin gerektiği, olağan prosedür yerine nüfusu 2000'in altına düşen belediyelerin tüzelkişiliklerinin sona erdirilerek köye dönüştürülmelerinin 5747 sayılı Yasaya ekli listede sayma suretiyle yapıldığından ve ilgili belediyelerin yasaya karşı doğrudan dava açma hakkı bulunmadığından bu  belediyelerin ancak Yasanın uygulanmasına ilişkin idari işlemlere karşı iptal davası açabileceklerinin kuşkusuz olduğu, açılacak iptal davalarında süre sorununun ise 2577 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, öte yandan Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu kararındaki iptal gerekçesiyle yeni bir hukuki durum ortaya çıktığından Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararının Resmi Gazete'de yayımı tarihinden itibaren 2577 sayılı Yasada belirtilen esas ve usuller çerçevesinde açılacak davaları da süresinde kabul etmenin hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu, Yasa Koyucu tarafından nüfusu 2000'in altına düşen belediyelerin tüzelkişilikleri sona erdirilerek köye dönüştürülmelerinde 5393 sayılı Yasada yer alan yönteme istisna getirilerek olağan prosedür yerine liste halinde sayma suretiyle doğrudan yasa çıkarma yolunun benimsendiği, bu itibarla davacı belediye tarafından nüfus sayımı sonuçlarının gerçeği yansıtmadığından bahisle 5747 sayılı Yasanın uygulanmasına ilişkin Genelgenin iptali istemiyle açılan bu davanın da Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen adrese dayalı nüfus sayımı sonucuna karşı açılan davalar kapsamında olduğunun kabulü gerektiği, bu durumda Anayasa Mahkemesince Genelgenin dayanağı 5747 sayılı Yasa'nın geçici 1. maddesinin (I) numaralı fıkrasının Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi  içinde iptal davası açanlar yönünden iptaline karar verildiğinden dava açan belediyelerin tüzel kişiliklerinin devam ettiğinin tartışmasız olduğu gerekçesiyle dava konusu Genelgenin davacı Belediye yönünden iptaline karar verilmiştir.

                Davalı idare, anılan kararı temyiz etmekte ve bu aşamada Daire kararının yürütülmesinin durdurulmasını istemektedir.

                  3.7.2005 günlü ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 11. maddesinde; nüfusu 2.000'in altına düşen belediyelerin, Danıştayın görüşü alınarak İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine müşterek kararname ile köye dönüştürülecekleri öngörülmüşken, 22.3.2008 günlü, 26824 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan 6.3.2008 günlü ve 5747 sayılı "Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında; "Ekli (44) sayılı listede adları yazılı belediyelerin tüzel kişilikleri, ilk genel mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürülmüştür. " düzenlemesine yer verilmiştir. Böylece 5393 sayılı Yasa'yla belirlenen olağan yöntemin dışına çıkılarak 862 belediyenin tüzel kişilikleri yasaya eklenen listede sayılmak suretiyle köye dönüştürülmüştür.

                Anılan Yasaya dayanılarak İçişleri Bakanlığı'nca hazırlanan dava konusu Genelge ile de; köye dünüştürülen belediyelerin Yasanın yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde 5393 sayılı Belediye Kanununun 8. maddesindeki usule bağlı olmaksızın bağlı oldukları il veya ilçe belediyesine mahalle olarak katılma isteminde bulunabilecekleri, katılma işleminin gerçekleşmesi için katılacak belediye ile katılınacak il veya ilçe belediyelerinin sınırları arasında başka bir belediye veya köyün bulunmaması ve aralarındaki mesafenin meskün sahadan meskün sahaya on kilometreden fazla olmamasının gerektiği; 5747 sayılı Yasaya ekli (44) sayılı listede yer alan belediyeler arasında birleşme ve katılma işlemlerinin yapılamayacağı; mahalle veya köye dönüşmüş belediyelerin tüzel kişiliği, organları, hakları, yetkileri ve görevlerinin ilk mahalli idareler seçimlerine kadar devam edeceği; bu belediyelerin personel istihdamı konusunda Bakanlığa yapacakları izin başvurularında il özel idarelerinden alınacak izin belgesinin başvuru evrakına ekleneceği; tüzel kişiliği ilk genel mahalli idareler seçimlerine kadar devam edecek belediyelerin yeni nazım ve uygulama imar planı yaptırmayacakları, mevcut planlarda yapılması gereken zorunlu değişiklikler ile ifraz, tevhit, parselasyon, yola terk ve yoldan ihdas gibi imar uygulamasının il özel idaresinin onayı ile yapılacağı; tasfiye işlemlerinin yürütülmesi için illerde tasfiye komisyonunun kurulacağı; tüzel kişiliği ilk mahalli idareler seçimlerine kadar devam edecek belediyelerin 2009 yılında seçimlerin yapılacağı döneme kadar üç aylık bütçe yapacakları öngörülmektedir.

                Yukarıda içeriği açıklanan dava konusu genelge, ilk genel mahalli idareler seçiminden itibaren köye dönüştürülecek belediyelerin seçime kadar geçecek süre içinde uymaları gereken kuralları gösteren düzenleyici işlem niteliğini taşımakta olup; temyizen incelenen kararda belirtilenin aksine, anılan genelgenin iptali istemiyle açılan bu davanın, nüfus sayımı sonuçlarına karşı açılan davalar kapsamında sayılmasına olanak görülmemektedir.

           862 belediyeyi köye dönüştüren 5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin 1. fıkrası, Anayasa Mahkemesinin 6.12.2008 günlü, 27076 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 31.10.2008 günlü, E:2008/34, K:2008/153 sayılı kararıyla;

             1-  Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar,

             2-  Yasa’nın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000’in  üzerine çıkanlar,

             3- “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önerisi ve Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm koruma  ve gelişim bölgeleri” kapsamında alanlar ile  “Bayındırlık ve İskân  Bakanlığı’nca saptanan 2008 yılı  turizm öncelikli yöreler “ listesinde   yer alanlar, 

             yönünden Anayasa’ya aykırı bulunarak kısmen iptal edilmiştir.

                Dava konusu edilen genelgenin dayanağını oluşturan yasa hükmünün kısmen iptal edilmesi nedeniyle öncelikle iptal kararından sonra yasa hükmünün ne şekilde uygulanacağının; ayrıca Anayasa Mahkemesinin iptal kararında nüfus sayım sonuçlarına karşı iptal davası açan belediyelerin, bu davalar sonuçlanmadan köye dönüştürelemeyeceği belirtildiğinden, belediyelerce nüfus belirleme işlemlerine karşı hangi tarihten itibaren dava açılabileceğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu konular iki ayrı bölümde irdelenecektir.

                I- Anayasa Mahkemesince kısmen iptal edilen 5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesi 1. fıkrasının uygulanması:

                Onikinci Daire Başkanı Yücel Irmak, Onuncu Daire Başkanı Mehmet Ünlüçay, İkinci Daire Başkanı Kamuran Erbuğa, Altıncı Daire Üyesi Nazlı Koçer, Beşinci Daire Üyesi Günay Erden, İkinci Daire Üyesi Ayfer Özdemir, Onüçüncü Daire Üyesi Zümrüt Öden, Onuncu Daire Üyesi Nüket Yoklamacıoğlu, Beşinci Daire Üyesi Hayrettin Kadıoğlu, Onuncu Daire Üyesi İbrahim Berberoğlu, Onbirinci Daire Üyesi Hüseyin Poroy ve Onuncu Daire Üyesi Tülin Özdemir'in;

                "Anayasa'nın 123. maddesine göre yasayla veya yasanın verdiği yetkiye dayanılarak tesis edilen idari işlemle kurulan kamu tüzel kişiliğinin niteliği de, yasanın tanıdığı yetki kullanılarak idari işlemle değiştirileceği gibi; çıkarılacak bir yasayla da değiştirilebilir. Elbette kamu tüzel kişiliğinin niteliğini değiştiren idari işlem ve yasal düzenlemede, hangi kamu tüzel kişisi hakkında ne şekilde nitelik değişikliğine gidildiğinin açıkça belirtilmesi zorunludur. Hangi kamu tüzel kişisinin niteliğinin ne şekilde değiştirildiğini yeterince açıklamayan idari işlemin veya yasal düzenlemenin hukuki sonuç doğurduğundan söz edilemez.

                Nitekim 5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesi 1. fıkrasında da, 862 belediye köye dönüştürülürken, belediyelerin isimleri yollamada bulunulan  44 sayılı listede tek tek sayılmıştır. Anılan Yasa hükmünün ve dolayısıyla 44 sayılı listenin Anayasa Mahkemesi tarafından kısmen iptal edilmesinden sonra ise, belediye isimleri belirtilip, hangi belediyeler yönünden iptal kararı verildiği ortaya konulmadığından, köye dönüştürülecek belediyeleri tespit etmek olanaksız hale gelmiştir.

                Yasa hükmünü kısmen iptal eden Anayasa Mahkemesi Kararında, Yasaya ekli 44 sayılı listede gösterilen belediyelerden, nüfus belirleme işlemlerine karşı yasal süresi içinde dava açanlar, 22.3.2008 tarihinden önce katılma işlemi ile nüfusu 2000'in üzerine çıkanlar, turizm bölge, alan ve merkezlerinde kalanlar ile turizm öncelikli yöreler listesinde yer alanlar yönünden iptal kararı verildiği belirtilmektedir. Fakat kararda yapılan tasnif, somut verilere dayalı olmaması nedeniyle yeterince açık değildir.862 belediyeden nüfus belirleme işlemlerine karşı dava açan belediyelerden söz edildiği halde kaç belediyenin dava açtığı, kaçının açmadığı tespit edilmemiş ;böylece 44 sayılı listede yer alan belediyelerin tümünün nüfuslarının 2000'in altına düştüğü yolundaki nüfus belirleme işlemlerini dava konusu etmeleri halinde, üç kategoride değerlendirilmek istenilen belediyelerin tümünün "dava açanlar" kategorisine gireceği, sayılan kategoriler dışında da belediye kalmayacağı hususu göz ardı edilmiştir.

                Anayasa Mahkemesi kararından sonra ortaya çıkan bu yasal belirsizliğin, yargı kararı veya idare makamlarınca tesis edilecek işlemlerle giderilmeye çalışılması, yasama yetkisine müdahale sonucu doğuracak; hukuk karmaşasına yol açacaktır. Yargı organları veya idare makamları görev ve yetki alanları itibariyle, sadece ortaya çıkan yasal belirsizliği tespit edebilirler.  Söz konusu yasal belirsizlik, Anayasa Mahkemesi kararlarının asıl muhatabı yasama organınca çıkarılacak yeni bir yasal düzenlemeyle giderilebilir.

                Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi kararından sonra 5747 sayılı Yasa'nın Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ve yollamada bulunulan (44) sayılı listenin, Türkiye Büyük Millet Meclisince iptal gerekçeleri gözetilerek yeni bir yasama tasarrufunda bulunulmadan uygulanmasının olanaksız hale geldiği, dolayısıyla (44) sayılı listenin yeniden düzenlenmesine kadar listede yer alan 862 belediyenin tüzel kişiliklerinin devam ettiğinin kabulü gerektiği" yolundaki karşı oylarına karşılık; Anayasa Mahkemesi kararının, (44) sayılı listede yer alan tüm belediyeler için iptal hükmünü içermediği ve Anayasa Mahkemesince Yasanın gerekçede belirtilenler yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline, bu kapsam dışında kalanlar yönünden ise Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine karar verildiğinden, (44) sayılı listenin uygulanamaz hale geldiğinin kabulünün Anayasa Mahkemesi kararının redde ilişkin kısmını etkisiz kılacağı, kaldı ki 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesinin ikinci fıkrasında, "Ancak, başvuru, kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya İçtüzüğün sadece belirli madde veya hükümleri aleyhinde yapılmış olup da, bu belirli madde veya hükümlerin iptali kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya İçtüzüğün bazı hükümlerinin veya tamamının uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, Anayasa Mahkemesi, keyfiyeti gerekçesinde belirtmek şartıyla, kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya İçtüzüğün bahis konusu öteki hükümlerinin veya tümünün iptaline karar verebilir." hükmüne yer verildiğinden Anayasa Mahkemesince kimi belediyeler yönünden verilen iptal kararının (44) sayılı listeyi (Söz konusu liste kanun metninin bir parçasıdır.) uygulanamaz hale getirdiği konusunda karar verme yetki ve görevinin Anayasa Mahkemesine ait olduğu, Anayasa Mahkemesince bu yönde bir karar verilmemiş olması karşısında (44) sayılı listenin uygulanma kabiliyetinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.

                II- Nüfus belirleme işlemlerine karşı açılacak idari davalarda dava açma süresi:

                Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı Anayasanın 153. maddesinin son fıkrasında açıkça kurala bağlanmıştır. Bu kural gereği Anayasa Mahkemesi kararlarının sadece hüküm fıkraları değil, hükme dayanak oluşturan temel gerekçeleri de bağlayıcıdır.

                5747 sayılı Yasanın geçici  1. maddesinin 1. fıkrasını kısmen iptal eden Anayasa Mahkemesi kararı da, hüküm fıkrası ve dayandığı temel gerekçesi yönünden bağlayıcı bulunmaktadır. Ancak anılan kararda, gerekçe oluşturulurken Anayasaya uygunluk denetiminin niteliği gereği yapılan tespit ve belirlemelerin, söz konusu yasal düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihteki maddi ve hukuki durumu yansıttığı göz ardı edilmeden; yasal düzenlemenin kısmen iptali üzerine doğan hukuki durumun kararın Resmi Gazete'de yayımı üzerine ayrıca değerlendirilmesi gerekir.

                Anayasa Mahkemesinin nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar yönünden verdiği iptal kararı, kararın "Yasa'nın Geçici 1. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi" başlıklı bölümünde yer alan " Hukuk devletinin sağladığı hukuk güvenliğinden yararlanarak ve yasaların kendilerine verdiği bir hakkı kullanarak tüzel kişiliklerinin köye dönüştürülmesine esas alınan nüfus sayımı sonuçlarının gerçeği yansıtmadığından bahisle, 5747 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla nüfuslarının 2.000'in üzerinde olduğunu ileri sürerek idari dava açan belediyelerin tüzel kişiliklerinin, açtıkları davaların sonucu beklenilmeden köye dönüştürülmesi Anayasa'da belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Bu nedenle, geçici 1. maddenin (1) numaralı fıkrasının bu belediyeler yönünden iptali gerekir." gerekçesine dayanmaktadır. Kararda yer alan Anayasaya aykırılığı belirleyen temel gerekçe oluşturulurken de nüfus belirleme işlemlerinin, belediyelere yazılı olarak bildirilmediğinden, haberdar olan belediyelerce yasanın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce ve sonra açılmış idari davalar olduğundan söz edilmiş; bu bağlamda, yasal düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bir belirleme yapılarak "2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7. maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu ve bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde ise ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı kurala bağlanmıştır. Buradaki "yazılı bildirim" sözcüğü ile ilgilisinin, idari uyuşmazlığa yol açan işlemin içeriğinden haberdar edilmesi amaçlanmış olup, ilgilinin haberdar olması, tebliğ, ilan veya ıttıla edilmeyle gerçekleşecektir.

                Adrese dayalı nüfus sayım sonuçlarının, ilgili belediyelere yazılı  olarak bildirilmediği, Resmi Gazete'de yayımlanmadığı dikkate alındığında, ilgili belediyelerin, kendilerine ilişkin nüfus sonuçlarından, en geç 5747 sayılı Yasa'nın Resmi Gazete'de yayımlandığı 22.3.2008 tarihi itibarıyla haberdar olduklarının ve idari dava açma sürelerinin de bu tarih itibariyle başlayacağının kabulü gerekir" açıklamasına yer verilmiştir.

                5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin 1. fıkrası, "Ekli (44) sayılı listede adları yazılı belediyelerin tüzel kişilikleri, ilk genel mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürülmüştür." hükmünü içermekte; köye dönüştürülen belediyelerin nüfuslarının 2000 in altında kaldığı şeklinde bir ifadeye yer vermemektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de, yasa koyucunun, 31.12.2007 tarihi itibariyle gerçekleştirilen nüfus sayım sonuçlarına göre nüfusu 2000'in altına düşen belde belediyelerini köye dönüştürmeyi amaçladığının yasanın genel gerekçesinden ve 30.10.2008 tarihinde Mahkemeye yapılan sözlü açıklamalardan anlaşıldığını kararında belirtmektedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'nin, nüfus sayım sonuçlarına karşı idari dava açma süresinin Yasanın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden itibaren başlayacağı yolunda yaptığı belirlemenin, yasanın gerekçesini öğrenip, bu şekilde nüfus belirleme işlemlerinden bilgi edinen belediyelerle sınırlı olduğunun kabulü zorunludur. Zira kendilerine yazılı bildirim yapılmayan belediyelerin, metninde nüfus sayım sonuçlarına hiçbir şekilde yer vermeyen yasal düzenlemenin 22.3.2008 tarihinde Resmi Gazete'de yayımı üzerine, nüfus belirleme işlemlerinden bilgi edindikleri düşünülemez.

                Esasen idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kuralı, Anayasanın 125. maddesinde yer almıştır.Bu kural idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna başvurmalarına olanak sağlama amacını taşımaktadır.  

                Anayasanın 40. maddesinde 2001 yılında 4709 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle konulan, "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirlemek zorundadır" kuralı ile de, idareye, haklarında işlem tesis ettiği ilgiliye hangi mahkemede dava açabileceğini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.

                Yazılı bildirim esas olmakla birlikte, idari işlemin niteliği ve hukuki sonuçları itibariyle öğrenilip, bilgi edinilmesinin (ıttılanın) yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracağı, dava açma süresine başlangıç alınacağı Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir. Bu istisnai durumun kabulü, bilgi edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması, idari işlemin niteliği ve doğurduğu hukuki sonuç itibariyle davacılar tarafından öğrenildiğinin kanıtlanması koşuluna bağlı olup; bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği açılan idari davada idari yargı merciince karara bağlanabilir. Bir başka deyişle her tür bilgi edinmenin (ıttılanın) idari dava açma süresine başlangıç alınacağı şeklindeki genel bir kabul, Anayasının 125. maddesi ve 2577 sayılı  Yasayla bağdaşmamaktadır.

                Öte yandan Anayasa Mahkemesinin verdiği kararda, iptal kararının ve bu kararın Resmi Gazete'de yayınlanmasının idari dava açma süresi yönünden doğuracağı hukuki sonuç doğal olarak irdelenmemiştir. Belirtilen hususun irdelenmesi görev ve yetkisi, idari yargı merciine aittir.

                Öncelikle yasal düzenlemenin kısmen iptali ve bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanması, nüfus belirleme işlemlerine karşı dava açan belediyelerin köye dönüştürülemeyeceği şeklinde yeni bir hukuki durum ortaya koymuş; ayrıca kendilerine yazılı bildirim yapılmayan belediyelerin nüfus belirleme işlemlerinden bilgi edinmelerine, köye dönüşmeden dava açmalarına olanak sağlamıştır.

                5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinde köye dönüştürülen belediyelerin nüfus sayım sonuçlarından sözedilmemesi, 862 belediyenin nüfusunun 2000'in altında kaldığının Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 31.12.2007 tarihi itibariyle belirlendiğinin Anayasa Mahkemesince Yasanın gerekçesi ve Mahkemeye yapılan sözlü açıklamayla tespit edilip, bu hususa kararda yer verilmesi karşısında; haberdar olmamaları nedeniyle dava açmayan belediyelerin nüfus belirleme işlemlerini nitelikleri ve hukuki sonuçları itibariyle anılan kararın Resmi Gazete'de yayımlanması üzerine öğrendikleri, böylece yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracak biçimde bilgi edindikleri sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla nüfus sayım sonuçları işlemlerine karşı daha önce dava açmamış olan belediyelerin Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete'de yayımı üzerine 2577 sayılı Yasanın 7.  maddesine göre altmış gün içinde dava açmaları mümkündür. 

                 Sonuç olarak, davaya konu edilen Genelgenin dayanağı 5747 sayılı Yasa'nın Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Anayasa Mahkemesince  kısmen iptal  edilmiş olması ve böylece Genelgenin yasal dayanaktan yoksun kalması, ayrıca davacı belediyenin nüfus sayım sonucuna karşı Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete'de yayımlandığı 6.12.2008 tarihinden itibaren iptal davası açma hakkı bulunması ve bu davayı açması halinde tüzel kişiliğinin ilk mahalli idareler seçimlerinde sona ermeyecek olması karşısında, ilk genel mahalli idareler seçimlerinde tüzel kişiliği sona erecek belediyelerin tasfiye sürecine yönelik açıklamalarda bulunan Genelgenin davacı Belediye yönünden iptali yolundaki  Danıştay Sekizinci Daire kararı sonucu itibariyle hukuka uygun bulunmaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, davanın durumu ve uyuşmazlığın özelliğine göre, temyiz dilekçesinde öne sürülen hususların Danıştay Sekizinci Dairesince verilen 19.12.2008 günlü, E:2008/4826, K:2008/8384 sayılı kararın yürütülmesinin durdurulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin yürütmenin durdurulması isteminin yukarıda belirtilen gerekçeyle reddine, 2577 sayılı Yasanın 27/4. maddesi gereğince davalı idareye tebligatın memur eliyle yapılmasına,  29.12.2008 gününde esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

 

 

 

G E R E K Ç E D E    K A R ? I    O Y

  

                X- Danıştay Sekizinci Daire kararının; davacı belediye tarafından nüfus sayımı sonuçlarının gerçeği yansıtmadığından bahisle 5747 sayılı Yasanın uygulanmasına ilişkin Genelgenin iptali istemiyle açılan bu davanın da Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen adrese dayalı nüfus sayımı sonucuna karşı açılan davalar kapsamında olduğunun kabulü yolundaki gerekçesinin hukuka uygun bulunduğu görüşüyle, kararın aksi  yöndeki gerekçesine katılmıyoruz.

 

 

K A R ? I    O Y

 

                 XX-  İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan 1.5.2008 günlü, 2008/34 sayılı "5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Uygulanmasına İlişkin Genelge"nin iptali istemiyle açılan davada; Danıştay Sekizinci Dairesince verilen ve dava konusu Genelgenin davacı Belediyeye hasren iptaline ilişkin bulunan 19.12.2008 günlü, E:2008/4826, K:2008/8384 sayılı kararı, davalı idare  temyiz etmekte ve  yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini  istemektedir.

                Anayasa Mahkemesi, 5747 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasını, Yasaya ekli 44 sayılı listede gösterilen belediyelerden,

              1-  Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına karşı yasal süresi içinde iptal davası açanlar,

              2- Yasa’nın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000’in  üzerine çıkanlar,

              3- “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önerisi ve Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri” kapsamında kalanlar ile  “Bayındırlık ve İskân  Bakanlığı’nca saptanan 2008 yılı  turizm öncelikli yöreler “ listesinde yer alanlar,

                yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 44 sayılı listede kalan bölümün Anayasa 'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE karar vermiştir.

                Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasında, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı öngörülmüştür.

                Öte yandan; yargı kararlarının gerekçeleriyle birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim gerek Anayasa Mahkemesi gerekse Danıştayın konuya ilişkin kararlarıyla, Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının sonuçlarının yanında hükme esas alınan  gerekçelerinin de bağlayıcı olduğu kabul edilmiştir.

                Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin 5747 sayılı Yasa'nın Geçici 1. maddesinin  (1) numaralı fıkrası konusunda  verdiği kararın gerekçesiyle birlikte değerlendirilmesi zorunludur.

                Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinde;

             "2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu ve bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde ise ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı kurala bağlanmıştır. Buradaki “yazılı bildirim” sözcüğü ile ilgilisinin, idari uyuşmazlığa yol açan işlemin içeriğinden haberdar edilmesi amaçlanmış olup, ilgilinin haberdar olması, tebliğ, ilan veya ıttıla edilmeyle gerçekleşecektir.

             Adrese dayalı nüfus sayım sonuçlarının, ilgili belediyelere yazılı olarak bildirilmediği, Resmî Gazete’de yayımlanmadığı dikkate alındığında, ilgili belediyelerin, kendilerine ilişkin nüfus sonuçlarından, en geç 5747 sayılı Yasa’nın Resmî Gazete’de yayımlandığı 22.3.2008 tarihi itibarıyla haberdar olduklarının ve idari dava açma sürelerinin de bu tarih itibarıyla başlayacağının kabulü gerekir.

             Hukuk devletinin sağladığı hukuk güvenliğinden yararlanarak ve yasaların kendilerine verdiği bir hakkı kullanarak, tüzel kişiliklerinin köye dönüştürülmesine esas alınan nüfus sayım sonuçlarının gerçeği yansıtmadığından bahisle, 5747 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla nüfuslarının 2.000’in üzerinde olduğunu ileri sürerek idari dava açan belediyelerin tüzel kişiliklerinin, açtıkları davaların sonucu beklenilmeden köye dönüştürülmesi ile Yasa’nın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000’in üzerine çıkan belediyelerin tüzel kişiliklerinin  köye dönüştürülmesi Anayasa’da belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Bu nedenle, geçici 1. maddenin (1) numaralı fıkrasının bu belediyeler yönünden iptali gerekir."

              denilmektedir.

                Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin en geç 22.3.2008 tarihinden itibaren 60 gün içinde adrese dayalı nüfus sayım sonuçlarının iptali istemiyle Türkiye İstatistik Kurumu'na karşı iptal davası açanlar yönünden (44) sayılı listenin iptaline karar verdiği açıktır.

                Uyuşmazlığın incelenmesine geçilmeden önce belirtmek gerekir ki, bu davanın konusu, nüfus sayımı sonucuna ilişkin olmayıp; 5747 sayılı Yasanın uygulanması yolundaki Genelgenin iptali istemine ilişkin olduğundan Daire tarafından davanın aynı zamanda nüfus sayımı sonucuna karşı açılmış bir dava olarak nitelendirilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.

                İşin esasına gelince;

                İdari işlemler hakkında uyuşmazlıkların niteliğine göre farklı idari dava açma sürelerinin başlayacağı, nitekim Daire kararında da belirtildiği üzere yeni hukuki durumların ortaya çıkması halinde açılacak iptal davalarının süresinde kabul edilmesi gerektiği tartışmasızdır. Ancak, bütün bu hususlar, nüfus sayım sonucuna karşı açılacak bir iptal davasında tartışılıp değerlendirilmelidir. Genelgenin ipali istemiyle açılan bu davada ise, bir süre sorunu bulunmamaktadır. Davada, 5747 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Anayasa Mahkemesince hangi nedenle iptal edildiği saptanmalı ve bu iptal kararı karşısında somut uyuşmazlık çözümlenmelidir. Yukarıda da belirtildiği üzere, Anayasa Mahkemesi 22.3.2008 tarihini esas alarak iptal kararı verdiğinden uyuşmazlık çözümlenirken bu sınırlamanın dışına çıkılmamalıdır.

                 Davacı belediye tarafından nüfus sayım sonuçlarına karşı en geç 22.3.2008 tarihinden itibaren 60 günlük sürede  bir dava açılmadığı gibi nüfusunun katılmalar ile 22.3.2008 tarihi itibariyle 2000'in üzerine çıktığı yolunda bir iddiada da bulunulmadığı anlaşıldığından, tüzel kişiliğinin ilk mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere köye dönüştürüleceği  açıktır.

                Öte yandan, yukarıda da değinildiği gibi Anayasa Mahkemesinin kararı ile (44) sayılı liste 22.3.2008 tarihinden itibaren süresi içinde nüfus sayımı sonucunun iptali istemiyle Türkiye İstatistik Kurumuna karşı dava açan belediyeler yönünden iptal edilmiş, bu kapsam dışında kalan belediyeler yönünden ise iptal istemi reddedilmiş bulunduğundan, Anayasa Mahkemesi kararının  Resmi Gazete'de yayımından itibaren yasal süresi içinde iptal davası açan belediyelerin de köye dönüştürülemeyeceğinin kabulü Anayasa Mahkemesi kararının (44) sayılı listenin kimi belediyeler yönünden reddine ilişkin kısmını uygulanamaz hale getirecektir.

                Bu durumda, 5747 sayılı Yasa'nın uygulanması konusunda açıklamalar yapan Genelgeye karşı açılan davanın reddine karar  verilmesi gerekirken, Genelgenin davacı Belediye yönünden iptalinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

                Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin Daire kararına yönelik yürütmenin durdurulması isteminin kabulü gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.



5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin 1. fıkrası, "Ekli (44) sayılı listede adları yazılı belediyelerin tüzel kişilikleri, ilk genel mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürülmüştür." hükmünü içermekte; köye dönüştürülen belediyelerin nüfuslarının 2000 in altında kaldığı şeklinde bir ifadeye yer vermemektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de, yasa koyucunun, 31.12.2007 tarihi itibariyle gerçekleştirilen nüfus sayım sonuçlarına göre nüfusu 2000'in altına düşen belde belediyelerini köye dönüştürmeyi amaçladığının yasanın genel gerekçesinden ve 30.10.2008 tarihinde Mahkemeye yapılan sözlü açıklamalardan anlaşıldığını kararında belirtmektedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'nin, nüfus sayım sonuçlarına karşı idari dava açma süresinin Yasanın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden itibaren başlayacağı yolunda yaptığı belirlemenin, yasanın gerekçesini öğrenip, bu şekilde nüfus belirleme işlemlerinden bilgi edinen belediyelerle sınırlı olduğunun kabulü zorunludur. Zira kendilerine yazılı bildirim yapılmayan belediyelerin, metninde nüfus sayım sonuçlarına hiçbir şekilde yer vermeyen yasal düzenlemenin 22.3.2008 tarihinde Resmi Gazete'de yayımı üzerine, nüfus belirleme işlemlerinden bilgi edindikleri düşünülemez.

                Esasen idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kuralı, Anayasanın 125. maddesinde yer almıştır.Bu kural idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna başvurmalarına olanak sağlama amacını taşımaktadır.  

                Anayasanın 40. maddesinde 2001 yılında 4709 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle konulan, "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirlemek zorundadır" kuralı ile de, idareye, haklarında işlem tesis ettiği ilgiliye hangi mahkemede dava açabileceğini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.

                Yazılı bildirim esas olmakla birlikte, idari işlemin niteliği ve hukuki sonuçları itibariyle öğrenilip, bilgi edinilmesinin (ıttılanın) yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracağı, dava açma süresine başlangıç alınacağı Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir. Bu istisnai durumun kabulü, bilgi edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması, idari işlemin niteliği ve doğurduğu hukuki sonuç itibariyle davacılar tarafından öğrenildiğinin kanıtlanması koşuluna bağlı olup; bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği açılan idari davada idari yargı merciince karara bağlanabilir. Bir başka deyişle her tür bilgi edinmenin (ıttılanın) idari dava açma süresine başlangıç alınacağı şeklindeki genel bir kabul, Anayasının 125. maddesi ve 2577 sayılı  Yasayla bağdaşmamaktadır.

                Öte yandan Anayasa Mahkemesinin verdiği kararda, iptal kararının ve bu kararın Resmi Gazete'de yayınlanmasının idari dava açma süresi yönünden doğuracağı hukuki sonuç doğal olarak irdelenmemiştir. Belirtilen hususun irdelenmesi görev ve yetkisi, idari yargı merciine aittir.

                Öncelikle yasal düzenlemenin kısmen iptali ve bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanması, nüfus belirleme işlemlerine karşı dava açan belediyelerin köye dönüştürülemeyeceği şeklinde yeni bir hukuki durum ortaya koymuş; ayrıca kendilerine yazılı bildirim yapılmayan belediyelerin nüfus belirleme işlemlerinden bilgi edinmelerine, köye dönüşmeden dava açmalarına olanak sağlamıştır.

                5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinde köye dönüştürülen belediyelerin nüfus sayım sonuçlarından sözedilmemesi, 862 belediyenin nüfusunun 2000'in altında kaldığının Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 31.12.2007 tarihi itibariyle belirlendiğinin Anayasa Mahkemesince Yasanın gerekçesi ve Mahkemeye yapılan sözlü açıklamayla tespit edilip, bu hususa kararda yer verilmesi karşısında; haberdar olmamaları nedeniyle dava açmayan belediyelerin nüfus belirleme işlemlerini nitelikleri ve hukuki sonuçları itibariyle anılan kararın Resmi Gazete'de yayımlanması üzerine öğrendikleri, böylece yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracak biçimde bilgi edindikleri sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla nüfus sayım sonuçları işlemlerine karşı daha önce dava açmamış olan belediyelerin Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete'de yayımı üzerine 2577 sayılı Yasanın 7.  maddesine göre altmış gün içinde dava açmaları mümkündür. 

                 Sonuç olarak, davaya konu edilen Genelgenin dayanağı 5747 sayılı Yasa'nın Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Anayasa Mahkemesince  kısmen iptal  edilmiş olması ve böylece Genelgenin yasal dayanaktan yoksun kalması, ayrıca davacı belediyenin nüfus sayım sonucuna karşı Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete'de yayımlandığı 6.12.2008 tarihinden itibaren iptal davası açma hakkı bulunması ve bu davayı açması halinde tüzel kişiliğinin ilk mahalli idareler seçimlerinde sona ermeyecek olması karşısında, ilk genel mahalli idareler seçimlerinde tüzel kişiliği sona erecek belediyelerin tasfiye sürecine yönelik açıklamalarda bulunan Genelgenin davacı Belediye yönünden iptali yolundaki  Danıştay Sekizinci Daire kararı sonucu itibariyle hukuka uygun bulunmaktadır.





Bu haberin geldigi yer: Imar Hukukcusu
http://www.imarhukukcusu.com

Bu haber icin adres:
http://www.imarhukukcusu.com/modules.php?name=News&file=article&sid=1716