İçişleri
Bakanlığı`nın 1.5.2008 günlü, 2008/34 sayılı "5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun Uygulanmasına İlişkin Genelge"sinin iptali istemiyle açılan
davada, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen ve dava konusu Genelgenin davacı
Belediye yönünden iptaline ilişkin bulunan 19.12.2008 günlü, E:2008/4826,
K:2008/8384 sayılı kararın yürütülmesinin durdurulması isteminin gerekçeli
olarak reddine ilişkin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu`nun 29.12.2008
günlü,
E:2008/3456 sayılı kararı.
T.C.
D A N I ? T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ
KURULU
Esas No: 2008/3456
Temyiz Eden ve Yürütmenin Durdurulması
İsteminde Bulunan (Davalı) :
İçişleri Bakanlığı-ANKARA
Karşı Taraf (Davacı)
: Kovanlık Belediye Başkanlığı
Vekili
: Av.
İstemin Özeti
: Danıştay Sekizinci Dairesince verilen 19.12.2008 günlü, E:2008/4826,
K:2008/8384 sayılı karara karşı, davalı idare temyiz isteminde bulunmakta ve bu
aşamada Daire kararının yürütülmesinin durdurulmasını istemektedir.
Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi: Yürütmenin
durdurulması isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı ... Düşüncesi : Temyiz
dilekçesinde ileri sürülen nedenler, temyiz edilen kararın yürütülmesinin
durdurulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 52 nci maddesi uyarınca istemin reddi gerekeceği
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca gereği
görüşüldü:
Dava, İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan 1.5.2008 günlü,
2008/34 sayılı "5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe
Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Uygulanmasına
İlişkin Genelge"nin iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Sekizinci Dairesinin 19.12.2008 günlü, E:2008/4826, K:2008/8384 sayılı
kararıyla; 22.3.2008 günlü, 26824 sayılı (Mükerrer) Resmi Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe konulan 5747 sayılı Yasanın Geçici 1. madddesinin (1) numaralı
fıkrasıyla, ekli 44 sayılı listede adları yazılı olan 862 belediyenin tüzel
kişiliklerinin ilk genel mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere
kaldırılarak köye dönüştürüldüğü, Anayasa Mahkemesinin 6.12.2008 günlü, 27076
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 31.10.2008 günlü, K:2008/153 sayılı kararıyla,
5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Yasaya ekli 44
sayılı listede gösterilen belediyelerden; Türkiye İstatistik Kurumu tarafından
gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde
iptal davası açanlar, Yasanın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393
sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000'in
üzerine çıkanlar ve Kültür ve Turizm Bakanlığının önerisi ve Bakanlar Kurulu
kararı ile ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri kapsamında kalanlar ile Bayındırlık ve İskan
Bakanlığınca saptanan 2008 yılı turizm öncelikli yöreler listesinde yer alanlar
yönünden Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, 44 sayılı listenin kalan
bölümünün ise Anayasaya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine karar
verildiği, Anayasa Mahkemesinin belirtilen kararında adrese dayalı nüfus sayımı
sonuçlarının ilgili belediyelere yazılı olarak bildirilmediği ve Resmi Gazete'de
de yayımlanmadığı dikkate alındığında ilgili belediyelerin kendilerine ilişkin
nüfus sonuçlarından en geç 5747 sayılı Yasanın Resmi Gazete'de yayımlandığı
22.3.2008 tarihi itibariyle haberdar olduklarının ve idari dava açma süresinin
de bu tarih itibariyle başlayacağınnın kabulü gerektiği belirtildiğinden açılan
iptal davalarına ait süre sorununun irdelenmesinin gerektiği, olağan prosedür
yerine nüfusu 2000'in altına düşen belediyelerin tüzelkişiliklerinin sona
erdirilerek köye dönüştürülmelerinin 5747 sayılı Yasaya ekli listede sayma
suretiyle yapıldığından ve ilgili belediyelerin yasaya karşı doğrudan dava açma
hakkı bulunmadığından bu belediyelerin ancak Yasanın uygulanmasına ilişkin
idari işlemlere karşı iptal davası açabileceklerinin kuşkusuz olduğu, açılacak
iptal davalarında süre sorununun ise 2577 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde
değerlendirilmesi gerektiği, öte yandan Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu
kararındaki iptal gerekçesiyle yeni bir hukuki durum ortaya çıktığından Anayasa
Mahkemesinin gerekçeli kararının Resmi Gazete'de yayımı tarihinden itibaren 2577
sayılı Yasada belirtilen esas ve usuller çerçevesinde açılacak davaları da
süresinde kabul etmenin hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu, Yasa Koyucu
tarafından nüfusu 2000'in altına düşen belediyelerin tüzelkişilikleri sona
erdirilerek köye dönüştürülmelerinde 5393 sayılı Yasada yer alan yönteme istisna
getirilerek olağan prosedür yerine liste halinde sayma suretiyle doğrudan yasa
çıkarma yolunun benimsendiği, bu itibarla davacı belediye tarafından nüfus
sayımı sonuçlarının gerçeği yansıtmadığından bahisle 5747 sayılı Yasanın
uygulanmasına ilişkin Genelgenin iptali istemiyle açılan bu davanın da Anayasa
Mahkemesi kararında belirtilen adrese dayalı nüfus sayımı sonucuna karşı açılan
davalar kapsamında olduğunun kabulü gerektiği, bu durumda Anayasa Mahkemesince
Genelgenin dayanağı 5747 sayılı Yasa'nın geçici 1. maddesinin (I) numaralı
fıkrasının Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı
nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar yönünden
iptaline karar verildiğinden dava açan belediyelerin tüzel kişiliklerinin devam
ettiğinin tartışmasız olduğu gerekçesiyle dava konusu Genelgenin davacı Belediye
yönünden iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare, anılan kararı temyiz etmekte ve bu aşamada Daire
kararının yürütülmesinin durdurulmasını istemektedir.
3.7.2005 günlü ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 11.
maddesinde; nüfusu 2.000'in altına düşen belediyelerin, Danıştayın görüşü
alınarak İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine müşterek kararname ile köye
dönüştürülecekleri öngörülmüşken, 22.3.2008 günlü, 26824 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe konulan 6.3.2008 günlü ve 5747 sayılı "Büyükşehir
Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun"un Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında; "Ekli
(44) sayılı listede adları yazılı belediyelerin tüzel kişilikleri, ilk genel
mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere kaldırılarak köye
dönüştürülmüştür. " düzenlemesine yer verilmiştir. Böylece 5393 sayılı Yasa'yla
belirlenen olağan yöntemin dışına çıkılarak 862 belediyenin tüzel kişilikleri
yasaya eklenen listede sayılmak suretiyle köye dönüştürülmüştür.
Anılan Yasaya dayanılarak İçişleri Bakanlığı'nca hazırlanan dava
konusu Genelge ile de; köye dünüştürülen belediyelerin Yasanın yayımı tarihinden
itibaren altı ay içinde 5393 sayılı Belediye Kanununun 8. maddesindeki usule
bağlı olmaksızın bağlı oldukları il veya ilçe belediyesine mahalle olarak
katılma isteminde bulunabilecekleri, katılma işleminin gerçekleşmesi için
katılacak belediye ile katılınacak il veya ilçe belediyelerinin sınırları
arasında başka bir belediye veya köyün bulunmaması ve aralarındaki mesafenin
meskün sahadan meskün sahaya on kilometreden fazla olmamasının gerektiği; 5747
sayılı Yasaya ekli (44) sayılı listede yer alan belediyeler arasında birleşme ve
katılma işlemlerinin yapılamayacağı; mahalle veya köye dönüşmüş belediyelerin
tüzel kişiliği, organları, hakları, yetkileri ve görevlerinin ilk mahalli
idareler seçimlerine kadar devam edeceği; bu belediyelerin personel istihdamı
konusunda Bakanlığa yapacakları izin başvurularında il özel idarelerinden
alınacak izin belgesinin başvuru evrakına ekleneceği; tüzel kişiliği ilk genel
mahalli idareler seçimlerine kadar devam edecek belediyelerin yeni nazım ve
uygulama imar planı yaptırmayacakları, mevcut planlarda yapılması gereken
zorunlu değişiklikler ile ifraz, tevhit, parselasyon, yola terk ve yoldan ihdas
gibi imar uygulamasının il özel idaresinin onayı ile yapılacağı; tasfiye
işlemlerinin yürütülmesi için illerde tasfiye komisyonunun kurulacağı; tüzel
kişiliği ilk mahalli idareler seçimlerine kadar devam edecek belediyelerin 2009
yılında seçimlerin yapılacağı döneme kadar üç aylık bütçe yapacakları
öngörülmektedir.
Yukarıda içeriği açıklanan dava konusu genelge, ilk genel mahalli idareler
seçiminden itibaren köye dönüştürülecek belediyelerin seçime kadar geçecek süre
içinde uymaları gereken kuralları gösteren düzenleyici işlem niteliğini
taşımakta olup; temyizen incelenen kararda belirtilenin aksine, anılan
genelgenin iptali istemiyle açılan bu davanın, nüfus sayımı sonuçlarına karşı
açılan davalar kapsamında sayılmasına olanak görülmemektedir.
862 belediyeyi köye dönüştüren 5747 sayılı Yasanın Geçici 1.
maddesinin 1. fıkrası, Anayasa Mahkemesinin 6.12.2008 günlü, 27076 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanan 31.10.2008 günlü, E:2008/34, K:2008/153 sayılı kararıyla;
1- Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese
dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar,
2- Yasa’nın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393
sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000’in
üzerine çıkanlar,
3- “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önerisi ve Bakanlar Kurulu
kararı ile ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri” kapsamında alanlar ile “Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı’nca saptanan 2008 yılı turizm öncelikli yöreler “ listesinde yer
alanlar,
yönünden Anayasa’ya aykırı bulunarak kısmen iptal edilmiştir.
Dava konusu edilen genelgenin dayanağını oluşturan yasa hükmünün
kısmen iptal edilmesi nedeniyle öncelikle iptal kararından sonra yasa hükmünün
ne şekilde uygulanacağının; ayrıca Anayasa Mahkemesinin iptal kararında nüfus
sayım sonuçlarına karşı iptal davası açan belediyelerin, bu davalar
sonuçlanmadan köye dönüştürelemeyeceği belirtildiğinden, belediyelerce nüfus
belirleme işlemlerine karşı hangi tarihten itibaren dava açılabileceğinin
belirlenmesi gerekmektedir. Bu konular iki ayrı bölümde irdelenecektir.
I- Anayasa Mahkemesince kısmen iptal edilen 5747 sayılı
Yasanın Geçici 1. maddesi 1. fıkrasının uygulanması:
Onikinci Daire Başkanı Yücel Irmak, Onuncu Daire Başkanı Mehmet
Ünlüçay, İkinci Daire Başkanı Kamuran Erbuğa, Altıncı Daire Üyesi Nazlı Koçer,
Beşinci Daire Üyesi Günay Erden, İkinci Daire Üyesi Ayfer Özdemir, Onüçüncü
Daire Üyesi Zümrüt Öden, Onuncu Daire Üyesi Nüket Yoklamacıoğlu, Beşinci Daire
Üyesi Hayrettin Kadıoğlu, Onuncu Daire Üyesi İbrahim Berberoğlu, Onbirinci Daire
Üyesi Hüseyin Poroy ve Onuncu Daire Üyesi Tülin Özdemir'in;
"Anayasa'nın 123. maddesine göre yasayla veya yasanın verdiği
yetkiye dayanılarak tesis edilen idari işlemle kurulan kamu tüzel kişiliğinin
niteliği de, yasanın tanıdığı yetki kullanılarak idari işlemle değiştirileceği
gibi; çıkarılacak bir yasayla da değiştirilebilir. Elbette kamu tüzel
kişiliğinin niteliğini değiştiren idari işlem ve yasal düzenlemede, hangi kamu
tüzel kişisi hakkında ne şekilde nitelik değişikliğine gidildiğinin açıkça
belirtilmesi zorunludur. Hangi kamu tüzel kişisinin niteliğinin ne şekilde
değiştirildiğini yeterince açıklamayan idari işlemin veya yasal düzenlemenin
hukuki sonuç doğurduğundan söz edilemez.
Nitekim 5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesi 1. fıkrasında da,
862 belediye köye dönüştürülürken, belediyelerin isimleri yollamada bulunulan
44 sayılı listede tek tek sayılmıştır. Anılan Yasa hükmünün ve dolayısıyla 44
sayılı listenin Anayasa Mahkemesi tarafından kısmen iptal edilmesinden sonra
ise, belediye isimleri belirtilip, hangi belediyeler yönünden iptal kararı
verildiği ortaya konulmadığından, köye dönüştürülecek belediyeleri tespit etmek
olanaksız hale gelmiştir.
Yasa hükmünü kısmen iptal eden Anayasa Mahkemesi Kararında,
Yasaya ekli 44 sayılı listede gösterilen belediyelerden, nüfus belirleme
işlemlerine karşı yasal süresi içinde dava açanlar, 22.3.2008 tarihinden önce
katılma işlemi ile nüfusu 2000'in üzerine çıkanlar, turizm bölge, alan ve
merkezlerinde kalanlar ile turizm öncelikli yöreler listesinde yer alanlar
yönünden iptal kararı verildiği belirtilmektedir. Fakat kararda yapılan tasnif,
somut verilere dayalı olmaması nedeniyle yeterince açık değildir.862 belediyeden
nüfus belirleme işlemlerine karşı dava açan belediyelerden söz edildiği halde
kaç belediyenin dava açtığı, kaçının açmadığı tespit edilmemiş ;böylece 44
sayılı listede yer alan belediyelerin tümünün nüfuslarının 2000'in altına
düştüğü yolundaki nüfus belirleme işlemlerini dava konusu etmeleri halinde, üç
kategoride değerlendirilmek istenilen belediyelerin tümünün "dava açanlar"
kategorisine gireceği, sayılan kategoriler dışında da belediye kalmayacağı
hususu göz ardı edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararından sonra ortaya çıkan bu yasal
belirsizliğin, yargı kararı veya idare makamlarınca tesis edilecek işlemlerle
giderilmeye çalışılması, yasama yetkisine müdahale sonucu doğuracak; hukuk
karmaşasına yol açacaktır. Yargı organları veya idare makamları görev ve yetki
alanları itibariyle, sadece ortaya çıkan yasal belirsizliği tespit edebilirler.
Söz konusu yasal belirsizlik, Anayasa Mahkemesi kararlarının asıl muhatabı
yasama organınca çıkarılacak yeni bir yasal düzenlemeyle giderilebilir.
Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi kararından sonra 5747 sayılı
Yasa'nın Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ve yollamada bulunulan
(44) sayılı listenin, Türkiye Büyük Millet Meclisince iptal gerekçeleri
gözetilerek yeni bir yasama tasarrufunda bulunulmadan uygulanmasının olanaksız
hale geldiği, dolayısıyla (44) sayılı listenin yeniden düzenlenmesine kadar
listede yer alan 862 belediyenin tüzel kişiliklerinin devam ettiğinin kabulü
gerektiği" yolundaki karşı oylarına karşılık; Anayasa Mahkemesi kararının, (44)
sayılı listede yer alan tüm belediyeler için iptal hükmünü içermediği ve Anayasa
Mahkemesince Yasanın gerekçede belirtilenler yönünden Anayasaya aykırı olduğuna
ve iptaline, bu kapsam dışında kalanlar yönünden ise Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin reddine karar verildiğinden, (44) sayılı listenin
uygulanamaz hale geldiğinin kabulünün Anayasa Mahkemesi kararının redde ilişkin
kısmını etkisiz kılacağı, kaldı ki 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesinin ikinci fıkrasında, "Ancak,
başvuru, kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya İçtüzüğün sadece belirli
madde veya hükümleri aleyhinde yapılmış olup da, bu belirli madde veya
hükümlerin iptali kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya İçtüzüğün bazı
hükümlerinin veya tamamının uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, Anayasa
Mahkemesi, keyfiyeti gerekçesinde belirtmek şartıyla, kanunun, kanun hükmünde
kararnamenin veya İçtüzüğün bahis konusu öteki hükümlerinin veya tümünün
iptaline karar verebilir." hükmüne yer verildiğinden Anayasa Mahkemesince kimi
belediyeler yönünden verilen iptal kararının (44) sayılı listeyi (Söz konusu
liste kanun metninin bir parçasıdır.) uygulanamaz hale getirdiği konusunda karar
verme yetki ve görevinin Anayasa Mahkemesine ait olduğu, Anayasa Mahkemesince bu
yönde bir karar verilmemiş olması karşısında (44) sayılı listenin uygulanma
kabiliyetinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.
II-
Nüfus belirleme işlemlerine karşı açılacak idari davalarda dava açma süresi:
Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı Anayasanın
153. maddesinin son fıkrasında açıkça kurala bağlanmıştır. Bu kural gereği
Anayasa Mahkemesi kararlarının sadece hüküm fıkraları değil, hükme dayanak
oluşturan temel gerekçeleri de bağlayıcıdır.
5747 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinin 1. fıkrasını kısmen
iptal eden Anayasa Mahkemesi kararı da, hüküm fıkrası ve dayandığı temel
gerekçesi yönünden bağlayıcı bulunmaktadır. Ancak anılan kararda, gerekçe
oluşturulurken Anayasaya uygunluk denetiminin niteliği gereği yapılan tespit ve
belirlemelerin, söz konusu yasal düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihteki maddi
ve hukuki durumu yansıttığı göz ardı edilmeden; yasal düzenlemenin kısmen iptali
üzerine doğan hukuki durumun kararın Resmi Gazete'de yayımı üzerine ayrıca
değerlendirilmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesinin nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi
içinde iptal davası açanlar yönünden verdiği iptal kararı, kararın "Yasa'nın
Geçici 1. Maddenin (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi" başlıklı bölümünde yer
alan " Hukuk devletinin sağladığı hukuk güvenliğinden yararlanarak ve
yasaların kendilerine verdiği bir hakkı kullanarak tüzel kişiliklerinin köye
dönüştürülmesine esas alınan nüfus sayımı sonuçlarının gerçeği yansıtmadığından
bahisle, 5747 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla nüfuslarının
2.000'in üzerinde olduğunu ileri sürerek idari dava açan belediyelerin tüzel
kişiliklerinin, açtıkları davaların sonucu beklenilmeden köye dönüştürülmesi
Anayasa'da belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Bu nedenle, geçici 1.
maddenin (1) numaralı fıkrasının bu belediyeler yönünden iptali gerekir."
gerekçesine dayanmaktadır. Kararda yer alan Anayasaya aykırılığı belirleyen
temel gerekçe oluşturulurken de nüfus belirleme işlemlerinin, belediyelere
yazılı olarak bildirilmediğinden, haberdar olan belediyelerce yasanın yürürlüğe
girdiği 22.3.2008 tarihinden önce ve sonra açılmış idari davalar olduğundan söz
edilmiş; bu bağlamda, yasal düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bir
belirleme yapılarak "2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7.
maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen
hallerde Danıştay'da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu ve bu sürenin,
idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı, ilanı gereken düzenleyici
işlemlerde ise ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı kurala
bağlanmıştır. Buradaki "yazılı bildirim" sözcüğü ile ilgilisinin, idari
uyuşmazlığa yol açan işlemin içeriğinden haberdar edilmesi amaçlanmış olup,
ilgilinin haberdar olması, tebliğ, ilan veya ıttıla edilmeyle gerçekleşecektir.
Adrese dayalı nüfus sayım sonuçlarının, ilgili belediyelere
yazılı olarak bildirilmediği, Resmi Gazete'de yayımlanmadığı dikkate
alındığında, ilgili belediyelerin, kendilerine ilişkin nüfus sonuçlarından, en
geç 5747 sayılı Yasa'nın Resmi Gazete'de yayımlandığı 22.3.2008 tarihi
itibarıyla haberdar olduklarının ve idari dava açma sürelerinin de bu tarih
itibariyle başlayacağının kabulü gerekir"
açıklamasına yer verilmiştir.
5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin 1. fıkrası, "Ekli (44)
sayılı listede adları yazılı belediyelerin tüzel kişilikleri, ilk genel mahalli
idareler seçiminden geçerli olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürülmüştür."
hükmünü içermekte; köye dönüştürülen belediyelerin nüfuslarının 2000 in altında
kaldığı şeklinde bir ifadeye yer vermemektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de,
yasa koyucunun, 31.12.2007 tarihi itibariyle gerçekleştirilen nüfus sayım
sonuçlarına göre nüfusu 2000'in altına düşen belde belediyelerini köye
dönüştürmeyi amaçladığının yasanın genel gerekçesinden ve 30.10.2008 tarihinde
Mahkemeye yapılan sözlü açıklamalardan anlaşıldığını kararında belirtmektedir.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'nin, nüfus sayım sonuçlarına karşı idari dava açma
süresinin Yasanın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden itibaren başlayacağı
yolunda yaptığı belirlemenin, yasanın gerekçesini öğrenip, bu şekilde nüfus
belirleme işlemlerinden bilgi edinen belediyelerle sınırlı olduğunun kabulü
zorunludur. Zira kendilerine yazılı bildirim yapılmayan belediyelerin, metninde
nüfus sayım sonuçlarına hiçbir şekilde yer vermeyen yasal düzenlemenin 22.3.2008
tarihinde Resmi Gazete'de yayımı üzerine, nüfus belirleme işlemlerinden bilgi
edindikleri düşünülemez.
Esasen idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı
bildirim tarihinden başlayacağı kuralı, Anayasanın 125. maddesinde yer
almıştır.Bu kural idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır
bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna
başvurmalarına olanak sağlama amacını taşımaktadır.
Anayasanın 40. maddesinde 2001 yılında 4709 sayılı Yasayla
yapılan değişiklikle konulan, "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi
kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirlemek zorundadır"
kuralı ile de, idareye, haklarında işlem tesis ettiği ilgiliye hangi mahkemede
dava açabileceğini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.
Yazılı bildirim esas olmakla birlikte, idari işlemin niteliği ve
hukuki sonuçları itibariyle öğrenilip, bilgi edinilmesinin (ıttılanın) yazılı
bildirimin sonuçlarını doğuracağı, dava açma süresine başlangıç alınacağı
Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir. Bu istisnai durumun kabulü, bilgi
edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması, idari işlemin niteliği ve
doğurduğu hukuki sonuç itibariyle davacılar tarafından öğrenildiğinin
kanıtlanması koşuluna bağlı olup; bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği açılan
idari davada idari yargı merciince karara bağlanabilir. Bir başka deyişle her
tür bilgi edinmenin (ıttılanın) idari dava açma süresine başlangıç alınacağı
şeklindeki genel bir kabul, Anayasının 125. maddesi ve 2577 sayılı Yasayla
bağdaşmamaktadır.
Öte yandan Anayasa Mahkemesinin verdiği kararda, iptal kararının
ve bu kararın Resmi Gazete'de yayınlanmasının idari dava açma süresi yönünden
doğuracağı hukuki sonuç doğal olarak irdelenmemiştir. Belirtilen hususun
irdelenmesi görev ve yetkisi, idari yargı merciine aittir.
Öncelikle yasal düzenlemenin kısmen iptali ve bu kararın Resmi
Gazete'de yayımlanması, nüfus belirleme işlemlerine karşı dava açan
belediyelerin köye dönüştürülemeyeceği şeklinde yeni bir hukuki durum ortaya
koymuş; ayrıca kendilerine yazılı bildirim yapılmayan belediyelerin nüfus
belirleme işlemlerinden bilgi edinmelerine, köye dönüşmeden dava açmalarına
olanak sağlamıştır.
5747 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinde köye dönüştürülen
belediyelerin nüfus sayım sonuçlarından sözedilmemesi, 862 belediyenin nüfusunun
2000'in altında kaldığının Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 31.12.2007
tarihi itibariyle belirlendiğinin Anayasa Mahkemesince Yasanın gerekçesi ve
Mahkemeye yapılan sözlü açıklamayla tespit edilip, bu hususa kararda yer
verilmesi karşısında; haberdar olmamaları nedeniyle dava açmayan belediyelerin
nüfus belirleme işlemlerini nitelikleri ve hukuki sonuçları itibariyle anılan
kararın Resmi Gazete'de yayımlanması üzerine öğrendikleri, böylece yazılı
bildirimin sonuçlarını doğuracak biçimde bilgi edindikleri sonucuna
ulaşılmaktadır. Dolayısıyla nüfus sayım sonuçları işlemlerine karşı daha önce
dava açmamış olan belediyelerin Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete'de
yayımı üzerine 2577 sayılı Yasanın 7. maddesine göre altmış gün içinde dava
açmaları mümkündür.
Sonuç olarak, davaya konu edilen Genelgenin dayanağı 5747
sayılı Yasa'nın Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Anayasa
Mahkemesince kısmen iptal edilmiş olması ve böylece Genelgenin yasal
dayanaktan yoksun kalması, ayrıca davacı belediyenin nüfus sayım sonucuna karşı
Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete'de yayımlandığı 6.12.2008 tarihinden
itibaren iptal davası açma hakkı bulunması ve bu davayı açması halinde tüzel
kişiliğinin ilk mahalli idareler seçimlerinde sona ermeyecek olması karşısında,
ilk genel mahalli idareler seçimlerinde tüzel kişiliği sona erecek belediyelerin
tasfiye sürecine yönelik açıklamalarda bulunan Genelgenin davacı Belediye
yönünden iptali yolundaki Danıştay Sekizinci Daire kararı sonucu itibariyle
hukuka uygun bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davanın durumu ve uyuşmazlığın özelliğine
göre, temyiz dilekçesinde öne sürülen hususların Danıştay Sekizinci Dairesince
verilen 19.12.2008 günlü, E:2008/4826, K:2008/8384 sayılı kararın yürütülmesinin
durdurulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin
yürütmenin durdurulması isteminin yukarıda belirtilen gerekçeyle reddine, 2577
sayılı Yasanın 27/4. maddesi gereğince davalı idareye tebligatın memur eliyle
yapılmasına, 29.12.2008 gününde esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar
verildi.
G E R E K Ç E D E K A R ? I O Y
X- Danıştay Sekizinci Daire kararının; davacı belediye
tarafından nüfus sayımı sonuçlarının gerçeği yansıtmadığından bahisle 5747
sayılı Yasanın uygulanmasına ilişkin Genelgenin iptali istemiyle açılan bu
davanın da Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen adrese dayalı nüfus sayımı
sonucuna karşı açılan davalar kapsamında olduğunun kabulü yolundaki gerekçesinin
hukuka uygun bulunduğu görüşüyle, kararın aksi yöndeki gerekçesine
katılmıyoruz.
K A R ? I O Y
XX- İçişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan 1.5.2008 günlü, 2008/34
sayılı "5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Uygulanmasına İlişkin
Genelge"nin iptali istemiyle açılan davada; Danıştay Sekizinci Dairesince
verilen ve dava konusu Genelgenin davacı Belediyeye hasren iptaline ilişkin
bulunan 19.12.2008 günlü, E:2008/4826, K:2008/8384 sayılı kararı, davalı idare
temyiz etmekte ve yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini istemektedir.
Anayasa Mahkemesi, 5747 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin (1)
numaralı fıkrasını, Yasaya ekli 44 sayılı listede gösterilen belediyelerden,
1- Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese
dayalı nüfus sayımı sonuçlarına karşı yasal süresi içinde iptal davası açanlar,
2- Yasa’nın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393
sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000’in
üzerine çıkanlar,
3- “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önerisi ve Bakanlar Kurulu
kararı ile ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm
koruma ve gelişim bölgeleri” kapsamında kalanlar ile “Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı’nca saptanan 2008 yılı turizm öncelikli yöreler “ listesinde yer
alanlar,
yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, 44 sayılı
listede kalan bölümün Anayasa 'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE
karar vermiştir.
Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasında, Anayasa Mahkemesi
kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarını, gerçek ve
tüzel kişileri bağlayacağı öngörülmüştür.
Öte yandan; yargı kararlarının gerekçeleriyle birlikte
değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim gerek Anayasa Mahkemesi gerekse
Danıştayın konuya ilişkin kararlarıyla, Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının
sonuçlarının yanında hükme esas alınan gerekçelerinin de bağlayıcı olduğu kabul
edilmiştir.
Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin 5747 sayılı Yasa'nın Geçici 1.
maddesinin (1) numaralı fıkrası konusunda verdiği kararın gerekçesiyle
birlikte değerlendirilmesi zorunludur.
Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinde;
"2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, dava
açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da
ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu ve bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda
yazılı bildirimin yapıldığı, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde ise ilan
tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı kurala bağlanmıştır.
Buradaki “yazılı bildirim” sözcüğü ile ilgilisinin, idari uyuşmazlığa yol açan
işlemin içeriğinden haberdar edilmesi amaçlanmış olup, ilgilinin haberdar
olması, tebliğ, ilan veya ıttıla edilmeyle gerçekleşecektir.
Adrese dayalı nüfus sayım sonuçlarının, ilgili belediyelere yazılı
olarak bildirilmediği, Resmî Gazete’de yayımlanmadığı dikkate alındığında,
ilgili belediyelerin, kendilerine ilişkin nüfus sonuçlarından, en geç 5747
sayılı Yasa’nın Resmî Gazete’de yayımlandığı 22.3.2008 tarihi itibarıyla
haberdar olduklarının ve idari dava açma sürelerinin de bu tarih itibarıyla
başlayacağının kabulü gerekir.
Hukuk devletinin sağladığı hukuk güvenliğinden yararlanarak ve
yasaların kendilerine verdiği bir hakkı kullanarak, tüzel kişiliklerinin köye
dönüştürülmesine esas alınan nüfus sayım sonuçlarının gerçeği yansıtmadığından
bahisle, 5747 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla nüfuslarının
2.000’in üzerinde olduğunu ileri sürerek idari dava açan belediyelerin tüzel
kişiliklerinin, açtıkları davaların sonucu beklenilmeden köye dönüştürülmesi ile
Yasa’nın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393 sayılı Yasa’nın 8.
maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000’in üzerine çıkan
belediyelerin tüzel kişiliklerinin köye dönüştürülmesi Anayasa’da belirtilen
hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Bu nedenle, geçici 1. maddenin (1) numaralı
fıkrasının bu belediyeler yönünden iptali gerekir."
denilmektedir.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin en geç 22.3.2008 tarihinden
itibaren 60 gün içinde adrese dayalı nüfus sayım sonuçlarının iptali istemiyle
Türkiye İstatistik Kurumu'na karşı iptal davası açanlar yönünden (44) sayılı
listenin iptaline karar verdiği açıktır.
Uyuşmazlığın incelenmesine geçilmeden önce belirtmek gerekir ki,
bu davanın konusu, nüfus sayımı sonucuna ilişkin olmayıp; 5747 sayılı Yasanın
uygulanması yolundaki Genelgenin iptali istemine ilişkin olduğundan Daire
tarafından davanın aynı zamanda nüfus sayımı sonucuna karşı açılmış bir dava
olarak nitelendirilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
İşin esasına gelince;
İdari işlemler hakkında uyuşmazlıkların niteliğine göre farklı
idari dava açma sürelerinin başlayacağı, nitekim Daire kararında da belirtildiği
üzere yeni hukuki durumların ortaya çıkması halinde açılacak iptal davalarının
süresinde kabul edilmesi gerektiği tartışmasızdır. Ancak, bütün bu hususlar,
nüfus sayım sonucuna karşı açılacak bir iptal davasında tartışılıp
değerlendirilmelidir. Genelgenin ipali istemiyle açılan bu davada ise, bir süre
sorunu bulunmamaktadır. Davada, 5747 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının Anayasa Mahkemesince hangi nedenle iptal edildiği saptanmalı
ve bu iptal kararı karşısında somut uyuşmazlık çözümlenmelidir. Yukarıda da
belirtildiği üzere, Anayasa Mahkemesi 22.3.2008 tarihini esas alarak iptal
kararı verdiğinden uyuşmazlık çözümlenirken bu sınırlamanın dışına
çıkılmamalıdır.
Davacı belediye tarafından nüfus sayım sonuçlarına karşı en geç
22.3.2008 tarihinden itibaren 60 günlük sürede bir dava açılmadığı gibi
nüfusunun katılmalar ile 22.3.2008 tarihi itibariyle 2000'in üzerine çıktığı
yolunda bir iddiada da bulunulmadığı anlaşıldığından, tüzel kişiliğinin ilk
mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere köye dönüştürüleceği açıktır.
Öte yandan, yukarıda da değinildiği gibi Anayasa Mahkemesinin
kararı ile (44) sayılı liste 22.3.2008 tarihinden itibaren süresi içinde nüfus
sayımı sonucunun iptali istemiyle Türkiye İstatistik Kurumuna karşı dava açan
belediyeler yönünden iptal edilmiş, bu kapsam dışında kalan belediyeler yönünden
ise iptal istemi reddedilmiş bulunduğundan, Anayasa Mahkemesi kararının Resmi
Gazete'de yayımından itibaren yasal süresi içinde iptal davası açan
belediyelerin de köye dönüştürülemeyeceğinin kabulü Anayasa Mahkemesi kararının
(44) sayılı listenin kimi belediyeler yönünden reddine ilişkin kısmını
uygulanamaz hale getirecektir.
Bu durumda, 5747 sayılı Yasa'nın uygulanması konusunda
açıklamalar yapan Genelgeye karşı açılan davanın reddine karar verilmesi
gerekirken, Genelgenin davacı Belediye yönünden iptalinde hukuka uygunluk
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin Daire kararına yönelik
yürütmenin durdurulması isteminin kabulü gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
5747
sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin 1. fıkrası, "Ekli (44) sayılı
listede adları yazılı belediyelerin tüzel kişilikleri, ilk genel mahalli
idareler seçiminden geçerli olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürülmüştür."
hükmünü içermekte; köye dönüştürülen belediyelerin nüfuslarının 2000 in altında
kaldığı şeklinde bir ifadeye yer vermemektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de,
yasa koyucunun, 31.12.2007 tarihi itibariyle gerçekleştirilen nüfus sayım
sonuçlarına göre nüfusu 2000'in altına düşen belde belediyelerini köye
dönüştürmeyi amaçladığının yasanın genel gerekçesinden ve 30.10.2008 tarihinde
Mahkemeye yapılan sözlü açıklamalardan anlaşıldığını kararında belirtmektedir.
Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'nin, nüfus sayım sonuçlarına karşı idari dava açma
süresinin Yasanın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden itibaren başlayacağı
yolunda yaptığı belirlemenin, yasanın gerekçesini öğrenip, bu şekilde nüfus
belirleme işlemlerinden bilgi edinen belediyelerle sınırlı olduğunun kabulü
zorunludur. Zira kendilerine yazılı bildirim yapılmayan belediyelerin, metninde
nüfus sayım sonuçlarına hiçbir şekilde yer vermeyen yasal düzenlemenin 22.3.2008
tarihinde Resmi Gazete'de yayımı üzerine, nüfus belirleme işlemlerinden bilgi
edindikleri düşünülemez.
Esasen idari işlemlere karşı
açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kuralı,
Anayasanın 125. maddesinde yer almıştır.Bu kural idari işlemlerin idare
tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere
karşı idari yollara veya dava yoluna başvurmalarına olanak sağlama amacını
taşımaktadır.
Anayasanın 40. maddesinde 2001
yılında 4709 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle konulan, "Devlet, işlemlerinde,
ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini
belirlemek zorundadır" kuralı ile de, idareye, haklarında işlem tesis ettiği
ilgiliye hangi mahkemede dava açabileceğini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.
Yazılı bildirim esas olmakla
birlikte, idari işlemin niteliği ve hukuki sonuçları itibariyle öğrenilip, bilgi
edinilmesinin (ıttılanın) yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracağı, dava açma
süresine başlangıç alınacağı Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir. Bu
istisnai durumun kabulü, bilgi edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması,
idari işlemin niteliği ve doğurduğu hukuki sonuç itibariyle davacılar tarafından
öğrenildiğinin kanıtlanması koşuluna bağlı olup; bu koşulun gerçekleşip
gerçekleşmediği açılan idari davada idari yargı merciince karara bağlanabilir.
Bir başka deyişle her tür bilgi edinmenin (ıttılanın) idari dava açma süresine
başlangıç alınacağı şeklindeki genel bir kabul, Anayasının 125. maddesi ve 2577
sayılı Yasayla bağdaşmamaktadır.
Öte yandan Anayasa Mahkemesinin
verdiği kararda, iptal kararının ve bu kararın Resmi Gazete'de yayınlanmasının
idari dava açma süresi yönünden doğuracağı hukuki sonuç doğal olarak
irdelenmemiştir. Belirtilen hususun irdelenmesi görev ve yetkisi, idari yargı
merciine aittir.
Öncelikle yasal düzenlemenin
kısmen iptali ve bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanması, nüfus belirleme
işlemlerine karşı dava açan belediyelerin köye dönüştürülemeyeceği şeklinde yeni
bir hukuki durum ortaya koymuş; ayrıca kendilerine yazılı bildirim yapılmayan
belediyelerin nüfus belirleme işlemlerinden bilgi edinmelerine, köye dönüşmeden
dava açmalarına olanak sağlamıştır.
5747 sayılı Yasanın Geçici 1.
maddesinde köye dönüştürülen belediyelerin nüfus sayım sonuçlarından
sözedilmemesi, 862 belediyenin nüfusunun 2000'in altında kaldığının Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından 31.12.2007 tarihi itibariyle belirlendiğinin
Anayasa Mahkemesince Yasanın gerekçesi ve Mahkemeye yapılan sözlü açıklamayla
tespit edilip, bu hususa kararda yer verilmesi karşısında; haberdar olmamaları
nedeniyle dava açmayan belediyelerin nüfus belirleme işlemlerini nitelikleri ve
hukuki sonuçları itibariyle anılan kararın Resmi Gazete'de yayımlanması üzerine
öğrendikleri, böylece yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracak biçimde bilgi
edindikleri sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla nüfus sayım sonuçları
işlemlerine karşı daha önce dava açmamış olan belediyelerin Anayasa Mahkemesi
kararının Resmi Gazete'de yayımı üzerine 2577 sayılı Yasanın 7. maddesine göre
altmış gün içinde dava açmaları mümkündür.
Sonuç olarak, davaya konu edilen
Genelgenin dayanağı 5747 sayılı Yasa'nın Geçici 1. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının Anayasa Mahkemesince kısmen iptal edilmiş olması ve böylece
Genelgenin yasal dayanaktan yoksun kalması, ayrıca davacı belediyenin nüfus
sayım sonucuna karşı Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete'de yayımlandığı
6.12.2008 tarihinden itibaren iptal davası açma hakkı bulunması ve bu davayı
açması halinde tüzel kişiliğinin ilk mahalli idareler seçimlerinde sona
ermeyecek olması karşısında, ilk genel mahalli idareler seçimlerinde tüzel
kişiliği sona erecek belediyelerin tasfiye sürecine yönelik açıklamalarda
bulunan Genelgenin davacı Belediye yönünden iptali yolundaki Danıştay Sekizinci
Daire kararı sonucu itibariyle hukuka uygun bulunmaktadır.