|
|
|
|
Imar Hukukcusu SSS (Sıkça Sorulan Sorular)
Kategori: Anasayfa -> imar
Cevap | · Tarla ve sebze bahçesi olarak kullanılan taşınmazın 3194 sayılı yasanın 40. maddesinde belirtilen hususlar kapsamında değerlendirilmesinin olanaklı mı
Tarla ve
sebze bahçesi olarak kullanılan taşınmazın 3194 sayılı yasanın 40. maddesinde
belirtilen hususlar kapsamında değerlendirilmesinin olanaklı olmadığı hk.
Danıştay Altıncı Dairesinin 9.2.2005 gün ve E:2003/4482, K:2005/620 sayılı
kararı.
Temyiz İsteminde Bulunan :Odunpazarı Belediye Başkanlığı-ESKİ?EHİR
Vekili : Av. ?, Av. ?
Karşı Taraf : ?
İstemin Özeti : Eskişehir İdare Mahkemesinin 29.4.2003 günlü, E:2003/440,
K:2003/541 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek
bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti :Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbiri
bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği
savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Ömer Köroğlu'nun Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile
mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Ahmet Alaybeyoğlu'nun Düşüncesi : Mahkeme kararlarının temyiz
incelemesi sonucu bozulması halinde, yeniden verilecek kararlara karşı yapılacak
temyiz başvurularının bozma esaslarına uyulup uyulmadığı yönünden incelenmesi
mümkün olup, temyize konu mahkeme kararının Danıştay bozma kararında öngörülen
esaslara göre inceleme yapılarak verildiği anlaşılmıştır.
Bu nedenle, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını
gerektirecek nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları
dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, Odunpazarı belediye encümeninin 11.1.2001 günlü, 104 sayılı işleminin
bahçe
duvarının belediye tarafından yapılıp masraflarının %20 fazlasıyla tahsil
edilmesine ilişkin bölümünün iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince,
Danıştay 6. Dairesinin 3.12.2002 günlü, E:2001/6052,K:2002/5732 sayılı bozma
kararına uyularak, davacıya ait 6 sayılı parselde bulunan arsanın çevresinde
bahçe
duvarı olmadığı, bu durumun, umumun sağlık ve selametini ihlal ettiği,
şehircilik ve estetik bakımdan çirkin görüntü arzettiği, toz ve dumana neden
olduğunun davalı idarece tespit edilmesi üzerine, 3194 sayılı Yasanın 40 ve
41.maddelerine göre
bahçe
duvarı yapılmasının yasa gereği olduğu, çevre düzenlemesi ve yeşillendirme
çalışmaları doğrultusunda 30 gün içinde
bahçe
duvarının yapılarak beyaz kireçle boyatılması gerektiği hususunun davacıya
bildirildiği, verilen süre içinde
bahçe
duvarının yapılmadığının belirlenmesi üzerine dava konusu işlemle
bahçe
duvarının belediye tarafından yapılarak masrafın %20 fazlasıyla tahsil
edilmesine ve aynı Yasanın 42.maddesi uyarınca da para cezası verilmesine karar
verildiği, davacının tarla ve sebze bahçesi olarak kullandığı taşınmazın 3194
sayılı Yasanın 40.maddesinde belirtilen enkaz, birikinti, gürültü ve duman
çıkaran tesis, hususi mecra, lağım, çukur, kuyu, mağara ve benzerleri kapsamında
değerlendirilmesinin olanaklı olmadığı, bu durumda, tarla ve sebze bahçesi
olarak kullanılan taşınmazın 3194 sayılı Yasanın 40.maddesi kapsamında
değerlendirilerek davacıya etrafına
bahçe
duvarı yapılması yükümlülüğünün getirilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık
bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar
davalı idarece temyiz edilmiştir.
Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu
Eskişehir İdare Mahkemesinin 29.4.2003 günlü, E: 2003/440, K: 2003/541 sayılı
kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin
1.fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, bozma istemi
yerinde görülmeyerek anılan mahkeme kararının ONANMASINA, fazla yatırılan
11.970..000.-lira harcın temyiz isteminde bulunana iadesine, dosyanın adı geçen
mahkemeye gönderilmesine 9.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
[ Yukarı Dön ]
| · Aynı bağımsız bölüm içinde kalmak şartı ile bölme duvarlarının kaldırılması ruhsata tabi mi, iki ayrı bağımsız bölüm arasındaki duvarın kaldırılmasının ruhsata tabi mi
Aynı
bağımsız bölüm içinde kalmak şartı ile bölme duvarlarının kaldırılması ruhsata
tabi olmadığından iki ayrı bağımsız bölüm arasındaki duvarın kaldırılmasının
ruhsata tabi olduğu hk. Danıştay Altıncı Dairesinin 23.11.2005 gün ve
E:2004/124, K:2005/5760 sayılı kararı.
Temyiz İsteminde Bulunan: Yenimahalle Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. ?
Karşı Taraf : ?
Vekili : Av. ?
İstemin Özeti : Ankara 5. İdare Mahkemesinin 23.6.2003 günlü, E:2002/1273,
K:2003/852 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek
bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Elif Emel Çelik'in Düşüncesi: Ankara Büyükşehir
Belediyesi İmar Yönetmeliğine göre iki bağımsız bölüm arasındaki duvarın
kaldırılması ruhsata tabi olmayan basit tamir ve tadilat niteliğinde
olmadığından tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu işlemin iptaline ilişkin mahkeme kararının bozulması
gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı İbrahim Erdoğdu'nun Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince
verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen
nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları
dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, Ankara İli, Yenimahalle İlçesi, ? ada, ? sayılı parseldeki yapının 9 ve 12
numaralı bağımsız bölümlerde bulunan salonların arasındaki duvarın kaldırılarak
tek bağımsız bölüm haline getirildiğinin tesbiti üzerine 3194 sayılı Yasanın 32.
maddesi uyarınca tesis edilen yapının eski hale getirilmesine ve aynı Yasanın
42. maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin ? günlü, ? sayılı belediye
encümeni kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; mahallinde
yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor ile dosyadaki
bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, Ankara Büyükşehir Belediyesi
İmar Yönetmeliğinin 86. maddesi uyarınca 9 ve 12 numaralı bağımsız bölümler
arasındaki salon duvarının kaldırılmasının ruhsata tabi olmayan basit tamir ve
tadilat kapsamında olduğu, 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 19/2 maddesi
uyarınca bağımsız bölümleri ayıran duvarın taşıyıcı olmaması ve yapının
statiğine zarar vermemesi nedeniyle bitişik bağımsız bölüm maliklerinin
rızasıyla kaldırılabileceği, diğer kat maliklerinin rızasına tabi olmadığı
sonucuna varıldığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu
karar davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte olan, Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliğinin
86. maddesinde, "Basit tamir ve tadiller ile
bahçe
tanzimleri, derinliği bir metreyi geçmeyen havuzlar, korkuluk, paratoner,
pergole, kameriye ve benzerlerinin yapılması, bu yönetmelikteki ve 634 sayılı
Kanundaki hükümlere aykırı olmamak, aynı bağımsız bölüm içinde kalmak, kullanım
amacını ve taşıyıcı unsurları değiştirmemek şartı ile bölme duvarlarının mesul
fen elemanları nezaretinde kaldırılması, gerek bunların gerekse
bahçe
duvarı, duvar kaplaması, baca, saçak ve benzeri elemanların tamirleri ruhsata
tabi değildir. " hükmü yer almıştır.
Anılan hüküm uyarınca, ancak aynı bağımsız bölüm içinde kalmak şartı ile bölme
duvarlarının kaldırılması ruhsata tabi olmadığından, olayda iki ayrı bağımsız
bölüm arasında kalan duvarın kaldırıldığının sabit olması karşısında anılan
tadilatın ruhsata tabi olduğu açıktır.
Bu durumda, iki bağımsız bölüm arasında kalan duvarın basit tamir ve tadilat
kapsamında olduğu ve ruhsata tabi olmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin
iptaline karar verilmesine ilişkin mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu Ankara 5. İdare Mahkemesinin 23.6.2003 günlü,
E:2002/1273, K:2003/852 sayılı kararının bozulmasına, 16,09 YTL karar harcı ile
fazla yatırılan 28,06 YTL harcın temyiz isteminde bulunana iadesine, dosyanın
adı geçen mahkemeye gönderilmesine 23.11.2005 gününde oybirliğiyle karar
verildi.
(DAN-DER; SAYI : 112)
[ Yukarı Dön ]
| · İmar planı bulunmayan bir alanda hisselendirme suretiyle taşınmazın devri mümkün mü
İmar planı bulunmayan bir alanda hisselendirme
suretiyle taşınmazın devrinin mümkün olmaması karşısında, bu yöndeki
başvurusunun reddine ilişkin işlemde mevuata ayıkırılık bulunmadığı hk. Danıştay
Altıncı Dairesinin 10.11.2006 gün ve E:2006/1383, K:2006/5167 sayılı kararı.
Temyiz İsteminde Bulunan : Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü - ANKARA
Karşı Taraf : Tasfiye Halinde S.S?
Konut Yapı Kooperatifi adına ?
İstemin Özeti :Edirne İdare Mahkemesince verilen
22.11.2005 günlü, E:2004/1474, K:2005/1339 sayılı kararının usul ve yasaya
aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Özlem ?imşek'in Düşüncesi : Dosyanın
incelenmesinden, davacı kooperatife ait taşınmazı, kapsayan alanda yapılmış bir
imar planının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesinin son fıkrasında yer alan düzenlemeye
göre, imar planı bulunmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla taşınmazları
hisselere ayıracak özel parselasyon planları ile satış vaadi sözleşmelerinin
yapılamayacağı açıktır.
Bu itibarla, taşınmazın 1.derece doğal sit alanında kaldığı gerekçesiyle
tasfiyeye karar verildiğinden bahisle kooperatifçe taşınmazın 1/21'er pay
olarak ortaklar adına müşterek mülkiyet halinde tescil ve
tahsisi yönünde yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka
aykırılık bulunmadığından aksi yöndeki idare mahkemesi kararının bozulması
gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Ahmet Arslan'ın Düşüncesi
: Edirne İli, ? İlçesi, ? Köyü sınırları içinde bulunan 2078
parsel sayılı taşınmazın 1/21'er müşterek mülkiyet halinde tescili
istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 30.3.2004 günlü, 1520 sayılı
işlemin iptali istemiyle açılan davada, dava konusu işlemin iptali yolundaki
İdare Mahkemesi kararını davalı idare temyiz etmekte ve bozulmasını
istemektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı kooperatifin tasfiyesi için karar alındığı,
tasfiyenin yapılabilmesi için kooperatif adına kayıtlı taşınmazın kooperatif
üyelerine hisseleri oranında taşınmazın müşterek mülkiyete çevrilerek hisselere
ayrılması istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun reddi üzerine bu davanın
açıldığı anlaşılmaktadır.
3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesinin son fıkrasında imar
planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacı ile arsa ve parselleri
hisselere ayıracak özel parselasyon planları, satış vaadi sözleşmeleri
yapılamayacağı hükme bağlanmış ve anılan kanun maddesinin nasıl uygulanması
gerektiği yolunda da Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 3.10.1997 günlü,
1997/12 sayılı Genelgesi yayımlanmıştır.
Olayda, taşınmazın bulunduğu alana ilişkin imar planının bulunmaması nedeniyle hisselendirme suretiyle taşınmazın devrinin yapılmasına
olanak bulunmadığından, davacının isteminin reddine yönelik işlemde 3194 sayılı
Kanuna ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 3.10.1997 günlü, 1997/112 sayılı
Genelgesine aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile temyize konu
İdare Mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin
açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği
görüşüldü:
Dava, Edirne İli, ? İlçesi, ?
Köyü, 2078
parsel sayılı
taşınmazın, 1/21 oranında müşterek mülkiyet halinde tescili istemiyle yapılan
başvurunun reddine ilişkin 30.3.2004 günlü, 1520 sayılı işlemin iptali
istemiyle açılmış, idare mahkemesince, uyuşmazlık konusu taşınmazın davacı
kooperatife ait olduğu, taşınmazı kapsayan alanın imar planının bulunmadığı,
alanın 1. derece doğal sit olarak belirlenmesine ilişkin Mahkeme kararının
Danıştay Altıncı Dairesi'nin 20.5.1999 günlü, E:1998/2636, K:1999/2778 sayılı
kararıyla onandığı, ardından kooperatif tarafından tasfiye kararı alındığı ve
idareye taşınmazın müşterek mülkiyet halinde parsellere ayrılması istemiyle
başvuruda bulunulduğu, olayda 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesine göre
imar planı olmayan yerlerde yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere
ayıracak özel parselasyon planlarının yapılamayacağının açık olduğu, ancak
taşınmazın 1. derece doğal sit alanı olarak belirlenmesi nedeniyle üzerinde
yazlık konut yapılamayacağından bahisle kooperatifin tasfiyesine karar verildiği,
bu durumda davacı kooperatif tarafından yapılaşma amacı ile taşınmazın
hisselere ayrılması talep edilmediğinden ve yeni yapılaşma amacı
bulunmadığından, tapu kayıtları üzerinde doğal sit şerhi bulunmadığı ve hisseli
tescilin mümkün olmadığı gerekçesiyle tesis edilen işlemde hukuka uyarlık
görülmediğinden iptaline karar verilmiş, bu karar davalı tarafından temyiz
edilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesinin son fıkrasında, imar planı olmayan
yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak
özel parselasyon planları ve satış vaadi sözleşmeleri yapılamayacağı hükme
bağlanmıştır.
Diğer taraftan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün 3.10.1997 günlü, 1997/12
sayılı genelgesiyle, anılan Kanunun 18. maddesinin son fıkrasında yer alan
düzenleme uyarınca yapılacak uygulamalara yön verilmiştir.
Olayda, davacı kooperatife ait taşınmazı kapsayan bir imar planının
bulunmadığı, tasfiye kararı üzerine taşınmazın 1/21'er pay olarak ortaklar
adına müşterek mülkiyet halinde tescili ve
tahsisi yönünde talepte bulunulduğu ancak başvurunun 3194 sayılı İmar
Kanununun 18. maddesinin son fıkrası uyarınca reddedildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer alan düzenlemeler uyarınca, imar planı bulunmayan bir alanda hisselendirme suretiyle taşınmazın devrinin mümkün olmaması
karşısında, bu yöndeki başvurunun reddine ilişkin işlemde mevzuata aykırılık
bulunmamaktadır.
Bu itibarla anılan husus gözetilmeksizin verilen idare mahkemesi kararında
yasal isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Edirne İdare Mahkemesinin 22.11.2005 günlü, E:2004/1474,
K:2005/1339 sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın adı geçen mahkemeye
gönderilmesine 10.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
[ Yukarı Dön ]
| · Tevhit ve ifrazın, 3194 sayılı yasanın 18. maddesinin uygulandığından bahisle re'sen yapılamayacağı hk. Danıştay Altıncı Dairesinin 15.2.2006 gün ve E:2005/6177, K:2006/598 sayılı kararı.
Tevhit ve ifrazın, 3194 sayılı yasanın 18. maddesinin uygulandığından bahisle
re'sen yapılamayacağı hk. Danıştay Altıncı Dairesinin 15.2.2006 gün ve
E:2005/6177, K:2006/598 sayılı kararı.
Temyiz İsteminde Bulunan: ? Özel Sağlık Hizmetleri A.?.
Vekili : Av. ?
Karşı Taraf : Manisa Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. ?
Davalı İdare Yanında Davaya Katılan: ?
Vekili : Av. ?
İstemin Özeti : Manisa İdare Mahkemesinin 20.7.2005 günlü, E:2005/60, K:2005/848
sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması
istenilmektedir.
Davalı İdarenin Savunmasının Özeti: Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden
hiçbiri bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği
savunulmaktadır.
Davalı İdare Yanında Davaya Katılanın Savunmasının Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi E. Emel Çelik'in Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden,
dava konusu işlemin parselasyon değil ifraz ve tevhid niteliğinde bir işlem
olduğu anlaşıldığından, davacının muvafakatı olmaksızın tesis edilen işlemde
hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın reddine ilişkin mahkeme
kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Sedat Larlar'ın Düşüncesi: Dosyanın incelenmesinden, Manisa
İli, ? pafta, ?ada, ? sayılı parselin sahibi ile ? sayılı parselin
hissedarlarının başvurusu üzerine, sadece iki parseli kapsayacak şekilde tesis
edilen işlemin, parselasyon değil ifraz ve tevhit işlemi olduğu, bu nedenle,
taşınmaz sahiplerinin tamamının muvafakatı sağlanarak yapılması gereken tevhit
ve ifraz işleminin, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesinin uygulandığından
bahisle re'sen gerçekleştirilmesinde mevzuata uyarlık bulunmadığından, İdare
Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları
dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının hissedarı olduğu Manisa İli, ? pafta, ? ada, ? sayılı parselin
bulunduğu alanda 3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddesi uyarınca parselasyon
işlemi yapılmasına ilişkin 30.11.2004 günlü, 921 sayılı belediye encümeni
kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; mahallinde yaptırılan
keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor ile dosyadaki belgelerin
birlikte değerlendirilmesinden, 1 ve 2 sayılı parseller dışındaki parsellerin
tamamının son imar planına göre tevhit, ifraz ve yola terkleri yapıldığından
parselasyon yapılabilecek sadece bu parsellerin kaldığı, davacıdan düzenleme
ortaklık payı alınmadığı, yola giden yerler için uygulama talep eden ?'ın bağış
yaptığı, imar planı değişikliği ile yolların genişletildiği,. bu plan
değişikliğinin parselasyon işlemine dayanak teşkil ettiği, parsel sahiplerinin %
51'inden fazlasının istemi üzerine mevzuat gereği uygulama yapılabileceği
sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı
vekilince temyiz edilmiştir.
Parselasyon işlemlerine ilişkin genel düzenlemeler içeren İmar Kanununun
18.Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi Ve Arsa Düzenlemesi İle İlgili Esaslar
Hakkında Yönetmeliğin 5.maddesinin üç ve dördüncü fıkralarında, belirlenen
düzenleme sahasının bir müstakil imar adasından daha küçük olamayacağı, ancak
imar adasının büyük bir kısmının imar mevzuatına uygun bir şekilde teşekkül
etmiş olması nedeniyle yeniden düzenlenmesine ihtiyaç bulunmaması ve diğer
kısmında bir kaç taşınmaz malın tevhit ve ifraz yoluyla imar planı ve imar
mevzuatına uygun imar parsellerinin elde edilmesinin mümkün olduğu hallerde,
adanın geri kalan kadastro parsellerinin müstakil bir imar düzenlemesine konu
teşkil edebileceği öngörülmüş, aynı Yönetmeliğin İfraz ve Tevhit işlemleri
başlıklı 15.maddesinde ise, arazi ve arsa düzenlemesi yapılmış imar adalarındaki
bir veya birkaç parselde, meskun alanlardaki kadastro parsellerinde, maliklerin
müracaatı üzerine imar planı ve mevzuatına uygun olmak şartıyla ifraz ve tevhit
işlemleri yapılabileceği kurala bağlanmıştır.
Yukarıda içeriği yazılı yönetmelik hükümlerine göre parselasyon işleminin en az
bir ada bazında yapılması ve düzenleme sınırının anılan yönetmelikte belirtilen
şekilde geçirilmesi gerektiği, istisna olarak adanın bir kısmının imar
mevzuatına uygun teşekkül etmesi durumunda adanın geri kalan kadastro
parsellerinin parselasyon işlemine konu olabileceği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu bölgede imar planı değişikliği ile
yollar genişletildiğinden ikinci defa parselasyon işlemi yapılması gereğinin
doğduğu, ancak 1186 ada, 1 sayılı parselin maliki ile 2 sayılı parselin diğer
hissedarının başvurusu üzerine sadece bu iki parseli kapsayacak şekilde tesis
edilen işlemin parselasyon değil ifraz ve tevhit işlemi niteliğinde olduğu,
parselasyon krokisinden adanın diğer kısımlarında plana uygunluğun sağlanmadığı
anlaşılmıştır.
Bu nedenle, taşınmaz sahiplerinin tamamının muvafakatı sağlanarak yapılması
gereken tevhit ve ifraz işleminin 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesinin
uygulandığından bahisle re'sen gerçekleştirilmesinde mevzuata uyarlık
bulunmadığı sonucuna varıldığından, adadaki diğer parsellerin plana uygunluğunun
sağlanıp sağlanmadığı konusunda yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi
yaptırılarak karar verilmesi gerektiğinden, İdare Mahkemesi kararında isabet
görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Manisa İdare Mahkemesinin 20.7.2005 günlü, E:2005/60,
K:2005/848 sayılı kararının bozulmasına, 22,9 YTL. karar harcın temyiz isteminde
bulunana iadesine, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 15.2.2006 gününde
oybirliğiyle karar verildi.
(DAN-DER; SAYI:113)
[ Yukarı Dön ]
| · İmar programına alınmamış olan taşınmaz için emlak vergisi ödenecek mi?
Taşınmazın,
süresinde imar programına alınmamış olması emlak vergisinin ödemesinin durmasına
engel teşkil etmeyeceğinden, tahsil edilen emlak vergilerinin vergi hatası
kapsamı içinde değerlendirilmesi gerektiği hk. Danıştay Dokuzuncu Dairesinin
31.5.2007 gün ve E:2007/1783, K:2007/2143 sayılı kararı.
Kanun
Yararına Temyiz Eden: Danıştay Başsavcılığı
Davacılar :
..., ..., ..., ...Vekili : Av. ....
Davalı :
Buca Belediye Başkanlığı - Konak/İZMİR
Vekili :
Av. ...
İstemin
Özeti : Davacıların maliki oldukları taşınmazın imar planında umumi hizmetlere
ayrılan yerde kalması nedeniyle 3194 sayılı Kanunun 13. maddesi uyarınca emlak
vergisi alınmaması gerektiğinden bahisle 2001-2005 yılları arasında ödedikleri
emlak vergisi tutarının iadesi istemiyle yaptıkları düzeltme ve şikayet
başvurusunun reddi işleminin iptaliyle ödenen emlak vergisinin yasal faiziyle
birlikte iadesi istemiyle açılan davayı; 3194 sayılı İmar Kanununun "İmar
Planında Umumi Hizmetlere Ayrılan Yerler" başlıklı 13. maddesinde resmi
yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk
bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlarda
inşaata ve mevcut bina varsa esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin
verilmeyeceğinin, ancak imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma
şeklinin devam edeceğinin, imar programına alınan alanlarda kamulaştırma
yapılıncaya kadar emlak vergisi ödemesinin durdurulacağının, kamulaştırmanın
yapılması halinde durdurma tarihi ile kamulaştırma tarihi arasında tahakkuk
edecek olan emlak vergisinin kamulaştırmayı yapan idare tarafından ödeneceğinin,
maddenin 2. fıkrasında ise birinci fıkrada yazılı yerlerin kamulaştırma
yapılmadan önce plan değişikliği ile kamulaştırmayı gerektirmeyen bir maksada
ayrılması halinde ise durdurma tarihinden itibaren geçen sürenin emlak vergisini
mal sahibinin ödeyeceğinin, ancak parsel sahibinin imar planlarının tasdik
tarihinden itibaren beş yıl sonra müracaat ettiğinde imar planlarında meydana
gelen değişikliklerden ve civarın özelliklerinden dolayı okul, cami ve otopark
sahası ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlardan ilgili kamu kurulunca
yapımından vazgeçildiğine dair görüş alındığı takdirde, tüm belirli çevredeki
nüfus yoğunluk ve donatım dengesini yeniden irdeleyerek hazırlanacak yeni imar
planına göre inşaat yapılacağının öngörüldüğü, dosyanın incelenmesinden,
davacıların sahibi oldukları taşınmazın imar planında temel eğitim alanı, sağlık
tesisi, yol ve yeşil alan olarak düzenlendiğinin ve bu nedenle İmar Kanununun
13. maddesi uyarınca emlak vergisi ödememeleri gerektiği iddiasıyla yaptıkları
düzeltme ve şikayet başvurularının reddi üzerine bakılan davanın açıldığının
anlaşıldığı, yukarıda anılan yasa hükmünden imar planında eğitim alanı, sağlık
tesisi, yol ve yeşil alan olarak ayrılan yerlerin emlak vergisi istisnasından
yararlandırılacağının anlaşıldığı, davacıların taşınmazının imar planında
belirtilen genel hizmetlerin yapılması için ayrılan yerlerde olduğu hususunda
kuşku bulunmadığı, imar programında olmamasının sonucu değiştirmeyeceği, zira
imar planında bu şekilde gösterilmek suretiyle davacıların sahibi bulundukları
taşınmazla ilgili olarak tasarruflarının kısıtlandığının açık olduğu, hal böyle
olunca emlak vergisi istisnasından yararlandırılması gerekirken buna
uyulmamasının 213 sayılı Kanunun 118. maddesinde öngörülen vergilendirme hatası
olarak görülüp şikayet başvurusunun kabulü gerekirken aksi yöndeki kararda
isabet bulunmadığı, bu durumda kararın iptali ile tahsil edilen 3.781.11 YTL nin
tahsil edildiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya
ödenmesi gerektiği, vergi mevzuatında her ne kadar bu gibi durumlarda yasal
faize hükmedileceğine dair bir düzenleme yer almasa da Anayasa'nın 125. maddesi
uyarınca idarenin kendi eylem ve işlemiyle doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu,
yasal faizle iadenin hukuka uygun olacağı gerekçesiyle kabul eden İzmir 2. Vergi
Mahkemesinin 25.4.2006 tarih ve E:2005/1367, K:2006/365 sayılı kararını; 3194
sayılı Kanunun 13. maddesinin 3. fıkrası uyarınca emlak vergisi ödemesi
durdurulacak taşınmazın imar planlarında umumi hizmetlere ayrılan yerler
arasında kalmasının yeterli olmayıp ayrıca imar programına da alınmış olması
gerektiği, olayda, davacılara ait taşınmazın imar planında umumi hizmetlere
ayrılan yerler içinde kalmasına karşın imar proğramına alınmış alan kapsamında
bulunmaması nedeniyle emlak vergisi ödemesi durdurulacak taşınmazlardan olmadığı
anlaşıldığından, sözkonusu taşınmaz için 2001-2005 takvim yılları arası ödenen
emlak vergisinin Vergi Usul Kanununun 118. maddesinde yazılı vergilendirme
hatası kapsamında değerlendirilerek davacılara iadesi yolunda verilen Mahkeme
kararında isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozan İzmir Bölge İdare Mahkemesinin
1.11.2006 tarih ve E:2006/2196, K:2006/3680 sayılı kararının; kanun yararına
bozulması istenilmektedir.
Danıştay
Başsavcılığı'nın Kanun Yararına Bozma İstemi :
Davacıların
malik oldukları taşınmazın imar planında temel eğitim alanı, sağlık tesisi, yol
ve yeşil alan olarak ayrılmasından dolayı tasarrufunun kısıtlanmış olması
nedeniyle 3194 sayılı İmar Kanununun 10. ve 13. maddeleri hükümleri karşısında
emlak vergisi tahsilinde hukuka uyarlık bulunmadığı, 2001 ila 2005 yılları için
haksız yere tahsil edilen emlak vergisinin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 118.
maddesi gereğince "vergilendirme hatası" kapsamında davacılara yasal faiziyle
birlikte iade edilmesi gerektiğine dair İzmir 2. Vergi Mahkemesinin tek hakimle
verdiği 25.4.2006 tarih ve E:2005/1367, K:2006/365 sayılı kararını bozan İzmir
Bölge İdare Mahkemesinin 1.11.2006 tarih ve E:2006/2196, K:2006/3680 sayılı
kararının davacılar tarafından hukuka aykırı olduğu belirtilerek kanun yararına
bozulması istemi üzerine konu incelendi:
3194 sayılı
İmar Kanununun 10. maddesinde; belediyelerin imar planlarının yürürlüğe
girmesinden en geç 3 ay içinde bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar
programlarını hazırlayacakları kurala bağlanmış, aynı Kanunun 13. maddesinde;
resmi yapılara, tesislere ve okul, cami yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk
bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlarda
inşaata ve mevcut bina varsa esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin
verilmeyeceği, ancak imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şeklinin
devam edeceği, imar programına alınan alanlarda kamulaştırma yapılıncaya kadar
emlak vergisi ödemesinin durdurulacağı, kamulaştırmanın yapılması halinde
durdurma tarihi ile kamulaştırma tarihi arasında tahakkuk edecek olan emlak
vergisinin, kamulaştırmayı yapan idare tarafından ödeneceği hükme bağlanmıştır.
İstem
üzerine gönderilen dosyanın incelenmesinden; davacıların malik oldukları 9.240
m2 taşınmazın uygulama imar planına göre, 2800 m2 lik bölümünün ifraz edilerek
2030 m2 lik kısmının yola terkedildiği ve arsanın 770 m2 ye indirildiği,
ifrazdan sonra kalan 6300 m2 lik arsanın ise; temel eğitim alanı, sağlık tesisi,
yol ve yeşil alan olarak düzenlendiği hususunda tartışma bulunmadığı, davacılar
tarafından ise, sözkonusu 6300 m2 lik arsanın, temel eğitim alanı, sağlık
tesisi, yol ve yeşil alan olarak düzenlenmesi nedeniyle 25.5.2000 tarihinden
itibaren tasarrufu kısıtlandığından bu tarihten sonra 2001 ila 2005 yılları için
ödenen 3.781-YTL emlak vergisinin yasal faiziyle birlikte iadesinin istendiği
anlaşılmıştır.
Temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında, 3194 sayılı Kanunun 13. maddesinin
3. fıkrası uyarınca emlak vergisi ödemesi durdurulacak taşınmazların imar
planlarında umumi hizmetlere ayrılan yerler arasında kalmasının yeterli olmayıp,
ayrıca imar programına da alınmış olması gerektiği olayda ise uyuşmazlık konusu
taşınmazın henüz imar programına alınmış olmaması nedeniyle söz konusu taşınmaz
için 2001-2005 yılları için ödenen emlak vergilerinin "vergilendirme hatası"
kapsamında değerlendirilerek davacılara iadesinin mümkün olmayacağı gerekçesiyle
vergi mahkemesi kararı bozulmuş ise de; yukarıda anılan 10. maddede,
belediyelere imar programlarını yapıp yapmamaları hususunda bir seçim hakkı
verilmediğinden 25.5.2000 tarihinde imar planına göre yapılan düzenlemeden sonra
anılan 10. madde hükmü uyarınca bu tarihi takip eden 3 ay içinde imar programına
alındığının kabulü gerekmektedir. Dolayısıyla davalı belediyenin bu amir hüküm
karşısında imar programını yapmamış olmasının, davacıya 2001-2005 yıllarına ait
emlak vergilerini ödemeye devam etmesi gibi bir zorunluluk getirmeyeceği
açıktır. Nitekim Danıştay Dokuzuncu Dairesinin bu konuda süregelen içtihadı da
bu yöndedir.
Bu
itibarla, uyuşmazlığa konu taşınmazlar 2000 yılında imar planında temel eğitim
alanı, sağlık tesisi, yol ve yeşil alan olarak ayrıldığından ve taşınmazın plan
tarihini takip eden 3 ay içinde imar programına alındığının kabulü gerektiğinden
3194 sayılı İmar Kanununun 13/2. maddesi uyarınca 2001 ila 2005 yılları için
emlak vergisi ödemelerinin durdurulması gerekirken davacılardan tahsil
edilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 1.11.2006 tarih ve
E:2006/2196, K:2006/3680 sayılı kararı hukuka aykırı bulunduğundan, 2575 sayılı
İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının
uygun olacağı düşünülmektedir.
Tetkik
Hakimi İhsan Saçmalı'nın Düşüncesi : 3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinde;
belediyelerin imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde bu planı
tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlayacakları kurala
bağlanmış, aynı Kanunun 13. maddesinde; resmi yapılara, tesislere ve okul, cami
yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve
benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlarda inşaata ve mevcut bina varsa esaslı
değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmeyeceği, ancak imar programına
alınıncaya kadar mevcut kullanma şeklinin devam edeceği, imar programına alınan
alanlarda kamulaştırma yapılıncaya kadar emlak vergisi ödemesinin durdurulacağı,
kamulaştırmanın yapılması halinde durdurma tarihi ile kamulaştırma tarihi
arasında tahakkuk edecek olan emlak vergisinin, kamulaştırmayı yapan idare
tarafından ödeneceği hükme bağlanmıştır.
Olayda
davacılara ait taşınmazın imar planında genel hizmetlere ayrılan yerlerde
kaldığı ancak henüz imar proğramına alınmadığı nedeniyle emlak vergisi
yükümlülüğünün devam etmesi gerekeceği gerekçesiyle taşınmazın planda olduğu
2001-2005 yıllarına ait emlak vergilerinin iadesi istemine yönelik düzeltme ve
şikayet başvurusunun reddedildiği bu işlemin iptali ile ödenen emlak vergisinin
yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle de dava açıldığı görülmektedir.
Yukarıda
anılan yasa hükmü uyarınca imar planında genel hizmetlere ayrılan yerlerde kalan
sözkonusu taşınmazın emlak vergisi yükümlülüğü duracağından, düzeltme ve şikayet
başvurusunun reddi işlemini iptal eden ve tahsil edilen emlak vergisinin
iadesine hükmeden İzmir 2. Vergi Mahkemesinin 25.4.2006 tarih ve E:2005/1367,
K:006/365 sayılı kararı hukuka uygun olup, bu karara yönelik itirazı kabul
ederek davayı reddeden İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 1.11.2006 tarih ve
E:2006/2196, K:2006/3680 sayılı kararının kanun yararına bozulması gerektiği
düşünülmektedir.
TÜRK
MİLLETİ ADINA
Hüküm veren
Danıştay Dokuzuncu Dairesince İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 1.11.2006 tarih ve
E:2006/2196, K:2006/3680 sayılı kararının Danıştay Başsavcılığı tarafından kanun
yararına temyiz edilerek bozulmasının istenilmesi üzerine işin gereği görüşüldü:
İstem,
davacıların imar planına alınarak genel hizmetlere ayrılan yerlerde kalan
taşınmaz için 2001-2005 yıllarında ödedikleri emlak vergisinin iadesi istemiyle
yaptıkları düzeltme ve şikayet başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali ile
ödenen emlak vergisinin yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davayı
kabul eden İzmir 2. Vergi Mahkemesinin 25.4.2006 tarih ve E:2005/1367, 2006/365
sayılı kararını bozan İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 1.11.2006 tarih ve
E:2006/2196, K:2006/3680 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına ilişkindir.
3194 sayılı
İmar Kanununun 10. maddesinde; belediyelerin imar planlarının yürürlüğe
girmesinden en geç 3 ay içinde bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar
programlarını hazırlayacakları kurala bağlanmış, aynı Kanunun 13. maddesinde;
resmi yapılara, tesislere ve okul, cami yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk
bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlarda
inşaata ve mevcut bina varsa esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin
verilmeyeceği, ancak imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şeklinin
devam edeceği, imar programına alınan alanlarda kamulaştırma yapılıncaya kadar
emlak vergisi ödemesinin durdurulacağı, kamulaştırmanın yapılması halinde
durdurma tarihi ile kamulaştırma tarihi arasında tahakkuk edecek olan emlak
vergisinin, kamulaştırmayı yapan idare tarafından ödeneceği hükme bağlanmıştır.
Diğer
yandan, 17.11.1986 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren
Tasarrufu Kısıtlanan Bina, Arsa ve Arazi Hakkında Yönetmeliğinin 2. maddesinde
imar planında, resmi yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark,
yeşil saha, çocuk bahçesi, pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere
ayrılmış olması sebebiyle üzerinde inşaat yapılmasına izin verilmeyen arsalar
ile esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmeyen binaların
tasarrufunun kısıtlanmış sayılacağı bu hallerde kısıtlı vergilemenin, imar
planının kesinleştiği tarihi izleyen yılbaşından itibaren başlayacağı,
kısıtlamanın ilgili arsa veya binanın bulunduğu alanın imar programına
alınıncaya kadar devam edeceği, yönetmeliğin 3. maddesinde imar planlarında
bulunup da imar programına dahil olmaması nedeniyle üzerinde muvakkat inşaat
yapılmasına izin verilen ve tapuya bu konuda şerh konulan arsaların da
tasarrufunun muvakkat inşaatı şumulü olmamak kaydıyla sınırlanmış kabul
edileceği, ancak kısıtlamanın imar tatbikatı yapılsın yapılmasın, tapuya verilen
şerh tarihinden itibaren on yıldan fazla olamayacağı, bu halde inşa edilen
muvakkat binanın vergisinin bina değeri üzerinden alınmakla beraber, arsa için
kısıtlı vergilemenin tapuya verilen şerh tarihini izleyen yılın başından
itibaren yapılacağı ve sürenin buna göre hesaplanacağı öngörülmüştür.
Anılan
hükümlerin değerlendirilmesinden imar planına alınan yerlerin tasarrufu kısıtlı
yerlerden sayılacağı, imar programına alınan yerlerin kamulaştırma yapılıncaya
kadar emlak vergisi ödemesinin durdurulacağı, kamulaştırma yapılınca, durdurma
ile kamulaştırma tarihi arasında tahakkuk edecek emlak vergilerinin
kamulaştırmayı yapan idare tarafından ödeneceği, ancak imar planlarının
yürürlüğe girmesinden itibaren en geç üç ay içinde bu planı tatbik etmek üzere 5
yıllık imar proğramlarının hazırlanması gerektiğinin kurala bağlandığı, bu
hükümlerle kanun koyucunun taşınmaz sahiplerinin haklarının sürümcemede
bırakılan imar planlarıyla zarara uğramasının önüne geçmeyi ve özel mülk
statüsünden çıkması planlanan ve bu niteliği itibarıyla tasarrufu kısıtlanan
taşınmazlar için haksız mali yükümlülüklerin devamına engel olmayı amaçladığı,
bu nedenle imar planına alınan yerler için, plan tarihinden itibaren en geç üç
ay içinde imar programının hazırlanması gerektiğini öngördüğü anlaşılmaktadır.
Olayda,
imar planına alınmakla birlikte henüz imar programına alınmayan davacılara ait
taşınmaz için planda olduğu döneme ilişkin olmak üzere 2001-2005 yıllarında
ödenen emlak vergisinin iadesine yönelik düzeltme ve şikayet başvurusunun,
taşınmazların henüz imar programına alınan yerlerden olmadığı gerekçesiyle
reddedildiği görülmektedir.
Bu durumda
imar planına alınan ve yasa uyarınca plana alındığı tarihten itibaren en geç üç
ay içerisinde imar proğramına alınması gereken sözkonusu taşınmazın, süresinde
imar proğramına alınmamış olması emlak vergisi ödemesinin durmasına engel teşkil
etmeyeceğinden ve tahsil edilen dava konusu emlak vergilerinin, Vergi Usul
Kanununu 118. ve devamı maddelerinde hükme bağlanan vergi hataları kapsamı
içinde değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekeceğinden, yukarıda
açıklanan gerekçe ile aksi yönde verilen Bölge İdare Mahkemesi kararında isabet
görülmemiştir.
Açıklanan
nedenlerle, Danıştay Başsavcısı tarafından yapılan temyiz isteminin kabulüne ve
İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 1.11.2006 tarih ve E:2006/2196, K:2006/3680
sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51. maddesi
uyarınca Kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere
bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığı'na
gönderilmesine ve Resmî Gazete'de yayımlanmasına 31.5.2007 tarihinde oybirliği
ile karar verildi. (16.9.2007 gün ve 26645 sayılı R.G'de yayımlanmıştır.)
[ Yukarı Dön ]
| · Kiracı imar planına karşı iptal davası açabilir mi
ÖZET: Mülkiyeti hazineye ait olan taşınmazı akaryakıt satış istasyonu olarak
kiralayan davacı şirketin, taşınmazı kiralama amacına yönelik olarak kullanmak
amacıyla ıslah imar planına karşı dava açmasında menfaatinin bulunduğu hk.[1]
Dava, ..., Merkez, Fuar Mahallesi, 854 ada, .. ve .. parsel sayılı taşınmazları
kapsayan ıslah imar planının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince,
mülkiyeti hazineye ait olan taşınmazın kiracısı olan davacı şirketin, taşınmaz
malla doğrudan bir mülkiyet ilişkisi bulunmadığından dava açma ehliyetinin
bulunmadığı gerekçesiyle davanın 2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca
ehliyet yönünden reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından
temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, mülkiyeti hazineye ait olan ve üzerinde akaryakıt
satış istasyonu bulunan taşınmazın davacıya kiralandığı dava konusu ıslah imar
planı ile otopark alanı olarak ayrılarak 25.12.2006 günlü yazı ile plan
gereğince taşınmazın 30 gün içinde tahliye edilmesinin gerektiğinin davacıya
bildirilmesi üzerine taşınmazın otopark alanı olarak belirlenmesi yolundaki imar
planı değişikliğinin iptali istemiyle bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
T.C.Anayasanın 2.maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin Hukuk Devleti olduğu
belirtilmektedir. Hukuk Devletinin öğesi olan idarece tesis edilen işlemlerin
hukuka uygunluğu ve sonuçta idarenin hukuka bağlılığının yargısal denetimi iptal
davaları yoluyla sağlanır.
İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal
davasının görüşülebilmesi için ön koşullardan olan "dava açma ehliyeti" iptal
davasına konu kararın niteliğine göre idari yargı yerince değerlendirilmektedir.
2577 sayılı Yasanın 2.maddesinin 1.fıkrası (a) bendinde, iptal davaları idari
işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile
hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatler ihlal edilenler
tarafından açılan davalar olarak, tanımlanmıştır.
Olayda, taşınmazı akaryakıt satış istasyonu olarak kiralayan davacının,
taşınmazı kiralama amacına yönelik olarak kullanmak amacıyla imar planına karşı
dava açmasında menfaatinin bulunmadığından söz edilemez.
Bu durum karşısında, davacının ıslah imar planına karşı dava açma ehliyetinin
bulunduğu sonucuna varıldığından idare mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle ... İdare Mahkemesinin 27.2.2007 günlü, E:2007/295,
K:2007/212 sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın adı geçen mahkemeye
gönderilmesine 31.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
[ Yukarı Dön ]
| · İdare mahkemesinde hangi davaları açabilirim
İDARE MAHKEMESİ DAVA KONULARI
1) BELEDİYE İ?LERİ
2) ÇEVRE TURİZM KIYI
3) HAZİNE DI? TİCARET VE GÜMRÜK İ?LERİ
4) EMEKLİLİK İ?LEMLERİ
5) İHALE İ?LEMLERİ
6) ECRİMİSİL-TAHLİYE İ?LEMLERİ
7) İMAR PLANI-İMAR UYGULAMASI İ?LEMLERİ
8) YIKIM İMAR PARA CEZALARI İ?LEMLERİ
9) Dİ?ER İMAR İ?LEMLERİ
10) KAMU ALACAKLARI
11) ATAMA İ?LEMLERİ
12) NAKLEN ATAMA
13) GÖREVE SON VERME
14) DİSİPLİN CEZALARI
15) TERFİ İNTİBAK İ?LEMLERİ
16) KAMU GÖREVLİLERİNİN PARASAL İ?LEMLERİ
17) KAMU GÖREVLİLERİNE İLİ?KİN Dİ?ER İ?LEMLER
18) KÖY MERA ORMAN VE SINIR UYMA?LIKLARI
19) İSKAN MEVZUATINDAN KAYNAKLANAN İ?LEMLER
20) KAMULA?TIRMA İ?LEMLERİ
21) KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINA İLİ?KİN İ?LEMLER
22) MADEN VE TA? OCA?I İ?LEMLERİ
23) KAMU KURUMU NİTELİ?İNDEKİ MESLEK KUR.İ?L.
24) VAKIF VE DERNEK İ?LERİ
25) Ö?RENCİ İ?LERİ
26) Ö?RETİM VE Ö?RENİM İ?LERİ
27) Ö?RENCİ NOT TESPİTİ
28) KURUM VE MESLEK KURULU?LARI SINAV İ?LEMLERİ
29) VATANDA?LIK İ?LEMLERİ
30) NAKTİ TAZMİNAT İ?LEMLERİ
31) SPK VE İMKB İ?LEMLERİ
32) BANKALAR KANUNU İ?LEMLERİ
33) TÜKETİCİYİ KORUMA KANUNUNA İLİ?KİN İ?LEMLER
34) RTÜK İ?LEMLER
35) KARAYOLLARI TRAFİK MEVZUATI
36) ÖZELLE?TİRME İ?LEMLERİ
37) ÖZEL Ö?RETİM VE E?İTİM KURUMLARI İ?LEMLERİ
38) ENERJİ VE PETROL İ?LEMLERİ
39) AT YARI?LARI VE TALİH OYUNLARI İ?LEMLERİ
40) TAM YARGI İ?LERİ
41) Dİ?ER İDARİ PARA CEZALARINA İLİ?KİN İ?LER
42) Dİ?ER İDARİ DAVA İ?LERİ
[ Yukarı Dön ]
| · İmar davası nedir
İMAR DAVALARI
İmar davası terime
geniş bir kavramdır. Bu terimin içine birçok dava türünün girmesi mümkündür.
İmar hukukunun idare hukuku ve idari yargı açıdan bu terim incelendiğinde imar
davaları iptal davaları ve tam yargı (tazminat) davaları olarak anlaşılabilir.
İmarda imar planları imar uygulamaları korunması gerekli kültür ve tabiat
varlıkları uyuşmazlıkları yapı ve ruhsat davalarını genel olarak belirtebiliriz.
İmar davası denilince
bazen İmar Bankası davaları da akla gelmektedir.Ancak o davalar belirli bir
dönemde gerçekleşmiş ve miadını tamamlamıştır. İmar davası teriminden bundan
böyle sadece imar işlerinden kaynaklanan gerek idari yargı ve gerekse adli yargı
mercileri önünde açılan davalar anlaşılmalıdır.
[ Yukarı Dön ]
| · Ek Madde 1 (Ek 1. Madde) uygulamasının şartları nelerdir?
Düzenleme alanında özel parselasyona dayalı olarak veya hisse
karşılığı alınan yerler bulunup bulunmadığının araştırılması suretiyle 2981
sayılı yasanın ek-1 inci maddesinin uygulanabilme koşullarının varlığının
incelenmesi gerektiği ve ayrıca avukatlık asgari ücret tarifesinde belirlenen
avukatlık ücretine katma değer vergisi eklenmesi biçiminde hüküm kurulmasında
hukuka uyarlık bulunmadığı hk. Danıştay altıncı Dairesinin 14.11.2005 gün ve
E:2003/8027, K:2005/5402 sayılı kararı.
Temyiz İsteminde Bulunan : Yeşilkent Belediye Başkanlığı/SAMSUN
Vekili : Av. ?
Karşı Taraf : ?
Vekili : Av. ?
İstemin Özeti : Samsun İdare Mahkemesinin 23.9.2003 günlü, E:2003/ 154,
K:2003/950 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek
bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Selçuk Topal'ın Düşüncesi : 28.11.2002 günlü, 24950
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret
Tarifesinin "Bu tarifede yer alan ücretlere 3067 sayılı Kanun hükümleri gereği
Katma Değer Vergisi ayrıca ilave edilir." kuralını içeren 21 inci maddesi
Danıştay Sekizinci Dairesince iptal edildiğinden, tarifede belirlenen vekalet
ücretine ayrıca Katma Değer Vergisi eklenmesi biçiminde hüküm kurularak verilen
mahkeme kararının bu kısmının bozulması esas yönünden onanması gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı M.İclal Kutucu'nun Düşüncesi : Samsun merkez, Derecik Köyü,
Köyaltı Mevkiinde davacının da
sahibi
bulunduğu parselleri kapsayan alanda yapılan imar uygulamasına ilişkin 6.12.2001
günlü ve 2001/210, 13.12.2001 günlü ve 2001/212 sayılı Belediye Encümeni
Kararlarını, uygulama bölgesinde eşit oranda düzenleme ortaklık payı kesintisi
yapılmadığı, fiili kullanım ve parsel değerlerindeki denklik ilkesine uyulmadığı
gerekçesiyle iptaline, avukatlık ücret tarifesine göre takdir edilen vekalet
ücretine ayrıca katma değer vergisi ilave edilmesine karar veren idare mahkemesi
kararının bozulması davalı idare tarafından istenilmektedir.
Temyiz konusu mahkeme kararının imar uygulamasına ilişkin Belediye Encümeni
kararlarının iptaline ilişkin kısmında, 2577 sayılı Yasanın 49.maddesinin
birinci fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.
Temyize konu mahkeme kararının vekalet ücretine ilişkin kısmına gelince;
Anayasanın 73.maddesinde, vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerin kanunla
konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı kurula bağlanmıştır. Katma Değer
Vergisi Kanununun 20/4.maddesinde ise, belli bir tarifeye göre fiyatı tespit
edilen işler ile biletle tahsil edilen hallerde tarife ve bilet bedelinin, katma
değer vergisi dahil edilerek tespit edileceği ve verginin müşteriye intikal
ettirilemeyeceği öngörülmüştür.
Bu durumda, Avukatlık Asgari Ücret tarifesinde yer alan miktarın içinde katma
değer vergisinin bulunması nedeniyle tarifedeki ücrete, ayrıca Katma Değer
Vergisi ilave edilmesi mümkün olmadığından aksi yolda verilen kararda isabet
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu mahkeme kararının, Belediye Encümeni
işlemlerinin iptaline ilişkin kısmının onanmasının, vekalet ücretine ayrıca
Katma Değer Vergisi ilave edilmesine ilişkin kısmının bozulmasının uygun olacağı
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları
dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, Samsun, Derecik Köyü, Köyaltı mevkii, ?, ?, ?, ?, ?, ve ? parsel sayılı
taşınmazları kapsayan alanda 3194 sayılı İmar Kanununun 18 inci maddesi ile 2981
sayılı Yasanın Ek-1 inci maddesi uyarınca parselasyon yapılmasına ilişkin
6.12.2001 günlü, 2001/210 sayılı ve 13.12.2001 günlü, 01/212 sayılı belediye
encümeni kararlarının iptali istemiyle açılmış; idare mahkemesince, yerinde
yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporla dosyada
yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, 12.4.2001 günlü,
01/85 sayılı belediye encümeni kararıyla yapılan parselasyonun mahkemece iptal
edilmesi üzerine dava konusu parselasyon işleminin tesis edildiği, uygulama
bölgesinin bütününde 2981 sayılı Yasanın Ek-1 maddesi uygulama koşullarının
mevcut olmasına karşın, dava konusu parsellerde herhangi bir bölüşüm
olmadığından, anılan maddenin uygulanabilme koşullarının bulunmadığı, 3194
sayılı Yasanın 18 inci maddesine göre dağıtım ve tahsis yapılması gerektiği,
kadastral parsellerdeki hisseli durumun uygulama sonrasında da devam etmesi
gerektiği, düzenleme bölgesinde düzenleme ortaklık payının %33,5946 olarak
hesaplandığı; ancak, dava konusu parsellerden %34 oaranında düzenleme ortaklık
payı alındığı, değerli parsellerin daha az değerli konumlara sirküle edildiği,
fiili kullanımdan tahsis yapılması ilkesine uyulmadığı anlaşıldığından, dava
konusu işlemde mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar
verilmiş; karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18 inci maddesinin birinci fıkrasında, imar hududu
içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer
hak
sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile yol fazlaları ile, kamu
kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları
yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya
kat mülkiyeti esaslarına göre
hak
sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyelerin
yetkili olduğu; 2981 sayılı Yasanın Ek-1 maddesinde de, imar planı olan
yerlerde, 9.5.1985 tarih ve 3194 sayılı İmar Kanununun 18 inci maddesi gereğince
arsa ve arazi düzenlemelerinde, binalı veya binasız arsa ve arazilere bu
Kanundan önce özel parselasyona dayalı veya hisse karşılığı satın alınan yerler
dikkate alınarak müstakil, hisseli parselleri veya üzerinde yapılacak binaların
daire miktarları gözönünde bulundurularak kat mülkiyeti esasına göre arsa
paylarını sahipleri adlarına re'sen tescil ettirmeye, Valilik veya belediyelerin
yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
Yukarıda açıklanan Yasa maddeleri birlikte değerlendirildiğinde; 2981 sayılı
Yasanın Ek-1 inci maddesiyle 3194 sayılı Yasanın 18 inci maddesi uyarınca
yapılacak parselasyon işlemlerini tamamlayıcı nitelikte uygulama yapılmasına
olanak sağlandığı, bu maddenin amacının 3194 sayılı Yasa uyarınca yapılan
parselasyon işlemlerinin uygulanmasında problemlere neden olan özel parselasyona
dayalı olarak veya hisse karşılığı satın alınan yerlere bir çözüm getirmek
olduğu, 2981 sayılı Yasanın Ek-1 inci maddesinin 3194 sayılı Yasanın 18 inci
maddesinden farklı olarak özel parselasyona dayalı satın alınan yerlerin
müstakil tahsis edilmesi olanağını sağladığı, anılan maddenin uygulanabilmesi
için düzenlemenin ıslah imar planına dayanmasının gerekmediği sonucuna
varılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu belediye encümeni kararlarıyla 3194 sayılı
Yasanın 18 inci maddesi ile 2981 sayılı Yasanın Ek. 1 inci maddesi uyarınca
parselasyon işlemi tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Dosyadaki belgelerden, dava konusu parsellerin özel parselasyona dayalı olarak
veya hisse karşılığı alınan yerlerden olup olmadığı anlaşılamadığından, İdare
Mahkemesince öncelikle düzenleme bölgesindeki taşınmazların durumları da dikkate
alınarak, 2981 sayılı Yasanın Ek-1 inci maddesinin uygulanabilme koşullarının
bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir.
Diğer taraftan, 28.11.2002 günlü, 24950 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Bu tarifede yer alan
ücretlere 3067 sayılı Kanun hükümleri gereği Katma Değer Vergisi ayrıca ilave
edilir." kuralını içeren 21 inci maddesinin iptali istemiyle açılan dava
sonucunda, Danıştay Sekizinci Dairesince, 5.11.2004 günlü, E:2003/4002,
K:2004/4219 sayılı kararla anılan düzenlemenin iptaline karar verilmiş; bu karar
temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Bu durumda, idare mahkemesince, tarifede belirlenen vekalet ücretine ayrıca
Katma Değer Vergisi eklenmesi biçiminde hüküm kurulmasında da, hukuka uyarlık
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Samsun İdare Mahkemesinin 23.9.2003 günlü, E:2003/ 154,
K:2003/950 sayılı kararının BOZULMASINA, 16,09 YTL karar harcı ile fazladan
yatırılan 11,97 YTL harcının istemde bulunana iadesine, dosyanın adı
[ Yukarı Dön ]
| · ÇEVRE DÜZENİ PLANLARINA DAİR YÖNETMELİK
ÇEVRE DÜZENİ
PLANLARINA DAİR YÖNETMELİK
Resmî Gazete
11
Kasım 2008 SALI
Sayı : 27051
Çevre ve Orman
Bakanlığından:
BİRİNCİ
BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 –
(1) Bu Yönetmeliğin amacı, ülkemizin sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel
zenginliğin korunarak kalkınma planları ve varsa bölge planları temel alınarak,
ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada düşünülmesine imkan veren,
genel arazi kullanım kararları ile bunlara ilişkin strateji ve politikaları
oluşturmak ve çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar
planlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000
ölçekteki çevre düzeni planlarının hazırlanmasına, hazırlattırılmasına,
onaylanmasına, izlenmesine, denetlenmesine ve bu planlar üzerinde yapılacak
değişikliklere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, planlama alanı bütününde 1 inci
maddede tanımlanan amaç doğrultusunda hazırlanacak 1/50.000-1/100.000 ölçekteki
çevre düzeni planı, revizyon, ilave ve değişikliklerinin hazırlanması,
hazırlatılması, onaylanması, uygulanmasının izlenmesi ve denetlenmesine ilişkin
usul ve esasları kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı
Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 2 nci ve 10
uncu maddesi ile 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9 uncu
maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Resmî Gazete
11 Kasım 2008
SALI
Sayı : 27051
YÖNETMELİK
Çevre ve Orman Bakanlığından:
ÇEVRE
DÜZENİ PLANLARINA DAİR YÖNETMELİK
BİRİNCİ
BÖLÜM
Amaç,
Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 –
(1) Bu Yönetmeliğin amacı, ülkemizin sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel
zenginliğin korunarak kalkınma planları ve varsa bölge planları temel alınarak,
ekonomik kararlarla ekolojik kararların bir arada düşünülmesine imkan veren,
genel arazi kullanım kararları ile bunlara ilişkin strateji ve politikaları
oluşturmak ve çevre kirliliğini önlemek amacıyla nazım ve uygulama imar
planlarına esas teşkil etmek üzere bölge ve havza bazında 1/50.000-1/100.000
ölçekteki çevre düzeni planlarının hazırlanmasına, hazırlattırılmasına,
onaylanmasına, izlenmesine, denetlenmesine ve bu planlar üzerinde yapılacak
değişikliklere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 –
(1) Bu Yönetmelik, planlama alanı bütününde 1 inci maddede tanımlanan amaç
doğrultusunda hazırlanacak 1/50.000-1/100.000 ölçekteki çevre düzeni planı,
revizyon, ilave ve değişikliklerinin hazırlanması, hazırlatılması, onaylanması,
uygulanmasının izlenmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasları kapsar.
Dayanak
MADDE 3 –
(1) Bu Yönetmelik, 1/5/2003 tarihli ve 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 2 nci ve 10 uncu maddesi ile 9/8/1983
tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 9 uncu maddesine dayanılarak
hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 4 –
(1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Alt ölçekli plan: Çevre düzeni planı sınırları içerisinde çevre
düzeni planına uygun olarak ilgili idarelerince hazırlanacak ve onaylanacak olan
planları,
b) Bakanlık: Çevre ve Orman Bakanlığını,
c) Çevre düzeni planı: Ülke ve bölge plan kararlarına uygun olarak
konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması
kararlarını belirleyen planı,
ç) Çevre düzeni planı açıklama raporu: Çevre düzeni planının
vizyonunun, amacının, hedeflerinin, stratejilerinin, ilkelerinin ve
politikalarının açıklandığı ve bunlar doğrultusunda belirlenen projeksiyon
nüfusuna, sektörel yapıya, alan büyüklüklerine, plan kararlarına, plan uygulama
araçlarına, kurumsal yapıya ve denetime ilişkin gerekçeli açıklamaların
yapıldığı ve çevre düzeni planı ile bütün olan raporu,
d) Çevre düzeni planı araştırma raporu: Planlama alanına ilişkin
geleceğe yönelik projeksiyonların yapılabilmesi, plan kararlarının, koruma ve
gelişme politika ve stratejilerinin ve plan hükümlerinin belirlenebilmesi için 7
nci madde kapsamında toplanan verilerin planlama çalışmasında kullanılacak
biçimde analiz ve sentezinin yapıldığı, alana yönelik fırsatların, tehditlerin,
güçlü yönler ve zayıflıkların belirlenerek ilgisine göre farklı disiplinlerden
uzmanlarca hazırlanan raporu,
e) Çevre düzeni planı plan hükümleri: Plan kararlarının
uygulanmasını sağlamak üzere planlama alanının özelliklerine göre oluşturulan
hükümleri,
f) İlave plan: Yürürlükte bulunan mevcut plana bitişik ve mevcut
planın genel arazi kullanım kararları ile süreklilik, bütünlük ve uyum
sağlayacak biçimde 9 uncu maddede belirtilen gerekçelere dayalı olarak
hazırlanan planı,
g) İlgili idare: Alt ölçekli plan yapma, yaptırma ve onaylama
yetkisine sahip idareleri,
ğ) İmar planı: 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu ile
10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda tanımlanan
nazım ve uygulama imar planlarını,
h) Müellif: 7/1/2006 tarihli ve 26046 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Plân Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında
Yönetmelikte belirtilen niteliklere sahip plan yapımını üstlenen gerçek veya
tüzel kişiyi,
ı) Plan değişikliği: Çevre düzeni planı ana kararlarını,
sürekliliğini, bütünlüğünü bozmayacak nitelikte, 9 uncu maddede belirtilen
gerekçelere dayanarak yapılan kısmi değişikliği,
i) Plan revizyonu: Çevre düzeni planının ihtiyaca cevap vermediği
veya 9 uncu maddede belirtilen gerekçelerin planın vizyonu, amacı, hedefleri,
stratejileri, ilke ve politikaları açısından plan ana kararlarını,
sürekliliğini, bütünlüğünü etkilemesi halinde çevre düzeni planı bütününde
yapılan değişikliği,
j) Havza: Bir akarsu kaynağını besleyen yüzey ve yeraltı su
kaynaklarının tabii su toplama alanını kapsayacak biçimde, Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğünce belirlenmiş olan alanları,
k) Bölge: Coğrafi, sosyal, ekonomik, fiziksel nitelikleri açısından
benzerlik gösteren alanları ve/veya Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca
belirlenmiş olan istatistiki bölge (düzey 2) birimlerini,
l) Planlama alanı: Havza ve/veya bölge sınırlarını kapsayan alanı
veya mekânsal, yönetsel ve kentsel fonksiyonlar açısından bütünlük gösteren
alanlar dikkate alınarak belirlenen alanı,
m) Yetkili idare: İlgili mevzuatı uyarınca çevre düzeni planı
yapma, yaptırma, onaylama ve izleme ve denetleme yetkisine sahip idareleri,
ifade eder.
İKİNCİ
BÖLÜM
Çevre
Düzeni Planının Niteliği
Planın niteliği
MADDE 5 –
(1) Çevre düzeni planı;
a) Kalkınma planları ve varsa bölge planlarını temel alarak
rasyonel doğal kaynak kullanımını sağlayan,
b) Kirliliğin oluşmadan önce önlenebilmesi, sağlıklı çevrenin
oluşturulmasına yönelik hedef, ilke, strateji ve politikaları ve bunu sağlayacak
arazi kullanım kararlarını belirleyen,
c) Tarihi, kültürel ve doğal çevrenin korunması ve geliştirilmesine
yönelik genel hedefleri, ilkeleri, stratejiyi ve politikaları belirleyen,
ç) Karar ve hükümleriyle alt ölçekli planları yönlendiren,
d) Plan kararları açısından ekosistem bütünlüğü, arazi kullanım
sürekliliğini sağlayan,
e) Planlamaya temel oluşturan verilerin farklılığından dolayı
farklı mesleklerden uzmanların fiili katılımı ile hazırlanan,
f) Planlama sürecinin her aşamasında bir önceki aşamalara geri
dönerek değerlendirilmelerin yapılabildiği geri beslemeli sürece sahip olan,
g) Karşılaştırılabilir, değerlendirilebilir, sorgulanabilir,
geliştirilebilir ve güncellenebilir standart veri tabanına sahip olan,
ğ) Sürdürülebilir kalkınma amacına uygun olarak ekolojik ve
ekonomik kararların bir arada düşünülmesini sağlamak üzere, korunması gereken
alanlara ilişkin politika ve stratejileri belirleyen
üst ölçekli plan niteliğini taşır.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Çevre
Düzeni Planı Planlama Alanının Tespitine, Hazırlanmasına,
Hazırlatılmasına İlişkin İdari ve Teknik Usuller ve Esaslar
Planlama alanının tespiti
MADDE 6 –
(1) Planlama alanı;
a) Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve
Çevre Kanunu kapsamında; Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen
büyük akarsu havzaları veya Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından
belirlenmiş istatistikî bölge birimleri (düzey 2) ile birlikte idari sınırları
da dikkate alınarak, en az iki il sınırını içerecek şekilde,
b) İl özel idareleri ve belediye sınırı il sınırı olan büyükşehir
belediyeleri, 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu kapsamında
yetki alanlarını aşmayacak şekilde
belirlenir.
Bilgi toplanması
MADDE 7 –
(1) Çevre düzeni planlarının hazırlanması sürecinde, planlama alan sınırları
kapsamında veriler 1/25.000 ölçekli harita hassasiyetinde asgari;
a) Türkiye ve bölgesindeki yeri,
b) Ülke ulaşım ağındaki yeri,
c) İdari bölünüş ve sınırlar,
ç) Doğal yapı;
1) Jeolojik yapı (depremsellik ve fay hatları vb),
2) Jeomorfolojik yapı (topografya, eğim durumu vb),
3) Hidrolojik- hidrojeolojik yapı (Göller, barajlar, akarsular,
taşkın alanları, yeraltı ve yüzeysel su kaynakları, havza sınırları),
4) İklimsel özellikler,
5) Toprak niteliği ve tarımsal arazi kullanımı,
6) Ekolojik yapı (ekosistem tipleri, flora ve fauna varlığı),
d) Koruma statüsü verilmiş alanlar (sit alanları, uluslararası
sözleşmelerle korunan alanlar, sulak alanlar, RAMSAR alanları, özel çevre koruma
alanları, milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, mesire
yerleri, yaban hayatı geliştirme alanı, yaban hayatı koruma alanı, tür koruma
alanı, yüzeysel içme suyu kaynakları koruma alan ve diğerleri)
e) Orman alanları, mera, yaylak, kışlak alanları,
f) Kültür ve turizm gelişim ve koruma bölgeleri, turizm merkezleri,
g) Genel peyzaj öğeleri,
ğ) Demografik yapı,
h) Sosyal yapı,
ı) Ekonomik yapı
i) Teknik altyapı;
1) Ulaşım,
2) Enerji,
3) Atık geri kazanım ve bertaraf tesisleri,
4) İçme suyu ve atık su arıtma tesisleri,
5) Atık su deşarj yerleri,
6) Tarımsal sulama alanları,
j) Kamu mülkiyetindeki alanlar,
k) Ruhsatlı maden sahaları,
l) Askeri alanlar, askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri,
m) Mania planları,
n) Mevcut arazi kullanımı,
o) Yerleşme alanlarının karakteristik özellikleri ve mekânsal
gelişme eğilimleri ve potansiyelleri,
ö) Planlama alanına yönelik bölgesel ölçekli kamu projeleri ve
yatırım kararları,
p) Onanlı imar planları,
r) Çevre sorunları
konularına ilişkin ilgili kurum ve kuruluşlardan, uydu
görüntülerinden ve/veya hava fotoğraflarından ve arazi çalışmalarından veriler
elde edilerek sayısal veri tabanı oluşturulur. Kurum ve kuruluşlar planlama
çalışmasında kullanılacak bilgi ve belgeleri sağlamakla sorumludur. Milli
güvenlik ve savunma faaliyetlerine konu alanlar için Milli Savunma Bakanlığı ile
koordinasyon sağlanır.
Uyulacak temel esaslar
MADDE 8 –
(1) Çevre düzeni planı sınırları içinde kalan alanlarda;
a) Kalkınma planı ve varsa bölge planlarının esas alınması,
b) Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımının gözetilmesi,
c) Birbirine bitişik planlama alanlarında ekosistem bütünlüğünün ve
arazi kullanım kararlarının sürekliliğinin sağlanması,
ç) İlgili kurum ve kuruluşların, meslek ve sivil toplum
kuruluşlarının görüşlerinin alınarak, planlama sürecine katılımının sağlanması,
d) Doğal, tarihi ve kültürel çevre değerlerinin korunması,
e) Ekolojik dengeyi bozucu plan kararlarının getirilmemesi,
f) Alt ölçekli planlara esas olacak koruma ve gelişme politika ve
stratejilerinin oluşturulması,
g) Ekonomik kararlar ile mekânsal kullanım kararlarının çevresel
kaynakların sürdürülebilirliğini sağlayacak şekilde düzenlenmesi,
ğ) Çevre sorunlarına neden olan kaynaklara yönelik önleyici
strateji ve politikaların belirlenmesi,
h) Projeksiyon nüfusunun, doğal kaynakların sürdürülebilir
kullanımı dikkate alınarak belirlenmesi,
ı) İçme suyu, katı ve sıvı atık miktarlarına ilişkin mevcut ve
projeksiyon değerlerinin belirlenmesi,
i) Arazi kullanım kararlarının ekolojik, jeolojik, hidrolojik
riskler göz önüne alınarak belirlenmesi,
j) Teknolojiden en üst düzeyde faydalanılması
esastır.
Revizyon, ilave ve değişikliklerin yapılması
MADDE 9 –
(1) Çevre düzeni planlarının revizyon, ilave ve değişiklikleri;
a) Nüfusun yerleşim ihtiyaçlarının karşılanamamasına,
b) Kamu yatırımlarına,
c) Çevre düzeni planı üzerinde mekânsal yer seçimi yapılmamış
ancak; planın temel strateji ve politikalarını değiştirecek bölgesel ölçekli
yatırımların ortaya çıkmasına,
ç) Yeni verilere bağlı olarak, sonradan ortaya çıkabilecek ve
bölgesel etkiye yol açabilecek arazi kullanım taleplerinin oluşmasına,
d) Değişen verilere bağlı olarak planların güncellenmesine,
e) Çevre kirliliğinin önlenmesine,
f) Çevrenin korunmasına,
g) Mevzuat gereği düzenlemelere,
ğ) Maddi hataların düzeltilmesine
dair yeterli, geçerli ve gerekçeleri belirli teklif ve talepler,
yetkili idarece çevre düzeni planının temel hedef, ilke, strateji ve
politikaları kapsamında teknik, yasal ve bilimsel çerçevede değerlendirmeye
alınarak sonuçlandırılır.
(2) Teklif ve talepler başvuru tarihinden itibaren en fazla altmış
gün içinde cevaplanır. Plana ilişkin teklif ve talepler, yetkili idarelerce
kabul edileceği gibi reddedilebilir. Kabul edilmeyen teklif ve talepler reddetme
gerekçeleri belirtilerek sahibine bildirilir.
(3) Türk boğazlar bölgesinde, can ve mal kaybı ile deniz ve çevre
kirliliği yaratacak, kültür ve tabiat varlıklarına zarar verecek doğal afetlere
ve deniz kazalarına karşı önlem alınması, boğazlarda güvenli geçişin sağlanması
amacıyla kurulacak tesislerin ve inşaatların projelendirilmesi ve yapımında
çevre düzeni planı değişikliği, gerekçe aranmaksızın yapılır.
Planların hazırlanması, hazırlatılması ve incelenmesine ilişkin
idari ve teknik usuller
MADDE 10 –
(1) Çevre düzeni planlarının yetkili idarelerce hazırlanması, hazırlattırılması
ve incelenmesi aşağıdaki usullere göre yapılır;
a) İdari usuller;
1) Çevre düzeni planı ile revizyon, ilave ve değişiklikleri
mevzuatları uyarınca yetkili idarelerce hazırlanır veya hazırlatılır ve
onaylanır.
2) Yetkili idare çevre düzeni planı ile revizyon, ilave ve
değişikliklerini ihale yöntemiyle hazırlatabileceği gibi protokol ile de ilgili
idarelere hazırlatabilir.
3) Kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili idarelerin çevre düzeni
planları ve 9 uncu maddede belirtilen gerekçelere uygun revizyon, ilave ve
değişiklik teklifleri incelenmek üzere yetkili idareye sunulur.
4) Çevre düzeni planlarının hazırlanma sürecine katılımın
sağlanmasıyla ilgili yöntem yetkili idarece belirlenir. Yetkili idare planlama
aşamasında etkin katılımı sağlamak üzere; yazışma, anket uygulaması, toplantı,
internet ortamı veya çalıştay yöntemlerini kullanabilir.
5) Yetkili idarelerce onaylanan çevre düzeni planları, revizyon,
ilave ve değişiklikleri Bakanlığa ve ilgili kurumlara gönderilmek üzere yetkili
idarelerce yeterli sayıda çoğaltılarak dağıtımı yapılır.
b) Teknik usuller;
1) Analiz ve sentez çalışmalarında; arazi çalışmaları yapılarak
bilimsel yöntemlere dayalı yeterli nitelikte ve kapsamda 7 nci maddede
tanımlanan verilerden, uydu görüntülerinden veya hava fotoğraflarından
faydalanılır.
2) Sentez çalışmasında güçlü ve zayıf yönler ile fırsatlar ve
tehditler belirlenir.
3) Elde edilen verilerin kullanıldığı analiz ve sentez çalışmaları
sonuçları doğrultusunda planın hedefleri ile birlikte strateji ve politikaları
belirlenerek plan karar ve hükümleri oluşturulur. Ayrıca uygulama araçları ve
denetim konularına dair ilkeler belirlenir.
4) Çevre düzeni planı; “plan paftasından’’, plan kararlarının
açıklandığı “Plan Açıklama Raporundan’’ ve plan kararlarının uygulama
hükümlerini tanımlayan “Plan Hükümleri”nden oluşur.
5) Plan paftasında yer alacak kararlara ilişkin olarak Ek-1’de yer
alan gösterim esas alınır. Ek-1’de gösterimi yer almayan arazi kullanım
biçimleri için ilave gösterim geliştirilir.
Koordinasyon
MADDE 11 –
(1) Birden fazla ili kapsayan ve Bakanlıkça hazırlanan, hazırlattırılan çevre
düzeni planlarına ilişkin çalışmalarda koordinasyon Bakanlığa aittir. Planlama
alanı içinde yer alan idarelerin planlama sürecine katılımı, planlama
çalışmasındaki görev, katkı ve sorumlulukları ile ilgili esaslar gerektiğinde
protokol ile belirlenebilir.
(2) Yetkili idareler, mevzuatları doğrultusunda, planlama
bölgelerinde kalan diğer ilgili idareler ile koordinasyonu sağlarlar.
(3) Milli güvenlik ve savunma faaliyetlerine konu alanlar için
Milli Savunma Bakanlığı ile koordinasyon kurulur.
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
Planların Onaylanması, Yürürlüğe Girmesi, İlanı, Dağıtımı
ve
Uygulamaların İzlenmesi
Planların onaylanması, yürürlüğe girmesi ve ilanı
MADDE 12 –
(1) Çevre düzeni planları ilgili mevzuatları doğrultusunda yetkili idarelerce
onaylanır.
(2) İlgili mevzuatları doğrultusunda onaylanan çevre düzeni
planları onama tarihinde yürürlüğe girer.
(3) Onaylanan çevre düzeni planları onay tarihinden itibaren
yetkili veya ilgili idarece planlama bölgesindeki herkesin görebileceği şekilde
ilan yerlerinde asılmak ve nerede nasıl görülebileceği mahalli haberleşme
araçları ile duyurulmak sureti ile otuz gün süre ile ilan edilir. Aynı zamanda,
çevre düzeni planı, yetkili veya ilgili idarenin internet sayfasında da ayrıca
yayımlanır.
(4) Otuz günlük ilan süresinde çevre düzeni planlarına itiraz,
askıya çıkaran yetkili veya ilgili idareye yapılır.
(5) Askıya çıkarıldığına ve askıdan indirildiğine dair askı
tutanakları yetkili amir dahil iki imzalı olarak hazırlanır.
(6) Planlama alanındaki taşra teşkilatında veya diğer ilgili
idarelerde askıya çıkarılan çevre düzeni planları için; askı süresinde yapılan
itirazlar, askı tutanakları ile birlikte askı süresini takip eden on gün içinde
yetkili idareye gönderilir. Çevre düzeni planlarına yapılan itirazlar, çevre
düzeni planlarının yürürlüğünü durdurmaz.
(7) Yetkili idare çevre düzeni planlarına yapılan itirazları bu
Yönetmelik hükümleri kapsamında değerlendirir ve sonuçlandırır. Uygun bulunan
itirazlar plan veya plan hükümlerinde düzeltme yapılarak onaylanır ve yeniden
askıya çıkmasına gerek olmaksızın yetkili idarece dağıtımı yapılır ve planlar
kesinleşir. İtirazlara ilişkin değerlendirme ve sonuçları itiraz sahiplerine
bildirilir.
(8) Planlara askı süresi içinde itiraz edilmemesi veya itirazların
tamamının uygun görülmemesi durumunda ise, yeniden dağıtıma gerek olmaksızın
yazı ile bildirim yapılarak onaylı planlar kesinlik kazanır.
(9) Kesinleşen çevre düzeni planlarının revizyonu, ilave ve
değişiklikleri de aynı usullere tabidir.
Onaylanan planların dağıtımı
MADDE 13 –
(1) Çevre düzeni planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak yetkili idarelerin
görevidir. Yetkili idare çevre düzeni planlarının tamamını veya bir kısmını
kopyalayarak veya kitapçıklar halinde çoğaltarak bedel karşılığında isteyenlere
verebilir.
(2) Yetkili idarelerce onaylanan çevre düzeni planları Bakanlığa
gönderilir.
(3) Onaylanan çevre düzeni planları yetkili idare tarafından
çoğaltılarak, alt ölçekli planlara esas olmak üzere, uygulamadan sorumlu ilgili
idarelere dağıtımı yapılır.
Planlara ilişkin uygulamaların izlenmesi ve denetlenmesi
MADDE 14 –
(1) Alt ölçekli planlar çevre düzeni planına uygun olmak zorundadır. Yetkili
idareler, alt ölçekli planların çevre düzeni planına uygunluğunu sağlamak,
izlemek ve denetlemekle yetkilidir.
(2) Bakanlık, onaylanan planları izler ve denetler.
(3) Kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler çevre düzeni
planına aykırı imar planı uygulamalarını tespit ve delilleri ile birlikte
yazılı olarak yetkili idareye bildirmekle yükümlüdür.
(4) Yetkili idarece yapılan inceleme sonucunda çevre düzeni planına
aykırı alt ölçekli plan kararlarının veya uygulamalarının tespiti halinde, alt
ölçekli planların çevre düzeni planı kararlarına uygun hale getirilmesi yetkili
idarece ilgili idaresinden istenir. Aykırı kararların ilgili idaresince altmış
gün içinde giderilmemesi halinde yetkili idarenin dava açma hakkı saklı kalmak
kaydıyla, ilgilisi hakkında inceleme yapılmak üzere idarenin ilgili olduğu
bakanlığa bildirilir. Bununla birlikte onaylı çevre düzeni planına aykırı imar
planı hazırlayan müellif, hakkında ilgili mevzuat uyarınca gerekli işlemler
yapılmak üzere, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile ilgili meslek odasına
bildirilir.
BE?İNCİ
BÖLÜM
Çeşitli
ve Son Hükümler
Diğer hükümler
MADDE 15 –
(1) 3194 sayılı İmar Kanununun 9 uncu maddesi çerçevesinde yapılacak yatırımlara
ilişkin 1/50.000 – 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planlarına ilişkin
değişiklikler Çevre ve Orman Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle
Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yapılır.
Yürürlük
MADDE 16 –
(1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 17–
(1) Bu
Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Orman Bakanı yürütür.
EK-1
[ Yukarı Dön ]
| · İnşaat Ruhsatı Almak İçin Gerekli Belgeler Nelerdir?
İnşaat
Ruhsatı Almak İçin Gerekli Belgeler Nelerdir?
Ruhsat
talep dilekçesi
Tapu
sureti
Mal
sahiplerinin vekaletnamesi (gerekli ise)
Aplikasyon krokisi (görmek için lütfen tıklayın)
Çap
İmar
durumu
İmar
durumuna göre onaylı vaziyet planı (gerekli ise)
İmar
durumuna göre proje öncesi istikamet (gerekli ise)
İnşaat
mühendisinin statik hesaplarına teşkil edecek jeoteknik zemin etüt raporu
Deprem
Yönetmelik şartlarına uygun olarak projelerin işin başından sonuna kadar yerinde
tatbik edileceğine
dair
noterdenfenni mesullük taahhütnamesi (mimar veya inşaat mühendisinden)
Diğer 3
mühendisin ilgili odasından fenni mesullük taahhütnamesi (mimar veya inşaat
mühendisi, elektirik mühendisi.
Ve makine
mühendisinin kendi projeleriyle ilgili taahhütnameleri)
5 Takım
mimari proje
5 Takım
statik projesi
4 Takım
elektrik projesi
4 Takım
sıhhi tesisat projesi
5 Kat ve
üstü için asansör avan projesi ve ayrıca 10 kat ve üstü için çift asansörlü avan
projesi ve
8 Kat ve
üstü için paratoner hesabı
[ Yukarı Dön ]
| · DAVA AÇILIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
DAVA AÇILIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR
1-Dilekçelerde; tarafların ve varsa avukatının adı, soyadı, ünvanı, tebligat
adresi ve T.C. Kimlik Numaralarının belirtilmesi zorunlu olduğundan bu
hususlara dikkat edilmesi,
2-Mahkemeye
verilen dilekçelerin tüm nüshalarının imzalı olduğunun kontrol edilmesi, karşı
taraf sayısından bir fazla verilmesi,
3-Avukat
tarafından açılan davalarda Baro Pulu yapıştırılmış vekaletnamenin
dilekçeye eklendiğinin mutlaka kontrol edilmesi,
4-Dilekçelerde Yürütmenin Durdurulması veya Duruşma talebi varsa, bu talebin
dilekçenin görünür bir yerine ve belirgin olarak yazılması,
5-Davanın
öncesinde bir dilekçe ret kararı var ve dava bu dilekçe ret kararı üzerine
yenileme suretiyle açılıyor ise, bu hususun havaleyi yapan hakime mutlaka
söylenmesi, dilekçe ret kararın yenileme dilekçesine eklenmesi,
6-Veznede,
yalnızca harç tahsilatı, posta pulu gideri, dosya ile ilgili istenen diğer
tahsilatlar ve dosya gömleği tahsilatı yapıldığının, veznenin bunun dışında bir
yetki ve görevi bulunmadığının gözden uzak tutulmaması,
7-?ehir
dışına gönderilecek davalar için postaneden yapılacak posta havalelerinin,
dekontlarının bir nüshasının ibraz edilmesi,
8-Açılmış
veya açılacak her türlü davada, davacı veya avukatı dışındaki kişilerin,
dosyalar üzerinde herhangi bir işlem yapabilme yetkilerinin bulunmadığının da
gözden uzak tutulmaması gerekmektedir.
İşlemlerin
daha hızlı ve aksamadan yürütülebilmesi için yukarıda belirtilen hususlara
dikkat edilmesi büyük önem arzetmektedir.
[ Yukarı Dön ]
| · YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMİNİN YAPILMASI İÇİN SÜRE KAÇ GÜNDÜR.
YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMİNİN YAPILMASI İÇİN SÜRE
2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2'nci maddesinin 1'nci fıkrasında; idari
dava türleri, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat
yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için
menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve
işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam
yargı davaları ve kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü
idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin
davalar olarak sayılmış; aynı Kanunun 27'nci maddesinde de, Danıştay’da veya
idari mahkemelerde dava açılmasının, dava edilen idari işlemin yürütülmesini
durdurmayacağı; Danıştay veya idari mahkemelerin, idari işlemin uygulanması
halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça
hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe
göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilecekleri hükme bağlanmıştır.
Yukarıda
açıklanan kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere; idari yargıya başvurularak
herhangi bir idari işlemin yürütülmesinin durdurulması isteminde bulunulabilmesi
için, söz konusu işlem hakkında, usulüne uygun olarak açılmış bir idari davanın
bulunması, ön koşuldur. Bu dava tam yargı davası değil iptal davası olmalıdır.
İptal davasında tazminat talebinin olması yürütmenin durdurulması isteminin
yapılmasına engel değildir. Böyle bir dava olmaksızın, yapılacak yürütmenin
durdurulması istemlerinin incelenmesi ve karara bağlanması olanaklı değildir.
2577
sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesinde yürütmenin durdurulması
isteminin yapılabilmesi için bir süre öngörülmemiştir. Böyle olunca da usulüne
göre açılmış bir iptal davasının devam ettiği sürece her zaman yürütmenin
durdurulması istenebilir.
2577
sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesinin 6. fıkrasında, yürütmenin
durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar; Danıştay dava dairelerince
verilmişse konusuna göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Genel Kurullarına,
bölge idare mahkemesi kararlarına karşı en yakın bölge idare mahkemesine, idare
ve vergi mahkemeleri ile tek hakim tarafından verilen kararlara karşı bölge
idare mahkemesine, çalışmaya ara verme süresi içinde ise idare ve vergi
mahkemeleri tarafından verilen kararlara en yakın nöbetçi mahkemeye veya kararı
veren hakimin katılmadığı nöbetçi mahkemeye, kararın tebliğini izleyen günden
itibaren yedi gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere itiraz edilebileceği,
itiraz edilen mercilerin, dosyanın kendisine gelişinden itibaren yedi gün içinde
karar vermek zorunda olduğu ve itiraz üzerine verilen kararlar kesin olduğu
belirtilmiştir.
Bu
durumda, yürütmenin durdurulması isteminin reddine ilişkin karar karşı yapılacak
itirazın reddedilmesinden sonra yeniden yürütmenin durdurulması istenilip
istenilemeyeceği hususu sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kanaatimize göre
dava konusu olayda ve delillerde herhangi bir değişiklik olmadığı sürece yeniden
yürütmenin durdurulması istemi yapılmasının mümkün olmadığını düşünmekteyim.
Çünkü pratik olarak bir faydası da olamaz. Yargı yeri daha önce aynı delillerle
yürütmenin durdurulması istemini ret ettiği için bu kez herhangi bir delil
değişikliği ya da ilavesi olmadan yürütmenin durdurulması kararı vermesi yanlış
anlaşılabilir. Böyle durumlarda yeniden yapılan yürütmenin durdurulması
istemleri üzerine bazı yargı yerlerince ikinci kez istenen yürütmenin
durdurulması isteminin reddine şeklinde karar verilirken bazı yargı yerlerince
de dosyada herhangi bir delil ilavesi yapılmadan ikinci kez yürütmenin
durdurulması isteminin yapılamayacağı gerekçesiyle talepler incelenmeksizin
reddedilmektedir.
[ Yukarı Dön ]
| · 1. sınıf tarım arazisi yapılaşmaya açılabilir mi bunun için hangi koşullar gerekir?
1. sınıf
tarım arazisinin yapılaşmaya açılabilmesi için ilgili kurumdan görüş alınması
gerektiği hk. Danıştay altıncı Dairesinin 8.3.2006 gün ve E:2005/5434,
K:2006/966 sayılı kararı.
Temyiz İsteminde Bulunan:Kumluca Belediye Başkanlığı-ANTALYA
Vekili : Av. ...
Karşı Taraf : : ? mirasçıları; 1- ?, ?, ? 2- ? 3- ? Mirasçıları : ? , ?
İstemin Özeti : Antalya 1.İdare Mahkemesinin 24.03.2005 günlü, E: 2005/53,
K:2005/380 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülerek
bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi E. Emel Çelik'in Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ile
mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı İbrahim Erdoğdu'nun Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen
hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin 1 inci
fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine girmediğinden, davalı belediye
temyiz isteminin reddi ile Danıştay bozma kararına uyularak verilen idare
mahkemesi kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları
dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, Antalya, Kumluca, Karşıyaka Mahallesi, Kumdibi Mevkii, ? ada, ? parsel
sayılı taşınmaza ilişkin olarak 4.5.2000 günlü, 3 sayılı belediye meclisi
kararıyla onaylanan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli
imar
planı
değişikliklerinin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, Dairemizin
14.09.2004 günlü, E:2003/728, K:2004/4282 sayılı bozma kararına uyularak,
dosyanın incelenmesinden, 1. sınıf tarım arazisi niteliğinde olan uyuşmazlık
konusu parsele yönelik olarak
imar
planı
değişikliği yapılması aşamasında ilgili kurumlardan uygun görüş alınmadığı,
ayrıca dava konusu planların dayanağına oluşturan ve Bayındırlık ve İskan
Bakanlığınca 09.10.1992 gününde onaylanan 1/25000 ölçekli Kaş-Finike Kumluca
Çevre
Düzeni
Revizyon İmar Planının Danıştay Altıncı Dairesinin 17.05.2004 günlü,
E:2002/4706, K:2004/3093 sayılı kararıyla iptal edildiği anlaşıldığından, dava
konusu
imar
planı
değişikliklerinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle söz konusu planların
davacı parseline ilişkin kısmının iptaline karar verilmiş, bu karar davalı
vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu
imar
planlarının yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu Antalya
1.İdare Mahkemesinin 24.03..2005 günlü, E: 2005/53, K:2005/380 sayılı kararında,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında sayılan
bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, bozma istemi yerinde görülmeyerek
anılan mahkeme kararının onanmasına, fazla yatırılan 17,00 YTL harcın temyiz
isteminde bulunana iadesine, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine
8.3.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
(DAN-DER; SAYI:113)
[ Yukarı Dön ]
| · Yıkım kararından sonra plan değişmiş ise yapı yeni plana göre değerlendirilir mi?
Ruhsatsız
yapıların 3194 sayılı yasa'nın 32. maddesi uyarınca yıktırılmasına ilişkin
10.10.2000 günlü, 2677-2842 sayılı belediye encümeni kararının iptali istemiyle
açılan davada; uyuşmazlık konusu yeni yapılaşma koşulları öngören 1/5000, 1/1000
ve 1/50000 ölçekli imar planlarının onaylandığı anlaşıldığından yeni planlar
incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın reddi yolunda
verilen ısrar kararında hukuki isabet görülmediği hk. Danıştay İdari Dava
Daireleri Genel Kururlunun 22.11.2007 gün ve E:2004/2183, K:2007/2336 sayılı
kararı.
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ? Konut Yapı Kooperatifi
Vekili : Av. ?
Karşı Taraf (Davalı) : Yenimahalle Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. ?.
İstemin Özeti : Ankara 6. İdare Mahkemesinin 19.2.2004 günlü, E:2004/362,
K:2004/186 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması davacı
tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi
gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Gonca Temizhan'ın Düşüncesi : İdare Mahkemesinin ısrar
kararının Danıştay Altıncı Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Sedat Larlar'ın Düşüncesi : Ankara 6. İdare Mahkemesince
verilen ve mahkemenin, davanın derrine dair alan ilk kararında ısrarına ilişkin
bulunan 19.2.2004 gün E:2004/362, K:2004/186 sayılı kararı, Danıştay Altıncı
Dairesince verilen 22.4.2003 gün E:2002/344, K:2003/2508 sayılı bozma kararında
belirtilen hukuki ve yasal nedenler karşısında yerinde görülmediğinden, temyiz
isteminin kabulüyle, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca gereği görüşüldü:
Dava; Ankara, Yenimahalle, ? Köyü, ? parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ruhsatsız
yapıların 3194 sayılı Yasanın 32. maddesi uyarınca yıktırılmasına ilişkin
Yenimahalle Belediye Encümeninin 10.10.2000 günlü, 2677-2842 sayılı kararlarının
iptali istemiyle açılmıştır.
Ankara 6. idare Mahkemesi, 3.10.2001 günlü, E:2001/75, K:2001/1120 sayılı
kararıyla; bakılan davada, Ankara İli, Yenimahalle İlçesi ... Köyünde bulunan
davacı Kooperatife ait kadastral ? no'lu parsel üzerinde bulunan inşaatların
mahallinde 3.7.2000 tarihinde davalı idare elemanlarınca yapılan denetiminde;
imarsız alanda ruhsatsız olarak 9.40x9.50 mt ebatlarında bodrum + zemin+normal
kat ve çatı katından oluşan (çatı katında 5.20x3 mt ebadında üstü kiremit ile
kapalı teras, 5.20x3 mt ebadında çatı arasında 1 adet oda ve 3x1 mt. Ebadında
tuvaletten oluşan) toplam 166 adet dublex villa inşaatı yapıldığı, inşaatın
durumunun çatısı kapanmış, dış sıva ve kaplaması bitmiş, pencere doğrama ve
camları takılmış, iç kısmında ince işlerin devam ettiğinin tespit edildiği,
aykırılıkların giderilmesi için bir aylık süre verilerek 3.7.2000 gün ve 2 ila
167 sayılı toplam 166 tespit zaptı tanzim edilerek mahalle muhtarına 23.8.2000
tarihinde tebliğ edildiği, ayrıca aynı günlü mühürleme tutanağı düzenlenerek
inşaatların mühürlendiği, 22.9.2000 tarihinde yapılan ikinci denetimde, tespit
zabtındaki aykırılıkların giderilmediğinin anlaşılması üzerine dava konusu
edilen Encümen kararlarıyla inşaatların yıkılmasına karar verildiği, 1/5000 ve
1/1000 ölçekli imar planları ile parselasyon planları henüz yapılmamış bir
alanda ruhsatsız olarak yapılan toplam 166 adet villanın ruhsata bağlanması
imkanının olmaması karşısında tesis edilen dava konusu işlemlerde hukuka
aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Bu karar temyiz incelemesi sonucunda; Danıştay Altıncı Dairesinin 22.4.2003
günlü, E:2002/344, K:2003/2508 sayılı kararıyla, uyuşmazlık konusu taşınmazların
da aralarında bulunduğu bölgeye ilişkin olarak 1/5000 ölçekli imar planının
Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 12.3.1999 günlü, 151 sayılı kararıyla
onaylandığı ve 30.4.1999, 30.5.1999 tarihleri arasında ilan edildiği, 1/1000
ölçekli mevzi imar planının ise 31.1.2001 günlü,, 29 sayılı ilçe belediye
meclisi kararıyla onaylandığı, yine anılan bölgeye ilişkin olarak yeni yapılaşma
koşulları öngören 1/50000 ölçekli Ankara Nazım İmar Planı Kısmi Revizyonun
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın 18.7.2001 günlü, 1734 sayılı işlemiyle
onaylandığı anlaşıldığından anılan imar planlarında uyuşmazlık konusu parselin
hangi kullanım amacına ayrıldığı araştırılarak ve öngörülen yapılaşma koşulları
gözönünde bulundurularak uyuşmazlık hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği
gerekçesiyle bozulmuş ise de İdare Mahkemesince; uyuşmazlık konusu alanda 1/5000
ölçekli nazım imar planının inşaatların başlamasından (1995) çok sonra 12.3.1999
tarihinde, 1/1000 ölçekli imar planlarının yargılama süreci içerisinde 3.4.2002
tarihinde yapıldığı, parselasyon planlarının ise henüz kesinleşmediği bir alanda
ruhsatsız olarak yapılan 166 adet villanın 3194 sayılı Yasanın 32. maddesi
uyarınca yıkılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği
gerekçesiyle davanın reddi yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.
Davacı, Ankara 6. İdare Mahkemesinin 19.2.2004 günlü, E:2004/362, K:2004/186
sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
Temyiz istemine konu dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu taşınmazların
da aralarında bulunduğu bölgeye ilişkin olarak 1/5000 ölçekli imar planının
Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 12.3.1999 günlü, 151 sayılı kararıyla,
1/1000 ölçekli mevzi imar planının ise 31.1.2001 günlü, 29 sayılı ilçe belediye
meclisi kararıyla, yine anılan bölgeye ilişkin olarak yeni yapılaşma koşulları
öngören 1/50000 ölçekli Ankara Nazım İmar Planı Kısmi Revizyonundan da
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın 18.7.2001 günlü, 1734 sayılı işlemiyle
onaylandığı anlaşıldığından yeni planlar incelenerek sonucuna göre bir karar
verilmesi gerekirken İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen ısrar
kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulü ile Ankara 6. İdare
Mahkemesinin 19.2.2004 günlü, E:2004/362, K:2004/186 sayılı ısrar kararının
BOZULMASINA dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine 22.11.2007 gününde
oyçokluğu ile karar verildi.
K A R ? I O Y
X- Dosyanın incelenmesinden uyuşmazlık konusu taşınmazların da aralarında
bulunduğu bölgeye ilişkin olarak 1/5000 ölçekli imar planının Ankara Büyükşehir
Belediye Meclisinin 12.3.1999 günlü, 151 sayılı kararıyla onaylandığı, 1/1000
ölçekli mevzi imar planının ise 31.1.2001 günlü,, 29 sayılı ilçe belediye
meclisi kararıyla onaylandığı, yine anılan bölgeye ilişkin olarak yeni yapılaşma
koşulları öngören 1/50000 ölçekli Ankara Nazım İmar Planı Kısmi Revizyonun
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın 18.7.2001 günlü, 1734 sayılı işlemiyle
onaylandığı anlaşılmakta ise de; idari işlemlerin tesis edildikleri tarih
itibarıyla hukuki durumları gözönünde bulundurularak yargı denetimine tabi
tutulmalarının esas olması nedeniyle, hukuka aykırı olarak tesis edilmiş olan
bir işlemin daha sonraki başka bir işlemle hukukilik kazanmasına olanak
bulunmadığından, bu durum davanın reddi yolundaki Mahkeme ısrar kararının
bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. Bu nedenle temyiz isteminin
reddi ile, anılan kararın onanması oyuyla, karara karşıyız.
[ Yukarı Dön ]
|
|
|
|
|
|
|