imar

İmar Hukukçusundan Güncel Makaleler (imar)

imar hukuku (imar planları, arazi ve arsa düzenlemesi, kaçak yapı para cezası, inşaat ruhsatı vb.)dava dilekçe örnekleri

Tasnif edilmiş Danıştay Altıncı Dairesi İçtihatları

Danıştay imar ve imar hukuku içtihatları

imar hukuku ile ilgili terimler ve tanımlar


İmar Hukukçusu. Toki'den Ucuz Konut Satışı Devam Ediyor

+Hatalı ödemelerin geri alınması

+
18 uygulaması,

+
Danıştay içtihadı birleştirme kurulu kararı yargı kararının yerine getirilmemesi

+
Belediyelerin internet adresleri (web)

+
Görev tazminatı ile ilgili haberler

+
Konut finansmanı sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapılması hakkı

+
Toki'nin satılık evlerine yoğun talep var.

+
18. Madde uygulamasında hukuka aykırılık nedenleri imarhukukcusu cafer ergen

+Eski Haberler

+
2577 sayılı İYUK 7. Madde ile ilgili Danıştay İçtihatları

+657 sayılı Yasa uyarınca verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu

+Radyoloji personelinin çalışma (mesai) saatleri

+
5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu kapsamında Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 sayılı kararı.

· ANAYASA MAHKEMESİNİN "YÜRÜRLÜ?Ü DURDURMA" KARARLARI

· ANAYASA MAHKEMESİNE İPTAL İSTEMİYLE YAPILAN BA?VURULAR ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

· İmar Hukuku Terimleri Sözlüğü

· idare hukukcusu (idare hukuku)

idari yargı
İdari yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak yürütmeyi durdurma istekli iptal ve tam yargı dava dilekçesi örneğini görmek için buraya tıklayınız.

İmar

Tüm içeriği görmek için tıklayınız

İdare Hukuku

İDARE HUKUKU

imarhukukcusu.com tüm haberler

imar, Eski Haberler
21.09.12
· İmarda kısıtlılık sorunu sona eriyor (5 Yıl ile sınırlandırıldı)
16.09.12
· imar planları ve imar uygulamaları nedeniyle ücret
08.09.12
· Tazminat davasının süreaşımı nedeniyle reddi halinde maktu avukatlık ücreti
· İlan edilmeksizin uygulamaya konulan bir imar planının şekil eksikliği nedeniyle
· Davanın niteliği itibariyle mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmas
· Özel parselasyon ile belirlenmiş bulunan umumi hizmet alanları
· İmar planı ile notu arasında birbirine aykırı hususların bulunması
· 5 yıllık inşaat ruhsatı süresi içinde yapı kullanma izin belgesi alınmaması hali
12.05.12
· Deprem nedeniyle oluşan zararda belediyenin kusursuz sorumluluğu yoktur
10.05.12
· Tapulu yerdeki yapı ruhsattsız da olsa 32. madde işletilmemişse tazminat gerekir
· Yeşil alan için yapılan bağış da DOP tan düşülür.
14.04.12
· Bam Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkın
· Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
· Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
06.04.12
· Anayasa Mahkemesi’ne Göre 3194/42. Maddesinin Üçüncü Fıkrası (32 md)
· 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresi
01.04.12
· belediyelerin mimari projelerde meslek odasından ayrıca "proje onay belgesi" ist
· 125 nolu Danıştay Dergisi imar hukuku içtihatları
23.03.12
· Köy yerleşik alanı ve civarında imar yetkisi
· Yoldan İhdasen Oluşan Taşınmazlar Hakkında Yorum
· Anayasa Mahkemesi Kararı (Yoldan İhdas)
11.03.12
· Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı
05.03.12
· Çoğaltılmış Fikir Ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu
14.02.12
· Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı
21.12.11
· Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (21 Aralık 2011-28149)
· İmar Davaları Kitabı Üçüncü Baskı 2011
06.12.11
· İmar hukuku içtihatları (Danıştay Dergisi 124)
23.10.11
· 3194 sayılı Kanunun 5940 sayılı Kanunla değişik 42. maddesi uyarınca para cezası
· 1608 sayılı Kanun uyarınca idari para cezası verilmesine ve 1 kez yasaklanan faa
· Bedele Dönüştürülen Paya Takdir Edilen Karşılığın Artırılması Davası
· Cedit-Erenler-Topçular-28 Haziran Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı
09.09.11
· Her proje için müellif sicil durum belgesi alınması zorunlu
12.08.11
· Valilik görüşü alınmadığı gerekçesiyle yıkılamayacağı
· İmar planının yürütmesinin durdurulması üzerine yapının mühürlenmesi
· Ticaret alanında akaryakıt istasyonu yapılamaz
· müellif sicil durum belgesi ibraz edilmeden yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulun
· Tadilat ruhsatının kat irtifakı sahibi kişilerin imzası, bu kişiler tarafından v
· 2981 sayılı Yasanın 10/b alanında 3194 sayılı Kanunun 18. madde uygulamasında DO
· Mutlak tarım arazileri
01.08.10
· www.idarehukuku.net Türkiye'nin İdare Hukuku - İdari Yargı Bilgilerine hoşgeldin
29.06.10
· Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
17.04.10
· Kaplıca izinlerini artık Valilikler verecek. Bakanlık yetkiyi devretti.
10.04.10
· Yeni imar para cezası hükümleri önceki (Kaçak yapı suçlarına) uygulanmaz.
08.04.10
· 3194/18 uyg. yapılmayan alanda kamulaştırma yapılabilir
03.04.10
· Nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olma
28.01.10
· İmar planı ve inşaat ruhsatı iptali üzerine tazminat dava açma süresi
· Plan değişikliği isteminin reddi yolundaki işlemin değil doğrudan planın iptalin
· Planlı bir bölgede arazi ve arsa düzenlemesi yapılmadan kamulaştırma yapılması
· Dolgu alanında plan yapılabilmesi
· Binanın hukuken en son bittiği tarih

Eski Haberler

İmar hukuku ile ilgili Kanunlar

+imar kanunu (3194)
+il özel idaresi kanunu (5302)
+belediye kanunu (5393)
+büyükşehir belediyesi kanunu(5216)
+kamulaştırma kanunu (2942)
+kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu (2863)

+yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında kanun (5366)
+yapı denetimi hakkında kanun (4708)
+gecekondu kanunu (775)
+imar ve gecekondu af kanunu (2981/3290)

İMAR HUKUKU İLE İLGİLİ YÖNETMELİKLER

+belediyeler tip imar yönt.
+imar affı yönetmeliği
+plansız alanlar yönt.
+plan yapım yönt.
+koruma amaçlı im. pln. yönt.
+kıyı kanunu uyg. yönt.
+tarım alanları yönt.
+karayolları kenarlarında..yönt.
+18. madde uygulama yönt.
+plan müellifleri yönt.
+gecekondu yönetmeliği

+imar ile ilgili tüm yönet.

SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SA?LIK SİGORTASI KANUNU

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Mevuzatı

idare hukuku (Danıştay) içtihatları

İdare hukuku İçtihatları

idare hukuku, iptal ve tazminat davası

İdari Yargıda (İdare Mahkemelerinde) açılacak Yürütmenin Durdurulması istekli iptal ve tazminat dava dilekçe örneği için tıklayınız.

İMAR

imar
içtihatları

Ankara Bölge İdare Mahkemesi

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
Ankara Bölge İdare Mahkemesi
Konya Bölge İdare Mahkemesi
Aydın Bölge İdare Mahkemesi
Edirne Bölge İdare Mahkemesi
Manisa Bölge İdare Mahkemesi
Ordu Bölge İdare Mahkemesi
Van Bölge İdare Mahkemesi
Zonguldak Bölge İdare Mahkemesi
Sakarya Bölge İdare Mahkemesi
Samsun Bölge İdare Mahkemesi
Antalya Bölge İdare Mahkemesi
Gaziantep Bölge idare Mahkemesi
Denizli Bölge İdare Mahkemesi
Adana Bölge İdare Mahkemesi
İzmir Bölge İdare Mahkemesi
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi
Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi
Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
Bursa Bölge İdare Mahkemesi
Malatya Bölge İdare Mahkemesi
Sivas Bölge İdare Mahkemesi
Kayseri Bölge İdare Mahkemesi
Trabzon Bölge İdare Mahkemesi
İdari Yargı (İDARE HUKUKU) Kitapları (Yayınları)
Bölge İdare Mahkemelerinin İnternet (Web) Adresleri - Sayfaları
BÖLGE İDARE MAHKEMELERİNİN İTİRAZ MERCİLERİ
Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Devlet Memurları Kanunu
Danıştay Kanunu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
İdari Yargılama usulü Kanunu
Hakimler ve Savcılar Kanunu
399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Personel Rejimlerinin Düzenlenmesi ve 233 sayılı KHK''nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu

Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır
Yeni Sayfa 3

       5234 sayılı Yasa ile 657 sayılı Yasanın 209. ve 178 sayılı KHK'nin 10. maddesine eklenen hükümlerin; Anayasanın 65. maddesi doğrultusunda, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması amaçlı olduğu, bu hükümlerin iç ve diş hukuk kaynakları ile devlete görev olarak yüklenen; kişilerin yaşama hakkini korumak, yaşamlarını fiziksel ve ruhsal sağlık içinde sürdürmesini sağlamak görevini ortadan kaldırır şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığı;  davacının kanser hastalığının tedavisi ile ilgili uygulamaya ilişkin giderin tümünün ödenmesi gerektiği hk.



Yeni Sayfa 4

T.C.

D A N I ? T A Y

İKİNCİ DAİRE

Esas  No : 2007/1200

       5234 sayılı Yasa ile 657 sayılı Yasanın 209. ve 178 sayılı KHK'nin 10. maddesine eklenen hükümlerin; Anayasanın 65. maddesi doğrultusunda, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması amaçlı olduğu, bu hükümlerin iç ve diş hukuk kaynakları ile devlete görev olarak yüklenen; kişilerin yaşama hakkini korumak, yaşamlarını fiziksel ve ruhsal sağlık içinde sürdürmesini sağlamak görevini ortadan kaldırır şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığı;  davacının kanser hastalığının tedavisi ile ilgili uygulamaya ilişkin giderin tümünün ödenmesi gerektiği hk.

                Davacı ve Yürütmenin

                Durdurulmasını İsteyen     :                                              

                Karşı Taraf                           : 1- Maliye Bakanlığı - ANKARA

                                                                 2- Çankaya Kaymakamlığı - ANKARA

                İsteğin Özeti                         : Öğretmen olarak görev yapan davacı tarafından, tedavi giderine ait fatura bedelinin tamamının tarafına ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Çankaya Kaymakamlığı'nın 12.03.2007 tarihli, 13948 sayılı işlemi ile bu işleme dayanak olarak gösterilen, 29.04.2006 tarih ve 26153 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren 6 sıra nolu "Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği" ekinde yer alan "Tanıya Dayalı Paket Fiyat Listesi"nin 2315. sırasında "Cyberknife - Her türlü işlem dahil 6.000,00- YTL" şeklinde yer alan ibarenin; sosyal hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu iddiasıyla iptali istemiyle açılan davada yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

                Maliye Bakanlığı Savunmasının Özeti           : 5234 sayılı Yasayla 657 sayılı yasanın 209 ve 178 sayılı KHK'nin 10. maddesine eklenen hükümler yanında "Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği"nin Ek-1. maddesi hükmüyle Bakanlıklarına verilen yetki doğrultusunda gerekli çalışmalar yapılarak dava konusu düzenleyici işlemin yayımlandığı, Anayasanın 65. maddesinde; Devlet'in, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getireceği şeklinde yer alan hüküm de dikkate alındığında ülkemizin genel ekonomik koşulları gözetilerek kamu harcamaları içinde önemli yer tutan tedavi giderlerinin ödenmesinde belirli kısıtlamalar getirilmesi ve uyulması gerekli kurallar konulmasının zorunlu olduğu, bu doğrultuda tesis edilen dava konusu düzenleyici işlem hükmü ile bu düzenleme uyarınca tesis edilen işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

                Çankaya Kaymakamlığı Savunmasının Özeti           : Yürürlükteki mevzuat hükümleri doğrultusunda tesis edilen dava konusu işlem ve yapılan ödemede mevzuata aykırılık bulunmadığı, davanın reddinin gerekeceği savunulmaktadır.

                Danıştay Tetkik Hakimi      : ...               

Düşüncesi                           : Tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve iç hukuk kaynaklarımızda yer alan hükümler karşısında, 5234 sayılı Yasa ile 657 sayılı yasanın 209. ve 178 sayılı KHK'nin 10. maddesine eklenen hükümlerin; Anayasanın 65. maddesi doğrultusunda, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması amaçlı olduğu, belirtilen hukuk kaynakları ile Devlete görev olarak yüklenen, kişilerin yaşama hakkını korumak, yaşamlarını fiziksel ve ruhsal sağlık içinde sürdürmesini sağlamak görevini ortadan kaldırır şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığı; davacının uğramış olduğu kanser hastalığının tedavisinde yaşamsal önemde olduğu sağlık kurulu raporu ile belirtilerek sevk edildiği özel sağlık kurumunca yapılan tıbbi uygulamanın bedelinin tümünün ödenmesi gerekir iken, yaşama hakkının en temel hak olma vasfı ve sosyal hukuk devleti ilkesi ile çelişir bir şekilde davacının oldukça ağır ekonomik yük altında kalması sonucunu doğuran dava konusu işlemlerin bu yönleriyle hukuka ve mevzuata açıkça aykırı olduğu yürütülmelerinin durdurulması gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Savcısı                 : ...

                Düşüncesi                           : Öğretmen olarak görev yapan davacı, tedavi giderine ait fatura bedelinin tamamının tarafına ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Çankaya Kaymakamlığı'nın 12.3.2007 günlü, 13948 sayılı işlemi ile bu işleme dayanak olarak gösterilen 2006 yılı Bütçe Uygulama Talimatının Tanıya Dayalı Paket Fiyat Listesi'nde yer alan Cyberknife (Her türlü işlem dahil 6.000,00- YTL) kısmının iptalini ve yürütmenin durdurulmasını istemektedir.

                Yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından, istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği görüşüldü:

                Dava, davacının, tedavi giderine ait fatura bedelinin tamamının tarafına ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Çankaya Kaymakamlığı'nın 12.03.2007 tarihli, 13948 sayılı işlemi ile bu işleme dayanak olarak gösterilen, 29.04.2006 tarih ve 26153 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren "Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği" ekinde yer alan Tanıya Dayalı Paket Fiyat Listesi'nin 2315. sırasında "Cyberknife - Her türlü işlem dahil 6.000,00- YTL" şeklinde yer alan ibarenin iptali istemiyle açılmıştır.

                Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca kabul edilen ve bizim de tarafı olduğumuz "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"nin 3. maddesinde; "Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır" hükmüne, 22. maddesinde; "her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibariyle, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır." hükmüne; 25. maddesinin birinci fıkrasında da; "her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere  sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır." hükmüne  yer verilmiştir.

                Bakanlar Kurulu'nun 10.07.2003 tarih ve 2003/5923 sayılı kararnamesi ile yürürlüğe giren  (11.08.2003 tarihli, 25196 sayılı Resmi Gazete) "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme"nin 9. fıkrasında; bu Sözleşme'ye Taraf Devletlerin, herkesin sosyal sigorta da dahil olmak üzere sosyal güvenlik hakkını tanıdığı belirtilmiş, 12. maddesinin birinci fıkrasında; "bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, herkesin, ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardına sahip olma hakkını kabul ederler." hükmüne yer verilerek, ikinci fıkrasında sözleşmeye taraf devletlerin bu hakkın tam olarak kullanılmasını sağlamak için alacakları tedbirler sayılmış, (c) bendinde; salgın; yöresel, mesleki ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü, (d) bendinde ise; hastalık durumunda herkese tıbbi hizmet ve tıbbi bakım sağlayacak koşulların yaratılması amacıyla taraf devletlerin gerekli tedbirleri alacakları hükme bağlanmıştır.

                1451 sayılı Yasa ile kabul edilerek (10.08.1971 tarihli, 13922 sayılı Resmi Gazete) 01.04.1974 tarih ve 7-7964 sayılı Bakanlar Kurulu kararı (15.10.1974 tarihli, 15037 sayılı Resmi Gazete) ile yürürlüğe giren "Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Hakkında Sözleşme"nin (102 Nolu Sözleşme) 7. maddesinde; "sözleşmenin bu bölümünü tatbik eden her Üye, korunan kimselere sağlık durumları gerektirdiği zaman, bu bölümün aşağıdaki maddelerine uygun olarak, koruyucu mahiyette veya tedavi şeklinde sağlık yardımları yapılmasını teminat altına alır" hükmüne yer verilmiş, aynı bölümde yer alan 10. maddesinde de yardımların en az neler olduğu sayma suretiyle belirtilmiş, bunlar arasında; hastalık halinde; evde yapılacak muayeneler dahil, pratisyen hekimler tarafından yapılacak muayene ve tedaviler, mütehassıs hekimler tarafından hastanelerde yatarak veya ayakta yapılacak muayene ve tedavilerle hastane dışında sağlanabilecek tedaviler sayılmış olup, maddenin üçüncü fıkrasında; "bu madde gereğince yapılacak yardımların, korunan kimsenin sağlığını korumaya, çalışma gücünü iadeye ve şahsi ihtiyaçlarını karşılayabilme kabiliyetini artırmaya matuftur" denilmiş, dördüncü fıkrasında; "sağlık yardımlarının ifasıyla görevli Devlet daireleri veya müesseseler, korunan kimseleri, amme idareleri tarafından veya bu idarelerce yetkili kabul edilmiş diğer teşekküller tarafından, kendi hizmetlerine arz edilen umumi sağlık müesseselerine müracaat etmeye, uygun görülebilecek her türlü vasıtalarla, teşvik ederler" hükmüne, 12. maddesinin birinci fıkrasında; "10 uncu maddede belirtilen yardımlar vak’anın devamı süresince sağlanır; ancak, hastalık halinde her vaka için yardım süresi 26 hafta olarak tahdit edilebilir; şu kadar ki, hastalık ödeneği verilmesine devam olunduğu sürece, sağlık yardımları durdurulamaz ve uzun tedaviyi gerektirdiği milli mevzuatla kabul edilen hastalıklarda yukarıda yazılı sürenin uzatılması için hükümler vaz olunur." hükmüne yer verilmiştir.

                5013 sayılı Yasa ile kabul edilerek (09.12.2003 tarih ve 25311 sayılı Resmi Gazete) 16.03.2004 tarih ve 2004/7024 sayılı kararname (20.04.2004 tarih ve 25439 sayılı Resmi Gazete)  ile yürürlüğe giren  "Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi)"nin 1. maddesinde; bu Sözleşmenin Taraflarının, tüm insanların haysiyetini ve kimliğini koruyacağı ve biyoloji ve tıbbın uygulanmasında, ayrım yapmadan herkesin, bütünlüğüne ve diğer hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesini güvence altına alacağı, 2. maddesinde; İnsanın menfaatleri ve refahının, bilim veya toplumun menfaatlerinin üstünde tutulacağı, 3. maddesinde; tarafların, sağlığa duyulan ihtiyaçları ve kullanılabilir kaynakları göz önüne alarak, kendi egemenlik alanlarında, uygun nitelikteki sağlık hizmetlerinden adil bir şekilde yararlanılmasını sağlayacak uygun önlemleri alacakları, hükmüne, 4. maddesinde ise; araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin, ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerektiği yolundaki hükümlere  yer verilmiştir.

                İç hukukumuza baktığımızda ise öncelikle Anayasamızın 2. maddesinde; Devletimizin nitelikleri sayılmış ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu vurgulanmış, 5. maddesinde; Devletin temel amaç ve görevleri sayılarak; kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak görevine, "kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasında ise; "herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir" hükmüne yer verilmiştir.

                Yine Anayasamızın "Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması" başlıklı 56. maddesinin üçüncü fıkrasında; "Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler" hükmüne, dördüncü fıkrasında; "Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir" hükmüne yer verilmiş, "Sosyal güvenlik hakkı" başlıklı 60. maddesinin birinci fıkrasında; "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir" hükmüne, ikinci fıkrasında; "Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar" hükmüne yer verilmiş, "Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları" başlıklı 65. maddesinde; "Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir" hükmüne yer verilmiştir.

                Anayasamızın "Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler" başlıklı 128. maddesinin ikinci fıkrasında ise; "memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları,  görev  ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir" hükmüne yer verilmiştir.

                Konuyla ilgili temel Yasa niteliğinde olan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun "tedavi yardımı"  başlıklı 209. maddesinin birinci fıkrasında; "Devlet memurları ile herhangi bir şekilde sağlık yardımından yararlanmayan eşlerinin veya bakmakla yükümlü bulundukları ana, baba ve ikiden fazla dahi olsa aile yardımı ödeneğine müstehak çocuklarının hastalanmaları halinde, evlerinde veya resmî veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında ayakta veya yatarak tedavileri kurumlarınca sağlanır. Ancak, tedavi ve yol masraflarının ödenebilmesi için, tedaviye tabip raporu ile lüzum gösterilmesi şarttır" hükmüne, dördüncü fıkrasında; "ayakta veya meskende tedavi halinde kullanılacak ilaç bedellerinin % 20’si memur tarafından ödenir. Ancak, sağlık raporu ile belirlenen ve tüberküloz, kanser, kronik böbrek, akıl hastalıkları, organ nakli ve benzeri uzun süreli tedaviye ihtiyaç gösteren hastalıkların ayakta veya meskende tedavileri sırasında kullanılmasına lüzum gösterilen ilaçlardan, hayati önemi haiz oldukları Sağlık Bakanlığınca tespit edilecek olanların bedellerinin tamamı kurumlarınca ödenir" hükmüne, 17.09.2004 tarih ve 5234 sayılı Yasanın 1. maddesi ile eklenen 6.fıkrasında ise; "tedavi kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilere (diş tedavileri dahil) ilişkin ücretlerle sağlık kurumlarınca verilen raporlar üzerine kullanılması gerekli görülen ortez, protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin kurumlarınca ödenecek kısmı ve buna ilişkin esas ve usuller Sağlık Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca tespit edilir" hükmüne yer verilmiştir. 

                178 Sayılı "Maliye Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü'nün görevlerini düzenleyen 10. maddesinin (f) bendinde; "kamu harcamalarında tasarruf sağlanması, tutarlı, dengeli ve etkili bir bütçe politikasının yürütülmesi amacıyla kamu istihdam politikası ve giderlerle ilgili kanun, tüzük, kararname ve yönetmeliklerin uygulanmasını düzenlemek, standartları tespit etmek ve sınırlamalar koymak, bu hususlarda tüm kamu kurum ve kuruluşları için uyulması zorunlu düzenlemeleri yapmak ve tedbirleri almak" görevine yer verildiği gibi, yukarıda belirttiğimiz 17.09.2004 tarih ve 5234 sayılı Yasanın 10. maddesi ile bu maddeye eklenen (p) bendinde; "Devlet memurları ve diğer kamu görevlileri ile bunların emekli, dul ve yetimlerinin (bakmakla yükümlü oldukları aile fertleri dahil) ve 18.6.1992 tarihli ve 3816 sayılı Kanun kapsamındaki yeşil kart sahiplerinin tedavi kurum ve kuruluşlarında yapılan tedavilerine (diş tedavileri dahil) ilişkin ücretlerle sağlık kurumlarınca verilen raporlar üzerine kullanılması gerekli görülen ortez, protez ve diğer iyileştirme araç bedellerinin kurumlarınca ödenecek kısmını ve bu konuya ilişkin esas ve usulleri Sağlık Bakanlığının görüşünü almak suretiyle tespit etmek" görevine yer verilmiştir.

                "Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi" nin "umumi kaide ve esaslar" başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasında; doktorların başta gelen vazifesinin, insan sağlığına, hayatına ve şahsiyetine ihtimam ve hürmet göstermek olduğu belirtilmiş, 6. maddesinin birinci fıkrasında; "Tabip ve diş tabibi, sanat  ve  mesleğini  icra  ederken, hiç  bir  tesir ve nüfuza kapılmaksızın, vicdani ve mesleki kanaatına göre hareket eder" hükmüne, ikinci fıkrasında; "Tabip ve diş tabibi, tatbik edeceği tedaviyi tayinde serbesttir" hükmüne yer verilmiştir.

                Öte yandan Sağlık Bakanlığı'nca 01.08.1998 tarih ve 23420 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren "Hasta Hakları Yönetmeliği"nin 1. maddesinde; "Bu Yönetmelik; temel insan haklarının sağlık hizmetleri sahasındaki yansıması olan ve başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda, diğer mevzuatta ve milletlerarası hukuki metinlerde kabul edilen "hasta hakları"nı somut olarak göstermek ve sağlık hizmeti verilen bütün kurum ve kuruluşlarda ve sağlık kurum ve kuruluşları dışında sağlık hizmeti verilen hallerde, insan haysiyetine yakışır şekilde herkesin "hasta hakları"ndan faydalanabilmesine, hak ihlallerinden korunabilmesine ve gerektiğinde hukuki korunma yollarını fiilen kullanabilmesine dair usul ve esasları düzenlemek amacı ile hazırlanmıştır" denilmek suretiyle Yönetmeliğin amacı ortaya konulmuş olup, "kapsam" başlıklı 2. maddesinde; "Bu Yönetmelik; sağlık hizmeti verilen resmi ve özel bütün kurum ve kuruluşları, bu kurum ve kuruluşlarda veya bunların dışında hizmete katılan her kademedeki ve unvandaki ilgilileri ve hizmetten faydalanma hakkını haiz olan bütün fertleri kapsar." hükmüne yer verilmiş, "tanımlar" başlıklı 4. maddesinde; "hasta" kavramı ile sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan kimsenin, "Hasta hakları" kavramıyla ise; Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan fertlerin, sırf insan olmaları sebebiyle sahip bulundukları ve T.C. Anayasası, milletlerarası andlaşmalar, kanunlar ve diğer mevzuat ile teminat altına alınmış bulunan haklarının ifade edildiği vurgulanmış, "İlkeler" başlıklı 5. maddesinin (a) bendinde; bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının, en temel insan hakkı olduğunun, hizmetin her safhasında daima gözönünde bulundurulacağı; (b) bendinde ise; herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını haiz olduğu ve hiçbir merci veya kimsenin bu hakkı ortadan kaldırmak yetkisinin olmadığı bilinerek, hastaya insanca muamelede bulunulacağı yolundaki emredici kurallara yer verilmiş, "Tıbbi Gereklere Uygun Teşhis, Tedavi ve Bakım" başlıklı 11. maddesinde ise; hastanın, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahip olduğu vurgulanmıştır.

                "Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği"nin "Hastanın gönderildiği resmi sağlık kurumunda tedavinin sağlanamaması hali" başlıklı 10. maddesinde; "Hastanın gönderildiği resmi sağlık kurumunda yer bulunmadığı veya teknik sebepler dolayısiyle burada tedavisine imkan olmadığı  kurumun baştabibi  tarafından resmen bildirildiği takdirde hasta, bağlı olduğu kurumun tabibi varsa buraca, yoksa hükümet tabipliğince, aynı yerde istenilen tedaviyi sağlıyabilecek başka bir resmi sağlık kurumu bulunuyorsa oraya, yoksa bunu sağlıyabilecek en yakın diğer bir yerdeki resmi bir sağlık kurumuna veya özel bir sağlık kurumuna gönderilerek buraca tedavisi sağlanır" hükmüne yer verilmiş, "özel sağlık kurumlarında tedavi" başlıklı 23. maddesinin birinci fıkrasında; "Tedavi özel sağlık kurumlarında sağlandığı takdirde, (sağlık kurumu tarafından kabul edilmek şartiyle) hastadan hiç bir ücret alınmaz, tedavi dolayısiyle yapılan bütün işlemler sonucu istenilmesi gereken ücretleri göstermek üzere fatura düzenlenerek ilgili kuruma gönderilir, bedeli en geç aynı mali yıl sonuna kadar bu kurumca sağlık kurumuna ödenir. Bu yol sağlık kurumu tarafından kabul edilmediği takdirde, istenilen ücret hasta tarafından sağlık kurumuna ödenir. Alınacak fatura ilgili kuruma verilerek bedeli kurumdan alınır" hükmüne yer verilmiştir.

                Anılan yönetmeliğin Ek 1. maddesinde; "Bu Yönetmelikte öngörülen yurtiçi ve yurtdışı tüm tedavi ücretlerini ve işitme cihazı, tekerlekli sandalye, gözlük, suni aza, organ protezi, diş tedavisi ve protez gibi cihaz ücretlerini kapsayacak şekilde gerekli sınırlamaların konması, günün şartlarına göre her iki yılda bir ve dengeli bir şekilde birim fiyatlarının saptanması, Maliye, Milli Savunma, Dışişleri ve Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıklarınca müştereken yapılır" hükmüne, Ek 2. maddesinde ise; bu Yönetmeliğin 3 üncü maddesine göre tedavi ve yol giderlerinden yararlanacak olanların resmi sağlık kurum ve kuruluşları tarafından, tedavi amacıyla, özel sağlık kurum ve kuruluşlarına sevk edilebilecekleri; hangi özel sağlık kurum ve kuruluşlarına doğrudan sevk yapılabileceği, hangi tür tedaviler için hasta gönderileceği hususları ile uygulamaya ilişkin usul ve esasların, Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı'nca müştereken tespit edileceği; özel sağlık kurum ve kuruluşlarından sağlık hizmeti alımı ve bunlara ilişkin fiyatlandırma işlemleri ile ilgili olarak özel sağlık kurum ve kuruluşları ile Maliye Bakanlığı arasında anlaşma yapılabileceği; kurumlarca özel sağlık kurum ve kuruluşlarına yapılacak ödemelerin, Sağlık Bakanlığı'nın görüşü üzerine Maliye Bakanlığı'nca tedavi yardımına ilişkin uygulama tebliğleri ile belirleneceği yolundaki hükümlere yer verilmiştir.

                09.02.2005 tarih ve 25722 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren 2005-4 sayılı "Bütçe Uygulama Talimatı"na 13.10.2005 tarih ve 25965 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren 2005-17 sayılı Bütçe Uygulama Talimatı ile "radyo cerrahi yöntemleri ile tedavi" başlıklı 9.1. maddesi eklenerek "Cyberknife" uygulamalarına ilişkin bedelin ödenmesine imkan tanınmış olup, yine Tebliğe ekli Ek-8 sayılı Resmi Sağlık Kurumları Fiyat Tarifesinde yapılan ekleme ile 800.616 kod nolu Cyberknife uygulaması için her türlü malzeme dahil 6.000.- YTL ücret ödeneceğinin belirtildiği görülmektedir.

                Uyuşmazlık konusu hükmün yer aldığı 29.04.2006 tarih ve 26153 sayılı Resmi Gazete'de  yayımlanmak  suretiyle yürürlüğe giren 6 sayılı "Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği"nin 9.1 maddesinde de anılan 2005-17 sayılı Bütçe Uygulama Talimatı ile getirilen hükümlere benzer düzenleme getirilmiş, “Radyo Cerrahi Yöntemleri ile Tedavi" başlıklı 9.1. maddesinde; "Hastanın radyo cerrahi yöntemleri ile tedavi edilmek üzere ilgili hastaneye sevk edilebilmesi ve tedavi giderinin kurumunca ödenebilmesi için, lokal tedavi endikasyonu bulunan intrakranial malign ve benign lezyonlar ve metastatik beyin tümörlerinde (primeri kontrol altında olan 1-3- metastazı olan) cerrahi, medikal ve klasik radyoterapiye cevap vermeyen veya uygun olmayan olgularda, radyasyon onkolojisi uzmanı ile beyin cerrahisi uzmanlarının katılımı ile oluşturulacak sağlık kurulunca düzenlenen rapora istinaden, bu Tebliğin ekli Tanıya Dayalı (Paket) Fiyat Listesi (Ek-9) yer alan fiyatlar üzerinden faturalandırılır. Sağlık kurulu raporuna dayanılarak ilgilinin kurumu hastayı doğrudan tedavi göreceği hastaneye sevk eder. Cyberknife (stereotaktik raydo cerrahi) uygulama ücreti, ilk uygulamayı müteakip tedavi sürecinde yapılacak 2-5 seans uygulamayı kapsar. Hasta, teşhisi konularak sevk edileceğinden ayrıca MR, BT, DSA, PET-CT ücreti ödenmeyecektir.” hükmüne, "Tanıya Dayalı (Paket) Fiyatlar Üzerinden Ödeme" başlıklı 21.3.1. sayılı maddesinin birinci fıkrasında; "Resmi sağlık kurumlarında bu Tebliğe ekli Tanıya Dayalı (Paket) Fiyat Listesinde (Ek-9) yer alan işlemler, bu listedeki fiyatlar üzerinden fatura edilecektir" hükmüne, üçüncü fıkrasında ise; "Paket işlemlere ait bedellerin ödenmesinde, (Ek-9) listenin ekinde yer alan Tanıya Dayalı (Paket) Fiyat Uygulama ilkelerinde belirtilen esaslar dikkate alınacaktır" hükmüne yer verilmiş, maddede belirtildiği üzere Ek-9 sayılı Liste ekinde yer alan İlkelerden 1 nolu olanında; Tanıya dayalı (paket) fiyat; dahili ve cerrahi branşlarda sık karşılaşılan hastalıkların tanı ve tedavisi sırasında hizmet içeriği bakımından hasta bazında çok fazla değişiklik göstermeyen ve bu nedenle yaklaşık maliyeti önceden  tahmin edilebilen tüm işlemlerin tek bir fiyat olarak belirlenmesi şeklinde tanımlanmış, EK-9 sayılı listenin 2315. sırasında P800616 paket kodu ile Cyberknife uygulamasına yer verilerek her türlü işlem dahil 6.000.- YTL birim fiyat belirlenmiştir.

                Dava dosyasının incelenmesinden; Ankara İli, Çankaya İlçesi, Sokullu Mehmet Paşa İlköğretim Okulu'nda ingilizce öğretmeni olarak görev yapmakta olan davacının, kanser tedavisi gördüğü Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulu'nca düzenlenen 29.11.2006 tarih ve 4736 sayılı rapor ile; Meme CA, Beyin Metastazı, Cervikal Vertebra metastazı tanısı nedeniyle Hastanelerinde bulunmayan Cyberknife radyoterapi tedavisi için özel bir merkeze sevkine karar verildiği, dosya içeriğindeki bilgilerden, bu uygulamanın Türkiye'de yapılabildiği tek merkez olan Özel Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi'nce sunulan tedavi hizmetine karşılık olarak 2006-6 sayılı Tebliğin dava konusu edilen EK-9 Listesinde belirlenen ve devletçe ödenen 6.000.- YTL'lik kısım düşülmek suretiyle 07.12.2006 tarih ve 350815 sayılı fatura ile 18.316,08.- YTL ve 11.12.2006 tarihli 483304 sayılı fatura ile de ikinci uygulamaya ilişkin 4.395,00.- YTL olmak üzere toplam 22.711.- YTL'nin davacıdan tahsil edildiği, bu meblağın tarafına ödenmesi yolundaki davacı başvurusunun ise dava konusu 12.03.2007 tarih ve 13948 sayılı Çankaya Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü işlemi ile 2006-6 sayılı Tebliğin ekinde yer alan Ek-9 nolu listenin 2315 sıra numaralı kısmında P800616 kodlamasıyla belirtilen Cyberknife uygulaması için (hertürlü işlem dahil) 6.000.- YTL ödenebileceğinin belirtildiği gerekçesiyle isteminin reddedildiği, bu işlem ile dayanağı olan anılan listenin 2315 sırasında yer alan ibarenin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

                Uyuşmazlığın çözümü amacıyla Dairemizin 19.07.2007 tarihli ara kararı ile davalı Maliye Bakanlığı'ndan; Cyberknife uygulaması için ödenecek bedel olarak belirlenen 6.000.- YTL'nin hangi kriterler ve teknik bilgiler esas alınmak suretiyle tespit edildiği; bu belirleme yapılırken Sağlık Bakanlığı'nın görüşünün alınıp alınmadığı; dava konusu "Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği"nin "radyo cerrahi yöntemleri ile tedavi" başlıklı 9.1 maddesinde; "Cyberknife (stereotaktik radyo cerrahi) uygulama ücreti, ilk uygulamayı müteakip tedavi sürecinde yapılacak 2-5 seans uygulamayı kapsar" şeklinde yer alan sınırlama ile ilgili olarak 2-5 rakamının hangi bilimsel kriterler esas alınmak suretiyle tespit edildiğinin ve belirlenen 6.000.- YTL nin 5 seans karşılığı olarak belirlenip belirlenmediği; dava konusu Paket Fiyat Listesinin güncellenme süreci ve güncellendiği tarihler ile Cyberknife uygulaması ile ilgili olarak belirlenen fiyatlar; dava konusu tebliğin 21.3.1 maddesinin 5. fıkrasında; "Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında yapılan tanıya dayalı (paket) tedavilere ait bedeller, özel sağlık kurum ve kuruluşlarını temsil eden derneklerle imzalanan Özel Tedavi Protokolü gereğince, anılan protokol ve eklerinde yer alan usul ve esaslar çerçevesinde ödenecektir" şeklinde yer alan  hüküm bakımından bu fıkrada belirtilen protokolün ne şekilde bir protokol olduğu ve davacının görmüş olduğu tedavi ile ilgili özel sağlık kurum ve kuruluşlarını hangi derneğin temsil ettiği sorulmuş olup, ara kararına cevaben davalı Maliye Bakanlığı'nca gönderilen 27.08.2007 tarihli yazının ekinde yer alan Sağlık Bakanlığı'nın 24.08.2007 tarih ve 17972 sayılı yazısı ile ara kararı ile ilgili olarak; bütçe uygulama talimatları ve tedavi yardımına ilişkin uygulama tebliği şeklindeki düzenlemeler ile amaçlananın; geri ödeme kuruluşlarının kendi sağlık güvenceleri altında bulunan mensupları ve hak sahibi kimseler için karşılayacakları ilaç, tıbbi malzeme ve tedavi giderleri ile alınacak katkı payları vb. hususlara ilişkin usul ve esasların belirlenmesi ve Devlet bütçesinden karşılanacak sağlık giderlerinin ve miktarlarının önceden bilinmesi, disiplin altına alınması ve uygulamada birliğin sağlanması olduğu; kaldı ki gelişmiş ve ekonomisi iyi düzeyde olan ülkelerde bile geri ödeme kuruluşlarının finansman yapılarına ve bütçe olanaklarına göre hizmet sunum ve sigorta teminat paketlerinde bu ve benzer şekilde kısıtlayıcı kriterler geliştirdikleri ve bunları uyguladıkları belirtilmiş, bu yazı ekinde Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nce bir bilimsel komisyon oluşturularak Cyberknife stereotaktik radyo cerrahi sistemi konusunda yapılan toplantıda yer alan  konusunda uzman kişilerce düzenlenmiş rapor ve görüş yazılarına  yer  verilmiş olup, bu belgelerin incelenmesi neticesinde; tüm uzmanlar tarafından bu yöntemin gerekli ve özellikle bazı bölgelerdeki kanser hastalıklarında kurtarıcı bir yöntem olduğu ve alternatifinin bulunmadığının vurgulandığı, hasta açısından tümöre yönelik konsantre radyasyon verilmesini, normal dokularda ise radyasyon dozunun sınırlı kalmasını sağlaması, kritik dokularda doz dağılımına göre doğru tedaviye olanak sağlaması, işitme, his kaybı, infeksiyon, kanama gibi bazı komplikasyonların diğer tedavi metodlarına göre daha az görülmesi, hastaya rahatsızlık veren başka aletlerin kullanılması ve sıkıntılı pozisyonda tutulma zorunluluğunu ortadan kaldırması, nefes alma veya diğer nedenlerle hedefte oluşan oynamaları düzeltme imkanı vermesi, beyin metastazlarında üç ayrı metastaza yönelik tedavi imkanını sağlaması gibi iyileşme oranının arttırılması ve tedavi sürecinin rahatlatılması bakımından avantaj sağladığı, belirtilmiş olup, ödenecek bedel olarak bu uzmanlar arasında yer alan iki adet radyasyon onkolojisi uzmanı akademisyen doktordan biri tarafından herşey dahil 1.fraksiyon 11.000.- YTL sonrakiler için fraksiyon başına 250.- YTL önerilirken, bir diğeri tarafından 5 seanslık tedavi gören bir hasta için yaklaşık olarak  20.000.- YTL +/- 5.000+ KDV olabileceği şeklinde fiyat önerilerinde bulunulduğu görülmekle birlikte ne Maliye Bakanlığı, ne de Sağlık Bakanlığı'nca gönderilen belgelerde yer alan bu fiyatlar ile ilgili olarak hiçbir bilimsel analiz veya teknik veriye yer verilmediği, sadece konusu maliyet analizi olmayıp radyasyon onkolojisi olan iki uzmanca önerilmiş fiyatların bulunduğu anlaşılmış, 2-5 seans sınırlamasının da yine bilimsel bir dayanağı gösterilmemiş, dosyaya sunulan belgelerde 5 seanslık uygulama ile ilgili olarak sadece belirtilen uzmanlardan Dr. H. Cem Mısırlıoğlu'nun değerlendirmelerini içeren belge içeriğinde yer alan "bir veya birkaç tedavi ile birkaç gün içinde lezyonun tedavisi sağlanmış olur, çoğu hastanın ayaktan tedavisi sağlanabiliyor. Tedavi süresi beyin lezyonları için 30-90 dakikadır. Klasik radyoterapi ile 2 aya yaklaşan sürede tedavi edilen prostat kanserinde 5 seansta tedavi edilebilmektedir" şeklinde yer alan ifadede rastlanılmakta olup davacının uğramış olduğu kanser rahatsızlığı ile ilgili olarak böyle bir sınırlamanın geçerli olduğunu gösteren herhangi bir bilimsel bilgiye de yer verilmemiştir.

                Yukarıda yer verilen tüm hukuk kaynaklarının bir arada değerlendirilmesi sonucunda; öncelikle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 3. maddesi ile en temel insan hakkı olarak yaşama hakkı tanınmış olup, tarafı olduğumuz diğer sözleşmeler ile de bu hakkın vazgeçilmezliği ve her türlü riske karşı ve bu arada hastalıklara karşı korunmasının, Devletin temel görevi olduğu, herkesin, ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve zihinsel sağlık standardına sahip olma hakkının varlığı kabul edilmiş, bu hakkın tam olarak kullanılabilmesi için, hastalık durumunda herkese tıbbi hizmet ve tıbbi bakım sağlayacak koşulların yaratılması amacıyla sözleşmeci taraf devletlerin tedbir alacakları vurgulanarak, koruyucu mahiyette veya tedavi şeklinde sağlık yardımı yapılması teminat altına alınarak sağlanacak asgari tedavi yardımları sayılmış, iç hukukumuzda da bu yönde düzenlemelere yer verilerek Anayasamızın 17. maddesinde; herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu hükme bağlanmış yukarıda yer verilen diğer tüm iç hukuk kaynaklarında da anılan uluslararası sözleşme hükümleriyle paralel düzenlemelere yer verilmiştir.

                Anayasamızda Devletimizin nitelikleri arasında sayılan sosyal hukuk devleti; "insan haklarına dayanan, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kurabilen, çalışma hayatını geliştirerek ve ekonomik önlemler alarak çalışanlarını koruyan, onların insan onuruna uygun hayat sürdürmelerini sağlayan, milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken önlemleri alan, sosyal güvenlik hakkını yaşama geçirebilen, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözeten devlettir. Çağdaş devlet anlayışı sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla Anayasa’nın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak işletilmesini, bu yolla bireylerin refah, huzur ve mutluluğunun sağlanmasını gerekli kılar.

                Yine Anayasa’nın 5. maddesinde, “İnsanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlamaya çalışmak” devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmış olup, bu kapsam içinde kişileri mutlu kılmak, onların hayat mücadelesini kolaylaştırmak, insan haysiyetine yaraşır onurlu bir hayat sürdürmelerini sağlamak gibi hususların da yer aldığı kuşkusuzdur. Anayasanın 56. maddesinde ise; herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenlemek Devletin görevi olarak belirtilmiştir.

                Sosyal hukuk devletinin somut göstergelerinden biri olan sosyal güvenlik hakkının yer aldığı, Anayasa’nın 60. maddesinde ise; “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” denilmektedir.

                Sosyal güvenlik, bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek, ayrıca sağlıklı ve asgari hayat standardını güvence altına alabilmektir. Bu güvencenin gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak, kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza ve ölüm gibi sosyal risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır. (Anayasa Mahkemesi'nin 15.12.2006 tarih ve E:2006/111, K:2006/112 sayılı kararı)

                Bu kapsamda Anayasamızın "Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları" başlıklı 65. maddesinde yer alan; "Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir" hükmü ile Devlete Anayasa ile yüklenen ödevler arasında öncelikler gözetilmek suretiyle mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde görevlerini yerine getirme imkanı tanınmış olup, bu öncelikler arasında yaşama hakkı en başta olmak üzere kişilerin ruh ve fizik sağlığı içinde insana yaraşır bir hayat sürdürmesini sağlama görevinin en önde geldiği tartışmasızdır.

                Dava dosyası ile benzer dosyalarda Maliye Bakanlığı'nca uyuşmazlık konusu düzenleyici işlem ile getirilen kurallar ve eksik ödeme işlemine dayanak olarak; Anayasa'nın anılan 65. maddesi hükmünden bahisle, 5234 sayılı Yasayla 657 sayılı Yasanın 209. maddesine eklenen 6. fıkra hükmü yanında, 178 sayılı KHK'nin 10 maddesine eklenen (p) bendi ile idarelerine bu hususta yetki verilmiş olması gösterilmektedir. Anılan hükümler ile Maliye Bakanlığı'na (Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü) yetki verildiği açıktır. Ancak, 5234 sayılı Yasa hükümleri ile verilen yetkinin, tedavi giderleri ile ilgili olarak serbest piyasa ortamında sunulan çeşitli mal ve hizmetler ile oluşan farklı fiyatlar arasında azami faydayı en düşük maliyetle sağlayacak olanın seçilerek bedelinin ödenmesinin temin edilmesi, böylelikle gereksiz kaynak aktarımının önüne geçilerek kamu kaynaklarının yerinde kullanılması, ayrıca planlama ve bazı düzenlemelerin yapılabilmesi amaçlarıyla kullanılması gerektiği açık olup, bunun haricinde, bu yetkinin veriliş amacı aşılarak asgari tedavi ücretinin altında bir fiyat belirlemek suretiyle ilgililerin sağlık hizmetine ulaşmasının engellenmesi veya ağır bir yük altında bırakılması sonucunu doğuracak şekilde uygulanması hukuken mümkün değildir.

                Kaldı ki, 5234 sayılı Yasanın gerekçesi de bu yönde olup, 178 sayılı KHK'nin 10. maddesine eklenen bentler ile ilgili olarak madde gerekçesinde; bu değişiklik ile "sağlık harcamalarının etkinleştirilmesi ve sağlıklı bir şekilde izlenmesi amacıyla Maliye Bakanlığı'na verilen yetkilere açıklık getirilmesinin amaçlandığı," belirtilmiştir. Görüldüğü üzere madde gerekçesinde sağlık harcamalarının etkinleştirilmesinden bahsedilmekte olup, buradan anlaşılması gereken; tedavi giderlerinin büyük bölümünün ilgililerinin üzerlerinde bırakılmasına imkan veren bir yetkinin değil, devlet bütçesinden minimum gider yapılarak sağlık alanında azami faydanın sağlanması amaçlı bir yetkinin verildiğidir.

                Aksi bir düşünce Anayasamızın 128. maddesinde; memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği yönünde yer alan hükmü karşısında 657 sayılı yasanın tedavi yardımı ile ilgili ana düzenlemeleri içeren 209. maddesi ile sağlanan hakların idarece tesis edilecek düzenleyici işlemler ile ortadan kaldırılabileceğinin kabulü anlamına gelir ki böyle bir düşüncenin hukuk devletinde yeri olamayacağı açıktır.

                Nitekim "Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği" hükümleri incelendiğinde; 10. maddesi ile resmi sağlık kurumlarında tedavinin sağlanamaması halinde özel sağlık kurumlarına sevk imkanı tanınmış, "özel sağlık kurumlarında tedavi" başlıklı 23. maddesinde özel sağlık kurumlarında sağlanan tedavi bedelinin faturanın ilgili kuruma   verilmesi   üzerine  ilgilisine  ödeneceği   hükme  bağlanmış  olup,   hiçbir   sınırlama getirilmemiş, Ek 1. maddesinde ise; bu Yönetmelikte öngörülen yurtiçi ve yurtdışı tüm tedavi ücretlerini ve işitme cihazı, tekerlekli sandalye, gözlük, suni aza, organ protezi, diş tedavisi ve protez gibi cihaz ücretlerini kapsayacak şekilde gerekli sınırlamaların konmasının, günün şartlarına göre her iki yılda bir ve dengeli bir şekilde birim fiyatlarının saptanmasının, Maliye, Milli Savunma, Dışişleri ve Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıklarınca müştereken yapılacağı hükmüne yer verilmiş, bu maddede dahi sınırlamanın dengeli bir şekilde, bir başka ifadeyle sağlık hizmetinden yoksun kalma ya da çok ağır bir yük altında bırakma sonucunu bırakmayacak şekilde yapılacağı açıkça belirtilmiştir.

                Yukarıda yer verilen Hasta Hakları Yönetmeliği hükümleri ile de; bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının, en temel insan hakkı olduğu ve hizmetin her safhasında sağlık hizmeti sunan kişi, kurum ve kuruluşlar dışında hizmete katılan her kademedeki ve unvandaki ilgililerce göz önünde bulundurulacağı, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını haiz olduğu ve hiçbir merci veya kimsenin bu hakkı ortadan kaldırmak yetkisinin olmadığı bilinerek hastaya insanca muamelede bulunulacağı uyulması gereken temel ilkeler olarak ortaya konulmuştur.

                Bu durumda Tıbbi Deontoloji Tüzüğü ile yapılacak tedaviyi belirleme konusunda doktorlara verilen yetki ve getirilen kurallar doğrultusunda, sağlık kurumlarında yapılan tedavi sonucu düzenlenen rapor ile ilgilisinin yaşamsal risk taşıyan hastalığının tedavisi için zorunlu görülerek sevkedildiği özel sağlık kurumlarınca yapılacak tedavilerine ilişkin bedelin Devletçe ödenmesi zorunlu olup, 5234 sayılı Yasa ile 657 sayılı Yasanın 209 ve 178 sayılı KHK'nin 10. maddesine eklenen hükümlerle; davalı Maliye Bakanlığı'na hiçbir bilimsel ve teknik veriye dayanılmaksızın sadece bütçe olanaklarından bahisle hastaların çok ağır mali bir yük altında bırakılması, yaşamsal önem taşıyan tedavi sürecinin zarar görmesi sonucunu doğurur şekilde ücret belirleyebilme yönünde verilmiş bir yetkinin varlığının kabulü mümkün değildir.

                Bu nedenle; davalı idarece 5234 sayılı Yasa hükümleri ile verilen yetkinin yukarıda yer verilen "Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği"nin Ek-2. maddesi ve diğer mevzuat hükümleri ile belirtildiği şekilde, bu hizmeti sunan özel sağlık kuruluş ve kurumlarıyla fiyatlandırma ile ilgili olarak anlaşma yapmak, protokol düzenlemek,...vb. suretiyle kullanılması, böylelikle kamu kaynaklarının daha etkin ve verimli kullanılmasının sağlanması gerekir iken, tedavi giderinin küçük bir kısmı karşılanırken, bir kamu görevlisince kaldırılamayacak boyuttaki giderin hastanın üzerinde bırakılmasına yol açan 2006-6 sayılı Tebliğ eki Ek-9 sayılı listenin 2315. sırasında yer alan dava konusu düzenleme ve bu düzenlemeye dayalı olarak Çankaya Kaymakamlığı'nca tesis edilen dava konusu işlemlerin İnsan Hakları Evrensel Sözleşmesi, Anayasanın 2. maddesinde yer alan Sosyal Hukuk Devleti ilkesi ve yine 17. maddesi ile yukarıda yer verilen diğer mevzuat hükümlerine dolayısıyla hukuka açıkça aykırı olduğu uygulanmaları halinde davacının telafisi güç zararlara uğramasına yol açacakları sonucuna varılmıştır.

                Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 4001 sayılı Yasa ile değişik 27.maddesinin 2. fıkrasında öngörülen koşulların gerçekleşmiş olması nedeniyle 2006-6 sayılı Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği Ekinde yer alan Ek-9 "Tanıya Dayalı Paket Fiyat Listesi"nin 2315. sırasında Cyberknife uygulaması için her türlü işlem dahil 6.000,00- YTL şeklinde getirilen sınırlama ile bu doğrultuda Çankaya Kaymakamlığı'nca tesis edilen dava konusu işlemlerin yürütülmelerinin durdurulmasına, 23.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

Tarih: 02.01.2008 Saat: 23:54 Gönderen: imarhukukcusu

 
İlgili Bağlantılar
· Daha fazla imar
· Haber gönderen imarhukukcusu


En çok okunan haber: imar:
İdari Yargı Davaları (İdari yargı alanında en son çıkacak olan en güncel içtihat

Haber Puanlama
Ortalama Puan: 0
Toplam Oy: 0

Lütfen bu haberi puanlamak için bir saniyenizi ayırın:

Mükemmel
Çok İyi
İyi
İdare Eder
Kötü

Seçenekler

 Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa

İlgili Konular

imar