Yeni Sayfa 12
Milli
Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılan;
özürlülerin eğitim giderlerinin Bakanlıkça karşılanmasına ilişkin 26.06.2006
gün ve 55270 sayılı tebliğin, 5378 sayılı Yasada özürlü kavramı tanımlanırken "bedensel"
ve "zihinsel" kavramları temelinde bir ayrım yapılmadığı halde ve yasanın
amacıyla bağdaşmayacak şekilde, Medeni Yasadaki ergin tanımı temel alınarak
bedensel engelli kişilerin özel eğitim giderlerinin karşılanması için onsekiz
yaş sınırı getirdiği, bu durumun toplum yaşamına katılım açısından aynı
zorluklarla karşı karşıya kalan engelliler arasında ayrım yapılması suretiyle
Anayasal eşitlik ilkesine ayrılık teşkil ettiği, ayrıca çağdaş, medeni toplum
olmanın bir gereği olarak engellilerin toplum yaşamına daha aktif bir şekilde
katılımı noktasında büyük önem arz eden özel eğitim sürecine devamlarının
sağlanması, vatandaşlarının önündeki sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmakla
görevli sosyal devlet ilkesinin bir gereği olduğundan, üst hukuk normlarına ve
temel hukuki ilkelere açıkça aykırı olan dava konusu tebliğin yürütülmesinin
durdurulması hakkında.
Yeni Sayfa 11
T.C.
D A N I ? T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2007/6457
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü tarafından
çıkarılan; özürlülerin eğitim giderlerinin Bakanlıkça karşılanmasına ilişkin
26.06.2006 gün ve 55270 sayılı tebliğin, 5378 sayılı Yasada özürlü kavramı
tanımlanırken "bedensel" ve "zihinsel" kavramları temelinde bir ayrım
yapılmadığı halde ve yasanın amacıyla bağdaşmayacak şekilde, Medeni Yasadaki
ergin tanımı temel alınarak bedensel engelli kişilerin özel eğitim giderlerinin
karşılanması için onsekiz yaş sınırı getirdiği, bu durumun toplum yaşamına
katılım açısından aynı zorluklarla karşı karşıya kalan engelliler arasında ayrım
yapılması suretiyle Anayasal eşitlik ilkesine ayrılık teşkil ettiği, ayrıca
çağdaş, medeni toplum olmanın bir gereği olarak engellilerin toplum yaşamına
daha aktif bir şekilde katılımı noktasında büyük önem arz eden özel eğitim
sürecine devamlarının sağlanması, vatandaşlarının önündeki sosyal ve ekonomik
engelleri kaldırmakla görevli sosyal devlet ilkesinin bir gereği olduğundan, üst
hukuk normlarına ve temel hukuki ilkelere açıkça aykırı olan dava konusu
tebliğin yürütülmesinin durdurulması hakkında.
Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen :
Davalı :
Milli Eğitim Bakanlığı
Davanın Özeti :
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü tarafından
çıkarılan; zihinsel özürlülerde yaş koşulu aranmadan, özürlü çocukların eğitim
giderlerinin Bakanlıkça karşılanmasına ilişkin 26.06.2006 gün ve 55270 sayılı
tebliğde, zihinsel özürlü çocuklarda yaş koşulu aranmamasına karşılık, bunlar
dışındaki özürlüler için 18 yaş sınırı getirildiği; bu suretle bedensel
özürlüler açısından Anayasa'da yer alan eşitlik ilkesine aykırı bir şekilde
ayrım yapıldığı; 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun ilgili maddelerinde bu
yönde bir ayrım yapılmadığı ve anılan düzenleyici işlemin üst hukuk normlarına
aykırı olduğu ileri sürülerek, zihinsel özürlüler dışındaki özürlüler için 18
yaş sınırı getiren kısmının iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Dava konusu tebliğin dayanağı
olan 5378 sayılı Yasada özür türlerinin ve bu tür özürlerin seviyesinin çocuk
olarak belirtildiği ve Medeni Kanunda yeralan çocuk tanımı uyarınca ancak 18
yaşın üzerindeki zihinsel özürlülerin çocuk olarak addedildiği; dolayısıyla 18
yaşın üzerindeki bedensel engelli kişilerin çocuk olarak tanımlanamayacağı için
5378 sayılı Yasada öngörülen eğitim gideri yardımından faydalanamayacağı; ayrıca
anılan tebliğle anayasal eğitim hakkının kısıtlanmadığı ve 5378 sayılı Yasanın
13. maddesi uyarınca bedensel özürlüler için sunulan eğitim ve rehabilite
imkanlarından davacının oğlunun da faydalanabileceği, davanın ve yürütmenin
durdurulması istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi : Dava
konusu tebliğin dayanağı olan 5378 sayılı Yasanın "amaç" başlıklı 1. maddesi ile
özürlü tanımına yer veren 3. maddesinde engelli kişiler açısından zihinsel veya
bedensel kavramları çerçevesinde bir ayrım yapılmamış olup, anılan tebliğ ile
hem 5378 sayılı Yasanın "engellilerin her bakımdan gelişiminin sağlanması"
yönündeki amacına aykırı bir durum yaratılmakta hem de anayasal eşitlik ilkesi
toplum yaşamı açısından benzer zorluklarla karşılaşan engelli kişiler arasında
ayrım yapılmak suretiyle ihlal edilmektedir. Demokratik, çağdaş ve medeni bir
toplum olmanın gereği olarak engelli vatandaşların, iş yaşamı ve sosyal yaşam
içinde daha aktif bir katılımla yer alması noktasında büyük önem arzeden ve
maddi açıdan daha külfetli olan eğitim ve rehabilitasyon sürecine devamlarının
sağlanması Anayasamızda yer alan sosyal devlet anlayışının da bir gereği
olduğundan, onsekiz yaşını geçmiş bedensel engelli kişilerin özel eğitim
giderlerinin Bakanlıkça karşılanmaması sonucunu doğuran dava konusu tebliğin
yürütmesinin durdurulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı ... Düşüncesi :
Yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanununun 27 nci maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği
anlaşıldığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava; Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü
tarafından çıkarılan; zihinsel özürlülerde yaş koşulu aranmadan, özürlü
çocukların eğitim giderlerinin Bakanlıkça karşılanmasına ilişkin 26.06.2006 gün
ve 55270 sayılı tebliğde, zihinsel özürlü çocuklarda yaş koşulu aranmamasına
karşılık, bunlar dışındaki özürlüler için 18 yaş sınırı getirildiği; bu suretle
bedensel özürlüler açısından Anayasa'da yer alan eşitlik ilkesine aykırı bir
şekilde ayrım yapıldığı; 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun ilgili maddelerinde bu
yönde bir ayrım yapılmadığı ve anılan düzenleyici işlemin üst hukuk normlarına
aykırı olduğu ileri sürülerek, zihinsel özürlüler dışındaki özürlüler için 18
yaş sınırı getiren kısmının iptali isteminden doğmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Başlangıç kısmında; Her Türk
Vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet
gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu
bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve
yetkisine doğuştan sahip olduğu belirtilmiştir. Birinci kısmında yer alan 2.
maddesinde ise; "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet
anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı,
başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir
hukuk Devletidir." hükmü yer almaktadır. "Kanun Önünde Eşitlik" başlıklı 10.
maddesinde de; herkesin ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu hüküm
altına alınmıştır.
7.7.2005 gün ve 25868 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un "Tanımlar" başlıklı 3.
maddesinin a bendinde, özürlü; doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle
bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde
kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini
karşılama güçlükleri olan ve koruma , bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve
destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi olarak tanımlanmıştır.
Aynı Yasanın 35. maddesi ile 3797 sayılı Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Eklenen Ek 3. maddesinde de;
görme, ortopedik, işitme, dil-konuşma, ses bozukluğu, zihinsel ve ruhsal özürlü
çocuklardan özel eğitim değerlendirme kurulları tarafından, özel eğitim ve
rehabilitasyon merkezlerine devam etmeleri uygun görülenlerin eğitim
giderlerinin, her yıl bütçe uygulama talimatında belirlenen miktarının Milli
Eğitim Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanacağı hükmü yer
almaktadır.
Dava konusu 26.6.2006 gün ve 55270 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı
tebliğinde; "Özürlülerin sağlık, eğitim, rehabilitasyon, istihdam, sosyal yardım
alanlarında yaşadıkları sorunların çözümlenmesi amacıyla hazırlanan 5378 sayılı
Yasa gereği 1.6.2006 gününden itibaren özel eğitim değerlendirme kurulları
tarafından Milli Eğitim Bakanlığı gözetim ve denetimi altında olan özel eğitim
ve rehabilitasyon merkezlerine devam etmeleri uygun görülen özürlü çocukların
(zihinsel özürlülerde yaş koşulu aranmaz) eğitim giderlerinin Milli Eğitim
Bakanlığınca karşılanacağı belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının, adına 26.6.2006
günlü tebliğin iptali istemiyle yargı yoluna başvurduğu ve %90.4 fonksiyon kaybı
olan oğlunun, anılan tebliğ uyarınca 18 yaşını doldurduğu ve bedensel özürlü
olduğu için devam ettiği özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinden ayrılmak
durumunda kaldığı, anlaşılmaktadır.
Davacı, oğlu adına anılan tebliğin, zihinsel ve bedensel özürlü
kişiler arasında ayrıma yol açtığı; bedensel özürlü kişilerin eğitim
giderlerinin karşılanması açısından 18 yaş sınırı getirmesiyle anayasal eğitim
hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği; iddialarıyla uygulamadan
kaldırılması için Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel
Müdürlüğüne idari başvuru yapmıştır. Bu başvuru, Medeni Kanunda yalnızca
zihinsel engellilerin on sekiz yaşından büyük olması halinde ergin sayılmayacağı
hüküm altına alındığından ve davacının oğlu bedensel özürlü olduğundan bahisle
eğitim giderlerinin bakanlık tarafından karşılanamayacağı belirtilerek
reddedilmiştir. Bu ret işlemi üzerine, işlemde temel olan 26.6.2006 gün ve 55270
tebliğin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle yargı yoluna
başvurulmuştur.
5378 sayılı Yasada yer alan özürlü tanımında zihinsel ve
bedensel yeteneklerin kaybı kavramlarına yer verilmekle beraber, tanım
yapılırken bu hususta zihinsel veya bedensel özürlü şeklinde bir ayrım
yapılmamıştır.Her ne kadar 5378 sayılı Yasanın 35. maddesinde "çocuk" kavramına
yer verilmiş olsa da, özürlü tanımı yapılırken de belirtildiği gibi toplum
yaşamına katılım ve ihtiyaçların karşılanması açısından zorluk çeken
engellilerin özel nitelikteki eğitime ve rehabilitasyona duydukları gereksinim
açısından çocuk ya da ergin olmalarının bir önemi olmadığı tartışmasızdır.
Yukarıda alıntısı yapılan Anayasa hükümleri uyarınca sosyal bir
hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin idari yapısını oluşturan kurumlarının
tüm eylem ve işlemlerinde "sosyal devlet" ilkesini gözetmeleri bir zorunluluktur.
Bu ilke uyarınca hiç bir ayrım gözetilmeden tüm vatandaşların temel hak ve
hürriyetlerini hukuk devleti ile bağdaşmayacak şekilde sınırlayan ekonomik ve
sosyal engellerin kaldırılması gerekmektedir. Toplum yaşamı içinde varlığı
yadsınamayacak kadar büyük boyutlara ulaşan (nüfusun yaklaşık %12'si) engelli
vatandaşların iş yaşamı ve sosyal yaşam içinde demokratik ve medeni bir toplum
olmanın gereği olarak daha aktif bir biçimde yer alması gerektiği kuşkusuzdur.
Engelli vatandaşların toplum yaşamına daha aktif bir şekilde katılımı için
özel ve maddi açıdan daha külfetli bir eğitim ve rehabilitasyon sürecine ihtiyaç
duydukları izahtan varestedir. Bu eğitimin sağlanması aşamasında sosyal devlet
olmanın bir gereği olarak 5378 sayılı Yasada bir takım düzenlemeler yapılmış ve
anılan Yasanın amacını belirten 1. maddesinde; "engellilerin her bakımından
gelişmelerini sağlamak" ibaresine yer verilmiştir.
Ancak; dava konusu tebliğ ile engelli vatandaşların arasında Medeni Kanunda yer
alan erginlik tanımı temel alınarak eğitim giderlerinin Bakanlıkça karşılanması
konusunda zihinsel ve bedensel özürlü şeklinde bir ayrım yapılmıştır.
Yasal düzenlemeler ve Anayasa hükümleri karşısında engellilerin
özel eğitiminin giderlerinin karşılanmasında temel alınması gereken kıstas
kişinin engelli olup olmadığı hususudur. Engelli bir kişinin, Medeni Yasaya göre
ergin sayılması onun engelli olduğu gerçeğini değiştirmediği gibi, toplum
yaşamına daha aktif bir şekilde katılımı için özel bir eğitime duyduğu
gereksinimini de ortadan kaldırmamaktadır. Aksi düşünceyle zihinsel engelli
olmayan ve onsekiz yaşından büyük olduğu için Medeni Kanun gereği ergin sayılan
bedensel engelli vatandaşların Yasada öngörülen ekonomik imkandan yararlanmaması
gibi bir sonuç ortaya çıkacak ve bu uygulama hem Yasanın amacıyla bağdaşmayacak
hem de vatandaşların temel hakları önündeki sosyal ve ekonomik engelleri
kaldırmakla görevli sosyal devlet anlayışı ve ilkesine ters düşecektir. Ayrıca
bu durum, karşılaşılan zorluklar ve sosyal hayata katılım açısından aynı
koşullara sahip olan engelli vatandaşlar arasında, Anayasal eşitlik ilkesine
açıkça aykırılık teşkil edecektir.
Bu bilgiler ışığında 26.06.2006 gün ve 55270 sayılı tebliğin üst
hukuk normlarına ve temel hukuki ilkelere açıkça aykırı olan, bedensel
engellilerin özel eğitim giderlerinin bakanlıkça karşılanması hususunda onsekiz
yaş sınırı getirilmesine ilişkin kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 27. maddesinde
öngörülen koşulların gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından yürütmenin durdurulması
isteminin kabulüne 12.12.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.