T.C.
D A N I ? T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2007/4056
Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen :TMMOB
?ehir Plancılar Odası
Vekili :
Davalı : Başbakanlık Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı - ANKARA
Vekili :
Davalı Yanında Davaya Katılan : ... A.?.
Vekilleri :
İstemin Özeti : İstanbul, Beşiktaş İlçesi,
Ortaköy, 30 ada, 157 sayılı parsele ilişkin olarak 27.12.2006 tarihinde
Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanan 1/5000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar
planı değişikliğinin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istenilmektedir.
Davalı İdarenin Savunmasının Özeti : Davacıların
dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı ayrıca davanın süresinde açılmadığı
belirtilerek, davanın öncelikle usül yönünden reddedilmesi gerektiği, esasa
ilişkin olarak da dava konusu plan değişikliğinde şehircilik ilkelerine,
planlama esaslarına ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı gibi 2577 sayılı
Yasanın 27. maddeside öngörülen koşulların da bulunmaması nedeniyle yürütmenin
durdurulması isteminin ve haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan
davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı Yanında Davaya Katılanın Savunmasının Özeti
:Dava konusu plan değişikliğinde şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına
ve kamu yararına aykırılık bulunmadığı gibi 2577 sayılı Yasanın 27. maddeside
öngörülen koşulların da bulunmaması nedeniyle yürütmenin durdurulması isteminin
ve haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddine karar
verilmesi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi: 2577 sayılı
Yasanın 27. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından,
yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmesi gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı ... Düşüncesi: İstanbul İli,
Beşiktaş İlçesi, 37 pafta, 30 ada, 157 parsel sayılı taşınmazın ''Turizm Kongre
Merkezi, Ticaret ve Kültürel Tesis alanı ile kısmen yeşil alan olarak
belirlenmesine ilişkin 1/5000 ölçekli Beşiktaş-Ortaköy koruma amaçlı nazım imar
planı değişikliğinin iptali istemiyle açılan davada yürütmenin durdurulması
istenilmektedir.
3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesinde belediye ve mücavir
alanları içerisinde nazım ve uygulama imar planlarının ilgili belediyelerce
yapılacağı veya yaptırılacağı ve belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe
gireceği, belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde planların valilikçe
yaptırılıp onaylanacağı hükme bağlanmıştır. Aynı Yasa’nın 9. maddesinde ise,
maddede sayılan hallerde plan yapma yetkisi istisnai olarak Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı’na verilmiştir. Bu maddeye 4046 sayılı Kanunun 41 nci maddesiyle
eklenen ikinci fıkrasında da, belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde
bulunan ve özelleştirme programına alınmış kuruluşlara ait arsa ve arazilerde,
ilgili kuruluşlardan (Belediye) gerekli görüş alınarak, çevre imar bütünlüğünü
bozmayacak imar tadilatları ve mevzi imar planlarının ve buna uygun imar
durumlarının Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanarak
Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak suretiyle yürürlüğe gireceği ve ilgili
belediyelerin bu arsa ve arazilerin imar fonksiyonlarını 5 yıl
değiştiremeyeceği, ayrıca bu belediyelerin görüşlerini onbeş gün içinde
bildireceği öngörülmüştür.
Anayasa’nın 6. maddesinde hiçbir kimse veya organın kaynağını
Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisini kullanamayacağı belirtilmiş, 127.
maddesinin birinci fıkrasında mahalli idarelerin, il, belediye veya köy halkının
mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla
belirtilen ve karar organları seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileri olduğu,
ikinci fıkrasında ise kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin yerinden yönetim
ilkesine uygun olarak kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.
Kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla üretilmiş birer belge
niteliğinde olan imar planları; yöre halkının sağlığını ve çevreyi korumak,
sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını, iyi yaşama düzenini, çalışma koşullarını ve
güvenliğini, o çevrede yaşayan halkın yerel ortak gereksinimlerini sağlamak
amacıyla yapılır.Bu nedenle 3194 sayılı Kanununun 8. maddesinde nazım ve
uygulama imar planı yapma yetkisi, Anayasanın 127. maddesi uyarınca halkın
mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamakla görevli belediyelere
verilmiştir.3194 sayılı kanunun 9. maddesinde sınırlı bazı hallerde imar planı
yapılmasına ilişkin olarak Bayındırlık ve iskan Bakanlığına yetki veren hükümler
bulunmaktaysa da, merkezi yönetime bırakılan bu yetkiler, kamu yararı ve ülke
geneli ile ilgileri nedeniyle sayılan özellikleri taşıyan somut yerlerle sınırlı
makro düzeyde yetkilerdir. Diğer taraftan 3194 sayılı Kanunun 4. maddesinde,
2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu gibi bazı özel
kanunlara tabi olan alanların nitelikleri gereği toplumu etkileme özelliğinden
dolayı bu alanlarda imar planı yapma yetkisi yerel yönetimlere bırakılamayacak
derecede önemli görülmüş ve kamu yararının daha üst düzeyde sağlanabilmesi için
imar planı yapma yetkisi ve usullerinde istisnalar getirilmiştir.Buna karşılık,
3194 sayılı kanunun 9. maddesine 4046 sayılı Kanunun 41. maddesi ile eklenen
fıkrada ise, belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde bulunan ve
özelleştirme programına alınmış kuruluşlara ait arsa ve arazilerin imar planını
yapma yetkisinin, nitelik ya da amaç belirlemesi yapılmadan sadece özelleştirme
programına alınması nedeniyle taşınmazın daha yüksek bedelle satılabilmesini
sağlamak amacıyla Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Özelleştirme
Yüksek Kuruluna verilmesi Anayasanın 127. maddesine aykırılık oluşturmaktadır.
Ayrıca, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nun 5162 sayılı Yasa ile
değiştirilen 4. maddesinin birinci fıkrası hükmünde yer alan, gecekondu dönüşüm
projesi uygulayacağı alanlarda veya mülkiyeti Toplu Konut idaresi Başkanlığı’na
ait arsa ve arazilerden konut uygulama alanı olarak belirlediği alanlarda veya
valiliklerce toplu konut iskan sahası olarak belirlenen alanlarda çevre ve imar
bütünlüğünü bozmayacak şekilde her tür ve ölçekteki imar planlarını yapma,
yaptırma ve tadil etme yetkisi belediyelerden alınarak Toplu Konut idaresi
Başkanlığına verilmesi yolundaki hükmün iptali talebiyle yapılan başvuru
sonucunda Anayasa Mahkemesinin 8.12.2004 günlü, E:2004/61, K:2004123 sayılı
kararıyla; İmar planlarının düzenlenmesinde yerel ortak gereksinimlerin
gözönünde tutulacağı, ancak gecekondu dönüşüm projesi ve toplu konut
uygulamalarının yerel ihtiyaç olmanın yanı sıra ülke düzeyinde çözümlenmesi
gereken bir sorun olduğu, Anayasa’nın Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler
Bölümünün Konut Hakkı ile ilgili 57. maddesinde Devlete, şehirlerin özellikleri
ve şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak
tedbirleri alma ve toplu konut teşebbüslerini destekleme görevi verildiği,
ülkenin konut sorununu çözmek üzere kurulan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na,
gecekondu dönüşüm projesi uygulanacak alanlarla, toplu konut alanlarında çevre
ve imar bütünlüğünü bozmayacak şekilde imar planı yapma yetkisinin verilmesi
sosyal devlet olmanın gereği olduğu, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na verilen
imar planı yapma yetkisinin yerel yönetimleri tamamen devreden çıkarıp
dışlamadığı, Yasanın, belediye meclislerine veya valiliklere Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı’nca yapılan/yaptırılan imar planlarını üç ay içerisinde aynen ya da
değiştirerek onaylama yetkisini verdiği gerekçesiyle, Anayasaya aykırı
görülmeyerek iptal istemini reddetmiştir.Ancak, 4046 sayılı Yasanın 41.
maddesiyle, özelleştirme programına alınan yerlerde Başbakanlık Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı ve Özelleştirme Yüksek Kuruluna verilen imar planı yapma
yetkisinin, sosyal devlet ilkesi çerçevesinde toplumu ilgilendiren, yerel
yönetimlerin yetemeyeceği alanlarda makro düzeyde planlama amacı taşımadığı,
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında kanunun ''Amaç ve kapsam''
başlıklı 1. maddesinin incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Nitekim , Anayasanın 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmek, çevre
sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların
ödevi olduğu belirtilmiştir.Bu çerçevede Özel Çevre Koruma Kuruluna imarla
ilgili özel yetkiler verilmiştir.Yine Anayasanın 63. maddesinde, Devletin,
tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlayacağı,
bu amaçla destekleyici tedbirler alacağı belirtilmiş, 2863 sayılı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunuyla koruma kurullarına imar yetkileri
verilmiştir.Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Özelleştirme Yüksek
Kurulunun ise özelleştirilecek taşınmazlar için buna benzer bir görevi
bulunmamaktadır.
Bu durumda, yerel yönetimlere ait olan imar planı yapma
yetkisinin ancak yerel yönetimlerin imkanlarının yetemeyeceği, toplumu
ilgilendiren, kamu yararının üstün olduğu, makro düzeydeki planlamalarda,
kanunlarla o yeri korumakla, o yeri geliştirmekle ya da o hizmetin yapılması
için kurulan ve görevlendirilen kurumlara istisnai olarak verilmesi mümkün olup,
Anayasa mahkemesince de bu şekilde uygun görülmektedir. 4046 sayılı yasanın 41.
maddesinde ise sayılan bu durumlardan hiçbirisinin bulunmadığı ve imar planı
yapma ve değiştirme yetkisinin özelleştirme kapsamındaki taşınmazların daha
yüksek bedelle satılması amacıyla getirildiği anlaşılan maddenin Anayasa'nın
yukarıda anılan 127., 56., ve 63. maddelerine aykırı olduğu sonucuna
varılmıştır.
4046 sayılı yasanın 41. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu
yolundaki düşünce kabul edilmemesi halinde uyuşmazlığın mevcut yasal
düzenlemelere göre incelenmesi gereklidir.
3194 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde, belediye ve mücavir alan
sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak planlar ile inşa edilecek
resmi ve özel bütün yapıların bu Kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiş, 4
üncü maddesinde de, "2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, bu Kanunun ilgili maddelerine uyulmak kaydı
ile 2960 sayılı İstanbul Boğaziçi Kanunu ve 3030 sayılı Büyük ?ehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun ile diğer özel kanunlar ile belirlenen
veya belirlenecek olan yerlerde, bu Kanunun özel kanunlara aykırı olmayan
hükümleri uygulanır." denilmek suretiyle 3194 sayılı Kanuna göre öncelikle
uygulanması gerekli kanunlar gösterilmiştir. 3194 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesinin birinci fıkrasında, Bayındırlık ve İskan Bakanlığının gerekli görülen
hallerde yapmaya, yaptırmaya, değiştirmeye ve re'sen onaylamaya yetkili olduğu
planlar belirtilmiş, bu maddeye yukarıda anılan 4046 sayılı Kanunun 41 nci
maddesiyle eklenen ikinci fıkrasında da, belediye sınırları ve mücavir alanlar
içinde bulunan ve özelleştirme programına alınmış kuruluşlara ait arsa ve
arazilerde, imar tadilatları ve mevzi imar planlarının ve buna uygun imar
durumlarının Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanarak
Özelleştirme Yüksek Kurulunca onaylanmak suretiyle yürürlüğe gireceği
belirtilmiş olup, içeriği itibariyle ayrıksı ve sınırlı bir alana
ilişkin bulunan 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası hükmünün, Kanunun 4 üncü
maddesi kapsamında özel kanun niteliğinde olduğu kabul edilemez.
Buna göre özelleştirme kapsamında olan ve Boğaziçi bölgesinde
bulunan alanlarla igili imar planlarının yapılması, değiştirilmesi ve
onaylanmasına ilişkin uygulamalarda 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu hükümlerinin
öncelikle uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
İmar Kanunu karşısında özel kanun niteliğinde olan 2960 sayılı
Boğaziçi Kanununun ''İmar planlarının yapılması, onayı ve tadili:'' başlıklı 10
maddesinde; gerekli görüldüğü takdirde "Boğaziçi Alanı" için yapılan planların
revize edilmesi "gerigörünüm" ve "etkilenme" bölgelerinde 3030 sayılı Kanuna
göre, "sahil şeridi" ve "öngörünüm" bölgelerinde İstanbul Büyük ?ehir
Belediyesince hazırlanarak Belediye Meclisinin kararı ve Belediye Başkanının
onayından sonra "Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu" onayı ile yürürlüğe
gireceği, İlgili kamu kurum ve kuruluşları ile meslek kuruluşları, Büyük ?ehir
Belediye Başkanlığında bir ay süre ile ilan edilen "Sahil ?eridi" ve "Öngörünüm"
bölgeleri ile ilgili planlara itiraz edebileceği, belediye Başkanlığının planı
itirazları ile inceleyeceği ve görüşünü de ekleyerek Belediye Meclisine
sunacağı, belediye Meclisinin durumu bir ay içinde inceleyerek karara varacağı,
Büyük ?ehir Belediye Başkanının ve Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulunun
onayı ile kesinleşeceği, plan değişikliklerinin de aynı usule göre yapılacağı
belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, İstanbul İli, beşiktaş İlçesi, Ortaköy
mahallesindeki, Gayrimenkul Eski eserler ve Anıtlar Yüksek kurulunun 14.12.1074
günlü, 8172 sayılı kararıyla tespit ve ilan edilen, 24.6.1983 günlü, 15175
sayılı kararıyla sınırları belirlenen Boğaziçi Sit Alanı gerigörünüm ve
Etkilenme Bölgesinde kalan ve Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü tesis sahasının
bulunduğu taşınmazın, Özelleştirme Yüksek Kurulunun 11.8.2006 günlü, 2006/70
sayılı kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alındığı, 3194 sayılı Kanunun
4046 sayılı kanunla değişik 9. maddesi uyarınca Özelleştirme İdaresi
Başkanlığınca İstanbul büyükşehir belediye başkanlığının görüşü alınarak 1/5000
ölçekli Beşiktaş-Ortaköy koruma amaçlı nazım imar planı değişikliği ve 1/1000
ölçekli uygulama imar planı hazırlandığı ve İstanbul III nolu Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna gönderildiği, anılan Kurulun 28.11.2006
günlü, 2117-2 saılı kararına göre değişiklik yapılarak Özelleştirme Yüksek
Kurulunun dava konusu 27.12.2006 günlü, 2006/104 sayılı kararıyla 1/5000 ölçekli
Beşiktaş-Ortaköy koruma amaçlı nazım imar planı 1/1000 ölçekli uygulama imar
planı değişikliğinin onaylandığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu imar plan değişikliğinde planlama alanının
fonksiyonu ''Turizm Kongre Merkezi, Ticaret ve Kültürel Tesis alanı ile kısmen
yeşil alan'' olarak belirlenmiş, plan notlarında, Turizm Kongre Merkezi, Ticaret
ve Kültürel Tesis alanında, ticaret alanı (iş ve alışveriş merkezleri,ticari
büro kullanımları,sergi ve satış tesisleri, toptan ve perakende ticaret)
tesisleri, yönetim merkezleri (ofis-büro), sosyo kültürel tesisler, her türlü
turizm tesisleri, kongre merkezi ve rezidans yapılmasının düzenlendiği, bu
alanda emsalin 2.80 olarak belirlendiği, burada yapılacak yapılardaki maksimum
yüksekliğin tescilli idari blok binasından uzaklık ile bağlantılı olarak bu
binanın 1,5 ile 2 misli yüksekliğini aşamayacağı, planlama alanındaki toplam
inşaat alanının %15' i ticaret, %10'u yönetim(ofis-büro),%10'u sosyo-kültürel
tesis, %35'i rezidans ve %30'u turizm kongre merkezi kullanımına ayrıldığı
belirtilmiştir.
Yukarıda anılan mevzuat uyarınca, Boğaziçi Sit Alanı Etkilenme
Bölgesinde kalan ve bu niteliği itibariyle Boğaziçi Kanununa tabi olan dava
konusu alanda 2960 sayılı Kanunun yukarıda anılan 10. maddesi uyarınca, İstanbul
Büyük ?ehir Belediyesince hazırlanarak Belediye Meclisinin kararı ve Belediye
Başkanının onayından sonra "Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu" onayı ile
plan değişikliği yapılması gerekirken, Boğaziçi Sit Alanında yetkili olmayan
Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca yapılan ve Özelleştirme Yüksek Kurulunca
onaylanan dava konusu imar planı değişikliğinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, Boğaziçi kanununa göre, bu kanuna tabi alanlarda
yapılan imar planlarının amacı, Boğaziçinin kültürel ve tarihi değerlerini ve
doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek ve bu
alanlardaki nüfus yoğunluğunu arttıracak yapılanmayı sınırlamak olup, bunun
sağlanabilmesi için kanunun 10. maddesinde, "Gerigörünüm" bölgesinde Taban Alan
Kat Sayısı (T.A.K.S.) azami % 15 ve 4 katı (H = 12.50 m. irtifaı), "Etkilenme"
bölgesinde ise gene Taban Alanı Kat Sayısı (T.A.K.S.) % 15 ve 5 katı (H = 15.50
m. irtifaı) geçmemek şartı ile konut yapılabileceği kuralı getirilmiştir.
Dava konusu planda ise, planlama alanının %35'i rezidans, %15'i
ticaret, %10'u yönetim merkezi (ofis-büro) olacak şekilde yoğunluk arttırıcı ve
mevcut idari binanın 1,5 ile 2 katı yüksekliği aşmamak koşulu ile yapı
yapılabileceğinin öngörülmesiyle Kanunda yer alan h=15.50m irtifaı kat kat
aşacak şekilde yüksekliğin kabul edilmesinde Boğaziçi Kanununun amacına,
kurallarına ve kamu yararına uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu imar planı değişikliğinin
dayanağı olan 4046 sayılı yasanın 41. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu
sonucuna varıldığından dava dosyasının Anayasa Mahkemesine göderilmesi, kabul
edilmediği taktirde açıkça hukuka aykırı olan ve uygulanması halinde telafisi
imkansız zararlar doğuracak olan dava konusu işlemin yürütülmesinin durdurulması
isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ
ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin
açıklamaları dinlendikten ve 2577 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca dosyadaki
belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü :
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
Dava, İstanbul, Beşiktaş İlçesi, Ortaköy, 30 ada, 157 sayılı
parsele ilişkin olarak 27.12.2006 tarihinde Özelleştirme Yüksek Kurulunca
onaylanan 1/5000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planı değişikliğinin iptaline
ve yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
2960 sayılı Boğaziçi Kanunu'nun 1. maddesinde, bu Kanunun
amacının; İstanbul Boğaziçi Alanının kültürel ve tarihi değerlerini ve doğal
güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek ve bu alandaki
nüfus yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlamak için uygulanacak imar
mevzuatını belirlemek ve düzenlemek olduğu belirtilmiş, "Tanımlar" başlıklı 2.
maddesinde a) Boğaziçi Alanı; Boğaziçi kıyı ve sahil şeridinden,
öngörünüm bölgesinden, geri görünüm bölgesinden ve etkilenme bölgelerinden
oluşan ve sınırları ve koordinatları bu Kanuna ekli krokide işaretli ve
22/7/1983 onay tarihli nazım planda gösterilen alandır. e) Etkilenme bölgesi;
öngörünüm ve geri görünüm bölgeleri dışında 22/7/1983 tarihli ve 1/5000 ölçekli
nazım planında gösterilen ve Boğaziçi sahil şeridi, öngörünüm ve geri görünüm
bölgelerinden etkilenen bölgedir şeklinde tanımlanmış, "İmar planlarının
yapılması, onayı ve tadili" başlıklı 10. maddesinde "Gerigörünüm" bölgesinde
Taban Alan Kat Sayısı (T.A.K.S.) azami % 15 ve 4 katı (H = 12.50 m. irtifaı), "Etkilenme"
bölgesinde ise gene Taban Alanı Kat Sayısı (T.A.K.S.) % 15 ve 5 katı (H = 15.50
m. irtifaı) geçmemek şartı ile konut yapılabilir. hükmüne yer verilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanunu'nun tanımlar başlıklı 5.
maddesinde Yapı:karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi
yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine
alan sabit ve müteharrik tesisler olarak tanımlanmıştır. Konut ise genel
olarak, İnsanların içinde yaşadıkları ev, apartman vb. yer, mesken, ikametgâh
olarak tanımlanmaktadır.
Konut yapı tanımının kapsamına girdiği gibi, kendi başına
kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların
oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine, hayvanların
ve eşyaların korunmasına yarayan binalar da yapı kapsamına girmektedir.
Dairemizin E.2007/2521, K.2007/4775 sayılı kararıyla ATM korunağının,
E.2003/4405, K.2005/953 sayılı kararıyla da LPG dolum tankı tesisinin dahi yapı
niteliğinde olduğuna karar verilmiştir.
Görüldüğü gibi yapı ifadesi içine konutu da alan çok genel bir
tanımlamayı ifade etmektedir.
2960 sayılı Boğaziçi Kanunu kapsamında, Boğaziçi Alanında ve
Etkilenme Bölgesinde kalan bir taşınmaz üzerinde ancak taban Alanı Kat
Sayısı (T.A.K.S.) % 15 ve 5 katı (H = 15.50 m. irtifaı) geçmemek şartı ile
konut yapılabileceği anılan Kanun'un 10. maddesinde açık olarak kurala
bağlanmıştır. Bu Kanun'un değişik maddelerinde yapı ifadesi
kullanılmasına karşın anılan maddede konut ifadesinin kullanılmış olması,
Kanun'un, Etkilenme Bölgesinde kalan bir taşınmaz üzerinde, herhangi
bir yapıya değil, kapsamı daraltılmak suretiyle sadece belirtilen yoğunlukta
ve yükseklikte konut yapılmasına imkan tanıdığını göstermektedir.
İstanbul Boğaziçi Alanının kültürel ve tarihi değerlerini ve doğal
güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek ve bu alandaki
nüfus yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlamak için uygulanacak imar
mevzuatını belirlemek ve düzenlemek amacıyla çıkarılmış bulunan Boğaziçi
Kanunu'nun anılan maddesinde yer alan sınırlamanın, sadece konut yapımı için
geçerli olduğunu, dava konusu plan değişikliğinde belirtilen nitelikte yapılacak
yapılar için Yasada bir sınırlama öngörülmediğini kabul etmek, Kanun'un açık
hükmü karşısında mümkün değildir.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu taşınmazın, 1993
yılı onaylı 1/5000 ölçekli Beşiktaş geri görünüm ve etkilenme bölgesi koruma
amaçlı nazım imar planında "resmi tesis alanı"nda, Bayındırlık ve
İskan Bakanlığınca 6.1.2006 gününde onaylanan 1/5000 ölçekli planda
"turizm- kongre merkezi ve kültürel tesis alanı" nda kaldığının
belirtildiği, dava konusu plan değişikliği ile "turizm-kongre merkezi,
ticaret ve kültürel tesis alanı" ile "yeşil alan"a
alındığı, inşaat emsalinin 2.80 olarak tespit edildiği, bu alanda yer
alabilecek fonksiyonların ve diğer yapılanma koşullarının 1/1000 ölçekli
uygulama imar planı değişikliğinde belirleneceğinin ve 1/1000 ölçekli uygulama
imar planı onaylanmadan uygulamaya geçilemeyeceğinin plan notu olarak
belirtildiği, alana ilişkin 1/1000 ölçekli plan notlarında da bu alanda Turizm
Kongre Merkezi, Ticaret ve Kültürel Tesis alanında, ticaret alanı (iş ve
alışveriş merkezleri, ticari büro kullanımları,sergi ve satış tesisleri, toptan
ve perakende ticaret) tesisleri, yönetim merkezleri (ofis-büro), sosyo kültürel
tesisler, her türlü turizm tesisleri, kongre merkezi ve rezidans yapılmasının
düzenlendiği, bu alanda emsalin 2.80 olarak belirlendiği, burada yapılacak
yapılardaki maksimum yüksekliğin tescilli idari blok binasından uzaklık ile
bağlantılı olarak bu binanın 1,5 ile 2 misli yüksekliğini aşmayacağı, planlama
alanındaki toplam inşaat alanının %15'i ticaret, %10'u yönetim(ofis-büro),%10'u
sosyo-kültürel tesis, %35'i rezidans ve %30'u turizm kongre merkezi kullanımına
ayrıldığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu'nun 10. maddesinde
belirtilen nitelikte, yoğunlukta ve yükseklikte bir yapılaşma
öngörülmemiş olması nedeniyle dava konusu plan değişikliğinde Kanuna uygunluk
bulunmamaktadır.
3194 sayılı Yasa'nın 6.maddesinde, planlar kapsadıkları alan ve
amaçları açısından bölge planları ve imar planları olarak iki ana kategoriye
ayrılmış, imar planları da uygulamaya esas alan uygulama imar planları ve bu
planın hazırlanmasındaki temel hedefleri, ilkeleri ve arazi kullanım kararlarını
belirleyen nazım imar planları olarak sınıflandırılmış, anılan Yasanın
8.maddesinde ise, planların tanımlaması yapılarak, planlar bölge planı, çevre
düzeni planı, nazım imar planı ve uygulama imar planı olarak kademelendirilmiş
ve alt ölçekli planların üst ölçekli planlarda belirlenen planlama ana
ilkelerine, stratejilerine ve kararlarına uyumlu olması zorunluluğu
getirilmiştir.
İmar planlarının, planlanan yörenin bugünkü durumunun,
olanaklarının ve ilerideki gelişmesinin gerçeğe en yakın şekilde saptanabilmesi
için coğrafi veriler, beldenin kullanılışı, donatımı ve mali bilgiler gibi
konularda yapılacak araştırma ve anket çalışmaları sonucu elde edilecek bilgiler
ışığında, çeşitli kentsel işlevler arasında var olan ya da sağlanabilecek
olanaklar ölçüsünde en iyi çözüm yollarını bulmak, belde halkına iyi yaşama
düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve
karakteri, nüfus, alan ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse
çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel
gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular gözönüne alınarak
hazırlanması gerekmektedir.
Anılan ölçütlere göre hazırlanan imar planları zamanla planlanan
alandaki koşulların zorunlu kıldığı biçimde ve yasalarda öngörülen
yöntemlere uygun olarak değiştirilir. Yapılan plan değişikliklerinin amaç
yönünden yargısal denetimi bu değişikliği zorunlu kılan nedenlerin irdelenmesi
yoluyla yapılır. Bu irdelemeden sonra, planlanan alanın özel niteliklerinin
yanısıra plan bütünlüğü gözönünde bulundurularak planlanan yörenin tümünün
çevre, ulaşım, trafik gibi ilişkileri kapsamlı bir biçimde ele alınarak, plan
değişikliğinde kamu yararına uyarlık bulunup bulunmadığının araştırılması
gerekmektedir.
Bu kapsamda, dava konusu imar planı değişikliğinin şehircilik
ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun bulunup bulunmadığının
incelenmesi amacıyla 05.10.2007 günlü Dairemiz kararı üzerine 25.1.2008 gününde
Naip üye ... niyabetinde Prof. Dr. ..., Doç. Dr. ... ve Y. Doç. Dr. ...
katılımıyla oluşan bilirkişi kurulunca yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi
yapılmıştır.
Bilirkişi raporunda özetle : dava konusu alanın bulunduğu
bölgenin, plan hiyerarşisi açısından, şekil ve yetki yönünden iptal edilen
1/100.000 ölçekli planda Merkezi İş Alanı (MİA) kapsamında Kültür
Endüstrilerinin yoğunlaşma alanında kaldığı, bir alt ölçekteki geçerliliği süren
1980 onay tarihli planda ise bu alanın "Resmi Kurum Alanı" ve "Yeşil Alan"
olarak gösterildiği, alan ve çevresinde 1990'lı yıllardan 2006 yılına kadar
yapılan 1/5.000 ölçekli nazım imar planlarında da söz konusu alanın aynı
kullanımlarla gösterildiği, dava konusu plan öncesinde Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı tarafından yapılarak onaylanan nazım imar planında ise alanın "Resmi
Kurum Alanı" kullanımından çıkartılarak "Turizm-Kongre Merkezi ve Kültürel Tesis
Alanı" kullanımına tahsis edildiği, bu planı değiştiren ve Özelleştirme İdaresi
tarafından yapılarak onaylanan planda ise dava konusu alanın kullanımına bir
önceki plandaki kullanımlara "ticaret", "rezidans" ve "yeşil alan" işlevleri
eklendiği, "MİA" bölgesindeki konumu göz önüne alındığında, alana dava konusu
plan değişikliği ile eklenen kullanım kararlarının plan bütünü ile uyumsuzluk
gösteren/bağdaşmayan kullanım türleri olduğunun söylenemeyeceği, dava konusu
alanda yapılan plan değişikliği ile alandaki toplam sert zemin ile yeşil alan
miktarlarının büyük ölçüde korunduğu, bu planla, alanda önerilen rezidans
kullanımlarında sürekli yaşayacak kişiler için gerekli asgari yeşil alan
gereksiniminin oldukça üzerinde bir yeşil alan kullanımı öngörülmüş olması
nedeniyle, yeşil alan donatısı açısından bir sorun yaşanacağının söylenemeyeceği,
dava konusu plan değişikliğinin sosyal donatı alanları ve yaratabileceği trafik
yükü vb. etkileri açısından bakıldığında, planda öngörülen kullanım türlerinin
bir arada bulunuşunda bir sorun saptanmadığı, ancak dava konusu alanın Boğaziçi
Kanunu kapsamındaki özgünlüğü dikkate alındığında, bu yere ilişkin esas
tartışmanın, sosyal donatı alanları gereksinmesi ya da yaratabileceği trafik
yükü vb. kentsel etkiler açısından yapılmasının anlamlı olmadığı, uyuşmazlık
konusu plan, daha önceki Bayındırlık ve İskan Bakanlığı planına göre göreli
olarak bir iyileştirme sağlamakla birlikte bu alandaki planlama için
bağlayıcılığı bulunan Boğaziçi Kanunu'na göre taşınmazın Boğaziçi Alanında ?ehir
Merkezine Bağımlı Etkilenme Bölgesi'nde yer alması nedeniyle, bu verinin alanın
nasıl değerlendirileceği konusunda en belirleyici karar olduğu, Boğaziçi Nazım
Planı Raporunda, söz konusu etkilenme bölgesinin, metropoliten kentsel
gelişmeden, Boğaziçi alanına geçiş bölgesi olarak sayılan Ortaköy vadisinin,
metropoliten kentsel alan ile buluştuğu taç noktasında yer aldığı, dava
konusu plan değişikliğinde ise bu niteliğin dikkate alınmamış olduğu, üzerindeki
kamusal hizmet sunumunun sona erdirilmesi sonrasında alanın ne şekilde
değerlendirileceği konusunun, Boğaziçi Kanunu'na göre, Etkilenme Bölgesi
yapılaşma koşullarının sürdürülmesi gerekliliği ile doğal yapı verilerinin
korunması zorunluluklarından hareketle ele alınması ve Boğaziçi Kanunu ile
Boğaziçi Nazım Planının bölgeleme esaslarına uyulması gerektiği, Boğaziçi'nin
doğal yapısının korunması konusunun, aynı zamanda metropoliten kentin gereksinme
duyduğu yeşil alan sistemlerinin yaratılması konusu ile birlikte ele alınması
gerektiği hususunun Boğaziçi Nazım Planının temel verisi olduğu, ?ehir Merkezine
Bağımlı Etkilenme Bölgesi'nin, metropoliten kentin büyüme-gelişme eğilimlerine
sınır oluşturarak Boğaziçi'nin korunacak doğal yapısına geçiş bölgesi (tampon
bölge) oluşturması nedeniyle, bu bölgelerde esas alınması gereken yaklaşımın, bu
bölgelerin çevredeki yoğun (MİA) yapılaşmaları, çevre yolları vb. ulaşım
ağlarının varlığı ile rasyonel hale getirilen gelişmeler emsal alınarak
geliştirilmesi değil, bu gelişmelere sınır oluşturacak, doğal yapıya geçiş
bölgeleri olarak değerlendirilmesi şeklinde olması gerektiği, bu bölgenin
Boğaziçi Kanunu'nun dayanak aldığı planlama esasları çevçevesinde, (MİA)
geliştirmelerine sınır oluşturma zorunluluğu olan bir bölge olduğu, tampon
bölgenin, ele alınmasındaki temel verilerin, Boğaziçi'nin bir yasa ile öngörülen
korunması ile ilgili araçların geliştirilmesi problemiyle ilişkilendirilmesi
gerektiği, Etkilenme Bölgesinde Resmi Kurum Alanı iken gelişme öngörülmüş olması
bir yana, bu büyüklükte bir alanda yanlızca emsal yapılaşma koşulları
belirtilerek gelişmenin düzeninin denetlenmeye ve yönlendirilmeye çalışılmasının
önemli bir eksiklik olduğu, alan üzerindeki gelişmenin biçimi ve düzeni
konusunun, ilgili paftası üzerine emsal yapılaşma koşulları yazılarak
geçiştirildiği, bunun planlama ve tasarım sürecine dair önemli bir eksiklik
olduğu, dava konusu plan değişikliği, Bayındırlık İskan Bakanlığı tarafından
6.1.2006 tarihinde onaylanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli
Uygulama İmar Planı değişikliğine göre, göreceli olarak daha düşük yapılaşma
koşulları getiriyor olmasının, yukarıdaki genel değerlendirmeyi değiştirmeyeceği,
Boğaziçi Kanunu ve Boğaziçi Nazım Planının esasları ve öngörüleri açısından,
Boğaziçi Etkilenme Bölgesi üzerinde yer alan dava konusu taşınmaz üzerinde (MİA)
işlevlerinin geliştirilmesinin sakıncalı olacağı, Boğaziçi Kanunu ile Boğaziçi
Nazım Planının bölgeleme esasları ve öngörüleri açısından "Tampon Bölge" olarak
belirlenen bu yerde (MİA) bölgesinden Boğaziçi Alanına geçişe özgü kullanımların
yer alması gerektiği, dava konusu plan değişikliğinde, toplam kullanım alanının
%15'inde öngörülmüş olan Ticaret kullanımının, görece oranının düşük olduğu
ileri sürülebilirse de, dava konusu alanda öngörülen brüt E:2.8 yapılaşma
koşullarında ticaret kullanımı için önemli bir yapılaşma alanı yaratıldığı,
dava konusu taşınmaz üzerindeki yapılaşma koşullarının Boğaziçi Kanunu'nda ?ehir
Merkezine Bağımlı Etkilenme Bölgeleri için belirlenen, Taban Alanı Kat Sayısı (T.A.K.S.)
%15 ve 5 katı (H:15.50m. yüksekliği ) koşullarını geçmemesi gerektiği dikkate
alındığında, plan değişikliğinin Yasanın Etkilenme Bölgesinde izin verdiği
yapılaşma koşullarının oldukça üzerinde olduğu, İstanbul III numaralı KTVKBK
Müdürlüğü'nün 01.11.2005 gün ve 1067 sayılı kararında, "Karayolları tesis alanı"
fonksiyonunun sürdürülebilmesinin mümkün olamayacağı belirtilmiş olmakla
birlikte, alan için turizm, kültür, kongre merkezi ve rekreasyon alanı
fonksiyonlarının 2863 sayılı Yasa açısından uygun görüldüğü, ancak analitik
çalışmalar ile ilişkisinin doğru ve süreklilik oluşturacak şekilde kurulması
gerektiğinin belirtildiği, bu Kurul Kararının, "Kültür Endüstrileri" kullanımı
ile tutarlık gösterdiği, Kurul Kararında dava konusu taşınmaz üzerinde öngörülen
kullanımların 2863 sayılı Yasası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği
belirtilmiş olmakla birlikte, söz konusu kullanımların, analitik çalışmalar ile
ilişkisinin doğru ve süreklilik oluşturacak şekilde kurulması gerektiğine de
işaret edildiği, anılan Kurul kararının, üst ölçeklerde gösterilen Kültür
Endüstrileri kararı ile -Boğaziçi Alanında kalıyor olması nedeniyle -alana özel
verilerin ve 2863 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmesi ve uzlaştırılması
arayışı olarak görülmesi gerektiği, bu yaklaşımın, planlama sürecinde üst ölçek-alt
ölçek ilişkisinin doğru kurulması ve koruma-kullanma dengelerinin sağlanması
açısından anlamlı olduğu, tüm bu nedenlerle dava konusu plan değişikliği ile
alanda öngörülen gelişmenin, çevredeki diğer parsellerde de görüldüğü üzere,
parçacı biçimde, birbirleriyle bütünleşmeyen ve bu nedenle nitelikli kentsel
mekanlar (ve kent merkezi alanları) yaratamayan bir plan yaklaşımıyla ele
alınmış olmasının şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından olumlu
bulunmadığı belirtilmektedir.
Yukarıda içeriği açıklanan bilirkişi raporunun taraflara tebliğ
edilmesi üzerine, davalı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile davalı yanında
davaya katılan ... A.? tarafından, bilirkişi raporuna itiraz edilmiş ise de
bilirkişi raporunda yer alan tespit ve değerlendirmeler göz önüne alındığında bu
itirazlar yerinde görülmemiştir.
İstanbul Boğaziçi Alanının kültürel ve tarihi değerlerini ve
doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek ve bu
alandaki nüfus yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlamak için uygulanacak
imar mevzuatını belirlemek ve düzenlemek amacıyla çıkarılmış bulunan 2960 sayılı
Boğaziçi Kanunu kapsamında, Boğaziçi Alanında ve Etkilenme Bölgesinde
kalan bir taşınmaz üzerinde ancak Taban Alanı Kat Sayısı (T.A.K.S.) % 15 ve 5
katı (H = 15.50 m. irtifaı) geçmemek şartı ile konut yapılabileceği
açıktır. Bilirkişi raporunda ise uyuşmazlık konusu plan değişikliği ile dava
konusu taşınmaz üzerinde öngörülen yapılaşma koşullarının "turizm-kongre
merkezi, ticaret ve kültürel tesis alanı" fonksiyonu öngörülmüş
olmasının yanısıra inşaat emsalinin 2.80 olarak tespit edilmesi, bu
alanda ticaret alanı (iş ve alışveriş merkezleri, ticari büro kullanımları,
sergi ve satış tesisleri, toptan ve perakende ticaret) tesisleri, yönetim
merkezleri (ofis-büro), sosyo kültürel tesisler, her türlü turizm tesisleri,
kongre merkezi ve rezidans yapılmasının düzenlenmesi, burada yapılacak
yapılardaki maksimum yüksekliğin tescilli idari blok binasından uzaklık ile
bağlantılı olarak bu binanın 1,5 ile 2 misli yüksekliğini aşmayacağının
belirtilmiş olması ve planlama alanındaki toplam inşaat alanının %15'i ticaret,
%10'u yönetim(ofis-büro),%10'u sosyo-kültürel tesis, %35'i rezidans ve %30'u
turizm kongre merkezi kullanımına ayrılması nedeniyle Boğaziçi Kanunu'nun
Etkilenme Bölgesinde izin verdiği yapılaşma koşullarının oldukça üzerinde olduğu
belirtilmektedir. Öte yandan, Boğaziçi etkilenme bölgesinin, metropoliten
kentsel gelişmeden, Boğaziçi alanına geçiş bölgesi olarak sayılan Ortaköy
vadisinin, metropoliten kentsel alan ile buluştuğu taç noktasında ki
tampon bölgede yer alan, Boğaziçi alanına ait özellikleri taşıması ve vadi yeşil
alanlar bütünselliğinin ve coğrafi ve doğal yapı sürekliliğinin korunması
gereken bir alanda, yukarıda belirtilen nitelikte ve yoğunlukta yapılaşma
koşulları öngörülmesinde şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu
yararına da uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Kanun'un 27. maddesinde
öngörülen koşulların gerçekleştiği sonucuna varıldığından, yürütmenin
durdurulması isteminin kabulüne 25.4.2008 gününde oybirliğiyle karar
verildi.