İdarenin hizmet kusuru sebebine dayalı sorumluluğunun ikincil derecede sorumlul
Tarih: 27.02.2007 Saat: 01:04
Konu:


İMAR HUKUKU İMRA HUKUKU İMAR HUKUKU İMAR HUKUKU İMARHUKUKU İMAR HUKUKU İMAR HUKUKU

T.C. D A N I ? T A Y Onuncu Daire Esas No : 2004/9120 Karar No : 2006/1220 Özeti : İdarenin hizmet kusuru sebebine dayalı sorumluluğunun ikincil derecede sorumluluk olmayıp asli bir sorumluluk olduğu; Asliye Hukuk Mahkemesince dava konusu taşınmaz hakkında, üçüncü kişilere devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesine rağmen, tapu sicilinin tutulmasından sorumlu davalı idarece düzenlenen resmi senet ile taşınmazın davacıya satılması ve sonrasında tapu kaydının iptal edilmesinde idarenin hizmet kusuru bulunduğu hakkında. Temyiz Eden (Davacı) : … Vekili : Av. … Karşı Taraf (Davalı) :Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü/ANKARA İstemin Özeti : Davalı idarenin, adliye mahkemesi tarafından verilen tedbir kararını uygulamayıp, üçüncü kişilere devredilmemesi için mahkemece tedbir konulan taşınmazın davacıya satış işlemini yapması, daha sonra davacı adına yapılan tapu kaydının mahkemece iptali nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 50.000.000.000 TL zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan dava sonucunda; Edirne İdare Mahkemesince, davanın reddi yolunda verilen kararın, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir. Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır. D.Tetkik Hakimi : Aydın Akgül Düşüncesi : İlgililerin subjektif hukuki durumlarında ortaya çıkan hak ihlallerinin giderilmesini amaçlayan idari yargıdaki tam yargı davaları, idarenin hukuk kuralları içinde kalmasını sağlayan etkin denetim ve yaptırım aracıdır. İdarenin hizmet kusuru sebebine dayalı sorumluluğu da, temyizen incelenen kararda belirtilenin aksine, ikincil derecede sorumluluk olmayıp, asli bir sorumluluktur. Olayda, Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 9.6.1998 tarih E:1998/106, K:1998/88 sayılı kararıyla, dava konusu taşınmaz hakkında, üçüncü kişilere devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesine rağmen, tapu sicilinin tutulmasından sorumlu davalı idarece düzenlenen 4.9.1998 tarihli resmi senet ile taşınmazın davacı tarafından satın alındığı, ancak tapu kaydının iptali nedeniyle davacının zarara uğradığı açıktır. Dolayısıyla, davacının uğradığı zararın, olayda hizmet kusuru bulunan davalı idarece tazmini gerekmektedir. Ancak, davacının uğradığını öne sürdüğü zarar, davalı idarenin, mahkemece tedbir konulan taşınmazın davacıya satış işlemini yapmasından, diğer bir ifadeyle, bir idari işlemden doğmuş bulunması nedeniyle, zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın, 2577 sayılı Yasanın 12. maddesinde öngörülen sürede idari işlemin icrası, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edildiği tarih itibariyle 60 gün içinde açılması zorunludur. Dolayısıyla, davanın, idari dava açma süresi içerisinde açılıp açılmadığının Mahkemece araştırılması gerekmektedir. Öte yandan, davacı tarafından, taşınmazı satın aldığı müteahhit firma aleyhine Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2002/342 sayılı dosyasında tazminat davası açtığı anlaşıldığından, İdare Mahkemesince, davacının zararının giderilmesinde bu hususun da dikkate alınacağı tabiidir. Açıklanan nedenle, temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı : Nevzat Özgür Düşüncesi : İdare ve Vergi Mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, sözkonusu maddede belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince 2577 sayılı Yasanın 17/2 maddesi uyarınca, davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi, gereği görüşüldü: Dava dosyasının incelenmesinden; Edirne İli, Merkez ilçe, Kavgaz mevkiinde 220/11 pafta, 1800 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan yapının 6 nolu bağımsız bölümünün, tapu sicili müdürlüğü tarafından düzenlenen 4.9.1998 tarihli resmi senet ile davacı tarafından satın alındığı, ancak satın alınmazdan önce, Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 9.6.1998 tarih E:1998/106, K:1998/88 sayılı kararıyla, sözü edilen taşınmaz hakkında, üçüncü kişilere devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verildiği, anılan tedbir kararına rağmen davacıya satış işleminin gerçekleştiği; Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 5.5.2000 tarihli, E:1998/375, K:2000/209 sayılı kararıyla, davacının anılan taşınmaza ait tapusunun iptal edildiği ve bu kararın Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 29.3.2001 tarih E:2000/5323, K:2001/1598 sayılı kararı ile onandığı, mahkemenin tedbir şerhine rağmen taşınmazın satılarak davacı adına tescilinin yapılması nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle davalı idareye yapılan 30.1.2002 tarihli başvurunun zımnen reddi üzerine bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu uyuşmazlık, davalı idarenin adliye mahkemesi tarafından verilen tedbir kararını uygulamayıp, üçüncü kişilere devredilmemesi için mahkemece tedbir konulan taşınmazın davacıya satış işlemini yapması, daha sonra davacı adına yapılan tapu kaydının mahkemece iptali nedeniyle uğranılan zararın tazmini isteminden kaynaklanmaktadır. Edirne İdare Mahkemesince; mahkemenin tedbir kararına rağmen satış işlemi yapan davalı idarenin davacının zararına neden olduğu, ancak söz konusu zararın, taşınmaz alım satımına ilişkin özel hukuk sözleşmesinden kaynaklandığı; dolayısıyla, maddi zararın birincil sorumlu olan müteahhit şirket ya da sorumluları nezdinde açılacak alacak davası ile giderilmesi, zararın bu yoldan giderilmemesi durumunda da davalı idareden tazmini yoluna gidilmesi gerektiği, davalı idarenin müteselsil sorumluluğundan bahsetme olanağı bulunmadığından, adli yargıda yasal yollar tüketilmeden açılan davada hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, hukuka aykırı olduğu iddiasıyla anılan Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir. Anayasanın 125.maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanan hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Davalı idarenin de, kişilerin hak kaybına uğramaması için, tapu sicilini düzenli biçimde tutma ve tuttuğu kayıtları dikkate alarak işlem tesis etme görevi bulunmakta olup; bu görevin kusurlu biçimde yürütülmesi nedeniyle uğranılan zararın da tazmini gerekmektedir. İdarenin hizmet kusuru sebebine dayalı sorumluluğu, temyizen incelenen kararda belirtilenin aksine, ikincil derecede sorumluluk olmayıp, asli bir sorumluluktur. Bu nedenle, olayda kusuru bulunan gerçek veya tüzel kişiler aleyhine açılacak davadan sonra idari yargıda tam yargı davası açılabileceği şeklinde bir yaklaşım, idarenin hukuki sorumluluğu kavramıyla bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla, davacının, müteahhit firma aleyhine adli yargıda dava açmış olması, idari yargıda tam yargı davası açılmasına, idarenin, adli yargıda aleyhine dava açılıp sorumlu görülen gerçek veya tüzel kişiyle birlikte aynı zarardan dolayı müteselsilen sorumlu sayılmasına engel oluşturmamaktadır. Olayda, Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 9.6.1998 tarih E:1998/106, K:1998/88 sayılı kararıyla, dava konusu taşınmaz hakkında, üçüncü kişilere devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesine rağmen, tapu sicilinin tutulmasından sorumlu davalı idarece düzenlenen 4.9.1998 tarihli resmi senet ile taşınmazın davacı tarafından satın alındığı, fakat tapu kaydının iptal edilmesi, dolayısıyla idarenin hizmet kusuru nedeniyle davacının zarara uğradığı açıktır. Ancak, davacının uğradığını öne sürdüğü zarar, davalı idarenin, mahkemece tedbir konulan taşınmazın davacıya satış işlemini yargı kararı üzerine iptal etmesinden, diğer bir ifadeyle, yargı kararı uygulanarak tesis olunan idari işlemden doğmuş bulunması nedeniyle, zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın, 2577 sayılı Yasanın 12. maddesinde öngörülen sürede idari işlemin icrası, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edildiği tarih itibariyle 60 gün içinde açılması zorunludur. Dolayısıyla, Edirne 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 5.5.2000 tarih E:1998/375, K:2000/209 sayılı kararıyla, davacının anılan taşınmaza ait tapusunun iptal edilmesi ve bu kararın Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 29.3.2001 tarih E:2000/5323, K:2001/1598 sayılı kararı ile onanması üzerine açılan bu davanın, anılan Yargıtay kararı üzerine idarece tapu kaydının iptal edildiği, böylece ilk satış işleminin geri alınması yolundaki idari işlemin tesis edildiği tarihten itibaren idari dava açma süresi içerisinde açılıp açılmadığının da araştırılması gerekmektedir. Bu durumda, yukarıda belirtilen hususlar gözetilmeksizin, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemektedir. Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne, Edirne İdare Mahkemesinin 16.12.2003 tarih ve E:2002/328, K:2003/1130 sayılı kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine 13.2.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.





Bu haberin geldigi yer: Imar Hukukcusu
http://www.imarhukukcusu.com

Bu haber icin adres:
http://www.imarhukukcusu.com/modules.php?name=News&file=article&sid=102